Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şalom’s Valansi: Erdoğan would be first leader to visit Gaza via Israel

December 28, 2015, Monday/ 16:51:44/  DOĞAN ERTUĞRUL Ka rel Valansi , a political columnist with Turkish-Jewish weekly Şalom newspaper, told Today's Zaman in an exclusive interview on Monday that if the negotiation between Turkish and Israeli decision makers manages to restore ties between Ankara and Tel Aviv, there is a great chance President Recep Tayyip Erdoğan will consider reviving a plan to make his postponed visit to  Gaza , which would make him the first foreign leader to enter Gaza through Israel. “I believe this trip [of Erdoğan to Gaza] will take place if relations are restored. If Erdoğan goes to Gaza, this will be such an amazing development that no one will pay attention to where he enters from. The emir of Qatar [Sheikh Hamad bin Khalifa Al Thani] once entered [Gaza] through Egypt. However, to enter Gaza he does not have any other option [other than Israel], unless relations with Egypt are restored,” Valansi stated. President Erdoğan has stated several time

Türkiye ile İsrail dost mu?

Arap dünyasında yaşanan yalancı baharlara güvenerek dış politika seyrini değiştiren Türkiye’nin, gelinen son noktada bu kararlarını yeniden gözden geçirmesi ve özellikle Ortadoğu politikasını tekrar kalibre etmesi kaçınılmaz olmuştu. İran’ın nükleer anlaşma ile meşru bir güç olarak bölgeye dönmeye hazırlanması, tutunamayan Esad’a destek için Rusya’nın Suriye savaşına top yekûn girmesi ile yeniden Batı ittifakını ve NATO’yu keşfeden Türkiye için bölgedeki duruşunda ciddi bir değişikliğin zamanı gelmişti. Türkiye’nin ABD ile ittifakını güçlendirmesinin ana göstergesi her zaman İsrail ile olan iyi ilişkileriyle kendini belli etti. 1949 yılında Türkiye’nin İsrail’i tanıması, Yahudi devletinin Batı kampında yer aldığından emin olduğunda gerçekleşmişti. Türkiye’nin o dönem Batı’ya yaklaşmasının, dolayısıyla İsrail ile diplomatik ilişkilere başlamasının ana sebebi ise ensesinde hissettiği Sovyet tehdidiydi. Tarih tekerrürden ibaret. Bugün de Batı’ya yönelen Türkiye’nin ağırlığını üzerinde

Turkey's Jews Are Coming Out of the Shadows

Our courage to hold a public Hanukkah ceremony for the first time in history this week stemmed not from a transformation in Turkish society, but from a shift within our community. This past year has been exceptional for Turkish Jewry. On January 27, Holocaust victims were commemorated in an official service in the heart of Turkey, Ankara. Although the speaker of parliament chose to use this forum as an opportunity to paint the Palestinian issue as the center of all the Middle East's problems, we were nonetheless happy to be part of an official commemoration. Then, on February 24, Struma victims were commemorated for the first time at an official ceremony. After 73 years, senior officials joined Turkey's Jewish community at a ceremony commemorating 768 Jewish refugees who perished in 1942 as the vessel was isolated and doomed to its fate in the Black Sea. The inauguration of the Edirne Great Synagogue on March 26 was an historic day for us, too. For the first time in my l

Türkiye-İsrail ilişkilerinde ikinci bahar

1948’deki kuruluşundan birkaç ay sonra Yahudi devletini tanıyan ilk Müslüman ülke olan Türkiye ile İsrail, hayalet ittifak ya da metres ilişkisi olarak da adlandırılan gözlerden uzak bir işbirliği geliştirdiler. 1990’larda Oslo süreci ile birlikte balayı dönemine giren iki ülke, birçok konuda işbirliğini geliştirdi. İki halk arasındaki sıcak ilişkiler İbrahim Tatlıses’in şarkılarının İsrail’de her yerde çalınması, Fenerbahçe’nin efsane oyuncusu Haim Revivo için tribünlerde İsrail bayrağı açılması ile sürdü. Turizm ve ticaret arttı. Davos, ardından Mavi Marmara iki ülke ilişkilerini bir anda kopma noktasına getirdi. Diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılması için gereken üç şarttan özür yerine geldi, tazminatta rakamlar telaffuz edildi, Gazze ablukası hafifletildi. Ancak Arap Baharı, Suriye iç savaşı, iki ülkedeki yoğun seçim takvimi ve iç meseleler derken bu konudaki ilerlemeler durdu. Öte yandan ticaret tarihi rekorlara koşarken, Suriye savaşı nedeniyle kesilen Türkiye’nin Arap ül

