Ana içeriğe atla

Kayıtlar

darbe etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Türkiye’nin dönüşümü ve AB desteğinin önemi

15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden tam bir ay geçti. O gece tam olarak neler olduğunu, neler planlandığını henüz tam olarak bilmiyoruz. Açık kaynaklardan takip ettiğimizde ise  birçok soru işareti  ve  birbiri ile çelişen açıklama  ile karşı karşıya kalıyoruz. Başarısız bir darbe girişimi yaşayan Türkiye eski Türkiye değil artık. Daha önceleri ‘yeni’ diye anlatılan Yeni Türkiye de değil henüz. Bir dönüşümün ortasındayız. Ancak henüz yapılan bu değişikliklerin, bu büyük dönüşümün sonuçlarını kestirebilmek güç. Tüm bu olanların en iyisini getireceğini umuyoruz. Kötü gün dostu olmak önemli  denir hep. Dost bildiklerinden destek beklenir. Bu nedenle büyük bir hayal kırıklığı yaşanıyor ABD ve özellikle Avrupa’ya karşı. Yeterince hızlı ve kararlı bir biçimde Türkiye’nin yanında olmayan Batılı ülkeler, seçilmiş iktidarı desteklemedikleri için eleştiriliyorlar. Yakında ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Türkiye’yi ziyaret edecek. Birçoklarının aklına yerleşen, ABD’ni...

Türkiye demokrasi ve hukuk devleti olarak sınav verirken, AB dayanışmada sınıfta kaldı

15 Temmuz gecesi, cumhuriyet tarihinin önemli bir dönüm noktasını teşkil ediyor. Türkiye’nin hali hazırda birçok sorunu vardı ancak askeri bir darbe, çoğunluğun beklemediği, günümüzde bir çözüm seçeneği olarak var olmadığını düşündüğümüz, yeterince yaşanmış ve gerekli derslerin alındığı sanılan bir şeydi. Meğer bazıları için öyle değilmiş. Türkiye uzun zamandır terör ile mücadele ediyor. Kürtlerle barış süreci rafa kalkmış PKK ile çatışmalar artmışken, Türkiye IŞİD’in de hedef tahtasına yerleşmişti. Tam yanı başındaki Suriye’de yaşanan savaşı artık her hücresinde hissediyordu. Toplumsal sıkıntılar da yaşanıyordu Türkiye’de. Kutuplaşma artmış, toplum bireyleri birbirine karşı daha katı, daha tahammülsüz olmuştu. Siz-biz ayrımı birçok konuda kendini gösterirken, gazeteler sudan sebeplerle birbirini öldüren, yaralayanlarla doluydu. Artan kadın cinayetleri ve çocuk tacizleri ise bu sosyal erozyonun diğer göstergeleriydi. Tüm bu karamsar tablonun üstüne geldi 15 Temmuz. Darbe girişim...

Soli Özel: “Türkiye yeniden bir yol ayrımında”

15 Temmuz’daki darbe girişimi sonrası Batı’nın Türkiye’ye karşı tutumunu, Rusya yakınlaşmasını, Türkiye-ABD ilişkilerini doğrudan etkileyen Gülen’in iadesi konusunu ve Türkiye’nin geleceğini Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi ve Habertürk gazetesi köşe yazarı Soli Özel ile konuştuk. Darbe girişimini bekliyor muydunuz? Bugün geriye dönüp baktığınızda ‘şunlar bunun habercisiydi’ diyebileceğiniz olaylar var mı? Geriye dönüp bakınca aranan bulunur. Sonradan öğrendiğime göre Ankara’da bu çok da beklenmeyen bir şey değilmiş. Fakat ben, kendi adıma bir darbeyi beklemiyordum. Gülencilerin ordu içinde bu kadar güçlü olduğunu da tahmin etmiyordum.

Suriye’den sonra, Rusya’dan önce

Suriye’de yaşanan savaş sadece Suriye sınırları içerisinde kalmıyor. Bu savaşı kendi çıkarları için kullanmak isteyen veya bu savaşa kendi çıkarları için duyarsız kalan her ülke bunun sonuçlarından yoğun bir biçimde etkileniyor. Dünyanın her köşesine yayılan IŞİD terörü bu sorunların başında geliyor. İstanbul gibi metropoller de, Nice gibi sayfiye şehirleri de terörün hedefi halinde. Bu örneklerde olduğu gibi, her anlamda büyük tahribat verecek hedefler seçilirken, Almanya trenindeki baltalı saldırı veya Fransa’nın Alplerindeki bıçaklama gibi bu akımdan etkilenmiş yalnız kurtlar da korku salmaya devam ediyor. Belirli bir suçlu/kurban profili yok. Herkes terörist olabileceği gibi, herkes terör kurbanı da olabilir. Artık uzaklarda bir yerlerde birilerinin savaşı sürüyor diyerek kaçma bahanesi kalmadı kimsenin. Çünkü artık hiç bir yer güvenli değil.

