Ana içeriğe atla

İsveç’in tehlikeli hoşgörüsü

Roma’da güzel bir ağustos günü. Atina uçağı yolcuları arasında kendini öğretmen olarak tanıtan Leyla adlı 24 yaşında İsveçli bir kız da var. Dışarıdaki sıcağa rağmen uzun kollu giyinen Leyla, uçağın havalanmasından kısa bir süre sonra ayağa kalkar, hızla ön kısma doğru yürümeye başlar ve kokpitin kapısını açar.
Pilotların ve yolcuların şaşkın bakışları altında bileklerine sarılı el bombalarını gösterir ve uçağın rotasının Şam’a yönlendirilmesini emreder. Uçak yere indiğinde rehineler karşılığında İsrail’in Filistinli mahkumları serbest bırakmasını talep eder. Rehineler kurtulur, ancak uçak kalıcı bir imza bırakmak istercesine havaya uçurulur. Bir sene sonra, bu sefer Amsterdam’da ortaya çıkar Leyla. Altı estetik operasyondan sonra kimse tarafından tanınmadan New York uçağına biner. Ancak bu sefer işler umduğu gibi gitmez. Uçağa operasyon düzenlenir, saldırıyı beraber düzenlediği ve mürettebattan bir kişiyi öldüren arkadaşı vurulur. Leyla Londra’da tutuklanır ancak bir ay sonra tutuklu değişimi ile serbest bırakılır.
Yüksek bütçeli bir aksiyon filmi gibi gözüken bu hikaye aslında 29 Ağustos 1969 ve 6 Eylül 1970’de meydana geldi. Anlattığım terörist ise Leyla Halid. Filistin Halk Kurtuluş Örgütü'nün bir üyesi ve Filistin Özerk Yönetimi’nde aktif siyaset yapan Halid, tarihin ilk kadın uçak korsanı olarak dikkat çekti, elinde silahla verdiği poz ile de Filistin davasının sembolüne dönüştü.
Leyla Halid, Mayıs ayında İsveç hükümetinin davetlisi olarak Malmö’de ağırlandı. Bir konuşma yapması ve çeşitli etkinliklere katılması için davet edilen Halid, organizatörler tarafından ‘örnek insan’, ‘özgürlük savaşçısı’ ve ‘önemli feminist düşünür’ olarak tanıtıldı. Bu sözlerle yüceltilen Leyla Halid’in, terörist eylemleri unutulmuş görünüyor. Oysa Avrupa Birliği üyesi İsveç, 2002’de alınan bir kararla Filistin Halk Kurtuluş Örgütü'nün terör listesine alındığından haberdar. Halid’in katıldığı terörist saldırılarla ilgili pişmanlık duymadığı da biliniyor. O zaman neden uluslararası hukuka aykırı olmasına rağmen Filistinli Halid davet ediliyor?
İsveç’in bu tutumu, ülkede hızla artan ve göz ardı edilen antisemitizm ile bire bir bağlantılı. İsveç, ülkedeki antisemitizmi ırkçılık çerçevesinde değerlendiriyor. Ancak artan Arap göçmenlerle beraber, ülkede yaşayan Yahudilerin uğradığı saldırılar da gittikçe artıyor. Yahudi Cemaati’nin güvenlik taleplerine ilgisiz kalan İsveç, en çok Arap mülteci kabul eden ülkelerin başında geliyor. Herald Tribune’de yayınlanan habere göre 2003 yılında İsveç’in 80 bin kişilik küçük bir şehri 6 bin Iraklıyı kabul etti. Bu sayı ABD ve Kanada’nın o sene kabul ettiği toplam mülteci sayısından fazla. İsveçliler yeni göçmenlerin Yahudi düşmanlıkları ile fazla ilgilenmiyorlar. Oysa internet ve uydu kanalları ile geldikleri ülkelerdeki yaşamlarını sürdüren göçmenlerde antisemitizm çok ciddi boyutlarda. 2002 yılında antisemitizm ve islamofobi’ye karşı düzenlenen yürüyüşte katılımcılara yapılan saldırı hala hafızalarda. Simon Wiesenthal Merkezi, 12 Haziran’da yapılacak İsrail-İsveç hentbol maçından hemen önce Filistin Dayanışma Grubu Başkanı Per Gahrton’un aynı yerde konuşma yapacağını öğrenmesi üzerine çıkabilecek olaylar endişesiyle maçın iptalini talep etti. İsveç daha önce de benzer sebeplerle ceza yemiş ve bir tenis turnuvasını organize etmekten beş yıl süreyle men edilmişti. 1969 yılından itibaren İsrail’i en sert şekilde eleştiren İsveç ile İsrail’in arası en son 2004’te bir suikast bombacısını Pamuk Prenses olarak betimleyen tablo ve 2009’da bir İsveç gazetesinde yayınlanan ‘İsrail ölü Filistinlilerin organlarını satıyor’ haberi ile açılmıştı.
İsveç’in artık artan antisemitizmi görmemezlikten gelmekten vazgeçmesi ve bu konunun önemini kavrayıp bir çözüm üretmesi gerekiyor. İsrail ile Filistinliler arasında yaşananlara bakarak antisemit saldırıları üzücü ama kabul edilebilir görerek aklamamak gerekir. İsveç’in, sadece Yahudiler değil tüm toplum bireylerinin yararı için, göçmenleri ekonomik olduğu kadar sosyal ve kültürel olarak da entegre etmesi gerekir. Okullarda Yahudiliği ve Yahudileri aşağılayan, Holokost’a inanmayan ama aynı zamanda Hitler’i öven bir neslin yetiştiğini bilmek İsveçliler için de oldukça endişe verici olmalı.