Kelebek Korse’yi kurtaramadık

Kelebek Korse, 1930’lardan beri Beyoğlu ile özdeşleşen küçücük dükkânından 15 Aralık’ta çıkıyor. ‘Kelebekler uçmaya devam etsin’ sloganıyla destek olmaya çalıştığımız Kelebek Korse’yi, bu tarihi dükkânı maalesef kurtaramadık. “Kelebek Korse kaybetti ama kiracılar kazandı” diye anlatıyor duygularını sahibi İlya Avramoğlu... Ev ya da işyerinde on yılı dolduran kiracıların gerekçe göstermeden çıkarılabilmesine imkân sağlayan borçlar kanunu düzenlemesinin Temmuz 2014’te yürürlüğe girmesiyle kiracılara tebligatlar art arda gelmeye başladı. 80 yıldan bu yana aynı yerde bulunan tarihi Kelebek Korse Mağazası bu gidişatı durdurmak için sosyal medya, basın, Beyoğlu severlerden aldığı destekle ve vitrin camındaki yardım mesajlarıyla tahliye kararının önüne geçmeye çabaladı, ama olmadı. Tünel’den Galatasaray yönüne giderken karşınıza çıkan kırmızı tenteli bu 20 metrekarelik küçük dükkân için bu hafta, son hafta. 15 Aralık günü graffittilerle dolu kepengini, dükkânın dar ahşap kapısı, çok

11 adımda sosyal medyada nefretle mücadele

Andre Oboler ve Karel Valansi Limmud dahil bir dizi konuşma yapmak için İstanbul’a gelen, online nefret söylemi uzmanı Andre Oboler ile sosyal medyadaki Yahudi ve Müslüman karşıtlığını, kullanıcı olarak nefret söylemine karşı neler yapılabileceğini konuştuk. 1    Sosyal medya neden önemli? Bugünkü iletişimin büyük bölümü sosyal medya aracılığıyla gerçekleşiyor. İnsanlar bu şekilde haberleşiyor, bilgi paylaşıyorlar. Ayrıca bu platformlar kişinin sosyal çevresini de kullanıyor. Arkadaşlarınızın beğendiğini, paylaştığını veya önemli bulduğunu da gösteriyor. Bu da paylaşıma bir güven oluşturuyor. 2   Bir paylaşımın nefret söylemi içerdiğine hangi noktalara bakarak karar veriyorsunuz? Farklı nefret söylemleri için farklı tanımlamalarımız var. Bunun genel tanımı toplum içindeki bir grubun veya kişinin hedef alınması. Bu bir kişiyi intihara sürüklemek şeklinde de olabilir, bir grubu şeytan olarak tanımlamak, bu gruba saldırılmasını teşvik etmek, bu kişilerin topluma

Paris, yeniden

P aris 2015 yılını,  Tour Eiffel  ışıkları, romantik filmlerin mekânı, âşıkların şehri olarak değil terörün hedef olarak belirlediği, kanlı saldırıların mekânı olarak hatırlayacak. Yılın ilk ayında, dini değerleri eleştiren mizah dergisi Charlie Hebdo ve Yahudilerin hedef olduğu kaşer markete yapılan terör saldırıları Fransa’nın 11 Eylül’ü olarak tanımlanmıştı. Bu terör eylemlerinin üçüncü kuşak Fransızlar tarafından işlenmiş olması entegrasyon, ırkçılık, kamuda temsil sorununu gösteriyordu. Müslümanların Suriye savaşı ile birlikte içselleştirdiği bir duyguyu, Batı tarafından kaderlerine terk edildikleri, Müslüman hayatının önemli olmadığı inancının bir yansımasıydı. Fransa’nın Avrupa’dan en çok yabancı cihatçı çıkaran ülke olması da bu duygunun dışavurumuydu. Haziran sonunda IŞ(İD), halifelik ilanının yıldönümünü üç farklı kıtada gerçekleştirdiği üç farklı terör saldırısıyla ‘kutlamıştı’. Geçtiğimiz hafta da bir benzerini Beyrut ve Paris’te gerçekleştirdi. Paris’teki saldırıda Avru

Ofra Bengio: “The Palestinian-Israeli conflict is not the reason of all the trouble in the world. The terrorist attacks have causes and ways of their own”

During her visit to Istanbul, we had the chance to discuss recent events with Professor Ofra Bengio. She shared her views on the terrorist attacks in Paris, developments in Syria, Iraq and KRG, the future of Turkey-Kurdish peace process and Turkish-Israeli relations for Salom readers. Ms. Bengio is a Senior Research Fellow at the Moshe Dayan Center for Middle Eastern and African Studies, and professor in the department of Middle Eastern History at Tel Aviv University Russia’s military intervention in Syria has dramatically changed the calculations of all involved in Syria. Why Russia wanted to become involved in Syria now? Russia felt that there is a certain vacuum in Syria that needs to be filled. The U.S. was not fulfilling its task of fighting ISIS. Furthermore, Obama put certain redlines but did not act on them so this emboldened the Russians to take this move. Secondly, the Assad regime was in a very shaky situation, almost on the verge of collapse while ISIS was gaining

Ofra Bengio: “Her terör saldırısının ardında İsrail-Filistin çatışması yok”

