Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

10. yılında Hamas'ın Gazze'si

Yıl 2006. ABD Başkanı George W. Bush’un Ortadoğu’ya demokrasi ihraç ettiği dönemler. Yolsuzluk iddialarına rağmen, laik ve İsrail ile görüşme masasına oturan El Fetih’i destekliyor. Ancak yapılan seçimlerde kazanan ABD ve İsrail’in terör listesinde bulunan Hamas oluyor. Hemen ardından El Fetih ile kanlı çatışmalar yaşanıyor ve Hamas, Gazze’nin tek hakimi haline geliyor. Bush seçimin hemen ertesinde İsrail’i yok etmeyi hedefleyen Hamas ile görüşmeyeceğini ilan ediyor ve El Fetih’e uyarıda bulunuyordu; “Halk yöneticilerden memnun değil, değişim istiyor, dürüst bir hükümet istiyor, hizmet istiyor. Bu bir alarm zilidir.” Aradan tam on yıl geçti. Bush’un Ortadoğu rüyasına hiç uymayan Hamas halen Gazze’yi yönetiyor. Bu on yılda, El Fetih ile Hamas arasında süregelen ezeli rekabet, bir uzlaşı hükümeti kurulmasını engelledi. Yeni bir seçim de yapılmadı. Kimsenin siyasi ajandasında yeni bir seçim de yok zaten. Ne Abbas koltuğunu kaybetmek ne de ABD ve İsrail Abbas sonrası belirsizliğe geçit

ADL: “Nefret olmayan bir dünya mümkün”

Antisemitizm ve ayrımcılığa karşı savaş amacıyla kurulan, Türkiye’de daha çok, Holokost’ta Yahudileri kurtaran Türk diplomatlar adına dönemin Başbakanı Erdoğan’a verdiği cesaret ödülü ile tanınan ADL’nin Ulusal Başkanı Marvin D. Nathan ve yeni Ulusal Direktörü Jonathan Greenblatt ile Kudüs'teki ofislerinde nefretle mücadeleyi konuştuk. ADL 1913 yılında antisemitizm ile mücadele etmek için kuruldu. O tarihten günümüze ne değişti? Başkanlığınızda hangi konulara öncelik vereceksiniz? Jonathan Greenblatt:  ADL ile Yahudilere karşı iftirayı durdurmak, antisemitizmi engellemek ve herkes için adalet ve eşitlik sağlamak istiyoruz. Sadece Yahudiler için değil, diğer azınlıklar için de. 100 yıldan fazla bir süredir çalışan ADL’nin iki temel görevi var; bağnazlık ve antisemitizme karşı durmak ve öteki olarak adlandırılanların sivil hakları için savaşmak. ADL ilk kurulduğunda, bugünden 100 sene önce ABD’ye baktığımızda, siyahiler oy veremezdi, kadınlar da oy kullanamazdı. Yahudiler

I am cited in Zülfikar Doğan's article on Gaza for Al Monitor

Erdogan, Davutoglu shed tears for Gaza, but do little else  by Zülfikar Doğan Al Monitor 25 April 2016 The closing session of the recent 13th summit of the  Organization for Islamic Cooperation  (OIC), held in Istanbul, experienced a diplomatic scandal, set in motion by the host's economic finger-pointing. The proverbial shoe would soon, however, be on the other foot. Turkish President Recep Tayyip Erdogan, chairing the summit April 15, referred to the widely discussed financial problems of the OIC as the cause of the organization's passivity and ineffectiveness. He went on to declare that Turkey would be donating  $2 million  to help make the OIC the influential organization suggestive of its name. Erdogan then began to read the names of member states that had not paid their dues. But Saudi Arabian Finance Minister Ibrahim Abdulaziz al-Assaf stated that “Such issues are  solved inside  the organization. It is not proper to expose the countries that have not paid their d

With Police at Our Schools and Road Blocks at Our Shuls, We Turkish Jews Soldier On

I've been asked a lot lately how we Jews cope in Turkey with the recent surge in terrorism. The answer isn't clear cut. As a Turkish Jew, a woman, and a journalist covering the Middle East, I am often asked about anti-Semitism, freedom of the press and the difficulties facing women in Turkey. Recently, a new question has been added to the list: “How do you cope with the terror attacks?” The recent surge in terrorism has been shocking by all means. Especially when foreign missions – like Israel – issue travel warnings about imminent attacks, and when reports surface that the Islamic State seeks to target Israelis and Jews. Remembering the recent attacks on Jews in Europe – the kosher market in Paris, the Jewish museum in Belgium, the Grand Synagogue in Denmark and the Jewish school in Toulouse – makes us even more wary. And when three Israelis were killed along with one Iranian in Istanbul last month, the terror felt ever closer to home.

Suriye üzerinden Amerikan ve Rus dış politikasına bir bakış

Terör eylemleri ve kitlesel göç hareketleri içinde bulunduğumuz dönemin en belirleyici özellikleri. Orta Doğu’dan Avrupa’ya uzanan ve pek de sınır tanımayacak gibi gözüken bu durum, beraberinde elinin değdiği her yere istikrarsızlık, ümitsizlik ve endişeyi de sürüklüyor. Bu nedenlerle güvensizlik artıyor, demografik gerçekler değişiyor, bildiğimiz anlamda ulus-devlet sistemi yara alırken, devlet dışı aktörler güç kazanıyor, siyaseti yönlendiriyor.

