Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2005 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İran’ın yeni cumhurbaşkanının hedefi: İsrail

İran’ın yeni Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın bir üniversitede İsrail’e yönelik olarak “haritadan silinmeli” açıklamasını yapması, gizli nükleer çalışmaları sebebi ile zaten dünya gündeminde olan İran’ı, dünya barışına bir tehdit olarak tekrar gündeme getirdi Ekim ayında İran’da bir üniversitede gerçekleşen “Siyonizmsiz Dünya” konulu konferansta konuşan İran’ın Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın sarf ettiği “İsrail haritadan silinmeli” sözü tüm dünyanın gözlerini tekrar İran’a dönmesine sebep oldu. Bu gelişmelerin ardından İsrail savunmasını güçlendirirken, İran yapılan bu baskı sebebi ile İsrail’e saldırmayı düşünmediklerini açıklamak zorunda kaldı. Birleşmiş Milletler ise İran’a kınama cezası verdiklerini açıkladılar. Ahmedinejad daha önce de yaptığı bir konuşma ile tüm dünyanın dikkatini üzerine topladı. New York’ta eylül ayında gerçekleşen Birleşmiş Milletler toplantısında konuşan Ahmedinejad, İran’ın nükleer çalışmalarının barışçıl olduğunu ve kendilerine gelen tehditlere kul

Suriye ve Lübnan artık iki ayrı ülke olmak zorunda

Lübnan eski başbakanı Refik Hariri’nin bombalı saldırıda öldürülmesini araştıran Birleşmiş Milletlerin hazırladığı rapor Suriye ve Lübnan üst düzey yetkililerinin suikastta önemli rol oynadığını belirterek kendilerini hem vatandaşlarına karşı hem de uluslararası arenada çok   zor durumda bıraktı. Hariri’nin öldürülmesi ile kopan zincirin Lübnan ve Suriye’nin tüm politikasını ve   geleceğini etkileyebilecek güçte Birleşmiş Milletler sekreteri Kofi Annan, Lübnanın eski başbakanı Refik Hariri’nin şubat ayında bombalı bir saldırıda öldürülmesi ve ülkede çıkan karışıklık nedeni ile Hariri’nin öldürülmesini araştırması için Alman hakim Detlev Mehlis’e görev verdi. Mehlis, geçtiğimiz hafta raporun henüz tamamlanmamış olduğunu özellikle belirterek ilk taslağını Annan’a teslim etti. Raporun en önemli bulgusu, Hariri’nin öldürülmesi ile ilgili ipuçlarının Suriye ve Lübnan üst düzey yöneticilerinin direk iştirakini gösterdiğini belirtmesidir. Raporun önemli bir vurgusu Lübnan’ın Suriye yanlıs

İran neyin peşinde?

İran’ın gizli nükleer çalışmalarının ortaya çıkarıldığı 2002 yılından itibaren, başta ABD ve İsrail olmak üzere ilgili ülkeler, İran’ın nükleer teknolojisinin ne düzeyde olduğunu öğrenebilmek ve nükleer bomba yapması olasılığına karşı Birleşmiş Milletlere bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (International Atomic Energy Authority - IAEA)   denetimine girmesi için baskı uyguladılar. İran’da halen devam etmekte olan nükleer çalışmalar şu an korkulan düzeyde olmasa bile gelecekte ne amaçla kullanılabileceği herkesi endişelendirmektedir New York’ta geçtiğimiz hafta gerçekleşen Birleşmiş Milletler toplantısının en önemli konusunu İran ve İran’ın nükleer çalışmalarının barışçıl olduğunu ve kendilerine gelen tehditlere kulaklarının kapalı olduğunu özellikle vurgulayan yeni başbakanlarının konuşması oldu. İran başbakanı Mahmut Ahmedinecad’in söz aldığı toplantıda ülkesinin nükleer enerji üretme hakkını savundu. Ahmedinecad ayrıca Isfahan nükleer merkezinde yürütmekte oldukları progr

Geri Çekilme Tarihi, Protestolar ile Yaklaşıyor…

Geçtiğimiz sene İsrail’in Gazze’den çekileceği açıkladığı zaman bu haber terör saldırılarından bıkan halk tarafından desteklenmiş, ancak çekilme yaşanacak bölgedeki halk ve sağcılar karara tepki göstermişlerdi. Bugün protestocuların sayısı da sesi de çok yükseldi ve birçok İsrailli iç savaştan korktuklarını dile getiriyorlar İsrail Başbakanı Ariel Şaron geçtiğimiz sene İsrail’in Gazze’den çekileceğini açıkladığı zaman, bu haber tüm dünyada bir bomba etkisi yaratmış, ABD’nin desteklediği yol haritası planına göre gerçekleşmesi gereken bu çekilme terör saldırılarından bıkan halk tarafından bir barış umudu olarak benimsenmiş, çekilme yaşanacak bölgedeki İsrailliler ve bazı sağcılar karara karşı olduklarını bildirmişlerdi. Bu plana göre, Ariel Şaron 1,3 milyon Filistinlinin yaşadığı Gazze’de bulunan ve 5000’e yakın Yahudinin yaşadığı tüm 21 yerleşim birimini ve Batı Şeria’da bulunanan Yahudi yerleşim birimlerinden 4’ü boşaltılacak, böylece Filistin toprakları ile İsrail toprakları arasın