İ stanbul’u ziyaret eden Profesör Ofra Bengio ile dünyayı sarsan Paris terör saldırılarını, Suriye ve Irak’taki gelişmeleri, 1 Kasım seçimlerini, barış sürecinin geleceğini ve Türkiye-İsrail ilişkilerini konuştuk. Düşüncelerini Şalom okurları için paylaşan Bengio, Tel Aviv Üniversitesi Ortadoğu Tarihi bölümünde profesör ve Moşe Dayan Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Merkezi’nde kıdemli araştırmacı olarak görev alıyor. Rusya’nın askeri olarak Suriye denklemine dahil olması, tüm ilgili ülkelerin hesaplarını alt üst eden bir gelişme oldu. Rusya neden şimdi harekete geçti? Rusya Suriye’deki güç boşluğunun giderilmesi gerektiğini düşündü. ABD, IŞİD ile savaşma konusunda kendine düşeni yerine getirmiyordu. Obama bazı kırmızı çizgiler belirledi ancak bunları uygulamadı. İkinci olarak, Esad rejiminin sallantıda olduğunu gördü. Öte yandan kimsenin durdurmadığı IŞİD ilerleyip toprak kazanıyordu. Bu durum, Rusya’ya Baas rejimini korumak için gerekli mazereti verdi. Üçüncü olarak, Rusya dü

‘Sanki gökler de bizimle birlikte ağlıyordu’

Neve Şalom’a yapılan ikinci saldırının 12. yıldönümünde, Riva Hayim, Karel Valansi, İrving Baruh ve Danny Baran’la saldırının Türkiye’deki Yahudi toplumuna etkileri üzerine konuştuk. İstanbul Yahudi toplumunun en önemli ibadethanelerinden biri olan Neve Şalom, bugüne dek iki büyük saldırıya uğradı. Saldırıların ilki 1986’da, ikincisi ise 2003’te gerçekleşti, her iki saldırıda onlarca insan hayatını kaybetti. Bu saldırılar Türkiye toplumunda yankı uyandırsa da kısa sürede unutuldu, üstü örtüldü. Neve Şalom’a yapılan ikinci saldırının 12. yıldönümü yaklaşırken, Riva Hayim, Karel Valansi, İrving Baruh ve Danny Baran’la saldırının Türkiye’deki Yahudi toplumuna etkileri üzerine konuştuk.

Yeni Ortadoğu’da eski Türkiye yetmez

Son 13 yıldır kesintisiz, tek parti olarak iktidar olmuşsanız ve son seçimlerde oy oranınızı arttırarak yüzde 50’ye yakın bir destekle yeniden seçilmişseniz, normal şartlarda ajandanızda büyük değişikliklere gitmezsiniz. Ancak, içte her konu politize olmuşsa, halk arasında yoğun bir kutuplaşma yaşanıyorsa, sınırlarınızın hemen ötesinde ise yeni bir Ortadoğu inşa ediliyorsa bunu sürdürebilmeniz pek olası değil. İç politikada başta Kürt konusu olmak üzere tüm halkı kapsayıcı adımlar gerekirken, dış politikayı sil baştan ele almak gerekiyor. Dış politikada değişimin sinyalleri aslında seçimlerden önce verilmeye başlandı. Fiilen dışişleri bakanı gibi çalışan Feridun Sinirlioğlu’na bu görevin resmen verilmesi değişimin önemli bir göstergesiydi. Bölgedeki son gelişmeler Türkiye’yi Batı ittifakına yeniden yakınlaştırdı. Ankara’nın İncirlik Üssünün kullanım iznini vermesi de bu değişimin ana sembolü oldu. Tek parti iktidarının verdiği hareket rahatlığı, zayıf muhalefet, yakın zamanda bir se

Erdoğan Landslide no threat to country's Jews, says Turkish-Jewish journalist

The stunning victory of the conservative Justice and Development Party (AKP) in Turkey does not pose a threat to Turkish Jewry, Turkish-Jewish columnist and blogger Karel Valansi told  The Algemeiner  on Thursday. Valansi, the political columnist for the Turkish-Jewish weekly,  Şalom , said the “public voted for security and against the instability that is perceived with governments formed by coalition.”

En büyük asker bizim asker! Adı Ari, Yorgo ya da Hrant dahi olsa...

Gayrimüslimlerin askerlik anılarından yola çıkarak hazırladığı ‘Ali Değil Ari Komutanım’ belgeseli ile adından söz ettiren genç yönetmen Deniz Özden ile filmin hikâyesini konuştuk. Özden, film öncesinde nelerden etkilendiğini, çekim aşamasında ne zorluklarla karşılaştığını Karel Valansi’ye anlattı.    Deniz Özden genç bir yönetmen, halen Beykent Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümünde eğitimine devam ediyor. Onu ilk kez 14 ödül kazanan ‘Bir Maç Günlüğü’ belgeseli ile duyduk. Şimdi ise yeni belgeseli ‘Ali Değil Ari Komutanım’ ile adından söz ettiriyor. Bir süre önce Şişli Kent Kültür Merkezinde galası yapılan belgeselde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gayrimüslimlerin yaşadıklarına ışık tutuyor. ●  Türkiye’de yaşayan gayrimüslimlerin askerlik anıları üzerine bir belgesel yapma fikri nasıl doğdu? Bu fikir nasıl karşılandı? Tesadüfen tanıştığım Hristiyan Ermeni bir ağabeyimin bana askerlik anılarından söz etmesinin etkisiyle başladı. Eski dönemlerde yaptığı askerliğinde yaşadığı

