Ana içeriğe atla

Kayıtlar

putin etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ukrayna’nın yumuşak gücü

Ukrayna savaşı bir kahraman yarattı. Rusya’nın işgali öncesi destek puanları düşüşte olan, ülkenin devlet başkanı Vladimir  Zelensky ’nin tüm ülkenin kenetlenmesinde önemli bir payı var. Kimilerince hor görülen eski komedyen-aktör, halkın gönlünü idealist ve yolsuzluğu karşı duran bir öğretmenken bir anda devlet başkanı olan bir karakterin anlatıldığı ‘Halkın Hizmetkârı’ dizisiyle kazanmıştı. Oynadığı bu rol 2019 seçimlerinde gerçeğe dönüştü. Ancak asıl liderliğini Rusya’ya karşı güçlü duruşu, cesur başkaldırısıyla gösterdi.  Savunma konularını orduya teslim eden Zelensky, elindeki cep telefonuyla iletişim konusunda ve uluslararası destek almada mucizeler yaratıyor. İşi kolay değil. Karşısında Ukrayna’nın tamamını işgal etmeye hazırlanan Putin ve Rusya’nın acımasız ordusuyla karşı karşıya.  İlk önce Kiev’in meydanlarında kendi cep telefonuyla çektiği kısa videolar ile halkına direnme gücü verdi. Mesajları kısa, net, hedefe yönelik. Süslü kelimelerden arındırılmış. Kameray...

Ukrayna savaşının öğrettikleri

Tüm sorunların 'sınır' anlamına gelen isminde saklı olduğu söylendi. Ukrayna hep güçlü ülkelerin sınırında yer aldı. Büyük güçler onu hep etki alanlarına almak için çabaladı. Ukrayna'nın bölünmüş bir ülke olduğu söylendi. En önemli özelliği ya da talihsizliği buydu.  Tarih boyunca imparatorluklar arasında bölünmüştü; Polonya, Avusturya-Macaristan, Rusya. Ukrayna'nın din (Katolik, Ortodoks), Kiev ve Moskova patrikhanesi, Ukrayna dili ve Rusça, Ukraynalı ve Rus, Batı yanlısı ya da Rus yanlısı olarak bölünmüş bir nüfusa sahip olduğunu okuduk kitaplardan. Bu durumun coğrafi ayırımı da getirdiğini öğrendik. Politik tercih, etnik köken veya dile göre hazırlanmış haritalar bu ayırımı çok net gösteriyordu. Hatta seçim sonuçları da bu düşünceyi destekliyordu. Ta ki Rusya Ukrayna'ya saldırana kadar. Meğer ön kabul ile doğru olarak kabul etiklerimiz ne kadar hatalıymış.  Emekli Büyükelçi  Şafak Göktürk 'ün Diplomasi Koridoru'nda çıkan yazısında belirttiği gibi; "B...

Rusya ile Ukrayna arasında

Dindar bir Yahudinin kutsal Şabat günü (Cumartesi) seyahate çıkması pek rastlanan bir durum değildir. Bu nedenle İsrail Başbakanı  Naftali Bennett 'in pazar gününü beklemeksizin, cumartesi günü önce Moskova'ya ardından Berlin'e gitmesinin çok geçerli bir nedeni olmalıydı. Şabat kuralları ancak hayati durumlarda bozulabilir. Bennett'in bu kararı alması durumun vahametini, aciliyetini ve İsrail'in omuzlarındaki yükün ağırlığını göstermesi açısından dikkat çekici.   İsrail beklenmedik bir biçimde Rusya ile Ukrayna arasında arabuluculuk görevini sahiplenmiş durumda. İsrail ilk kez uluslararası bir krizde böylesi önemli bir rol üstleniyor. Bennett ise bu konuda tecrübesini bilmediğimiz bir aktör. Tam da bu sebeple Türkiye ile normalleşme çabalarını İsrail Devlet Başkanı  Isaac Herzog  üstlendi diye düşünürken, Bennett kendini çok daha çetin bir işin ortasında buldu. Tüm iyi niyetine rağmen sonuç alması bir hayli zor. İsrail ilişkilerini bozmak istemediği iki ülke arasınd...

