Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

#CocuklarimiziGeriGetirin

Teröristlerle masaya oturmak zorunda kalmak… Bir vatandaşını ölü veya diri teslim almanın bedeli nedir? Peki ya bundan sonra ne olacak? Yıl 2011. Hamas tarafından kaçırılan Gilad Şalit 5 yıllık, daha doğrusu tam 5 yıl 3 ay 23 günlük esaretten sonra 1027 Filistinli terörist tutuklunun serbest bırakılması karşılığında özgürlüğüne kavuştu. Büyük bir sevinç vardı İsrail’de. Ancak Şalit’in ailesiyle yeniden bir araya gelmesinin mutluluğunu gölgeleyen, herkesi rahatsız eden sorulardı tüm bunlar. En ‘kârlı’ eylemi olmuştu Hamas’ın. Artık her İsrailli asker potansiyel bir ‘1027 Filistinli mahkûm’ olarak görülüyordu. Açıkça da desteklendi adam kaçırma örgüt liderleri tarafından. Hamas Lideri Halid Meşal birçok konuşmasında Filistinli tutuklular konusuna bir çözüm bulunacağını söylerken, İçişleri Bakanı Fethi Hammad birkaç hafta önce kurulan birlik hükümeti nedeniyle görevini devrederken “Mermilerin ıslığı, Allah adına patlayan bomba ve füzelerin sesi, İsrailli askerlerin alıkonulması b

Musul düştü

Isis’i sadece Mısır mitolojisine ait bir tanrıça, Rihanna’nın örnek anne ve kadın olduğunu belirterek göğsünün altına dövmesini yaptırmasıyla anmak isterdi gönül. Ancak El Kaide’nin bir uzantısı olarak kurulan ve güçlendikçe bu örgüte meydan okuyan ISIS (The Islamic State in Iraq and the Levant) Türkçe adıyla IŞİD (Irak ve Şam İslam Devleti), geçtiğimiz hafta Musul ve Tikrit’i ele geçirerek herhangi bir radikal terör örgütü olmadığını ortaya koydu. Önce kamyon şoförlerini, ardından Türk konsolosluğunda görevli diplomatları kaçırmasıyla da Türkiye açıkça karışmak istemediği bu çatışmada ana rollerden birini üstlenmek durumunda kaldı. IŞİD’in özellikle Türk olduğu için mi yoksa Musul’daki tek yabancı misyon olduğu için mi bu eyleme giriştiğini bilmiyoruz. Bunun özel bir anlamı olmaması da muhtemel. Ancak önemli olan, örgütün Bağdat’a doğru ilerlemesini durduracak, ona karşı koyabilecek bir Irak ordusunun olmayışı. Bu durumun ne anlama geldiği ise tek bir cümleyle özetlenebilir; ABD’nin

Ira Forman “Yükselen antisemitizmden endişeliyiz”

ABD Dışişleri Bakanlığına bağlı Antisemitizm (Yahudi Karşıtlığı) ile Mücadele ve İzleme Özel Elçisi Ira Forman geçtiğimiz hafta Türkiye’yi ziyaret etti. İstanbul’da bulunduğu günlerde bir araya geldiğim Forman ile Türkiye’deki antisemitizmi ve tüm dünyada yükselme eğilimindeki bu durumun engellenebilmesi için neler yapılabileceğini konuştuk. İstanbul’a hoş geldiniz, ziyaretinizin sebebi nedir? Görevim antisemitizmi izlemek ve mücadele etmek. Konsolosluk ve büyükelçiliklerimiz her yıl bulundukları ülkede bu konuda neler olduğu hakkında bize bilgi verirler. Her yıl bir önceki seneye ait bu bilgilerle İnsan Hakları Raporu ve Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu hazırlanır. Bahar aylarında açıklanan bu raporların antisemitizm bölümünü biz hazırlarız. “Bu kadar farklı ülkede antisemitizm ile nasıl mücadele ediyorsunuz?” diye sorarsanız, o ülkede meydana gelen antisemit olaylar hakkında yazılanları ve konu ile ilgili hazırlanan raporları okuyorum. Kendi topladığımız bilgilerden de

Otopsi

Bir otopsiye davet ediyorum sizi. Duran İsrail-Filistin barış görüşmelerinin hemen ardından açıklanan, El Fetih-Hamas arasında kurulmuş olan birlik hükümetinin ne anlama geldiğini irdeleyelim. Ne olmuştu? 2007’de kanlı bir iç savaşla Hamas, El Fetih’i yenmiş ve Gazze’de yönetimi ele geçirmişti. Böylece iki grup arasındaki ideolojik farklılık ve rekabet, coğrafi olarak da bir ayrılık ile sonuçlanmıştı. Bu tarihten itibaren iki Filistin’den bahsedilmeye başlandı; El Fetih’in yönettiği Batı Şeria ile Hamas yönetimindeki Gazze. Bir tarafta uluslararası platformda Filistin halkının temsilcisi kabul edilen, İsrail ile görüşmeleri sürdüren, iki devletli çözümü destekleyen ve en önemlisi tamamen demilitarize bir Filistin Devleti’nin kurulmasını kabul etmiş olan El Fetih var. Diğer tarafta ise tüzüğünde İsrail’in yok edilmesi gerektiği yazan, kendi ordusuna sahip, ABD, İngiltere ve Mısır dahil bir çok ülke tarafından terörist örgüt olarak kabul edilen Hamas.

Modern Truva Atları

K urşungeçirmez camlarla kaplı binalara, parmak izi alındıktan sonra, çelik kapılardan geçerek girmeye alışmışız bir kere. Bu yüzden Avrupa’da veya Amerika’da bir şehre gittiğimde önünde güvenlik görevlisi bile bulunmayan, her isteyeni içeri buyur eden sinagogları görünce önce hayranlık duyar, sonra ‘işte özgürlük’ diye düşünüp ardından ‘güvenliklerini nasıl sağlıyorlar?’ diye endişeye kapılırım. 24 Mayıs’ta saldırıya uğrayan Brüksel’deki Yahudi Müzesi de şehrin işlek ve canlı bir caddesine komşu dar bir sokakta, tüm bu önlemlerden yoksun. Ancak saldırıdan iki gün sonra kapılarını tekrar açarak nefret suçlarına kafa tutacak kadar cesur bir şekilde ‘ben hâlâ buradayım!’ diye haykırıyor. ADL’nin son raporunda açıkça görülen antisemitizmdeki artış, meydana gelen sözlü ve fiziksel saldırılar, Fransa ve Macaristan’da ciddi derecede artan göç miktarı, son seçimlerde aşırı sağ partilerin kazandığı oy oranı… Tüm bu veriler, antisemitizm, İslamofobi, yabancı düşmanlığı ve ırkçılığa karşı sav