Tunus, İsrail ve GTA 5

The Economist 2014 yılında Tunus’u Ortadoğu’nun tek demokrasisi olarak gösterdiğinde kullandığı grafiğe İsrail’i eklememiş olması tepki çekmişti. 2011 Arap Baharı’ndan çıkan ve demokrasi yolunda yürüyen tek örnek olarak gösterildiği için bu tanıma uygun görülmüştü muhtemelen Tunus. 2011’de Yasemin Devrimi ile demokrasiye adım atmasıyla nasıl Türkiye’nin önüne geçerek ‘model ülke’ olduğu dikkat çeken bir diğer konuydu. Son olarak dört sivil toplum örgütünden oluşan Tunus Ulusal Diyalog Dörtlüsü, Nobel Barış Ödülüne layık görülmesi sürpriz olarak nitelendirildi. Neden tüm demokrasi umutları Tunus’a yöneldi? Nobel komitesi henüz yeni seçilmiş ABD Başkanı Obama’ya bu ödülü verdiğinde, onun dış politika yönünü belirleyebileceğini ummuştu. Barış ümidi için verilen o ödül gibi bu sene Tunus’a verilen ödül de tablonun vahametine rağmen Ortadoğu’da hâlâ bir demokrasi yeşerebilir ümidini canlı tutmak için verildi denilebilir. Geçtiğimiz ay Türkiye’yi ziyaret eden Tunus eski Başbakanı Hammad

İsrail'de bir tabak humus barıştan daha mı pahalı?

İsrail'de Netanya kentinin Kfar Vitkin kasabasında bulunan bir restoran, insanları barışa teşvik etmek için bir kampanya başlattı. Restoran yönetimi, aynı masada hem Yahudi, hem de Arap müşterilerinin oturması durumunda hesabın yüzde 50'sinin silineceğini duyurdu. Şalom gazetesi yazarı Karel Valansi olayı Sputnik’te değerlendirdi. 00:00  /  77:16 Uygulama hakkında Times of Israel adlı internet sitesine açıklama yapan restoran müdürü Kobi Tzafrir, “Humus bu insanları bir araya getirebiliyorsa, barış eninde sonunda olacaktır” dedi. RS FM’de yayınlanan Günaydın Türkiye programına konuk olan Şalom gazetesi yazarı Karel Valansi, dünyanın çeşitli yerlerinden gelen iç karartan çatışma haberlerinin geldiği bir ortamda böyle bir girişimin insanlara ferahlama hissi verdiğini söyledi. 'BARIŞIN ANAHTARI, DİYALOG' Valansi, Netanya'da ‘Bizde Araplar yemek yemez, bizde Yahudiler de yemek yemez. Burada insanlar yemek yer’ sloganını kullanan restoranın ve

Nora Şeni: Türkiye´de ´Bir Daha Asla´ bilinci gelişmedi

Nora Şeni ile Birkaç yıldır İstanbul’da düzenlediği konferanslar, tarihçi Serge Klarsfeld, Henry Rousso gibi önemli isimleri davet etmesiyle dikkat çeken yazar ve akademisyen Nora Şeni ile İstanbul ziyareti sırasında buluştuk.  Şeni ile hafıza politikaları ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’den farklı olarak Avrupa’da oluşan yeni bilinç yapılanmasını ve sonuçlarını konuştuk, Türkiye’nin bu konudaki farklılıklarını tartıştık Birkaç yıldır İstanbul’da konferanslar organize ediyorsunuz. Bu konferansların içeriğini ve hedefinizi anlatır mısınız? Bu konferans serisi, Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü’nün müdürüyken planlamış olduğum bir projeydi. Şu saptamadan yola çıktım: Türkiye İkinci Dünya Savaşı’na katılmadı. İyi ki de katılmadı ve tarafsız ülkeler arasında yer aldı. Oysa savaştan sonra Avrupa yeni temeller üzerine inşa edildi ve bu temel taşlar ‘barış’ı kutsal bir değer olarak gördü. Mesele sadece toplama kamplarını engellemek değildi, savaş vahşetinin bir daha

Barış, hemen şimdi

Suriye savaşı sürerken İsrail ve Filistin Yönetimi daha çok kendi içlerine döndüler. İsrail seçimler, iç meseleler derken, Abbas uluslararası kurumlardaki tek taraflı diplomatik adımlarına devam etti. Herkes kendi ajandasını uygularken, barış görüşmeleri Kerry’nin bir hayali olarak raflarda tozlanmaya terk edildi. IŞ(İD)’in son 15 aydaki yükselişi ile Suriye tüm gündemi kaplamaya başladı. Yemen, İran, mülteciler derken, Ortadoğu’nun altın sorunu Arap-İsrail çatışması unutuldu. Ayrıca, İran nükleer anlaşması örneğinde olduğu gibi İsrail artık güvenlik gündemini belirleyemezken, Abbas’ın Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Oslo Anlaşması tehditleri bile fazla yankı bulamadı. Liderler ilgiyi yeniden üzerlerine çekmeye çalışırken danışıklı dövüş gibi devam eden güncel durumdan rahatsız olan halk, barış umudunun bile olmadığı bir ortamda içten içe kaynıyordu. İsrail’de dindar-laik ayrımı keskinleşirken, Tapınak Tepesi ile El Aksa gerilimin ana merkezi oluyordu. Umudun olmadığı, bir gelecek

