Dünyanın kalbinin attığı Orta Doğu’da hayat zor, barış daha da zor. Bölgede yaşanan göçler, ölümler, işgaller, hak tecavüzleri, acılar ancak kan ve gözyaşı ile anlatılabiliyor. Bir nesilden diğerine aktarılan eski acıların üstüne yenileri yaratılıyor, sonu gelmez nefret listesi gittikçe uzuyor. “ Affet ama unutma ” diyen de, “ Ne affet ne de unut ” diyen de, “ İntikam! ” diye savaş çığırtkanlığı yapan da bu acılardan kendi payına düşeni alıyor. Buna tüm dünyanın kendi çıkarları için bir oyun tahtası haline gelen, bu nedenle bir türlü ‘ bitirilemeyen ’ savaşlar eklenince, Orta Doğu en basit tabirle kapağı sonsuz acıya açılmış Pandora’nın Kutusu gibi karşımızda dikiliyor. Süregelen tüm operasyonlara, çatışmalara ve savaşlara rağmen bir isim yılmadan barış diye, umut diye haykırmaya devam etti. Ona saf diyen de oldu, hayalperest , realiteden uzak romantik diyen de. Herkesin duymaya hasret olduğu umut d...