Ana içeriğe atla

Kayıtlar

ırak etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Gözden Irakta

Eski Erbil Başkonsolosu olan ve Gazete Duvar’daki yazıları, Medyascope’taki yorumları, ArtıTV’de benim de birçok kez katıldığım programlarıyla tanıdığımız değerli meslektaşım Aydın Selcen bu hafta Şalom sayfalarına yeni kitabı ile konuk oluyor. Kendisiyle ‘Gözden Irakta’ kitabının yanı sıra Türkiye’nin dış politikasını ve diplomasi anlayışındaki değişimi konuştuk Kitabın ismiyle başlayalım… İsim babasının Ruşen Çakır olduğunu biliyorum. ‘Gözden Irakta’ ismi farklı anlamlar barındırmasıyla dikkat çekiyor… Bir ikilik olsun istiyordum isimde. Kitap iki bölümden oluşuyor; başı yoğun olarak Irak anıları. Ankara’dan Irak, Vaşington’dan Irak ve Erbil. İkinci bölümü ise hem kurgu, hem ben olduğum belli olan hayali bir karakter üzerinden anlatıyorum. İki bölümü okuyan “Acaba hepsi mi uydurma, yahut hepsi mi gerçek?” diye düşünsün istedim. Yanıt vermeye çalışmaktan ziyade okuyucu soru sorsun istedim. Bir de “Bu taraftan da bakılabilir mi?” “Benim bildiklerim yanlış olabilir mi?” diye düş...

Perestroyka ile Irak işgali arasında

I rak Savaşı neden çıkmıştı? Çünkü ABD gerçeklikten oldukça uzak olarak, Ortadoğu’yu kısa bir sürede değiştirebileceği kanısındaydı. Tamir edebileceği bozuk bir oyuncak gibi gördüğü bölgeye girmekten çekinmemiş, hâlâ süregelen birçok sorunun ana kaynağını yaratmıştı. Obama bu bakımdan “On yıldan fazla zaman geçmesine rağmen hâlâ Irak işgalinin sonuçlarını yaşıyoruz” demekte haklıydı. Geçtiğimiz günlerde Washington’daki Amerikan Üniversitesinde yaptığı konuşmada Obama, İran anlaşmasını savundu. Mekân tesadüfi seçilmemişti. 1963 yılında John F. Kennedy de aynı yerde Sovyetler Birliği ile süren silahların kontrolü görüşmelerini savunmuştu. Obama’nın kendini adeta Kennedy ile kıyaslaması da bu bakımdan bir tesadüf değil. ABD ile Sovyetler Birliği arasında yapılan görüşmelerin Soğuk Savaş döneminde nükleer silahların kullanılmasını engellediği örneğinden hareketle, İran anlaşmasının da başarıya ulaşacağı ve o zamanki gibi şimdi de karşı çıkanların haksız olduğunu, bunun da zamanla anlaşı...

Şii hilali ve Sünni dolunayı

İran’ın Ortadoğu’daki gücü artıyor. Özellikle Arap Baharı’ndan sonra sıkça karşılaştığımız bu söylem, Şii hilali olarak da adlandırılan, kabaca Lübnan’dan Yemen’e uzanan ülkelerde mevcut Şii nüfus üzerinden İran’ın etki alanını arttırarak Ortadoğu ve İslam coğrafyasında egemenlik kurma anlayışı olarak tanımlanıyor. Özünde mezhepsel bir bölünmeyi işaret eden bu söylem, bölgede yaşananları sadece din ve mezhep üzerinden algılanması ve açıklanması sonucunu doğuruyor. Mezhepsel bir kutuplaşma durumunda, karşı tarafta bir Sünni cephesi kurulması kaçınılmaz oluyor. Şii hilaline karşı Suudi Arabistan liderliğinde Sünni dolunayı gecikmiyor. Şii gücü deyince akla ilk gelen ise İran ve Hizbullah. İran konusunda önemli iki tarih varsa biri hiç kuşkusuz Tahran’ın Batı’dan koptuğu 1979 İslam Devrimi, bir diğeri ise Irak Savaşı. Irak işgali sonucunda nüfusun çoğunluğunu oluşturan Şiiler, ülkede uzun yıllardır devam eden Sünni egemenliğini yıktılar. İran’ın bu tarihten sonra Irak’taki etkisi bek...

Bahout: Arap-İsrail çatışması gibi bazı sorunların çözümü yok

Institut d’Etudes Politiques de Paris’de Ortadoğu profesörü ve Fransa Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Politika Planlama Birimi’nde daimi danışman olan ve günümüzde Carnegie Washington’ın Ortadoğu programında misafir akademisyen olarak görev alan Joseph Bahout, Charlie Hebdo saldırısını, yabancı savaşçıları, Suriyeli mülteci sorunları ve Ortadoğu’nun geleceği hakkındaki düşüncelerini konuştuk Charlie Hebdo saldırısını nasıl tanımlarsınız, altında yatan sebepleri nasıl açıklayabiliriz? Charlie Hebdo saldırısı oldukça karmaşık bir konu. Dışardan bakıldığında Batı hedeflerine yapılmış terörist bir saldırı olarak gözüküyor. Fransa’nın radikal bir biçimde din ve devleti ayırdığını ve entelektüel geleneklerinde dini eleştirmek, mizah ve dokundurma olduğunu unutmamak gerekir. İkinci konu Charlie Hebdo’yu 11 Eylül benzeri terör saldırılarından ayıran özelliği saldırının dışarıdan değil Fransızlar tarafından gerçekleştirilmiş olması. Saldırganların adları Said ve Şerif Kuaşi, Müslüman v...

Denklemin göz ardı edilen tarafı: Esad

Bu noktaya nasıl geldik? Sorması kolay cevaplaması zor bir soru. Hatalı varsayımlar, yanlış kararlar, uzun vadede sonuçları hesaplanamayan adımlar, tahmin edilemeyen sonuçlar… İşte tüm bunların sonucu bugün (IŞ)İD karşımıza dikiliyor ve her şeye rağmen halifelik aracılığıyla kendine özgü devlet kurma planını yüzümüze baka baka uygulamaya devam ediyor. Türkiye’nin, sınırına dayanmış bu tehlikenin bilincinde olmadığını söylemek hatalı olur. Ankara’nın isteyeceği son şey, Suriye’deki iç savaştan beslenerek büyüyen, bölgeyi Orta Çağ karanlığına dönüştürme pahasına kendi ideolojisini yaymaya çalışan, vahşi bir devlet dışı aktörün komşusu olması. Ancak, Suriye’deki herhangi bir gelişmenin en önce Türkiye’yi etkileyeceğinin de farkında. Konu sadece İD tehlikesi de değil; ülkenin sınır güvenliği, hassas Kürt denklemi, mülteci sorunu söz konusu olan. Batı basınında ‘Türkiye’yi NATO’dan kovalım’a kadar uzanan makaleler çıkarken, Ankara’nın aldığı kararların ardında Batı’ya karşı güvensizliğ...

Korku imparatorluğu

Kalabalık ve gürültülü bir lokantanın duman altında kalmış sıkışık masalarının arasından hızla geçen siyah pardösülü ve fötr şapkalı beş adam, etrafa aldırış etmeden barın arkasındaki gizli kapıdan alt kata indiklerinde düşman ailenin toplantı yapan fertlerini, giysilerinin altında sakladıkları makinelilerle gözlerini bile kırpmadan taradılar. Masanın altına saklanan bacağından vurulmuş bir kişiyi ise özellikle sağ bırakarak “Git ve anlat burada olanları,” deyip çekip gittiler. Klasik bir mafya filmi sahnesi anlattığım. Suç mahallinde yaşananları dehşetle anlatacak bir tanık bırakmak, diğer grupların gözünü korkutmak, yaratılan bu korku ile caydırıcılık sağlamak, liderliğe oynamanın altın kuralıdır çoğu zaman.  (IŞ)İD’in elinde rehin tutulan İngiliz gazeteci James Cantlie’nin “Örgüt hakkındaki gerçekleri anlatıyorum,” dediği videoyu seyrederken veya seks kölesi olarak tutulan Yezidi kadınların kendi cep telefonları ile Batı basınına verdikleri detaylı röportajları okurken işte b...