İstanbul’da Holokost’u anmak

Karel Valansi ve Zülfü Livaneli Uluslararası Holokost Anma İttifakı’nın (International Holocaust Remembrance Alliance, IHRA) dönem başkanlığını üstlenen Macaristan, İstanbul Kadir Has Üniversitesi ve Neve Şalom Sinagogunda iki günlük bir etkinlik düzenledi. Yarı akademik bir panel ile Holokost ve Holokost eğitimi tartışılırken, Budapest Klezmer Band gibi önemli Macar müzik toplulukları müzik dinletisi sundular. Uluslararası Holokost Anma İttifakı’nın (International Holocaust Remembrance Alliance, IHRA) dönem başkanlığını üstlenen Macaristan, Holokost ve Holokost eğitimi üzerine, 7-8 Ekim tarihlerinde İstanbul’da iki günlük bir etkinlik organize etti. Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsünde gerçekleşen ilk günkü etkinliğe Hahambaşısı Rav İsak Haleva, Macaristan Büyükelçisi Gabor Kiss, İsrail Ankara Maslahatgüzarı Amira Oron, Macaristan İstanbul Başkonsolosu Balazs Hendrich, İsrail İstanbul Başkonsolosu Shai Cohen, İsrail İstanbul Başkonsolos Yardımcısı Shira Ben Tzion’un yanı

Commemorating the Holocaust in Istanbul

The Chair of the International Holocaust Remembrance Alliance (IHRA) Hungary organized a two-day event in Istanbul on Holocaust and Holocaust education. The event included semi-academic panel and musical performance by Hungarian artists including the well-known Budapest Klezmer Band. Hungary is the chair of the International Holocaust Remembrance Alliance (IHRA) this year. The Hungarian Consulate in Istanbul organized a two-day event on October 7-8 th  in Istanbul on Holocaust and Holocaust education. Chief Rabbi of the Turkish Community Isak Haleva, Ambassador of Hungary Gabor Kiss, Israeli Chargee d’Affaires Amira Oron, Consul General of Hungary Balazs Hendrich, Consul General of Israel Shai Cohen, Deputy Consul General Shira Ben Tzion and the President of the Turkish Jewish Community Ishak Ibrahimzadeh were among the guests of this event which took place at Kadir Has University, Cibali campus.

İbre Rusya’yı gösterirken

O rtadoğu’da dengeler yeniden tepetaklak olurken, eğit-donat fiyaskosundan sonra ABD’nin Suriye stratejisi bir kez daha kendini güncelleştiriyor. 2013’te ABD’nin kırmızı çizgisine rağmen Suriye ile kimyasal silah anlaşmasını kabul ettirerek Ortadoğu’ya güçlü bir dönüş yapan Rusya, oluşmakta olan yeni oyunun da en önemli kurucusu. Bunu sadece son haftada yaşanan lider trafiğine bakarak bile söylemek mümkün. Rusya, Ukrayna savaşı sonrası kendisine sırtını dönen ABD’nin yeniden kendisiyle görüşmesini sağladı. Üstelik ABD gibi İsrail ile de askeri koordinasyon görüşmeleri gerçekleştirdi. Kolayca düşeceği öngörülen Esad, ülkenin bölünmesine, sınırların kaybolmasına, El Kaide, IŞ(İD) ve benzeri radikal gruplara yuva olmasına, 200 bin kişinin ölmesi, 4 milyon kişinin ülkeden kaçması ile sonuçlanan beş yıllık savaşa rağmen ne koltuğunu bıraktı ne de iktidardan düşürülebildi. Rejim değişikliği ile yola çıkanlar bugün “geçiş dönemi Esad ile olsun” noktasında birleşmek üzereler.

Bir fotoğraf binlerce hayatı kurtarır mı?

İ nsanın yüreğini düğümleyen, nefes almaktan bile utandıran bir fotoğraf. Minik Aylan Kurdi’nin yaşıtları gibi yatakta huzur içinde uyuyor olması gerekirken, Bodrum sahiline vuran cansız bedeni, hayatın acımasızlığı, adaletsizliği karşısında isyan ettiriyor. Aylan gibi sayıları çığ gibi artan, yaşama tutunmaya çalışanları kurtaramamanın acizliğini, utancını, öfkesini yaşatıyor. Bu ölüm, bu resim, çıkar üstüne kurulu, materyalist dünyamıza hapsolduğumuzu en sert biçimde yüzümüze vuruyor. Öte yandan bu resim en kör gözlere, en sağır kulaklara bile mültecilerin dramını ulaştırabildi en nihayet. Bir şeyler değişir mi? Şiddete, acıya bu kadar duyarsızlaşmışken, bir kıpırtı yaratabilir mi bu fotoğraf soğuk parlamento binalarında? ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ anlayışı sürer mi hâlâ, ‘yılan’ Avrupa’nın kalbine kadar ulaştıktan sonra? *** Suriye iç savaşı başladığından beri doğan mülteci sorunun maddi ve manevi maliyetini en çok üç ülke çekti; Türkiye, Lübnan ve Ürdün. Türkiye, sa

