Ana içeriğe atla

Limonları masaya oturtmalı

Friedman’ın son yazısını okudunuz mu? New York Times’ın ünlü köşe yazarı Thomas Friedman, bu haftaki yazısında İsrail ile Filistinlileri limona benzeterek süregelen soruna yeni bir çözüm bulmuş: limonata yapmak! Friedman yazısında, Obama ve Clinton’un İsrail ve Filistinliler konusundaki başarısızlığını net bir şekilde ortaya koyuyor ve bu durumu yani ABD’nin iki tarafın da güvenini kaybetmesini ve hiçbir ilerleme sağlayamamasını tutarsız, yaratıcılıktan yoksun ve zayıf olmalarına bağlıyor. Bahsettiği limonlar ise birlik olamadıkları için hiçbir karar alamayan Filistin Yönetimi ve karar alma isteği olmayan sağcı Netanyahu hükümeti.
“Hadi daha büyük düşünelim ve yaratıcı olalım” diyor Friedman “çözüm çok basit”. Friedman, 1947’de Siyonist hareketin kabul ettiği ancak Arap ülkelerinin reddedip savaş açtığı, iki millet için iki devlet yani bağımsız bir Yahudi devletinin yanında bağımsız bir Arap devleti kurulmasını öneren 181 no’lu karar yenilenerek Güvenlik Konseyi’ne sunulsun, diyor. Friedman aynı Obama’nın geçen ayki konuşmasında belirttiği gibi 1967 sınırlarını temel alan ve gerekli güvenlik düzenlemeleri ile toprak değişimini öngören bu yasanın kabul edilmesi ile taraflar görüşmelere başlayabilir diyor. Ve ona göre böylece herkes kazanıyor! Filistinliler BM üyeliğine ve istedikleri devlete kavuşuyorlar, İsrail Araplar tarafından Yahudi bir devlet olarak tanınıyor, ABD de barış görüşmelerini başlattığı için övgü alıyor.
Friedman’ın bu iyimser tablosunda unuttuğu birkaç nokta var. Arap devletleri 1947’de kabul etmedikleri bir kararı neden şimdi, üstünden 64 yıl geçtikten sonra kabul etsinler? İsrail’i bir Yahudi devleti olarak, 1967 sınırları veya başka bir sınırla, hangi Arap ülkesi tanıyacak?
İsrail’i Yahudi bir devlet olarak kabul etmeyen El Fetih liderliğindeki Filistin Yönetimi son on yılda İsrail tarafından birkaç kez önerilen devlet olma teklifini reddetti. Commentary Magazine Genel Yayın Yönetmeni Jonathan S. Tobin’in vurguladığı gibi Filistinlilerin siyasi kültür gerçeğini; ‘ulusal kimliklerinin siyonizmin meşruiyetini reddetmesini’ göz ardı etmemek gerekir.
Friedman’ın en büyük eksikliği yazısında hiç Hamas’tan bahsetmemesi. Her ne kadar El Fetih ile önemli fikir ayrılıkları yaşasalar da, uzlaşma anlaşmasıyla, ABD ve AB tarafından terör örgütü listesine alınan, İsrail’in var olma hakkını tanımayan Hamas, artık atılacak her adımda Filistin Yönetimi’nin bir parçası. Friedman’ın önemli bir hatası ise konuya sorun sadece toprak paylaşımıymış gibi yaklaşması. Oysa Filistinlilerin mülteci konusundan vazgeçmeye niyetlerinin olduğunu sanmıyorum. Filistin tarafı mültecilerin yeni kurulacak ‘Filistin Devleti’ne değil, İsrail’e yerleşmesini istiyor. 5 milyon Filistinliyi 7,7 milyonluk İsrail’e yerleştirmekte ısrar edilmesi zaten İsrail’i bir Yahudi devleti olarak tanımamak anlamına geliyor.
2005’te tek taraflı olarak Gazze’den çekildiğinde İsrail’in karşılık olarak barış değil roket saldırısına maruz kaldığı düşünülürse, 1967 sınırlarına dönmek, hangi ‘güvenlik düzenlemeleri’ olursa olsun, İsrail’in kendini savunmasını imkânsız hale getirir. Ayrıca 1967 sınırlarını temel almak bir anlamda Arapların yenilgisinin üstünü örtmek anlamına da geliyor.
ABD, Eylül’deki oylamada tek taraflı bir Filistin Devleti’nin kurulmasını veto edeceğini açıkladıktan sonra neden 181’i değiştirmeyi önersin, mantıklı değil. İsrail’in BM’nin sözüyle yola çıkması da pek mümkün değil. BM’in İsrail-Filistinliler konusunda ne kadar tarafsız olduğu tartışılabilir.
Friedman’ın dediği gibi 2011’in, iki devletli çözümün kabul edildiği yıl olarak tarihe geçmesi için ilk önce iki tarafın da kalıcı bir barışa ulaşmayı istemesi gerekiyor. Barış görüşmelerinin başlaması için ise El Fetih-Hamas birliğinin ve Arap ülkelerinin İsrail’in varlığını gerçek anlamda kabul etmesi lâzım. Ancak bu sayede taraflar masaya oturup gerçekçi taleplerini tartışabilir ve bir sonuca ulaşabilir. Yoksa BM, yazarın deyişiyle, bir limonata fabrikasına dönüşür.

