Ana içeriğe atla

Vatanında bir yabancı sayılmak

Olağan bir sabah. Uyanıp giyiniyorsunuz, ailenizle birlikte sofraya oturup kahvaltı ediyorsunuz ve babanızı işe uğurluyorsunuz. Sonra bir haber geliyor: ‘Çiçekçide cinayet! Çiçekçi Türk öldürüldü!’ Ve öğreniyorsunuz bu kişi herhangi biri değil. Bu sizin birkaç saat önce işe uğurladığınız babanız!
Bu acıyı size yaşatan kim? Sorumlular bulunsun ve hemen cezalandırılsın istiyorsunuz. Daha sonra cinayet nedenini bulmaya çalışıyorsunuz, çözemiyorsunuz. Ve haykırıyorsunuz “Neden biz? Neden benim babam?”
Cinayetin faili de, katilin sebebi de bulunamıyor. Anneniz de dâhil tüm yakınlarınız suçlu konumuna düşüyor. Uluslararası bir suç şebekenin işi olduğundan şüpheleniliyor. Örgüt içi hesaplaşma deniliyor. Babanız bir suçlu muydu? Uyuşturucu satıcısı mıydı? Bu şüphe kemiriyor içinizi. Babanızın yasını bile gereken şekilde tutamıyorsunuz. Kurbanken suçlu duruma düşüyorsunuz. Sakin yaşantınız bir anda paramparça oluyor. Bu şüphe ve belirsizlik 11 yıl sürüyor. Bir karavanda iki kişinin ölü bulunması üzerine suç ortaklarının polise teslim olması ile aydınlanıyor ancak her şey.
Öldürülen çiçekçinin kızı Semiya Şimşek artık 25 yaşında. Doğup büyüdüğü Almanya’da artık güvende hissetmiyor kendini ve yeniden başlamak için Türkiye’ye taşınmaya hazırlanıyor. “Ben Almanya’ya aitim” diye haykırıyor aynı zamanda. Ama istenmediğini hissettiği yerde de daha fazla kalmaya razı olmuyor yüreği. Tüm hatıralarının orada olmasına, hayat boyu bunun özlemini çekeceğini bilmesine rağmen.
Neonazi kurbanlarını anmak için düzenlenen törene 11 mumun ateşi eşlik etti; öldürülen on kişi adına birer mum yanarken bir tanesi de ‘umut’ için yandı.
Törende Almanya Başbakanı Angela Merkel ülkesi adına kurbanlardan ve yakınlarından özür diledi, “Bu ülkemize yapılan bir saldırıdır. Biz de sizlerle birlikte yastayız.” Ülke çapında saygı duruşunda bulunuldu, bayraklar yarıya indirildi. Almanya yıllar önce işçi açığını kapatmak için ülkesine davet ettiği ancak yabancı düşmanlığından koruyamadığı kişiler için içtenlikle ve resmi olarak özür diledi.
“Özür dilemek yeterli mi?” diye sorabilir bazıları.
Ne de olsa görkemli bir törenle de özür dilense, ne gideni geri getirebilir ne de çekilen acıları silebilir. Ateş her halükarda düştüğü yeri yakar ve yakmaya da devam eder.
Korkusuz ve sorumluluk sahibi olanlar özür diler. Almanya da vatandaşlarına güvence vermektedir hem de en baştaki ağızdan. Almanya, bu özür ile bu tür olayların tekrarlanmasına kesinlikle izin vermeyeceğini, ırkçılığın, yabancı düşmanlığının, nefret söyleminin ülkelerinde yeri olmadığını haykırmaktadır tüm dünyaya.  
Ve Almanya Devleti geçmişi ile bir kez daha yüzleşir bu törenle. Nazi dönemini yaşamış, toplumun en büyük kötülüğün içine nasıl sürüklendiğini tecrübe etmiş, sonuçları ile yüzleşmeyi ve bununla savaşmayı seçmiş bir ülkedir Almanya.
Türkiye için ise tarihi bir gerçek var bugünlerde tam karşımızda duran: politik sebeplerle yardıma yanaşılmayan, karanlık bir hiçliğe terk edilen ve bu nedenle 764 kişiye mezar olan Struma faciası. İkinci Dünya Savaşı’nın vahşetinden, ırka dayalı düşmanlığın en korkunç örneği olan Nazi zulmünden kaçmaya çalışan bu kişiler tarih sayfalarında unutulmak üzereler. Zülfü Livaneli’nin Serenad kitabı ile tekrar hatırlanan bu tarihi acının kurbanları, yetmiş yıl sonra, hem de ilk defa anıldılar. Ancak artık sırf anmak yetmez, özür dilemenin de zamanı geldi. Toplumun huzurunu sağlamak ve ülkenin ileriye doğru başı dik bir şekilde gidebilmesi için tarihle yüzleşmekten korkulmaması gerekir. İshak Alaton’un deyişiyle “Türkiye’nin özür dileme cesaretini gösterebilmesi lazım ve bunu yapabildiği takdirde, arınacak, yücelecek ve saygınlık kazanacak. Artık özür dilemeyi öğrenmemiz lazım, erdemini idrak etmeliyiz. Geçmişimizle barışmamız gerekiyor, bu en büyük hedefimiz olmalı.