America is still in the Middle East

Israel’s former ambassador to the United States Michael B. Oren has written a new book; Ally , in which he gives details on his time in Washington. In one of his op-eds about his book, published in Wall Street Journal on June 16 th , 2015 he criticizes the U.S. President Obama over the damage caused to U.S. – Israel relations. As hinted from the beginning by the title “How Obama Abandoned Israel,” he accuses Obama administration for the deterioration of the relations between the two countries. “Nobody has a monopoly on making mistakes. Netanyahu and the president both made mistakes, but only one purposely damaged U.S.- Israel relations,” he wrote. However, he does not forget to give Obama credit by underlining that he was never anti-Israel and that he significantly strengthened the security cooperation between the U.S. and Israel.

Perestroyka ile Irak işgali arasında

I rak Savaşı neden çıkmıştı? Çünkü ABD gerçeklikten oldukça uzak olarak, Ortadoğu’yu kısa bir sürede değiştirebileceği kanısındaydı. Tamir edebileceği bozuk bir oyuncak gibi gördüğü bölgeye girmekten çekinmemiş, hâlâ süregelen birçok sorunun ana kaynağını yaratmıştı. Obama bu bakımdan “On yıldan fazla zaman geçmesine rağmen hâlâ Irak işgalinin sonuçlarını yaşıyoruz” demekte haklıydı. Geçtiğimiz günlerde Washington’daki Amerikan Üniversitesinde yaptığı konuşmada Obama, İran anlaşmasını savundu. Mekân tesadüfi seçilmemişti. 1963 yılında John F. Kennedy de aynı yerde Sovyetler Birliği ile süren silahların kontrolü görüşmelerini savunmuştu. Obama’nın kendini adeta Kennedy ile kıyaslaması da bu bakımdan bir tesadüf değil. ABD ile Sovyetler Birliği arasında yapılan görüşmelerin Soğuk Savaş döneminde nükleer silahların kullanılmasını engellediği örneğinden hareketle, İran anlaşmasının da başarıya ulaşacağı ve o zamanki gibi şimdi de karşı çıkanların haksız olduğunu, bunun da zamanla anlaşı

Aaron Stein: “This is the breakdown of the most positive aspect of AKP’s foreign and domestic policy”

Aaron Stein So  much happened since the ISIS attack to the Amara Cultural Center in Suruc near the Syrian border, to claim 32 lives. We dis cussed with Aaron Stein, nonresident fellow at the Atlantic Council´s Rafik Hariri Center for the Middle East, the domestic consequences of this attack, its impact to the peace process, the shift in Turkey’s Incirlik policy, and the future of the Syrian civil conflict. Turkey  had  enjoyed a relative quiet up to now. The terrorist attack in Suruc is considered by most analysts as a spill over of Syrian  civil  conflict into Turkey. Do you agree? Yes, I think it is definitely a spill over from the Syrian civil conflict. But I will just say that it is the most recent spill over of the Syrian civil conflict. Refugees are the most obvious  sign of what has been the cost  of t he Syrian civil war for Turkey  since 2012 .   But in terms of the Turkish-Kurdish conflict, the spill over began in July 2012 both with the emergence of the PYD  taki

AARON STEIN: “AKP’nin iç ve dış politikada attığı en olumlu adımı olan çözüm süreci çöktü”

32 kişinin hayatına mal olan Suruç Amara Kültür Merkezine yönelik terör saldırısı ile birçok konuda çok kısa bir sürede ciddi değişimler yaşadı Türkiye. IŞİD tarafından gerçekleştirilen bu saldırının başta çözüm süreci olmak üzere Türkiye’ye etkilerini, ABD’nin baskısına rağmen Ankara’nın uzun süredir karşı çıktığı İncirlik politikasını değiştirmesini, son gelişmelerin Türkiye-ABD ilişkileri ve Suriye savaşına olası etkilerini Amerikan düşünce kuruluşu Atlantic Council Refik Hariri Ortadoğu Merkezi Uzmanı Aaron Stein Şalom’a özel olarak değerlendirdi. Türkiye şimdiye kadar göreceli bir sakinlik yaşadı. Birçok analist Suruç’taki saldırıyı Suriye’deki savaşın Türkiye’ye sıçraması olarak tanımlanıyor. Siz de benzer düşüncede misiniz? Evet, bu durum Suriye sivil savaşının Türkiye’ye sıçraması olarak tanımlanabilir kesinlikle. Ancak bu son sıçraması diyebilirim. Mülteciler 2012’den beri Suriye sivil savaşının Türkiye’ye olan maliyetinin en belirgin işareti durumunda. Türk-Kürt

Kahraman gibi

Geçenlerde, önemli bir toplantıya tam on dakika kala binanın açık otoparkına girdim. Boş tek bir yer var önümde ve iki araba daha orayı gözüne kestirmiş durumda. O son park yerini görmemem için dua ettiklerini uzaktan bile hissedebiliyordum. En yakın otopark on beş dakika yürüme mesafesinde, yani o yere park etmem şart. Şehir insanının günlük yaşam savaşı işte bu park yerleri.