Türkiye olumlu, İsrail ise temkinli

7  Nisan’da İngiltere’nin başkenti Londra’da bir araya gelen Türk ve İsrailli yetkililer, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin normalleşmesi için görüşmelere devam ettiler. Toplantı sonrası bir açıklama yapan TC Dışişleri Bakanlığı, mutabakat metninin son haline getirilmesi üzerinde çalışıldığını, farklılıkların giderilmesi yönünde ilerleme sağlandığını ve iki hafta sonra yapılması planlanan toplantıda anlaşmanın sonuçlanacağını duyurdu. Aslında Türk tarafını takip edenler 7 Nisan’ı, Mavi Marmara olayını iki ülke ilişkilerinde geride bırakacak tarih olarak algılayabilirdi. İsrail tarafının bu konudaki suskunluğu, Türkiye’nin gösterdiği hevesi ve iyimser tabloyu sergilememesi, işlerin o kadar da tozpembe gelişmediğini gösteriyor. İsrail’de bir bölüm, Türkiye’nin çift taraflı bir oyun oynadığını ve Rusya ile bozulan ilişkileri nedeniyle İsrail’e yaklaştığını, İsrail doğalgazının Ankara’nın normalleşme isteğini arttırdığını söylüyor. Bir başka kesim ise Ankara’nın İsrail’in talep

Şalom yazarı: İsrail halkı şaşkın durumda; Türkiye'nin barış mesajlarına şüpheyle yaklaşıyor

"Önceleri antisemitizme varan ifadeler varken..." Şalom gazetesi yazarı  Karel Valansi , Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesine ilişkin olarak, "İsrail halkı şaşkın. Önceleri antisemitizme varan ifadeler varken şu an Türkiye'nin barış mesajları olumlu olmakla beraber şaşkınlık da yaratıyor" dedi. "İsrail'de Türkiye'ye inanmayan bir kitle var" diyen Valansi, "İsrail'de halkla konuştuğumda 'Biz Türkiye'yi seviyoruz ama bizi düşman olarak göreceklerse neden geleyim Türkiye'ye' diyorlar" ifadesini kullandı. CNN Türk'te Hakan Çelik'in sorularını yanıtlayan Karel Valansi'nin açıklamalarından satır başları şöyle: "Türkiye'deki terör olaylarına ilişkin olarak, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin hep iyi olmasını istiyoruz. Çünkü herhangi bir problem olduğunda biz hedef haline geliyoruz. Geçenlerde Sinagog'un yıkılmasını gerektiğini söyleyen bir öğretmen haberi bizi

Turkish, Israeli delegations meet in Geneva to finalize normalization

Delegations from Turkey and Israel will meet in Geneva today as both sides gear up for the normalization of ties nearly five years after they deteriorated due to an Israeli raid on a Turkish vessel delivering aid to the Gaza Strip. by Merve Aydoğan Turkey and Israel started talks to normalize diplomatic relations during a meeting in Switzerland in early February, and delegations from the two countries will continue the efforts to successfully finalize it on Tuesday. According to Israeli sources, there have been several draft statements regarding provisions of the normalization agreement exchanged between Turkish and Israeli officials since the latest meeting. While President Recep Tayyip Erdoğan and Israeli Prime Minister Benjamin Netanyahu in previous statements stressed the significance of the meetings that are to be held in April, Ankara's priority for the meeting is easing the blockade on Gaza. It is expected that due to the positive attitude from both sides that all c

DUVARIN ARKASINDAKİ SESLER

DUVARIN ARKASINDAK İ SESLER : Ş ALOM GAZETES İ YAZARLARI KAREL VALANS İ ve R İ VA’YLA SÖYLE Şİ -  Aydın ÇAM Medya, bir öfke seline kapılmı ş , sürüklenip gidiyor adeta. Yakıcı bir öfke bu; akla ket vuruyor. İ nsanı insan yapan temel de ğ erleri unutuyor; en yakınımızdakilere, kendimize bile yabancıla ş ıyoruz. Bu yanlı ş ın içinde do ğ ruyu bulmak, bir do ğ ruya tutunmak kolay beri mümkün olmuyor. Bu noktada do ğ runun –aslında ona hiç eri ş emesek bile–, ancak sorgulamayla elde edilebilece ğ ini dü ş ünerek sormak, soru ş turmak gerekiyor. Medyanın – genellikle ve ço ğ unlukla– nefret etti ğ i insanlarla birlikte soru ş turmak... Bu, bizatihi medyanın içinden iki ki ş iyle yapılan bir soru ş turma: Karel Valansi ve Riva...[1] Medya ve nefret söylemi ba ğ lamında, kültürlerarası ileti ş im ve ili ş kileri de kapsayan kısa bir söyle ş i bu...