“İyi siyasetin işareti hayattır”

Kudüs’teki Yad Vaşem Soykırım Müzesi, Türk akademisyenler için ilk defa Holokost eğitimi üzerine bir seminer düzenledi. Türkiye’de Holokost eğitimi üzerine somut proje lerin ortaya çıkması özellikle son dönemlerde artan antisemitizm ile mücadelede önemli bir rol oynayacak. Çünkü Türkiye gibi II. Dünya Savaşı’nın yıkıcılığından ve Holokost’un vahşetinden uzak kalabilmiş bir ülke için bu eğitim hem bilgi edinmek hem de bu konudaki duyarlılığı arttırmak adına oldukça önemli.  Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Yard. Doç. Dr. Mehmet Ali Tuğtan ile haziran ayında katıldığı Holokost seminerini konuştuk, bir araya gelmişken Irak’taki gelişmeleri, İsrail-Filistin sorununu ve Türkiye-İsrail ilişkilerini tartıştık Yad Vaşem Müzesi’nde bir haftalık Holokost eğitimi aldınız. Süreç ile ilgili bilgi verir misiniz? Katıldığım eğitim, Project Aladdin ve Yad Vaşem’in sponsorluğunda, International Holocaust Remembrance Alliance’ın (Uluslararası Holokost Anma İttifakı, IHR...

Musul düştü

Isis’i sadece Mısır mitolojisine ait bir tanrıça, Rihanna’nın örnek anne ve kadın olduğunu belirterek göğsünün altına dövmesini yaptırmasıyla anmak isterdi gönül. Ancak El Kaide’nin bir uzantısı olarak kurulan ve güçlendikçe bu örgüte meydan okuyan ISIS (The Islamic State in Iraq and the Levant) Türkçe adıyla IŞİD (Irak ve Şam İslam Devleti), geçtiğimiz hafta Musul ve Tikrit’i ele geçirerek herhangi bir radikal terör örgütü olmadığını ortaya koydu. Önce kamyon şoförlerini, ardından Türk konsolosluğunda görevli diplomatları kaçırmasıyla da Türkiye açıkça karışmak istemediği bu çatışmada ana rollerden birini üstlenmek durumunda kaldı. IŞİD’in özellikle Türk olduğu için mi yoksa Musul’daki tek yabancı misyon olduğu için mi bu eyleme giriştiğini bilmiyoruz. Bunun özel bir anlamı olmaması da muhtemel. Ancak önemli olan, örgütün Bağdat’a doğru ilerlemesini durduracak, ona karşı koyabilecek bir Irak ordusunun olmayışı. Bu durumun ne anlama geldiği ise tek bir cümleyle özetlenebilir...

İran’dan umut ışığı

14 Haziran İran seçimleri öncesinde olumsuz bir tablo vardı karşımızda. 2009 seçimlerinde oy sayımı bitmeden Ahmedinecad’ın galibiyetinin açıklanması, “Oyum nerede?” diye soran halkın protestosunun şiddetle bastırılması, Yeşil Hareket’in başarısızlığıydı umutsuzluğa iten. İran’ın en büyük otoritesine karşı kazanamamıştı reform isteyen halk. Birçoğu, “nasılsa sayılmayacak” diyerek oy vermeyi bile düşünmüyordu. 2009 seçimlerinden sonra Ahmedinecad ile bir dört yıl daha geçirmiş, İran’ın gittikçe dünyadan koparıldığını, yaptırımların ağırlaştığını, ekonomik darboğazın sıkılaştığını görüyorlardı. Reformist liderler Musavi ve Karrubi ise hâlâ ev hapsinde tutuluyordu. Rejim tarafından onay alanlar ancak seçimlerde aday olabiliyor İran’da. Bu da yine dini lidere bağlı bir kurum tarafından belirleniyor. Reddedilenler arasında Ahmedinecad’ın desteklediği Meşai ve İran devrimi liderlerinden eski Cumhurbaşkanı Rafsancani de var. Yeni bir 2009 yaşanmaması için internet yavaşlatılıp, belli pr...

