Ana içeriğe atla

Korku imparatorluğu

Kalabalık ve gürültülü bir lokantanın duman altında kalmış sıkışık masalarının arasından hızla geçen siyah pardösülü ve fötr şapkalı beş adam, etrafa aldırış etmeden barın arkasındaki gizli kapıdan alt kata indiklerinde düşman ailenin toplantı yapan fertlerini, giysilerinin altında sakladıkları makinelilerle gözlerini bile kırpmadan taradılar. Masanın altına saklanan bacağından vurulmuş bir kişiyi ise özellikle sağ bırakarak “Git ve anlat burada olanları,” deyip çekip gittiler. Klasik bir mafya filmi sahnesi anlattığım. Suç mahallinde yaşananları dehşetle anlatacak bir tanık bırakmak, diğer grupların gözünü korkutmak, yaratılan bu korku ile caydırıcılık sağlamak, liderliğe oynamanın altın kuralıdır çoğu zaman. 
(IŞ)İD’in elinde rehin tutulan İngiliz gazeteci James Cantlie’nin “Örgüt hakkındaki gerçekleri anlatıyorum,” dediği videoyu seyrederken veya seks kölesi olarak tutulan Yezidi kadınların kendi cep telefonları ile Batı basınına verdikleri detaylı röportajları okurken işte bu tür sahneler geliyor aklıma. Normal şartlarda tutsakların dışarısı ile her tür bağlantısı kesilir. Oysa biz içeride olanları en ince detayına kadar öğrenebiliyoruz. “Beni kurtarın” diyen bir mahkûm veya tehditler savuran bir terörist videosu görmeyi beklerken, akıcı bir İngilizce ile üzerinde çalışılmış ve örgütü öven bir konuşma duymak medyanın dikkatini çekiyor ve sağlanan bu görünürlük, İD’in mesajının daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlıyor: Bizden korkun!

Öte yandan İD, Batı’nın insan hayatına verdiği değerin ve kaydedilen vahşetin uyandırdığı infialin farkında. Kafa kesme görüntülerini kullanarak uluslararası kamuoyunun tepkisini yönetmeye ve orduları üstünlük sahibi olduğu bu topraklara çekmeye çalışıyor. Esad örneğinden Batı’nın kara operasyonuna ne kadar gönülsüz olduğunun da bilincinde üstelik. Ardı ardına kazandığı görkemli zaferler, Irak ve Suriye’nin önemli bir bölümünü ele geçirmesiyle yenilmez olduğunu ilan ediyor. Haziran ayında Musul’u alırken ABD’nin eğittiği Irak ordusunun çil yavrusu gibi dağılmasının ardında da, sürekli beslenen bu korkunun ve yenilmezlik imajının yarattığı caydırıcılık yatıyor.
Arap milliyetçiliği dahil büyük iddialara sahip ideolojilerin bir bir çöktüğü bu topraklarda İslam ana birleştirici unsur olarak değerini arttırıyor. Devlet dışı aktörlerin tarihi yeniden yazdığı bu zamana şahit olmak isteyen Avrupalı cihatçılar, Batı’nın simgelediği her şeye karşı çıkarak sömürge veya göçmen olarak yaşanan her aşağılanmaya ve baskıya kafa tutuyor, yaşadıkları kimlik bunalımını Allah’ın yolu olarak gördükleri bu savaş ile yeneceklerini düşünüyorlar. Sosyal medyayı etkin kullanarak yoğun bir propaganda çalışması yapan İD bu gençlere ulaşırken, Müslüman ağırlıklı ülkelerde de kamuoyunu etkiliyor. Malezya Başbakanı’nın İD’i “Büyük güçlere karşı koyabilen cesur bir grup” olarak tanımlaması ve Türkiye’deki anketlerde İD’in bir terör örgütü olduğunu söyleyemeyenlerin oranının yüzde 26 çıkması bu durumun bir göstergesi.
Batı eninde sonunda kendisini de yoğun bir şekilde etkileyecek göçmenler ve potansiyel terörist olarak ülkesine dönecek vatandaşlarının yaratacağı tehlikeyi durdurmaya çalışırken şu an yürütmekte olduğu hava saldırılarının yeterli gelmeyeceğinin bilincinde. Daha önce El Kaide’nin de yapmış olduğu gibi kalabalık nüfuslu yerlere karışacak olan militanlara karşı hava harekâtının büyük sivil kayıpları da beraberinde getireceğini, bu durumun da İD’i daha da güçlendireceğini öngörebiliyor olmalılar. Koalisyonun liderliğini üstlenen ABD ve tüm arzusuna rağmen ‘Savaşları sona erdiren başkan’ olamayan Obama’nın eleştirilecek çok yönü var, eylemsizlik ve strateji yoksunluğu da bunların başında geliyor. Ancak herkes Ortadoğu’yu kurtaracak bir Amerika yani bir anlamda gökten inecek bir mucize beklerken Obama’nın söylediği çok önemli bir söz var; “Onların yapması gerekeni Iraklıların yerine biz yapamayız. Arap ortaklarımızın yerine bölgelerini güvenlik altına alamayız.” Bu sorunun yine bölge içinde çözüme kavuşması gerek.
Geniş ancak çekimser koalisyona karşı İD’in sürdürdüğü vahşete tüm dünya tanık olurken, daha birkaç sene önce halkın özgürlük, insan hakları ve demokrasi arzusu ile sokaklara döküldüğü zamanlardan ne kadar da uzaklaştık! Asıl çözüm askeri başarıda değil, bu isteği yeniden canlandırmada yatıyor. Çözüm sadece kaba kuvvetle gelmeyecek. Çözüm ancak haklı talepleri karşılayarak, kemikleşmiş problemlerle yüzleşmekle mümkün olacak.