Karanlık çökerken

T ürkiye son bir hafta içinde radikal bir biçimde değişti. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da belirttiği gibi “Türkiye bir hafta önceki Türkiye değil.” Ülkeyi değiştiren bu sürecin başlangıç noktası ise Suruç katliamı. Kobani’ye yardım götürmek isteyen bir grup gencin IŞ(İD) tarafından öldürülmesi, aynı gün Adıyaman’da PKK’nın bir onbaşıyı şehit etmesi, Türkiye için değişim fişeğini yaktı. Washington Institute’den Soner Çağaptay’ın deyimiyle, “Türkiye’nin IŞ(İD)’e karşı yürüttüğü soğuk savaş sona ererken,” sınırlarımız içinden 90’ları hatırlatan acı haberler gelmeye başladı. Suruç, Türk hedeflerine IŞ(İD)’in ilk saldırısı değil. Daha önce örneklerini görmüştük Reyhanlı’da, Musul’da Diyarbakır’da. Ancak Ankara bunları münferit olaylar olarak değerlendirmiş, doğrudan tehdit olarak algılamamıştı. Suruç saldırısı ile IŞ(İD) Türkiye’ye önemli bir mesaj verdi; savaşa hazırım, dokunulmazlığın kalmadı. Saldırının zamanlaması da oldukça önemli. Daha bir hafta önce ABD’den üst düzey bir heye

Avukat Nazan Moroğlu: “Eşitlik için önce zihniyet değişmeli”

Gün geçmiyor ki yeni bir kadın cinayeti ile sarsılmayalım. Bu yıl, sadece 18 Haziran’a kadar tam 144 kadın erkek şiddetinin kurbanı oldu. Geçen yıl da durum farklı değildi, 2014’te 294 kadın öldürüldü. Çoğunluğu tanıdığı, güvendiği aile bireyleri tarafından, bir bölümü ise Özgecan Aslan gibi hiç tanımadığı kişilerce vahşice katledildi. Kadın sorunları sadece bu kadarla da kalmıyor. Eğitimden yoksun tutulan henüz çocuk yaştaki kızlar evlendiriliyor, geleceklerinden mahrum bırakılıyorlar. Türkiye’deki kadın sorunlarını konunun uzmanı Avukat Nazan Moroğlu ile konuştuk. İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği (İKKB) Koordinatörü Moroğlu, TÜBAKKOM (Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu) kurucu başkanı, Türkiye Barolar Birliği delegesi ve Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğretim üyesi. Hukuk kökenlisiniz ama adınızı daha çok STK’larla duyuyoruz. Hak aramak için mahkeme salonlarından ziyade STK’ları mı tercih ediyorsunuz? Her ikisini birlikte yürütüyorum aslında. Özellikle kadınl

Spain's historic invitation to Sephardic Jews - Daily Sabah

The Spanish government, belatedly coming to grips with the historic mistake of forcing the Jews out of the country, is now trying to apologize through granting them citizenship The Spanish government adopted a long-anticipated bill to grant citizenship to Sephardic Jews, but applicants face serious challenges For quite some time, people had been talking about the Spanish government's plans to grant citizenship to Sephardic Jews, a religious minority forced out of the Iberian Peninsula several centuries ago. Considering that the Jewish community faced persecution for refusing to become Christians, it would be more accurate to use the term "readmission."

Grexit mümkün mü?

Y unanistan, IMF’ye olan borcunu ödemesi gereken 30 Haziran’da ödeyemedi. 20 Temmuz’da Avrupa Merkez Bankası’na olan borcunu da ödeyemeyecek. Çok basit ama bazen birçoklarının unuttuğu bir sebepten; parası yok. ‘Alabileceğiniz bir canım kaldı’ diyen Atina, pazar günkü referandumla kreditörlerin yeni kemer sıkma politikalarına ‘hayır’ dedi. 2010’dan beri istemeyerek de olsa devam ettirdiği tedbirlerin, Troyka kurtarma paketlerinin hiçbir yere varmadığını tecrübe etmiş bir ülke çünkü Yunanistan. Ocak ayında seçimleri kazanan Syriza da kronikleşen borçları ödemeyeceklerini söyleyerek halka bıktıkları kurtarma paketlerine son verme sözünü vermişti. Hazirandaki görüşmede ise Syriza bu sözünden epeyce bir saparak kreditörlere bir teklif sundu. Bu teklif yeni kemer sıkma politikaları karşılığında bir kısım borcun silinmesi üzerine kuruluydu. En nihayetinde tüm bu borçların ödenebilmesi zaten mümkün değildi. Ancak kabul edilmedi ve referanduma giden çıkmaza gelindi. Yunanlılar Avrupa’nın

“Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimleri barışa engel değil”

İsrail ile Filistinliler arasındaki barış görüşmelerinin en önemli gündem maddelerinden biri Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimleri. Barışın önündeki engel olarak görülen ve birçok kez uluslararası toplum tarafından yenilerinin inşası durdurulmak istenen bu yerleşimlerde yaşayan halk ne düşünüyor? Bu konuyu David Ha’ivri ile konuştuk. Kendisi halkla ilişkiler ve sosyal medya uzmanı, Şomron (Samarya) İrtibat Bürosu’nun kurucusu ve eski direktörü. Ha’ivri, eşi Mollie ve sekiz çocuklarıyla birlikte bir Yahudi yerleşimi olan Kfar Tapuach’ta yaşıyor ABD doğumlusunuz. Ne zaman İsrail’e göç ettiniz ve yerleşimci oldunuz? 1978 yılında 11 yaşındayken ailemle beraber İsrail’e taşınarak Aliya yaptık.  Aliya  İbranicede yükselmek anlamına gelir. Yahudi kültüründe İsrail’e geri dönen Yahudilerin daha üst bir seviyeye yükseldiğine inanılır. Hayatımın büyük kısmını İsrail’de geçirdim. İsrail’de liseye gittim, askerliğimi yaptım, evlendim. Bir süre Kudüs’te yaşadıktan sonra 25 yıldır yaşadığımı

“Jewish settlements are not an obstacle to peace”

David Ha'ivri One of the important points of discussion during any Israeli-Palestinian peace negotiation is the settlements in the West Bank. Most of the time settlements are perceived as an obstacle to peace with the Palestinians. But what the people living in the settlements think? We discussed the subject with one of them. David Ha’ivri is a consultant for public relations and social media. He is the founder and former director of the Shomron Liaison Office. He and his wife Mollie live in the Jewish settlement of Kfar Tapuach in Shomron with their eight children. One of the important points of discussion during any Israeli-Palestinian peace negotiation is the settlements in the West Bank. Most of the time settlements are perceived as an obstacle to peace with the Palestinians. But what the people living in the settlements think? We discussed the subject with one of them. David Ha’ivri is a consultant for public relations and social media. He is the founder and former dir

Tepki çekmemek için kipa takamıyoruz - Taraf Gazetesi röportaj

Türk Yahudi toplumu kendini anlatabilmek, kendileri hakkında önyargıları cevaplamak için söyleşiyor. Yüzyıllardan beri yüzlerce kötü efsaneye ve nefret söylemlerine sıkça konu edilen Yahudi toplumu kendini anlatabilmek için yeni bir girişimde bulunuyor.Türk Yahudileri haklarındaki önyargılara ve merak edilenlere cevap vermek için söyleşiler düzenleniyor. Amaç daha çok insanın bu konuda bilgilenerek Yahudiler hakkındaki kötü algının ve önyargının mümkün olduğunca yıkılmasını sağlamak… Daha önce Yahudilik söyleşilerine konuşmacı olarak katılmış Ceki Gözcü, Henri Çiprut, Ceni Palti ve Karel Valansi ‘yle söyleşilerde başlarına gelenleri ve Türkiye’de Yahudi olmayı konuştuk. 17 BİN KİŞİ Mİ YÖNETİYOR Karel, İstanbul’da yaşayan iki çocuk annesi bir gazeteci. Yahudilerin çıkardığı Şalom Gazetesi’nde dış politika yazıyor. Gittiği söyleşilerdeki insanların Yahudiler hakkındaki algısını şöyle anlatıyor “Yahudiler uzaydan gelmiş, dünyayı yöneten, bütün kötülüklerin anası olarak görülüyo

IŞİD'e karşı İsrail-Hamas işbirliği - BirGün gazetesi'nde yayınlanan yazım

Hamas’ı Şeriatı yaymak yerine toprak peşinde koştuğu için devirmekle tehdit eden IŞİD, gözünü Kudüs’e diktiğini açıkladı. IŞİD pusulasını Gazze’ye ve dolayısıyla İsrail ile Batı Şeria’ya çevirmişken, Hamas kendi sınır güvenliğini sağlama almak isteyen İsrail’in desteğini alıyor... Suriye ve Irak’tan başlayarak tüm bölgeye yayılan ve hâkimiyeti altındaki topraklarda isminin içerdiği ‘devlet’ gibi, ideolojisine uygun hizmet götüren, finansal kaygısını yurtdışı desteğinin yanı sıra ele geçirdiği petrol rafinerileri, topladığı koruma vergisi ile aşan IŞİD, gerçekleştirdiği kan donduran eylemlerle genişlemeye devam ediyor. Konvansiyonel savaşta devlet ordularına kafa tutabilecek güçte üstelik. Tüm bunlar, küresel terör örgütlerinin yaşadığı evrimde önemli bir dönüm noktasına işaret ediyor. IŞİD'in elindeki en değerli hazine ise Batı'nın insan hayatına verdiği değer. Yarattığı vahşetin uyandırdığı infialin bilincinde, uluslararası toplumun tepkisini yarattığı korkuyla yönetiyor