Güvenlik anlaşmasına protesto

Güvenlik anlaşmasına protesto ABD ve Irak güvenlik anlaşması Basra'da düzenlenen gösterilerle protesto edildi. Irak Yüksek İslam Konseyi'nden yüzlerce kişi, müzakereleri süren anlaşma aleyhine sloganlar attı. İngiliz basınına konuşan Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Başbakanı Neçirvan Barzani, Irak ordusunun sınırlı kapasitesi göz önüne alındığında, güvenlik planı taslağında dile getirilen Amerikan askerlerinin, 2011 yılına kadar çekilmesini öngören maddenin gerçekçi olmadığını savundu. Afrika • D. Kongo: İç savaş başladı Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde General Nkunda'ya bağlı isyancı güçler, orduya ait önemli bir askeri üssü ele geçirildiğini duyurdu. Bölgede ağır çatışmaların yaşandığı belirtiliyor. Pazartesi günü toplanan binlerce gösterici, Birleşmiş Milletler binasına saldırdı. Halk, BM’ye ait barış gücünün, isyancı saldırılarından kendilerini koruyamadığı gerekçesiyle öfkeli. Saldırılar on binlerce kişinin evlerini terk etmesine neden olmuştu. • Sudan: Yen...

Mafya tehdidine Nobelli tepki

Mafya tehdidine Nobelli tepki Nobel edebiyat ödülü sahipleri yazar Orhan Pamuk, Alman yazar Günter Grass, İtalyan oyun yazarı Dario Fo, Güney Afrikalı Nobel barış ödülü sahibi Başpiskopos Desmond Tutu, Sovyetler Birliği eski Lideri Mihail Gorbaçov ve Nobel Tıp Ödülü sahibi Rita Levi-Montalcini, Napoli mafyasının İtalyan yazar Roberto Saviano'ya yönelik ölüm tehditlerine tepki gösterdi. Repubblica Gazetesi’nde yayımlanan ortak bir yazı kaleme alan Nobel ödüllü altı isim, Saviano'nun yazdığı kitabın ardından mafyanın tehditlerine maruz kalmasının 2008 Avrupa'sında kabul edilemez olduğunu belirtti ve İtalyan devletini "sorumluluk" almaya çağırdı. İtalya'da Napoli mafyasının "kirli çamaşırlarını" ortaya seren bir kitap yazmasının ardından son iki yıldır tehditlere maruz kalan yazar Roberto Saviano, bir süreliğine de olsa İtalya'yı terk edebileceğini açıkladı. Afrika • Nijerya: Sıtma tehdidi Ülkenin Katsina bölgesinde son bir ayda sıtmadan ...

Haftanın İzi 27 Mart 2008 - Irak'ta savaş beş yaşında

Irak'ta savaş beş yaşında 19 Mart 2003'te ilk Amerikan birliklerinin Irak topraklarına girmelerinin ardından beş yıl geçti. Bu tarihten itibaren öldürülen Amerikan askerlerinin sayısı dört bini aştı. Altıncı yılına giren Irak savaşında ölen Amerikan askerlerinin büyük bölümünü, A.B.D. Başkanı George Bush'un 1 Mayıs 2003'te savaşın sona erdiğini açıklamasının ardından hayatını kaybedenler oluşturuyor. Bu tarihten sonra ölen askerler, Irak işgalinin başından bu yana ölen askerlerin yüzde 97'sinden fazlasını oluşturuyor. İşgal boyunca yaralanan asker sayısı ise 29 bini aştı. A.B.D. Başkanı George W. Bush savaşın dünyayı daha güvenli bir yer haline getirdiğini savundu. Irak'ın işgalinin beşinci yıldönümü nedeniyle bir konuşma yapan Bush, Saddam Hüseyin'i devirmenin doğru bir karar olduğunu savundu ve Amerikan askerlerinin zafer kazanacağına inandığını belirtti. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, işgalin beşinci yılı nedeniyle yaptığı konuşmada, şiddetle, ...