Ana içeriğe atla

Üç lider, bir Ortadoğu

Çok kritik iki görüşme gizlilik içinde yürütülüyor bugünlerde. Bir tanesi, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun iki ülke ilişkilerinin normalleşmeye en yakın dönemde olduğunu belirttiği, Türkiye ve İsrail arasındaki Mavi Marmara görüşmeleri. Diğeri ise taslak anlaşması nisan ayına yetiştirilmeye çalışılan İsrail-Filistin barış görüşmeleri. İki görüşmede de bilgimiz açıklanan kısıtlı başlıklardan ibaret.
Türkiye-İsrail görüşmelerinin içeriği ile ilgili resmi kaynaklar fazla bilgi vermezken, basında tazminat miktarı konuşuluyor. Kişi başı 100 bin dolardan başlayan tazminat için bugünlerde toplamda 20 milyon dolar telaffuz ediliyor. Cumartesi akşamı Dolmabahçe’de gerçekleşen Başbakan Erdoğan ile İHH başkanının görüşmesi hakkında detaylı açıklama yapılmazken, tüm demeçler 2010’dan beri süregelen soğukluğun, bir sürpriz olmazsa, sona ereceğini gösteriyor. Buradaki ana soru, bölgedeki güç dengelerindeki değişimin ışığında, özür ve tazminattan sonra Gazze ablukasının kaldırılması şartında Türkiye’nin ısrarlı olup olmayacağı. İsrail ise Mavi Marmara operasyonuna katılan yetkililerin yargılandığı davaların varılacak anlaşma ile düşmesini ve gelecekte yeni bir davanın açılmayacağının garantisini istiyor.

Türkiye Ortadoğu politikasında hızlı bir iyileştirme sürecine girerken İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi konusunu da gündemine alması, istikrarsız bir bölgede, yükselen El Kaide tehlikesi, Suriye krizi gibi birçok müşterek sorunda savunma ve istihbarat işbirliğinin yollarını yeniden açabilecek. Uluslararası platformda sorunlar yaşayan bu iki ülkenin bu tür konularda birbirinden destek alması kadar, İsrail’den çıkacak gazın Avrupa’ya Türkiye üzerinden dağıtılması gibi birçok ortak menfaatin oluşmasını da beraberinde getirebilir. 
İsrail-Filistin görüşmelerinde ise Başmüzakereci Livni’nin “sürpriz olabilir” açıklaması Filistinlilerin İsrail’i Yahudi bir devlet olarak tanıyacağı olarak algılandı. Bu konu Livni’nin özellikle üstünde durduğu bir şart ancak Abbas’ın New York Times’a verdiği mülakat ve Ürdün parlamentosunun kararı aksi yönü işaret ediyor.
Kurulacak Filistin Devleti’nin İsrail’i Yahudi bir devlet olarak tanıyıp tanımamasını önemi ise tartışılır. Arap ülkeleri ile diplomatik ilişkilerin başlaması açısından ‘devlet’ olarak tanınması çok önemli. Çünkü İsrail, o coğrafyanın bir gerçeği. Ancak ‘Yahudi bir devlet’ olarak tanınması İsrail’in kuruluş amacı açısından önemli olsa dahi, devlet olarak varlığının tanınması asıl önemli olan. İsrail’in Yahudi kimliğinin onay almaya ihtiyacı yok.
Maliye Bakanı Lapid’in de karşı çıktığı bu madde, devletin yapısını tanımlamaya yönelik. Oysa hiçbir ülke, yapısı belirtilerek tanınmıyor. İran’ı devlet olarak tanıyan şah döneminde de İslam devrimi sonrasında da tanıyor. Buradaki ana sorun taraflar arasındaki güven eksikliği. İsrail, bu madde ile Yahudilerin bir devlete sahip olma ve bu topraklarda tarihi hakkı olduğunu Filistinlilere kabul ettirmek istiyor. Oysa bu durum Filistinlilerin inandıkları tarih ile ters düşüyor. Yahudi devlet olarak tanınmadaki ısrar, birçok önemli konunun geri plana atılıp, Filistinliler ile yapılabilecek anlaşmayı zorlaştırıyor. Netanyahu, Abbas ve de Kerry’nin itibar ve kariyerlerini ortaya koydukları, yakın bir zamana kadar tarafların masaya oturmalarının bile mucize olacağının düşünüldüğü görüşmelerde bu kadar yol kat edildikten sonra, ortak paydada buluşmaya çalışmak öncelik taşımalı. Bunun için ilk adım iki liderin temsilcileri aracılığıyla değil karşılıklı bir araya gelip görüşmeleri. Bir diğeri ise İsrail ile kuruluşundan beri savaşan Mısır’ın lideri Enver Sedat’ın 1977’deki ziyareti sırasında Knesset’te söylediği sözleri hatırlamak; “Barış ve güvenlik içinde yaşamanız için sizi içtenlikle aramıza kabul ediyoruz.”