Darbenin habercisi miydi?

Türkiye, 15 Temmuz gecesi ordunun içindeki bir grubun hiç beklenmeyen, daha doğrusu onca yaşanmışlıklara, tecrübeye sahipken kimsenin böyle bir maceraya kalkışmayacağı düşünülen, darbe girişimini bertaraf etti. Tarihleri biraz geriye saralım. 31 Mart 2016’da Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Genelkurmay Başkanlığı olağandışı bir açıklama yaptı.  www.tsk.tr  ’den aslına ulaşamadım ancak  Hürriyet gazetesinde  çıkan hali ile açıklamada, “Türk Silahlı Kuvvetlerinde disiplin, mutlak itaat ve tek emir komuta esastır. Hiçbir yasa dışı, emir-komuta hiyerarşisi dışı oluşum ve/veya harekete taviz verilmesi söz konusu değildir. Bambaşka saiklerle yapıldığı anlaşılan ve hiçbir hukuki, insani, vicdani ve akli dayanağı olmayan, basın etiğinden ve üslubundan uzak, haddini aşan haber ve yorumları yapanlar hakkında hukuki işlemler başlatılmış ve suç duyurusunda bulunulmuştur,” deniyordu. Dönemin Başbakanı  Ahmet Davutoğlu  da TSK’nın açıklamasını, “Hem benim iznimle yapıl...

Darbe girişimini Maariv gazetesine değerlendirdim

פחד וחוסר ודאות היו מנת חלקם של תושבי טורקיה בשנה האחרונה. מאז קרסה הפסקת האש עם המחתרת אבל בעוד הטרור כבר לא מפתיע כמעט אף אחד,  אירועי יום שישי שעבר  היו ללא ספק הפתעה עצומה בטורקיה ומחוצה לה. החל בהתקפות הפתאומיות של מטוסי קרב נגד בניין הפרלמנט וארמון הנשיאות והטנקים על גשרי הבוספורוס, וכלה בהופעה הדרמטית של הנשיא רג'פ טאיפ ארדואן באמצעות  פייס־טיים  והרבבות שמילאו את הרחובות וריסקו את ניסיון ההפיכה - אלה היו 12 שעות מסחררות, שבעצם עדיין לא הסתיימו. המשכן הוא מסע הטיהור שמבצע השלטון בשורות הצבא, המינהל הציבורי ומערכת החינוך. 

Demokrasi yolunda…

Ülkedeki ilk özgür seçimlerle iş başına gelen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin Mısır’ı yönetme serüveni birinci yılını doldurması ile sona erdi. Uzun yıllar boyunca yeraltında faaliyet gösteren Müslüman Kardeşler, sabırla doğru zamanı kollarken, uygun ortam ancak 80 yıl yasaklı kaldıktan sonra, Arap Baharı ile geldi. Ancak seçimle başa geçen Mursi’nin kaderi de aynen Mübarek gibi yoğun halk protestosu ve ardından gelen askeri bir müdahale ile devrilmek oldu. Mübarek’in devrilmesini devrim, Mursi’ninkini darbe olarak tanımlama tartışmalarının, ülkedeki krizin çözümüne bir yardımı olmuyor. Kimilerinin teröristi kimilerinin özgürlük savaşçısı olabileceği gibi, kimilerine göre darbe olan kimilerine göre devrim olarak nitelenebilir. Bu ayırıma ise en iyi o ülkenin halkı karar verebilir.

Mısır’ın demokratik çıkmazı

Geçtiğimiz sene bu günlerde Mısır’da ilk özgür seçimler düzenlendi. Katılımın oldukça düşük (%47) olduğu ikinci tur seçimlerinde, halk ayaklanması sonucu devrilen Mübarek’in son Başbakanı Ahmet Şefik ile bölgedeki tek örgütlenebilmiş güç olan Müslüman Kardeşler’in adayı Muhammed Mursi yarıştı. Şeriat düzeni korkusuna rağmen eski rejime tek alternatif olan Mursi, az bir oy farkla yeni cumhurbaşkanı seçildi. Eski bir devrin kalıntıları üzerine göreve gelen Mursi, çökmüş bir ekonomi, başta turizm olmak üzere azalmış gelir ve yatırımlar, yolsuzluk, yoksul ve kötü hayat koşullarına sahip bir halk ile Mısır’ı teslim aldı. Mursi’nin seçilmesi sonrasında yazdığım yazıda şöyle demiştim; Bugünkü tabloda Mursi’nin cumhurbaşkanı olarak en önemli görevi ülkede birliği sağlaması ve ilk demecinde söylediği gibi ‘Tüm Mısırlıların başkanı’ olması. Kendisine oy verenler kadar vermeyenlere de ulaşması gerekiyor. Bunu başarmak için hükümeti kurarken her kesimden, dinden ve mezhepten isme görev vererek...