Putin´in neo-Nazi iddiası üzerine

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna ordusuna “Hakimiyeti kendi elinize alın!” çağrısında bulundu. Toprağını gasp etmeyi amaçladığı egemen bir devletin ordusuna askeri darbe mesajı göndermesinin neresinden baksanız anlaşılır, açıklanabilir, desteklenir bir yanı yok. İmparatorluk hayalleri ve kişisel hırsı içindeki Putin başlattığı savaşın gerekçesini Ukrayna’yı neo-Nazilerden kurtarma olarak tanımlıyor. Ukrayna ordusuna hitaben şöyle diyor; “Görünen o ki, Kiev’de oturup Ukrayna halkını esir alan bir grup uyuşturucu bağımlısı ve neo-Nazi’ye kıyasla, sizinle bir anlaşmaya varmamız daha kolay olacak.”  Ukrayna işgalinin gerekçesi olarak Nazilerden arındırma amacını belirtmesi trajikomik bir durum. Azıcık II. Dünya Savaşı tarihini okumuş biri, Ukrayna’nın değil, tam tersine Rusya’nın kararlarının Nazi Almanya’sının politikalarıyla benzerlik gösterdiğini rahatlıkla söyleyebilir. O zaman Avrupa ülkelerindeki Almanca konuşan nüfusun haklarını savunmak, şimdi ise Rus azınlıkların g...

Bir de Tayvan'a bakmalı

24 Şubat sabahı, Rusya hiçbir uyarıyı dikkate almayarak Ukrayna'ya yönelik -dört koldan- askeri operasyona başladı. Çünkü Batı'nın "ağır ekonomik yaptırım uygularız"dan öteye gidemeyecek cevabını öngörebiliyordu. Batı'nın Ukrayna'nın arkasında güçlü bir şekilde duramayacağını tahmin etmek zaten pek zor değildi. Askeri seçeneğin masada olmadığının bu kadar net olduğu bir durumda Kırım ilhakının tekrarı yüksek olasılıktı. Batı'nın yavaş adımları diplomatik çözüm seçeneğini azalttı. Minsk protokolü ise artık işlevini yitirdi. Şimdi Rusya-Ukrayna doğrudan görüşmeleri ile yeni bir sayfa açılıyor.  Rusya Batı'nın zayıf noktasını biliyor.  2014 yılından beri uygulanan yaptırımların daha da sertleşeceğini göze alarak planına start verdi.  Donetsk ve Luhansk Cumhuriyetlerini tanıyan Rusya'nın bir noktada bu bölgeyi de ilhak etmesi ve federasyona eklemesi seçeneği mevcut.  Tüm bu gelişmelere bakıldığında, anlaşılan o ki tarihe hayranlık ve emperyalist rüyala...

Daha fazla, daha büyük

ABD Baskanı Donald Trump ABD’nin uluslararası bir anlaşmadan daha çekileceğini açıkladı. NAFTA ve daha birçok örnekte olduğu gibi söylemenin yapmaktan daha kolay olduğunu biliyoruz artık. Öte yandan, bu tür kararlarla ABD’nin sözünün güvenilirliği de, attığı imzanın değeri de gittikçe daha fazla sorgulanır oldu. Trump son olarak Soğuk Savaş döneminde ABD ve Sovyetler Birliği (SSCB) arasında imzalanan nükleer anlaşmadan çekileceğini duyurdu. Gerekçesi ise Rusya’nın anlaşma kurallarına uymaması. Çin’in anlaşma kapsamı dışında olması ise ikinci önemli sebep. Dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan ve SSCB Lideri Mihail Gorbaçov arasında 1987 yılında imzalanan, Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması (Intermediate Range Nuclear Forces, INF), menzili 500 ile 5500 kilometre arasında olan tüm nükleer ve konvansiyonel karadan havaya füzelerin yasaklanmasını öngörüyor. 1 Haziran 1988’de yürürlüğe giren anlaşma uyarınca, beyan edilmiş ve bu kapsama giren füzeler 1991 yılında yok edilmişti. Böyl...

ABD’nin Suriye politikası

Salı günü Moskova’da bir basın toplantısında konuşan Putin, Şam dahil Suriye’nin farklı bölgelerinde, ABD’nin yeni füze saldırılarına mazeret sağlayacak sahte zehirli gaz saldırılarının düzenleneceğinin bilgisini aldığını aktardı. Ortadoğu’daki rolüne iyice alışan ve ABD’nin geçen günkü füze saldırısına herkes kadar şaşıran Rusya’nın ilk tepkisi kimyasal saldırının suçunu Suriyeli muhaliflere atmak oldu. Her ne kadar ABD’nin saldırıdan kısa bir süre önce Moskova’yı bilgilendirmesi, Rus hatta Suriye güçlerinin bölgeden ayrılmasını sağladıysa da Putin bu beklenmedik hamle ile oldukça zor durumda kaldı. Bir yandan sivillere karşı kimyasal silah ile saldıran bir rejimin koruyucusu olarak gözükmek istemezken, bir yandan da Ortadoğu’ya dönüşüyle birlikte kazandığı küresel gücü de kaybetmek istemiyor. 2013’te Obama yönetimini askeri bir operasyondan vazgeçiren de Rusya’nın desteğinde varılan kimyasal silahları Suriye’den çıkarma anlaşmasıydı. Moskova, Esad’ın elinde kimyasal silah kalmadığ...

