Ana içeriğe atla

“İsrail´in Türkiye örneğine bakarak çıkarması gereken dersler var”

İsrail’de Netanyahu hükümetinin yargı reformu adı altında yapmak istediği değişikliklerin hukuk açısından anlamını İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Volkan Aslan ile konuştuk

 

İsrail’in bir anayasanın olmamasından bahsedilir. Oysa Temel Yasaların bütünü ileride kodifiye edilecek bir anayasanın temeli olarak kabul edilir. Bu durum İsrail’e mi özgü sadece yoksa farklı ülkelerde benzer uygulamalar var mı?

İsrail’in bir anayasasının olmadığını ifade etmek pek doğru değil. Şekli anlamda bir anayasası olmadığını söylemek daha uygun olur ancak maddi anlamda bir anayasası var. Anayasa hukukçuları anayasayı tanımlarken genellikle maddi ve şekli anlamda iki tanım yaparlar. Şekli anlamda anayasa denildiğinde genellikle “anayasa” veya “temel kanun” olarak isimlendirilen, diğer kanunlara göre değiştirilmesi daha zor olan ve normlar hiyerarşisinde kanun ve diğer düzenlemelerden daha üstün olan normları kastediyoruz. Maddi anlamda anayasa tanımında ise şekilden ziyade normun içeriğine bakılması söz konusudur. Bu çerçevede eğer bir norm devletin organlarını, bunların oluşumunu veya bunlar arasındaki ilişkileri düzenliyor yahut temel hak ve özgürlüklere ilişkin düzenlemeler içeriyorsa maddi anlamda anayasa hükmü kabul edilir. Birçok devlet “anayasa” adı altında, kanunlardan daha zor değiştirilebilen üstün normlara sahip olsa da İsrail’in bu nitelikte bir üst normu yok. Ancak devletin temel organları ile hak ve özgürlükleri düzenleyen temel kanunları var. Haliyle İsrail’in “anayasa” olarak nitelendirilen şekli anayasası olmasa da maddi anlamda anayasası var. Bu husus İsrail’e özgü olmamakla birlikte birkaç devlette uygulama alanı bulan istisnai bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor.

 

14 temel yasa hangi konuları kapsıyor? Türkiye anayasası ile benzerlikleri ne ölçüde?

İsrail Temel Kanunlarının içeriğine bakıldığında, esasında şekli anlamda bir anayasanın düzenleyebileceği birçok konunun bu temel kanunlarla düzenlendiğini görüyoruz. İsrail Parlamentosu, devlet başkanlığı, hükümet, referandum, ekonomi, yargı organı, ombudsmanlık, insan onuru ve temel haklar gibi konular söz konusu temel kanunlarla düzenlenmekte. Bu çerçevede temel kanunlar bir anayasanın temeli olmaktan ziyade adı anayasa olan bir normla düzenlenebilecek konuların aynısını düzenliyor. Haliyle İsrail Temel Kanunları içerik açısından Türk Anayasası ile birçok konuda benzer hükümler içeriyor. 

 

Netanyahu hükümetinin yapmak istediği yargı reformunun önemli bir bölümü Yüksek Mahkemenin yetkilerini kısıtlama amacını taşıyor. Ayrıca Yüksek Mahkeme ‘yargısal aktivizm’ yapmakla suçlanıyor. Bahsedilen bu aktivizm her zaman olumsuz bir anlam mı taşır?

Yargısal aktivizm kavramı, anayasa mahkemeleri başta olmak üzere yüksek mahkemelerin anayasalar ve diğer hukuk kuralları ile belirlenen yetkilerinin ötesine geçerek karar verdikleri durumlarda gündeme gelen ve çoğunlukla yüksek mahkemeleri eleştirmek için kullanılan bir kavram. 2010 anayasa değişiklikleri öncesinde de Türk Anayasa Mahkemesi için aynı kavram kullanılarak benzer eleştiriler yapılıyordu. Esasında yargısal aktivizm kavramı her zaman olumsuz bir anlam taşımaz. Örneğin, yüksek mahkemeler hak ve özgürlükleri daha iyi koruma amacına yönelik olarak mevcut yetkilerini geniş bir şekilde yorumluyorlarsa böyle bir aktivizm olumsuz anlam taşır diyemeyiz. Ancak aksi bir eğilimin olması durumunda, bir diğer deyişle yargısal aktivizmin hak ve özgürlüklerin daha fazla sınırlandırılmasını sağlayacak şekilde kullanılması halinde ortada bir sorun var demektir.

 

Yapılmak istenen reform ile Yüksek Mahkemenin anayasa denetimi kaldırılmak istiyor. İsrail’in var olan sistemi içerisinde bunun tehlikesi nedir?

İsrail Yüksek Mahkemesi İsrail Parlamentosu tarafından kabul edilen kanunların İsrail Temel Kanunlarına uygunluğunu denetleme ve bir aykırılık söz konusu olursa ilgili kanun hükümlerini iptal etme yetkisine sahip. Yapılmak istenen reform Yüksek Mahkemenin kanunları iptal edebilmesi için tüm yargıçlarının oybirliğiyle yahut 4/5 çoğunlukla karar alması gerektiğini öngörüyor. Malum böyle bir sayının tutturulması çok zor. Haliyle kanunların anayasaya aykırılık sebebiyle iptal edilmesi zorlaştırılmak isteniyor. Reformla getirilmek istenen bir diğer değişiklik ise Yüksek Mahkemesinin verdiği anayasaya aykırılık kararlarının 120 kişiden oluşan İsrail Parlamentosunun yarısından bir fazlası (61) ile etkisiz kılınabileceğinin düzenlenmesi. Anlaşılabileceği üzere bu değişiklik aslında anayasaya uygunluk denetiminin içini boşaltmak anlamına da geliyor. Bu değişikliklerin kabulü halinde İsrail Parlamentosunun kabul ettiği kanunların Temel Kanunlara uygunluğunun denetlenmesinin bir anlamı kalmayacak diyebiliriz. Diğer bir deyişle İsrail Parlamentosunun anayasaya aykırı kanunları dilediği gibi çıkarmasının önünde bir engel kalmayacak.

 

Yüksek Mahkemenin mevcut hükümeti rahatsız eden kararları ve uyarıları oldu. Vergi usulsüzlüğünden hüküm giyen Şas Partisi Lideri Aryeh Deri’nin bakanlık yapmaya uygun olmadığı kararı ve yolsuzluk davaları devam eden Başbakan Binyamin Netanyahu’nun yargı reformu çalışmalarına katılmasının çıkar çatışması içerdiğini duyurması, yerindelik denetimi olarak adlandırılabilir. Ancak yapılmak istenen yargı reformu bu durumu da değiştirmeyi amaçlıyor. Yüksek Mahkemenin bu denetim gücünü nasıl değerlendirirsiniz?

Yüksek Mahkemelerin tek görevi anayasaya uygunluk denetimi yapmak değil. Üstü düzey kamu yöneticileri ile başbakan, cumhurbaşkanı yahut bakan gibi kişileri çoğunlukla görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılama görevi de anayasa mahkemeleri başta olmak üzere yüksek mahkemelere verilen görevler arasında. Bu bakımdan İsrail Yüksek Mahkemesinin söz konusu denetim veya yargılama gücü diğer ülkelerdeki muadillerinden pek farklı değil. İleride yargılanma olasılığı olan siyasilerin bu gibi mahkemelerin oluşum ve yetkileri ile ilgili reformlara katılması da bu çerçevede şaşırtıcı olmamalı. Bu gibi reformların arkasında bir veya iki kişinin yargılanma ihtimali veya benzer bir sebebin olması pek de olası değil. Belki sebeplerden birisi de budur ancak daha ziyade anayasa değişikliklerini etkisiz kılma ve mahkemenin oluşumu ile ilgili gerçekleştirilmek istenen değişikliklerin güncel reform girişimin temel sebepleri olduğunu düşünüyorum.

 

İsrail’e özgü bir de görüşleri bağlayıcı olan hukuk danışmanlarının statülerinin değiştirilmesinden bahsediliyor. Bu durumun avantajı veya dezavantajları nedir?

Hukuk danışmanlarının statülerinin değiştirilmesine yönelik teklif, Yüksek Mahkeme ile ilgili değişiklik önerilerine göre daha masum geliyor bana. Ancak bu teklifin de siyasi iktidar üzerindeki hukuki denetim yollarını gevşetme çabasının bir ürünü olarak görülmesi gerekiyor. İsrail’de diğer birçok ülkenin aksine görüşleri siyasiler için bağlayıcı olan hukuk danışmanları bulunuyor. Reform önerisinde bu danışmanların belirlenmesinde liyakatten çok siyasi bağlantıların etkili kılınması ve danışmanların görüşlerinin bağlayıcı olmaması öngörülüyor. Bu durumun siyasiler için avantajlı olduğu kesin. Ancak hukukun üstünlüğünün ve bu üstünlüğü sağlamaya yönelik mekanizmaların bu değişiklikle birlikte zarar göreceği de aşikâr.

 

Yargı reformuyla Yüksek Mahkeme üyelerini atayan kurulun yapısı da değiştirilmek isteniyor. Sonuçları ne olabilir?

İsrail’de yargı mensuplarını atayan, Türkiye’deki Hâkim ve Savcılar Kuruluna benzeyen bir kurul var. Kurulun oluşumuna baktığımızda, Adalet Bakanı, hükümette yer alan bir başka bakan, 2 parlamento üyesi, 2 baro üyesi avukat, yüksek mahkeme başkanı ile 2 üyesinden oluşan bir kurul karşımıza çıkıyor. Reformda söz konusu kurulun oluşumunda hükümetin rolünün arttırılmasına yönelik öneriler söz konusu. Olur da bu değişiklikler gerçekleşirse sadece Yüksek Mahkeme için değil tüm yargı organı bakımından yürütme organının domine ettiği bir atama kurulu söz konusu olacaktır. Bu durumda hükümetin kendi görüşleri doğrultusunda atama yapmak için söz konusu Kurulu kullanması ve daha az bağımsız bir yargının oluşması yakın gelecekte kaçınılmaz olarak karşımıza çıkacaktır diyebiliriz.


 

İsrail’deki bu gelişmeler yargı, dokunulmazlık, hukuk devleti açısından Türkiye ile nasıl farklar içeriyor?

Türkiye’de yakın zamanda gerçekleştirilen anayasa değişiklikleri ile İsrail’de gerçekleştirilmek istenen reform arasında yakın benzerlikler var. Ancak kronolojik olarak Türkiye benzer değişiklikleri daha öncesinde gerçekleştirdi. Tam da bu sebeple, İsrail’deki gelişmelerin Türkiye için bir sonuç yaratmasından ziyade Türkiye’de yakın zamanda gerçekleştirilen anayasa değişikliklerinin ardından yaşanan gelişmelerden İsrail’in çıkarması gereken dersler var. Türkiye ve İsrail demokrasinin yaşatılmasının ve geliştirilmesinin oldukça zor olduğu bir coğrafyada her şeye rağmen demokratik bir hukuk devleti olmaya çalışan kardeş ve komşu iki ülke. Türkiye’de yapılan benzer içerikli reformlar ülkemizde demokrasi ve hukuk devletini geliştirmedi, tam tersi bir işlev gördü. İsrail Parlamentosunun da kısa vadeli değil uzun vadeli düşünmesi ve İsrail’deki kazanımları geriye götürmemesi gerektiğini düşünüyorum.


Karel Valansi, Şalom Gazetesi 26 Nisan 2023 https://www.salom.com.tr/haber/127263/israilin-turkiye-ornegine-bakarak-cikarmasi-gereken-dersler-var

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different countri

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Türk diasporası üzerine kapsamlı bir çalışma

Routledge tarafından İngilizce olarak bu ay yayınlanan ´The Routledge Handbook of Turkey´s Diasporas´ (Türk diasporasının Routledge El Kitabı), birçok ülke ve bölgenin yanı sıra, İsrail'deki Türk (Yahudi) diasporasını da kapsamlı bir şekilde ele alıyor   Türk diasporasını ve ilgili politikalarının oluşturulmasını etkileyen sosyo-politik konuları anlatan kapsamlı bir kitap Ağustos 2024’te Routledge tarafından yayınlandı. İngilizce olarak yayınlanan ‘The Routledge Handbook of Turkey's Diasporas’ Türk diasporasını konu alan, türünün ilk örneğini oluşturuyor. 37 bölümden oluşan söz konusu derleme kitap, günümüzde Türkiye'nin çeşitli diaspora nüfuslarını şekillendiren dinamiklere kapsamlı bir bakış sunmakta. Victoria University of Wellington öğretim üyesi Dr. Ayça Arkılıç ile Macquarie School of Social Sciences, Sydney öğretim üyesi Dr. Banu Senay tarafından derlenen kitap diaspora konusunu politika, ulus ötesi dinamikler, sanat, kültür, edebiyat gibi farklı perspektiflerden ele