Ana içeriğe atla

İsrail’in öncelikleri

İsrail, hızına kolay kolay yetişilemeyen bir hareketlilik içinde. Kadima Partisi, Dışişleri eski Bakanı Tzipi Livni’yi artık istemediğini yerine Savunma eski Bakanı Şaul Mofaz’ı seçerek gösterdi. Livni de parlamentodan ayrılarak daha güçlü bir geri dönüş planlamaya başladı bile. Ultra-Ortodoksları zorunlu askerlikten muaf tutan Tal yasasındaki değişiklik talebi, 2013 bütçesinin çıkarılmasında yaşanan zorluklar, Batı Şeria’daki bazı yerleşimlerin boşaltılması ile ilgili mahkeme kararı ve mevcut koalisyonda söz sahibi olan sağcı ve dindar partilerin koalisyonu bozma tehditleri ile karşı karşıya kalan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, en iyi çarenin erken seçim olduğunu duyurmuştu. Anketlere göre Netanyahu’nun lideri olduğu Likud Partisinin seçimlerden ilk sırada çıkacağı ön görülüyordu. Netanyahu, seçim sonrası kurulacak yeni bir hükümetin yaz aylarında yeniden artması beklenen sosyal adalet protestolarını yatıştıracağını, İran’ın yarattığı nükleer tehlike ile daha rahat başa çıkabileceğini söylüyordu.
Fakat salı sabahı diplomatik bir sürprize uyandı İsrail halkı. Ana muhalefet partisinin yeni lideri Mofaz ‘yalancı’ diye nitelendirdiği Netanyahu’nun hükümetine katıldı. Böylece 120 sandalyelik Knesset’te 94 sandalye ile yakın tarihte görülmemiş, geniş tabanlı bir koalisyon hükümeti kuruldu.


Netanyahu hükümetine asla katılmayacağını söyleyen ve yaz aylarında yapılacak sosyal adalet protestolarını bizzat yöneteceğini duyuran Mofaz, bu politik manevra ile eleştiri oklarına hedef olurken aslında anketlere göre ciddi oranda destek kaybeden partisine bir şans daha yaratmış oldu. Kendi inandırıcılığını ve güvenilirliğini de bir sonraki seçimlere kadar, yani 1,5 yıl içinde, toparlayabileceğini hesaplıyordur muhtemelen.  
Ünlü bir tarihçi ve barış karşılığında Filistinlilere taviz vermekten yana olmayan babasının vefatının ardından gelen bu siyasi manevra ile Netanyahu da kendi politik ajandasını daha rahat uygulamaya başlayabilir. Netanyahu yeni koalisyon ile hem gücünü arttırdı, hem 40 sandalyeye ulaşamayan muhalefeti etkisiz bıraktı, hem de sağcı ve dindar partilerin kısıtlamalarından kurtuldu. Daha da önemlisi hükümet sağ tabandan merkeze geçmiş oldu. Bu da barışa ulaşmak için gerekirse taviz vermeye daha olumlu bakıldığının önemli bir göstergesi.
Bir diğer önemli değişiklik de İran konusunda yaşanacak gibi gözüküyor. Yeni hükümetin dört önceliğini sıralayan başbakanın, bunların arasına İran’ı koymaması ilgi çekici. Bugüne kadar tüm demeçlerinde İran’ın nükleer tehlikesine odaklanan Netanyahu, önceliklerini; Tal yasası, bütçe oluşturma, seçim sisteminin değişimi ve Filistinliler ile barış sürecine geri dönülmesi olarak sıraladı. Genelkurmay eski Başkanı Şaul Mofaz’ın İran konusunda Netanyahu ve Barak ile aynı fikirde olmadığı biliniyor. Mofaz, İran konusunun ortaklarının vurguladığı kadar aciliyeti olmadığına inanıyor. Kadima lideri seçildikten sonra Haaretz Gazetesine konuşan Mofaz, İran tehdidi ile ilgili bir karar almak için İsrail’in iki yıla yakın bir zamanı olduğunu söylemişti. Netanyahu’nun erken seçim tarihi olarak 4 Eylül’ü duyurması, ABD’nin kasım ayındaki başkanlık seçimleriyle uğraşırken İsrail’in İran’a saldırabileceği olarak yorumlanmıştı. Ancak bu tez, İsrail’in İran konusunda ABD seçimlerinin sonucuna göre hareket etmesinin doğru olduğunu açıklayan Ehud Barak’la çürütülmüştü.
Yeni koalisyon ilk sınavını halk arasında eşitsizlik yaratan Tal yasası ve mahkeme kararı uyarınca 1 Temmuz’a kadar boşaltılması gereken Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimi Ulpana ile verecek.
Filistin Özerk Yönetimi Lideri Mahmud Abbas’a görüşme masasına dönme teklifini götüren yeni hükümet, belirlediği önceliklere göre çalışmalarına başladı. Ancak İsrail’in İran konusunda ne yapacağı ekonomik krizle boğuşan Avrupa ülkeleri ve petrol fiyatının düşüş trendinde olmasından memnunluk duyan ABD tarafından endişeyle bekleniyor. AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ile görüşen Netanyahu, Mofaz, Barak ve Liberman, İran ile ilgili taleplerini Bağdat görüşmeleri öncesi iletirken aynı zamanda İsrail’de sağlam, güçlü, güvenilir bir hükümetin iş başında olduğunu tüm dünyaya gösterdiler.
Netanyahu’nun İran konusu dışında listesine eklemesi gereken bir madde daha var. O da son yıllarda sürdürülen politikalar sonucunda uluslararası bir izolasyona sürüklenen İsrail’i yeniden sahneye çıkarmak ve imajını düzeltmek olmalı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different countri

Her yaşam bir roman - Panama´daki Türk Yahudileri

Panama´da hızla büyüyen bir Yahudi yaşamı var. Café con Teclas kitabının yazarı gazeteci Sarita Esses´in yanı sıra Antakyalı Eli Cemal, Mersinli Musa İlarslan, Trakya kökenli Julia Kohen de Ovadia ve kuzeni İstanbullu Çela Alkabes de Eskinazi ile göç hikayelerini ve Panama´daki yaşamlarını konuştuğumuz keyifli bir sohbet sizleri bekliyor. Julia Kohen de Ovadia İstanbul doğumluyum. Babam Çanakkaleli Aron Kohen, annem ise Çorlulu Suzi Bahar.  Seneler evvel büyükbabamın eltisi Meksikalı Sultana genç yaşta çocuksuz dul kalınca küçük teyzem Donna’yı yollamasını istedi anneannemden. Donna da Sultana teyzesiyle yaşamak için Meksika’ya gitti. Orada eniştem Moises Mizrachi ile tanıştı ve evlenerek Panama’ya taşındı. Büyükbabam Nessim Bahar vefat edince anneannem Coya, ablam Malka ile iki aylığına kızını görmeye Panama’ya gitti. Ancak orada ablam eniştemle tanıştı, evlendi ve hayatını Panama’da kurdu. Dört çocuğu ve on torunu var. Ablamın düğünü için Panama’ya geldiğimizde ben Saint Pulcherie’de

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları