Ana içeriğe atla

Moskova’dan Berlin’e Libya

Özellikle İtalya ve Fransa idi bu konuda çalışan, Kaddafi sonrası bir iç savaşa sürüklenen Libya’ya barışı getirmeye çabalayan. Ancak pazartesi günü Moskova’dan dünyaya servis edilen yuvarlak masa fotoğrafı bu iki ülkenin yerini Rusya ve Türkiye’nin aldığını gösteriyor.
Moskova ve Ankara’nın çağrısı üzerine cumartesi gece yarısı Libya’da yürürlüğe giren ateşkesin şartlarını görüşmek için taraflar pazartesi günü Moskova’da bir araya geldiler. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Libya’da önkoşulsuz ve süresiz ateşkes için hazırlanan taslak metnini Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başbakanı Fayez el Sarraj’ın imzaladığını, Libya Ulusal Ordusu Komutanı General Halife Hafter’in ise salı sabahına kadar süre istediğini açıkladı. Yazıyı kaleme aldığım saatlerde ise Hafter’in metni imzalamadan Moskova’dan ayrıldığı ve Libya’nın farklı noktalarında çatışmaların başladığı haberleri gelmeye başladı.
Farklı pozisyonlarda bulunan Rusya ve Türkiye’nin tıpkı Suriye konusunda olduğu gibi ortak bir zemin bulup, Libya konusunda birlikte çalışabilmiş olmaları altını çizmek istediğim ilk konu. Sonuç ne olursa olsun iki tarafa da ulaşıp, güvenlerini sağlayıp, bir müzakere masası kurmaları bu bakımdan bir hayli önemli, özellikle Libya konusunda son dönemde birçok ülkenin yaptığı telefon ve ziyaret trafiğini göz önüne alınca.
Ancak iki ülkenin hem Suriye hem Libya konusunda birlikte çalışması şöyle bir sıkıntı da doğurabilir. Suriye ve Libya’daki çatışma birbirinden oldukça farklı olmasına ve birbiriyle bağlantısı olamamasına rağmen Türkiye ve Rusya’nın bu iki konuyu toplantılarında birlikte ele alması bu iki çatışmayı birbirine bağlayabilir. İki ülkenin aralarındaki pazarlıklarda, söz gelimi Suriye’de verilen bir ödünün, Libya’da kazanılan bir hak olarak geri döndüğü bir durum ortaya çıkarabilir. Bu da Türkiye ve Rusya’nın çıkarları açısından olumlu olsa da, Suriye ve Libya’daki mevcut durumu olumsuz etkileyebilir ve daha da karmaşık hale getirebilir.
Ateşkes anlaşmasına geri dönersek, Hafter’in ateşkes metnini Sarraj ile aynı zamanda imzalamamış olması ilginç bir durum olmuş. Anlaşma metnini doğrudan reddetmeyip zaman istemesi ise Rusya dışındaki destekçilerine fikir danışma isteği olarak düşünülebilir. Bu savaşı ‘devam ettirebilir miyim’in hesabını yapmış olabilir böylece. Ateşkes kararı ve ateşkes metninin arasındaki sürenin kısalığı ise bir oldu bittiyle mi karşı karşıyayım hissini doğurmuş olabilir. Basına sızan taslak metinden Hafter’in Türk askerinin Libya’daki varlığına açıkça karşı olduğu da anlaşılıyor. Bu da ateşkes metnini imzalamayan Hafter’in UMH’yi açıkça destekleyen Türkiye’ye olan güveninin tam kurulamamış olduğunu gösteriyor.
Tüm bunlara ek olarak Avrupalılardan biraz bekle sinyalini de almış olabilir. Bir ateşkes anlaşmasının Moskova’dan değil 19 Ocak’ta yapılacak olan Berlin konferansından çıkması istenmiş olabilir. Böylece Rusya’nın Kuzey Afrika’ya kadar ilerleyen nüfuz alanı, herkes ile konuşabilen, herkesin güvenini kazanabilen arabulucu rolünün artması bir nebze kontrol altına alınmış olabilir. Bu sayede AB, ABD’nin yokluğunda Akdeniz’de söz sahibi olduğunu da gösterebilmiş olur. Öte yandan Hafter de zaman kazanarak hem sahada hem pazarlıklarda elini güçlendirme yolunu seçebilir.
Silahların susması herkesin idealde isteyeceği şey. Ancak taraflar hâlâ askeri çözümden medet umuyorsa, siyasi çözüme güvenmiyorlarsa onları öncelikle ikna etmek gerekiyor. Bunun da ilk şartı, konuya müdahil tarafların aralarındaki görüş ayrılıklarını bir kenara bırakıp Libya’da süregelen çatışmanın durması için gereken adımları atmalarından geçiyor. Bu sayede ancak, Libya vekalet savaşlarının bir sahnesi olmaktan çıkar ve siyasi bir çözüme varılabilir.
Libya konusunda görüşmelerin şimdiki adresi Berlin. Türkiye ve Rusya bu süreci desteklediklerini açıklamışlardı. Moskova’daki ateşkes süreci başarısız olmuş olsa bile yol kat edildiği muhakkak. Bu durum Berlin’de siyasi bir çözüm olasılığını da arttırmıştır. Türkiye ise artık Libya konusunda siyasi çözüm arayışındaki ana aktörlerden biri haline gelmiş durumda.
Karel Valansi, OBJEKTİF, Şalom Gazetesi 15 Ocak 2020 http://www.salom.com.tr/koseyazisi-113229-moskovadan_berline_libya.html

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ke vamos a mirar en la karantina?

Kon el fin del verano i el retorno de la karantina, estamos mas tiempo en las kazas. Les kero propozar tres serias de TV echos en Israel. El primer es "Tehran". Es una seria de espionaje muy enteresante. Una espion del Mossad viaja en sekreto a la kapital de Iran. Tehran es su lugar de nasimiento tambien. La hacker de komputadora tiene el objektivo de dezaktivar el reaktor nuklear. Esta misyon tendra implikasyones para el Medio Oriente i el mundo entero. La seria es en ebreo i perso. Es una sezon i tiene ocho episodios, kada uno 50 minutos. Mi segunda propozisyon es una seria romantika i komika. Lehiyot Ita (Estar Kon Eya) es una seria de 2013, ma muy simpatika. Izieron tambien la version Amerikana ke se yama “La beyeza i el panadero”. La seria konta la istorya de amor entre una supermodela internasyonal muy famoza i muy rika, i un simple panadero ke no tuvo la shans de ir a la eskola artistika por razones finansiales. La seria es dos sezones, 18 episodios en total i kada uno...

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different cou...

Avrupa’nın Dron Sınavı: Caydırıcılık, Maliyet ve Yeni Güvenlik Mimarisi

Avrupa güvenliği Rusya’nın hibrit askeri stratejisinin merkezine yerleştirdiği düşük maliyetli dronlarla her zamankinden daha karmaşık ve kırılgan hale geliyor. Polonya hava sahasındaki son ihlallerden Ukrayna savaşına kadar uzanan bu yeni dönem, hem caydırıcılık doktrinlerinin sınandığı hem de Avrupa’nın hava savunma mimarisindeki yapısal açıkların görünür hale geldiği bir dönemi işaret ediyor.   Ucuz dronlarla pahalı platformları meşgul eden bu asimetrik yaklaşım, NATO’nun savunma reflekslerini ve işbirliği potansiyelini test ediyor. Çok katmanlı gözetleme, karşı-dron teknolojileri, hızlı komuta-kontrol mekanizmaları ve savunma-istihbarat entegrasyonunun eksikliği, kıtanın ortak kırılganlığına dönüşürken; Türkiye’nin hem dron hem de karşı-dron ekosistemindeki yükselişi bu güvenlik açığının kapatılmasında önemli bir aktör olarak öne çıkıyor.   Pano...