Ana içeriğe atla

Kayıtlar

yahudi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Türkiye’de Antisemitizm ve Eksik Kalan Dayanışma Duygusu - Bilgi Üniversitesi

Bilgi Üniversitesi'nin düzenlediği İlk Yüzyılı Biterken Cumhuriyet Konferansı'na Türkiye’de Antisemitizm ve Eksik Kalan Dayanışma Duygusu adlı konuşmamla katıldım.  30 Nisan 2023  

Kulüp'ün cesareti bize ne anlatıyor? Konuk Karel Valansi - Podcast

6-7 Eylül… Türkiye tarihinin en utanç verici sayfalarından… “Kulüp” dizisiyle yeniden gündeme geldi. Kulüp’ün 2. sezonu, yeni 4 bölümüyle izleyenleri derinden etkiledi. Yazar Karel Valansi ile “Kulüp”ün cesaretini, bize anlatmaya çalıştığını konuştuk.  https://open.spotify.com/episode/5cmzlKCLv21wLE4DkDggbl?si=b325a51d2a3f4483

Kulüp’ün Kültür, Kimlik ve Siyaset üzerine yansımaları

  Kulüp dizisi ile Türkiye Yahudi komşuları ile tanışıyor  Karel Valansi  – Gazeteci- Yazar, T24, Şalom Gazetesi Türkiye için kutuplaşma yeni bir olgu değil. Ülke uzun zamandır sağ-sol, Türk-Kürt, laik-dindar gibi bölünmeleri içerisinde barındırıyor. Ancak son dönemde içinde bulunduğumuz siyasal iklim, popülist söylemler, ötekileştirici “biz-onlar” vurgusu, özellikle sosyal medya aracılığıyla daha geniş bir çevreye yayılıyor. Netflix’te yayınlanan Kulüp dizisi ise o özlediğimiz çok kültürlülüğü, kozmopolit İstanbul’u, bir arada yaşama kültürünü, “taşı toprağı altın” İstanbul rüyasının halen sürdüğü bir dönemi anlatmasıyla dikkat çekiyor. Bir de hikayeyi o çok sevdiğimiz ve eski Türk filmlerinde sıkça gördüğümüz sinema formülü ile anlatıyor; biraz müzik, biraz aşk, cinayet işleyenlerin bile önemli bir sebebinin olduğu, iyilerin kazandığı, kötülerin cezalandırıldığı o naif formül.  Dizinin geçtiği 1950’lerdeki kutuplaşma ise daha çok Müslüman ile yabancı olarak görülen...

Ekotürk - Kulüp dizisi ışığında Türkiye Yahudileri

Ekotürk Saat Farkı programında Feyza Gümüşlüoğlu ile #NetflixKulüp dizisi üzerinden Varlık Vergisi ve Gayrimüslimlerin yaşadığı ötekileştirmeyi konuştuk. Ekotürk 3 Aralık 2021 https://www.youtube.com/watch?v=EA4oAQncX90

Sadece o guguklu saat miydi çalınan?

Bu topraklarda yüzyıllar geçti ancak Yahudiler, yabancı, dikkat edilmesi gereken unsur ve hakaret nesnesi olmaktan çıkarılmadı. Oysa hepimiz bir yerlerden göç etmedik mi? Göç edip bu topraklara vatan demedik mi? Pencerenin hemen önüne kurulmuş altın renkli bir gramofon avluyu içli bir şarkı ile dolduruyor. Avludaki kadınlar ise hem iş yapıyor hem de şarkıya eşlik ediyorlar. O sırada Matilda süpürge satıcısını geçip merdivenleri iniyor. Şarkıyı duyduğunda ise duruyor, duygulanıyor. Bu şarkı onu çok eskilere götürüyor. Taş duvara dayanıp şarkıya kendini kaptırıyor… O sırada merdivenleri inen Hasan Matilda'yı görüp duraksıyor. O da sözlerini anlamadığı şarkıdan etkilenmiş besbelli. "Ne güzel şarkıymış" diyor, "anamın bizi uyuturken ki ninnilerine benziyor." Matilda açıklamaya çalışıyor; "eski bir Sefarad şarkısı bu". Anlamadığını fark edince de devam ediyor; "Sefarad yüzyıllar önce buraya göç eden Yahudiler, benim gibi" diyor. Hasan Matilda'...