Rusya ve İsrail’in Avrupa sağıyla dansı

Geçtiğimiz cuma günü Moskova, Fransa’nın aşırı sağ partisi Front National’in Lideri Marine Le Pen’i ağırladı. Bu sürpriz buluşma sonrası Putin, “Fransa seçimlerine karışmıyorum” dese de seçimlere bir ay kala yapılan bu teke tek ziyaret, kamuoyu yoklamalarına göre ikinci tura çıkma şansı oldukça yüksek olan bir adaya açık Rus desteği olarak algılandı. Üstelik Rusya’nın Amerikan seçimlerine müdahalesi tartışması akıllarda henüz yerini korurken. Le Pen ile Putin’i bir araya getiren neydi?  Le Pen’in uzun zamandır saklamadığı bir Putin hayranlığı olduğu biliniyor. Putin’i Avrupa değerlerinin koruyucusu ve gerçek bir vatansever olarak tanımlayan Le Pen, Kırım konusunda da Rus liderin yanında yer almıştı. Bu hayranlığın sebebi tıpkı Avrupa’nın diğer aşırı sağ partileri gibi Putin’i devletlerin egemenlik haklarını savunan bir lider olarak görmesi. Ukrayna söz konusu olduğunda anlamsızlaşan bu anlayış, egemenlik haklarının Avrupa Birliği ile ellerinden alındığına inanan bu partilerde ...

Dünyanın Öteki Yüzü - Hakan Aksay (11 Mart 2017) | Tele1 TV

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında Moskova’da gerçekleşen görüşmede hangi konular gündeme geldi? Erdoğan’ın dediği gibi “İlişkilerin normalleşmesi süreci tamamlandı mı?” Putin’in dediği gibi “İkili ilişkiler oldukça hızlı bir şekilde yeniden kuruluyor mu?” Suriye’deki Ankara-Moskova işbirliği sürecek mi, bozulacak mı? İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Erdoğan’dan bir gün önce Moskova’da olmasının anlamı neydi? Hakan Aksay bu haftaki Dünyanın Öteki Yüzü programında, TÜRAM Başkanı Aydın Sezer, Türkolog Vladimir Avatkov ve Şalom Gazetesi yazarı Karel Valansi (37. dakikadan itibaren) eşliğinde gündemdeki konuları tartıştı. https://www.youtube.com/watch?v=auVa3GfaIOQ

Putin-Erdoğan zirvesi ne getirdi? Bu akşam Tele1'de tartışılacak

Suriye’deki Ankara-Moskova işbirliği sürecek mi, bozulacak mı? Kremlin Türkiye ile ticaretin, turizmin, inşaatın önünü açacak mı? Vizesiz geçiş rejimine dönülecek mi? İsrail Başbakanı  Binyamin Netanyahu ’nun Erdoğan’dan bir gün önce Moskova’da olmasının anlamı neydi? Bu ve başka konular, T24 yazarı ve Rusya uzmanı  Hakan Aksay ’ın Tele1 televizyonunda yedi hafta önce önce başladığı Dünyanın Öteki Yüzü programında, bu akşam saat 21.00’de Rus ve Türk konuklarla canlı yayında ele alınacak. Programa Türkiye Rusya Araştırmaları Merkezi (TÜRAM) Başkanı  Aydın Sezer , Rusya Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi’nden Türkolog ve Doğu Bilimleri Uluslararası İlişkiler Merkezi Müdürü  Vladimir Avatkov  ve Şalom gazetesi ile T24 yazarı  Karel Valansi  canlı yayında konuk olarak katılacak. 

Ankara’nın Rus Ruleti

Bu yazıyı kaleme aldığımda henüz Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin’in St. Petersburg’daki görüşmesi tamamlanmamıştı. Bu görüşmenin önemi sadece iki lider arasındaki ilişkileri uçurumun kenarına taşıyan uçak krizinin ardından ilk yüz yüze görüşmeleri olmasından kaynaklanmıyor. Türkiye ile Rusya ilişkilerini normalleştirmek için ilk adımları darbe girişiminin öncesinde atmışlardı zaten. Bu görüşme aynı zamanda Erdoğan’ın 15 Temmuz’daki başarısız darbe girişiminin ardından çıktığı ilk yurtdışı gezisi. ABD ve AB’nin nefeslerini tutarak beklediği bu görüşmenin Türkiye ile Rusya arasındaki ikili ilişkilerden ziyade, Ortadoğu’da gittikçe gücünü arttıran Rusya’nın Türkiye’nin dış politika yönünü belirlemesinde ne kadar etki edeceğini gösterecek. Bu durum da görüşmenin önemini arttırıyor. Çünkü en nihayetinde Erdoğan’ın darbe girişimi sonrası görüşmek için seçtiği ilk liderin Putin olması, Batı’nın darbe girişimi sonrasındaki tepkisizliğine bir cevap niteliğinde.

Rusya'nın Sesi radyosunda Putin-Netanyahu görüşmesi ve S-300 savkiyatı izni rahatsızlığını konuştuk

İsrail, Rusya’nın İran'a yapacağı S-300 füze savunma sistemi sevkiyatına tepki gösterdi. Gazeteci Karel Valansi’ye göre İran’ın sahalara geri dönmesinden endişe duyan İsrail için güvenlik her zaman öncelikli bir konu. Rusya'nın 5 yıllık erteleme sürecinin ardından İran'a yapacağı S-300 füze savunma sistemi sevkiyatı İsrail yönetimini endişelendirdi. Başbakan Benyamin Netanyahu, Tahran'ın füzeleri aldıktan sonra daha fazla saldırganlaşacağını savundu.  Devlet Başkanı Vladimir Putin, telefonda görüştüğü İsrail liderine S-300'lerin teknik açıdan tamamen savunma amaçlı olduğunu söyleyerek güvence verdi. Putin, füzelerin İsrail'in güvenliği açısından herhangi bir tehdit oluşturmayacağını söyledi.  Şalom yazarlarından Karel Valansi konuyu Sputnik’e değerlendirdi. ‘GÜVENLİK İSRAİL İÇİN HER ZAMAN ÖNCELİKLİ’ İran uluslararası sisteme geri dönmesinden İsrail ve Suudi Arabistan’ın büyük rahatsızlık duyduğunu ifade eden Valansi şunları söyledi: “Ortadoğu’ya ...

Rusya’nın Ortadoğu’daki gölgesi

İsrail ile Rusya’nın yakınlaşması önlenmek isteniyor ancak bu ilişkilerin daha da ilerlemesi için çalışan çok önemli bir grup var; Rus Yahudileri. Sovyet rejiminin çökmesinin ardından İsrail’e yaklaşık bir milyon kişi göç etti. Sekiz milyonluk bir ülkede bu rakamın büyüklüğünü tahmin edebilirsiniz A BD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin inat ve azmi ile üç yıl aradan sonra başlayan ve bu bile bir başarı sayılabilecek İsrail ile Filistin Özerk Yönetimi (FÖY) arasındaki görüşmeler ABD’nin iteklemesine rağmen sona erdiğinde kimse pek fazla şaşırmamıştı. Hatta bir sonuca ulaşmayan geçmiş barış süreçlerinin bıkkınlığını taşıyan ve ABD’nin hatırı için görüşüyor gibi yapan ancak statükodan da pek şikâyetçi olmayan tarafları masada tutmak için Kerry’nin sergilediği enerjiydi asıl şaşırtıcı olan. Gazze Savaşı, El Aksa gerginliği derken kimse barış görüşmelerinin yakın zamanda başlayabileceği ihtimalinin hayalini bile kurmuyor artık. O tren yeniden kaçınca herkes stratejisini gözden geçirmeye ba...

Mitat Çelikpala: “Ukrayna’daki gelişmeler Türkiye’yi zor durumda bırakacak”

Ukrayna’da yaşanan gelişmeler ABD ve AB’yi Rusya ile karşı karşıya bırakırken, bundan küresel ekonomi kadar Türkiye gibi bölgesel aktörleri de doğrudan etkileyecek. Ukrayna ve Kırım’daki gelişmeleri Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı ve bölge uzmanı Doç. Dr. Mitat Çelikpala ile tartıştık. Ukrayna’da, Kırım’da neler oluyor? Bu hikâyeyi biz sanki Ruslar Kırım’a girince yeni başladı diye düşündük. Kiev’de yaşanan meydan hareketini halkın iktidarı değiştirme süreci olarak gördük. Ama Ukrayna işi daha karmaşık. Ukrayna, Avrupa Birliği ve Rusya için bir tampon bölgeydi. Batılılar Gürcistan ve Ukrayna’ya ilgilerini esirgemiyor fakat dikkatli davranıyorlardı. Rusya ise Ukrayna’yı AB ile enerji ve ticari bağlantılarında geçiş bölgesi olarak görüyordu. Ancak 2000’li yıllarda oyun değişmeye başladı. Romanya, Bulgaristan, Polonya, hem NATO hem AB üyesi oldular. Rusya’da Putin dönemi başladı ve küresel bir aktör olmaya karar verdi. Eşzamanlı olarak petrol ve gaz f...