Karel Valansi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ke vamos a mirar en la karantina?

Kon el fin del verano i el retorno de la karantina, estamos mas tiempo en las kazas. Les kero propozar tres serias de TV echos en Israel. El primer es "Tehran". Es una seria de espionaje muy enteresante. Una espion del Mossad viaja en sekreto a la kapital de Iran. Tehran es su lugar de nasimiento tambien. La hacker de komputadora tiene el objektivo de dezaktivar el reaktor nuklear. Esta misyon tendra implikasyones para el Medio Oriente i el mundo entero. La seria es en ebreo i perso. Es una sezon i tiene ocho episodios, kada uno 50 minutos. Mi segunda propozisyon es una seria romantika i komika. Lehiyot Ita (Estar Kon Eya) es una seria de 2013, ma muy simpatika. Izieron tambien la version Amerikana ke se yama “La beyeza i el panadero”. La seria konta la istorya de amor entre una supermodela internasyonal muy famoza i muy rika, i un simple panadero ke no tuvo la shans de ir a la eskola artistika por razones finansiales. La seria es dos sezones, 18 episodios en total i kada uno...

The Concept of Middle Power and Türkiye’s Foreign Policy

Ongoing conflicts and crises across various regions continue to underscore the intensifying power rivalries that define today’s international relations. The erosion of the post-1945 international order—and the weakening of the institutions that underpin it—has been further accelerated by the United States’ growing reluctance to maintain its traditional leadership role. As a result, uncertainty has become a defining feature of the current global landscape, marking a turbulent and complex period of transition.  Amid this shifting order, middle powers have begun to occupy a broader space in global affairs. These states, often positioned between global hegemons and smaller, less influential nations, act as stabilizers within the international system. Through mediation efforts, regional diplomacy, and strategic initiatives—sometimes beyond their material capabilities—they contribute meaningfully to international stability and governance. In times of heightened uncertainty, such states o...

Savaşin yarattiği yeni yildiz: El Cezire televizyonu

Tüm dünya evinde rahat koltuğunda oturarak naklen savaşı takip etmeyi ilk kez 1991 yılında CNN`in Körfez Savaşı yayınlarını izleyerek başladı. Devam etmekte olan Irak savaşı için seçilen kanal ise Usame bin Ladin röportajları, tutuklu askerleri ve rehineleri göstermesi gibi eleştirilen yayınları ile Arap kanalı El Cezire oldu Hakkında en çok haber yapılan haber kanalı El Cezire’nin doğuşu Arap dünyasında olağan olmayan bir olayla, Katar emirinin 1995 Kasımında İsviçre’de tatilde olduğu sırada, oğlu tarafından tahttan indirilmesi ile başlar. 1950 başkent Doha doğumlu yeni Emir Şeyh Hamad Bin Khalifa Al Thani, İngiltere’de Royal Military Academy Sandhurst’te eğitim görmüş liberal ve yenilikçi yeni bir kuşağı temsil eder. Kansız bir darbe ile dünyanın en zengin 11. ülkesinin yönetimini devralan Emir Hamad, emirliğin hazinesini Katar’ın modernleştirilmesi için kullanmaya başlar, yeni bir anayasa hazırlatır, kadına seçme ve seçilme hakkı verir. Emir Hamad ‘ın en dikkat çekici kararı ise...