Karel Valansi / GÜNDEM
Şalom Gazetesi 08 Haziran 2011
http://www.salom.com.tr/newsdetails.asp?id=78715

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Yahudi Kültürü Avrupa Günü: İris ile Eran temsili düğün töreni ile yeniden evlendi

Yahudi Kültürü Avrupa Günü etkinlikleri kapsamında bu sene Neve Şalom Sinagogu’nda temsili bir Yahudi düğünü düzenlendi. İris ve Eran’ın düğünü açıklamalar eşliğinde gerçekleşirken, gazetemizin fotoğraf editörü Alberto Modiano’nun ‘Zaman ve Mekân içinde Musevilik’ adlı sergisi de yer aldı 26 Ekim Pazar günü Neve Şalom Sinagogu’nu dolduran farklı kesimlerden misafirler, on beş gün önce evlenen İris ve Eran’ın temsili düğün törenini izlemek için bir araya geldiler. Sinagogun girişinde Şalom Gazetesi Fotoğraf Editörü Alberto Modiano’nun ‘Zaman ve Mekân İçinde Musevilik’ adlı sergisi gelenleri karşıladı. İlgi ile gezilen sergide sanatçı, İstanbul Yahudi Cemaati’nin dini ritüellerini fotoğraflar aracılığıyla anlatıyor. Yahudilerin günümüz Türkiye’sinde örf ve adetlerini tanıtan fotoğraflar, Sefarad, Aşkenaz ve İtalyan Yahudilerinin dini yaşam döngüsünü konu alıyor. Gerçek bir düğün törenini öncesinde olduğu gibi genç kızlar gelenleri şeker dolu bonboniyerlerle karşıladılar ve anı

1986 Neve Şalom Kurbanları Anıldı / Acılarımız hep aynı

6 Eylül 1986’da Neve Şalom Sinagoguna düzenlenen korkunç saldırıda hayatını kaybeden 22 kişi düzenlenen bir törenle anıldı. Terör kurbanlarının anısına yakınlarının yaktıkları mumlarla başlayan tören Türkiye Hahambaşılığı Vakfı Danışmanı Beri Koronyo’nun anlamlı konuşmasıyla sürdü. Hayatını kaybedenler için okunan duaların ardından Aşkenaz Mezarlığında bulunan anıt mezar ziyaret edildi. 6 Eylül 1986 Cumartesi sabahı saat 09.17’de Neve Şalom Sinagogu acımasız bir terör saldırısına uğradı. Sinagogu basan teröristler, ellerindeki makineli tüfeklerle Şabat ibadetlerini yerine getirmekte olan kişilere saldırdılar, birkaç dakika süren silahlı saldırıda 22 Yahudi hayatını kaybetti. Şabat duasını kana bulayan bu korkunç katliamın 33. yıldönümünde hayatını kaybeden Aşer Ergün, Avram Eskenazi, Bensiyon Levi, Binyamin Ereskenazi, Daniel Daryo Baruh, Davit Behar, Eliyezer Hara, İbrahim Ergün, İsak Barokas, İsak Gerşon, Jozef Alhalel, Leon Levi Musaoğlu, Mirza Ağajan Babazadeh, Moiz Levi, Dr. Mo