Karel Valansi OBJEKTİF Şalom Gazetesi 24 Eylül 2014
http://www.salom.com.tr/haber-92438-korku_imparatorlugu.html

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ke vamos a mirar en la karantina?

Kon el fin del verano i el retorno de la karantina, estamos mas tiempo en las kazas. Les kero propozar tres serias de TV echos en Israel. El primer es "Tehran". Es una seria de espionaje muy enteresante. Una espion del Mossad viaja en sekreto a la kapital de Iran. Tehran es su lugar de nasimiento tambien. La hacker de komputadora tiene el objektivo de dezaktivar el reaktor nuklear. Esta misyon tendra implikasyones para el Medio Oriente i el mundo entero. La seria es en ebreo i perso. Es una sezon i tiene ocho episodios, kada uno 50 minutos. Mi segunda propozisyon es una seria romantika i komika. Lehiyot Ita (Estar Kon Eya) es una seria de 2013, ma muy simpatika. Izieron tambien la version Amerikana ke se yama “La beyeza i el panadero”. La seria konta la istorya de amor entre una supermodela internasyonal muy famoza i muy rika, i un simple panadero ke no tuvo la shans de ir a la eskola artistika por razones finansiales. La seria es dos sezones, 18 episodios en total i kada uno...

Benimle yapılan bir röportaj: “Hem Yahudiyim, hem de kadınım. Üstelik ‘elimin hamuruyla’ fikir belirtiyorum”

Geçen hafta Edirne’de Yahudi cemaatinin düzenlediği iftar yemeği ile ilgili atmış olduğu tweet’ten sonra aldığı antisemit mesajlar üzerine Karel Valansi ile sosyal medyadaki antisemitizmi konuştuk. Eli Halegua, avlaremoz 19 Haziran 2016 http://www.avlaremoz.com/2016/06/19/karel-valansi-hem-yahudiyim-hem-de-kadinim-ustelik-elimin-hamuruyla-fikir-belirtiyorum/ Gectiğimiz hafta içinde Edirne’de Yahudi cemaatinin düzenlediği iftar yemeği ile ilgili atmış olduğunuz tweet’ler, hakaret ve  ‘‘ içecek olarak katlettiğiniz filistinlilerin kanından mı ikram ediyorsunuz…’’ gibi absürd yorumlara maruz kaldı. Böylesine barışçıl ve bir arada yaşama dönük organizasyonlara bile bu tarzda antisemit yorumların gelmesi size kişisel olarak ne hissettiriyor? Bu cevabım biraz üzücü olacak ama sanırım alıştım artık. Çok fazla etkilenmiyorum. Hakaret içerenleri okumadan bile geçtiğim oluyor. Eleştiriye ve farklı yorumlara açık olmakla birlikte, hakaret ve nefret söylemi içerenler için s...

Her yaşam bir roman - Panama´daki Türk Yahudileri

Panama´da hızla büyüyen bir Yahudi yaşamı var. Café con Teclas kitabının yazarı gazeteci Sarita Esses´in yanı sıra Antakyalı Eli Cemal, Mersinli Musa İlarslan, Trakya kökenli Julia Kohen de Ovadia ve kuzeni İstanbullu Çela Alkabes de Eskinazi ile göç hikayelerini ve Panama´daki yaşamlarını konuştuğumuz keyifli bir sohbet sizleri bekliyor. Julia Kohen de Ovadia İstanbul doğumluyum. Babam Çanakkaleli Aron Kohen, annem ise Çorlulu Suzi Bahar.  Seneler evvel büyükbabamın eltisi Meksikalı Sultana genç yaşta çocuksuz dul kalınca küçük teyzem Donna’yı yollamasını istedi anneannemden. Donna da Sultana teyzesiyle yaşamak için Meksika’ya gitti. Orada eniştem Moises Mizrachi ile tanıştı ve evlenerek Panama’ya taşındı. Büyükbabam Nessim Bahar vefat edince anneannem Coya, ablam Malka ile iki aylığına kızını görmeye Panama’ya gitti. Ancak orada ablam eniştemle tanıştı, evlendi ve hayatını Panama’da kurdu. Dört çocuğu ve on torunu var. Ablamın düğünü için Panama’ya geldiğimizde ben Saint Pulcheri...