Karel Valansi OBJEKTİF Şalom Gazetesi 12 Şubat 2014
http://www.salom.com.tr/newsdetails.asp?id=90001

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Yahudi Kültürü Avrupa Günü: İris ile Eran temsili düğün töreni ile yeniden evlendi

Yahudi Kültürü Avrupa Günü etkinlikleri kapsamında bu sene Neve Şalom Sinagogu’nda temsili bir Yahudi düğünü düzenlendi. İris ve Eran’ın düğünü açıklamalar eşliğinde gerçekleşirken, gazetemizin fotoğraf editörü Alberto Modiano’nun ‘Zaman ve Mekân içinde Musevilik’ adlı sergisi de yer aldı 26 Ekim Pazar günü Neve Şalom Sinagogu’nu dolduran farklı kesimlerden misafirler, on beş gün önce evlenen İris ve Eran’ın temsili düğün törenini izlemek için bir araya geldiler. Sinagogun girişinde Şalom Gazetesi Fotoğraf Editörü Alberto Modiano’nun ‘Zaman ve Mekân İçinde Musevilik’ adlı sergisi gelenleri karşıladı. İlgi ile gezilen sergide sanatçı, İstanbul Yahudi Cemaati’nin dini ritüellerini fotoğraflar aracılığıyla anlatıyor. Yahudilerin günümüz Türkiye’sinde örf ve adetlerini tanıtan fotoğraflar, Sefarad, Aşkenaz ve İtalyan Yahudilerinin dini yaşam döngüsünü konu alıyor. Gerçek bir düğün törenini öncesinde olduğu gibi genç kızlar gelenleri şeker dolu bonboniyerlerle karşıladılar ve anı

1986 Neve Şalom Kurbanları Anıldı / Acılarımız hep aynı

6 Eylül 1986’da Neve Şalom Sinagoguna düzenlenen korkunç saldırıda hayatını kaybeden 22 kişi düzenlenen bir törenle anıldı. Terör kurbanlarının anısına yakınlarının yaktıkları mumlarla başlayan tören Türkiye Hahambaşılığı Vakfı Danışmanı Beri Koronyo’nun anlamlı konuşmasıyla sürdü. Hayatını kaybedenler için okunan duaların ardından Aşkenaz Mezarlığında bulunan anıt mezar ziyaret edildi. 6 Eylül 1986 Cumartesi sabahı saat 09.17’de Neve Şalom Sinagogu acımasız bir terör saldırısına uğradı. Sinagogu basan teröristler, ellerindeki makineli tüfeklerle Şabat ibadetlerini yerine getirmekte olan kişilere saldırdılar, birkaç dakika süren silahlı saldırıda 22 Yahudi hayatını kaybetti. Şabat duasını kana bulayan bu korkunç katliamın 33. yıldönümünde hayatını kaybeden Aşer Ergün, Avram Eskenazi, Bensiyon Levi, Binyamin Ereskenazi, Daniel Daryo Baruh, Davit Behar, Eliyezer Hara, İbrahim Ergün, İsak Barokas, İsak Gerşon, Jozef Alhalel, Leon Levi Musaoğlu, Mirza Ağajan Babazadeh, Moiz Levi, Dr. Mo