Kafamda deli sorular

Jak Kamhi Değerli bir ismi, Jak Kamhi’yi geçtiğimiz hafta ebediyete uğurladık. Yaşamı, yaptıkları, Türkiye’de sanayinin gelişmesi için harcadığı çaba, özellikle dış politikadaki emekleri ile ilgili çok sayıda yazı çıktı basında ve sosyal medyada. Adeta görev süresi hiç sona ermeyen bir büyükelçi gibi çalıştığı, Türkiye’nin yurt dışında daha olumlu tanıtılması için yaptığı çabaların altı çizildi.  Bir dönemi anlamak ve Kamhi’nin verdiği mücadeleyi o dönemin şartlarıyla, olanaklarıyla, o dönemin bakış açısıyla anlamanın çok değerli olduğunu düşünüyorum. Kendisiyle tanışma şansına sahip olamadım. Ancak, o dönemin perdesini aralayabilmek için elimizde çok önemli iki kaynak var. Birincisi; hayatını, acılarını, yaşadıklarını, hem başarılı bir iş insanı ve girişimcinin, hem de ülkesinin daha iyi tanıtılması için yaptığı çalışmaları anlattığı, kendisinin kaleme aldığı kitabı  ( Gördüklerim, Yaşadıklarım, Remzi Kitabevi, 2013 ). Diğeri ise yine kendi sözleriyle hayatını anlattığı ve o ...

“Dubai’ye taşındığımda hayal ettiklerimin ötesindeyiz

İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri arasında imzalanan barış anlaşmasının Emirliklerde yaşayan Yahudilerin hayatını nasıl etkilediğini, 2016 yılından beri Dubai’de yaşayan yatırım yöneticisi ve BAE’de tanınan ilk resmi Yahudi Cemaati olan Emirlikler Yahudi Konseyi (Jewish Council of Emirates, JCE) kurucu üyesi Cem Habib ile konuştuk. Kaç yıldır Dubai’de yaşıyorsun? Burada yaşama kararı almanda ne etkili oldu? 2016’da Dubai’ye taşındım, daha önce Londra’da yaşıyordum. O zaman en büyük müşterim Kazakistan’da idi ve altı yıl boyunca Londra’dan her ay gidip gelmek çok zorlaşmıştı. Dubai’den Kazakistan’a her gün üç direkt uçuş var ve uçuş suresi dört saatin altında. O yüzden, hayat kalitesini arttırmak ve çocuklarla daha fazla zaman geçirebilmek için Dubai’ye taşındık. Buraya ilk taşındığımızda, 5-6 yıllık bir yaklaşımla geldik, ama şimdi sanki daha uzun kalacakmışız gibi gözüküyor. Giderken, “Bir Yahudi olarak, Arap ülkesinde, ailemle birlikte rahat yaşayabilir miyim?” düşüncesini na...

İstanbul Üniversitesinde ‘Gelin Tanış Olalım’ etkinliği

7 Kasım Perşembe günü İstanbul Üniversitesi Auzef Kampüsü Binasında bulunan Doğu Dilleri Enstitüsü ‘Gelin Tanış Olalım’ etkinliğine ev sahipliği yaptı. Tarih Kulübü Derneği ve Doğu Dilleri Enstitüsü tarafından düzenlenen sohbete İstanbul Üniversitesi öğrenci ve hocalarının yanı sıra konuyla ilgilenen kişiler katıldı. Toplumdaki önyargıları yıkmak amacıyla düzenlenen etkinlikte görev alan Türk Yahudi Toplumu üyeleri, bu tür etkinliklerin hem diyalog kurmada hem de aynı topraklarda büyüyen bizlerin çok da farklı olmadığını göstermesi açısından önemli olduğunu söylediler. Proje yöneticisi ve gazetemiz yazarı Karel Valansi, bu tür etkinliklerin farklı üniversitelerde devam edeceğini, geri dönüşlerin çok olumlu olduğunu belirtti. Valansi, “Türkçe konuşuyor olmamız bile şaşırtıcı geliyor kimi zaman. Bizleri İsrailli, dindar ve yabancı olarak görüyorlar genelde. Türkiye’deki ibadet özgürlüğünün durumu, Türk Yahudi nüfusunun özellikleri, hangi şehirlerde Yahudilerin ya...

Bu mahallede yaşam olsa

Ankara Yahudilerini yakından tanımak, sorunlarını öğrenmek, Yahudi mahallesinin tarihini ve bugününü konuşmak için Ankara Yahudi Toplumu Başkanı Can Özgön’ün kapısını çaldık. 35 kişiye düşen nüfuslarını ve Ankara Yahudilerinin tarihi yaşatabilmek, sinagogu ayakta tutabilmek için üstlendikleri ağır sorumluluğu konuştuk. Ankara Yahudilerinin tıpkı şehrin kendisinin gibi üstlerine oturtulmuş bir ‘yeni’ algısı vardır. Ankara şehri Cumhuriyet ile bütünleştiğinden, Cumhuriyet ile kurulmuş gibi algılanır. Oysa Ankara ticaret güzergahı üzerinde kurulu çok eski bir şehir. Ankara Yahudilerin tarihi de Roma dönemine kadar uzanıyor. Romaniyotlar dediğimiz Yahudilere daha sonra Sefaradlar eklenmiş. Ankara hiçbir döneminde çok kalabalık bir Yahudi nüfusuna sahip olmamışsa da şehrin önemli bir parçası oldukları muhakkak. Ankara ziyaretimde, şehrin Yahudilerinin yaşamlarını, sorunlarını, özlemlerini yakından anlayabilmek için Ankara Yahudi Toplumu Başkanı Can Özgön ile bir araya geldik. ...

İkinci Dünya Savaşı ve Türkiye

Türkiye İkinci Dünya Savaşı sırasında Holokost’tan ve pogromdan kaçan Yahudiler için kritik bir ülkeydi. Tarafsız bir ülke olarak Nazi Avrupa’sından, soykırımdan kaçan Yahudiler için bir kurtuluş kapısı olabilirdi Bir deyiş vardır bilirsiniz: “Birinci Dünya Savaşında Almanya kaybettiği için Türkiye de kaybetmiş sayıldı” Buna benzer bir diğer inanış da “Türkiye İkinci Dünya Savaşına katılmadığı için Türk Yahudileri bundan etkilenmedi”dir. Evet, Türkiye sıcak savaşa katılmadı, Türkiye’deki Yahudiler toplama kamplarına yollanmadı ama bu durum tüm toplumun etkilenmediği anlamına gelmiyor. İkinci Dünya Savaşı Türkiye’nin dış politikasından ekonomisine, toplumsal alandan siyasetine kadar ülkeyi derinden etkileyen tarihi bir kırılma noktasıydı. Türkiye son dakikaya kadar bu savaşta tarafsızlığını korudu. Türkiye’nin tutumu aktif tarafsızlık olarak adlandırılır. Her an savaşa çekilebilecek, stratejik bir konumda bulunan Türkiye, aktif bir politika güderek, türlü türlü diplomatik cambazl...

‘Türkiye’de Yahudi Olmak, Bir Deneyim Sözlüğü’ raflarda

Raşel Meseri ve Aylin Kuryel tarafından hazırlanan ‘Türkiye’de Yahudi Olmak Bir Deneyim Sözlüğü’ adlı kitap İletişim Yayınları tarafından yayınlandı. Kitapta yetmiş bir kişi gündelik yaşamda Yahudi olmak üzerine kendi deneyimlerini paylaşıyorlar.  Gündelik yaşamın her alanında, dilde, kurumlarda, yaşamın küçük ayrıntılarında gizlenmiş ayrımcılığı deşifre eden bir kitap olan ‘Türkiye’de Yahudi Olmak - Bir Deneyim Sözlüğü’ hem sözlük olarak kafamızda beliren anlamı değiştiriyor hem de her türlü ilişkinin bir sözlükteki gibi sıralı düzenli yürümediğine, karşılıklı olarak kırılmaya müsait olduğuna gönderme yapıyor. Ayrıca metin, resmi anlatının dışında bir hafıza çalışması olarak da görülebileceği için yatay bir tarih anlatısı ortaya koyuyor. Sözlükte Şalom yazarları Avram Ventura, Dora Niyego, İzel Rozental, Karel Valansi ve Tuna Saylağ da yer alıyor. http://www.salom.com.tr/haber-105008-turkiyede_yahudi_olmak_bir_deneyim_sozlugu_raflarda.html

Podcast: Zoraki Kimlik

Onbironsekiz.com: Bu haftaki programımızda, Ş alom Gazetesi yazarı Karel Valansi ile konuştuk.   Ses kaydı için: http:// bit.ly/2wxeM6X  

Çığlık

İki arkadaşım ile birlikte yolda yürüyordum. Güneş batmaya başladığında bir melankoli dalgasına kapıldım. Birden gökyüzü kıpkızıl bir renk aldı. Durup parmaklıklara yaslandım. Alev alev gökyüzü, mavi fiyordun ve şehrin üstünde kan ve kılıç gibi sarkıyordu. Arkadaşlarım yola devam ettiler. Ben ise büyük bir endişeyle öylece kalakaldım. Doğadaki sonsuz çığlığı hissediyordum sanki… Norveçli Ressam Edvard Munch, Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sının ardından sanat tarihinin ikinci en ünlü eseri kabul edilen ‘Çığlık’ tablosunun ilham kaynağı olan o anı bu sözlerle anlatıyordu günlüğünde. Hayat kendi düzeninde devam ederken, bir anda durup panik halinde attığı çığlığı benliğinizin en içinde hissettiriyor. Bir kez gördükten sonra unutulamayan ve ona bakanı derinden etkileyen bu resim, bir bakıma modern insanın varoluşsal krizini, tam çözemediği, anlayamadığı ve en önemlisi kontrol edemediği bir evrende tek başına kalmış olma hissini en çarpıcı şekilde özetliyor. Gündemin bu kadar hızlı d...