Vatikan’dan bir Polonyalı geçti…

Yahudi – Vatikan ilişkilerinde yeni bir devrin başlangıcı sayılabilecek   Nostra Aetate’nin kabulü, Papa II. Jean Paul’un papalığı ve ölümü üzerine tekrar gündeme gelen Yahudi – Vatikan   ilişkilerinin dünü, bugünü, yarını Yahudi – Vatikan ilişkileri, 1965 yılında Nostra Aetate (Bizim Devrimizde)’nin kabulüne kadar, Yahudi karşıtı olarak tanımlanabilir. Katolikler peygamberleri Hazreti İsa’nın ölümünden sorumlu tuttukları Yahudileri tarih boyunca suçladılar ve topraklarında yaşayan bu milleti bazen gettoya kapattılar bazen ülke dışına sürdüler. Yahudi – Katolik ilişkilerinde yeni bir dönem açan bu belgenin kabulü ile Yahudilik’e karşı Katolik dünyası teolojik yeni bir bakış açısı kazanmıştır. Bu belge ile Vatikan’ın, tüm Yahudilerin Hazreti İsa’nın ölümünden sorumlu olduğu, doktrinine karşı çıktığı açıkça belirtilmekle birlikte iki inanç arasında diyalogun gerekliliğine ve önemine değinilmiş ve Vatikan’ın anti-semitizme karşı olduğunun altı çizilmiştir. Vatikan’dan gelen bu açıklama

Suriye Lübnan'dan çekilmeye başladı

Lübnan iç savaşı sonrasındaki döneme damgasını vuran eski başbakan milyoner Refik Hariri’nin öldürülmesi büyük yankı buldu . Hariri’ye yapı lan bu saldırıdan Lübnan m uhalefet ve diğer ülke liderleri, 1989'da imzalanılan Taif anla şmas ı na rağmen halen 14.000 askerini Lübnanda bulunduran, Suriye’nin sorumlu olduğ unu düsünüyor ve askerlerini Lübnan'dan çekmesi için baskılarını arttırıyorlar 1975 yılında başlaya Lübnan iç savaşına komşusu Suriye'nin ilk müdahelesi 1976 yılında başladı. 1980 yılında Suriye'nin asker sayısı 30.000'e yükseldi. Savaşın bittiği 1990 yılında ise 15.000 askeri halen Lübnan topraklarında idi. 1989 yılında imzalanan Taif anlaşması gereği çekmesi gereken askerleri günümüze kadar Lübnan topraklarında tutmaya devam etti. İç sava ş ı n bitmesinde yardımcı olan Suriye , halen ordusunu öncelikle istihbarat ve ekonomik çı karları nedeni ile Lübnan ’da tutmaktadır. Bir diğer sebep ise tarihe dayanıyor. Suriye Lübnan'ı ayrı bir ülke olarak d

Bir suikast ve Ortadoğu’da güç savaşları

Dünya, geçtiğimiz hafta, Lübnan eski başbakanı Refik Hariri’nin bombalı saldırıda öldürülmesi ile gözlerini bu ülkeye ve halen Lübnan’da 14.000 bölük asker bulunduran, Lübnan’ın iç işlerine karışmak ve Hariri’yi öldürmek ile suçlanan Suriye’ye döndü 1975-1990 yılları arasında süren Lübnan iç savaşı sonrasındaki dönemde başbakanlık yapan ve ekim ayında bu görevinden ayrılan multimilyoner Refik Hariri’nin bombalı bir suikastte öldürülmesi dünyada öyle büyük yankı buldu ki; iç savaştan sonra gerçekleşen en büyük saldırıda aralarında Lübnan eski ekonomi bakanı ile beraber toplam 15 kişinin ölmüş, 130 kişinin yaralanmış olması Hariri’ni ölümü kadar yankı bulmadı. Bu durumda Hariri kimdir? Kim ve neden öldürdü? sonuçları nelerdir? soruları daha da önem kazandı. Refik Baha Edine Hariri, 1944 yılında Lübnan’ın güneyindeki Sidon şehrinde yoksul çiftçi Sünni bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Muhasebe okuduğu Beyrut Arap Üniversitesinden mali yetersizlikler sebebi ile ayrılıp Suudi Arabistan’a

Arafat’ın ölümü ve Filistin Seçimlerinin Ardından...

Yaser Arafat’ın ölümü sonrasında yaşanan belirsizlik, demokratik bir seçim ile seçilen, İsrail, ABD ve diğer ülkeler tarafından da favori gösterilen Mahmut Abbas’ın lider seçilmesi sonucunda yerini genelde iyimser bir havaya bıraktı Ölümünden önce, Filistin Özerk Yönetimi (FÖY) eski lideri Yaser Arafat’in ölmesi durumunda İsrail-Filistin sorununun geleceği konusunda çeşitli senaryolardan bahsediliyordu. Bazıları Arafat’ı, İsrail’in ve ABD’nin kendisini her zaman suçladığı gibi, barış önündeki önemli bir engel olarak görerek ölümünün barış için bir umut olduğunu düşünürken; bazıları ise içinde birçok farklı yapıdaki örgütü barındıran ve bunların olabildiğince tek çatıda toplanmasını sağladığı ve en önemlisi hepsinin kendisine saygısı olduğundan ölümünden sonra FÖY’ün bir kaosa sürüklenebileceğini tahmin ediyordu. Yaser Arafat’ın ölümünden sonra, FÖY’ün yeni liderinin bir seçim ile 9 Ocak’ta seçileceği haberi güzel bir başlangıç oldu. Alınan bu karar ile, Filistinlilerin de artık demok