Karel Valansi / GÜNDEM
Şalom Gazetesi 22 Haziran 2011
http://www.salom.com.tr/newsdetails.asp?id=78883

Yorumlar

Adsız dedi ki…
SHALOM'DA GUZEL BIR YAZI
bs"d

Karel Valansi'nin bu haftaki yazisi benim hosuma gitti. Begenmedigim noktalari soylemekten cekinmedigim gibi boyle begendiklerimi de bildirmeyi durustluk olarak goruyorum.
Sadece yazida bir noktaya ekleme yapmak isterdim:

Friedman’ın bu iyimser tablosunda unuttuğu birkaç nokta var. Arap devletleri 1947’de kabul etmedikleri bir kararı neden şimdi, üstünden 64 yıl geçtikten sonra kabul etsinler? İsrail’i bir Yahudi devleti olarak, 1967 sınırları veya başka bir sınırla, hangi Arap ülkesi tanıyacak?

Benim bu konuda dusuncem Araplar'dan evvel, kendisine acilan tum savaslardan (67 savasini da kendisine acilan savas olarak kabul edersek) zafer ile cikan Israil neden bu tip bir istege evet desin?

Bence Araplar icin -- rasyonel olanlari icin -- Thomas Friedman'in teklifi buyuk bir zafer olarak nitelendirilebilir. Ama Israil'in kendisini savunmasi imkansiz olabilecek sinirlara tum kaybedilen canlara ragmen donmeyi kabul etmesi imkansiz olacaktir. Bugun ap acik izledigimiz gelismeleri de goz onune alirsak Israil'in bu tip bir plana evet diyecek Araplara'a da guvenmesi akillica olmayacaktir.
Bu da Thomas Friedman'in en az elestirdigi ABD yonetimleri kadar fikir ozurlu olduguna isaret.

David's Backyards 23 Haziran 2011
http://davidsbackyard.blogspot.com/2011/06/shalomda-guzel-bir-yazi.html

Bu blogdaki popüler yayınlar

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different countri

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Her yaşam bir roman - Panama´daki Türk Yahudileri

Panama´da hızla büyüyen bir Yahudi yaşamı var. Café con Teclas kitabının yazarı gazeteci Sarita Esses´in yanı sıra Antakyalı Eli Cemal, Mersinli Musa İlarslan, Trakya kökenli Julia Kohen de Ovadia ve kuzeni İstanbullu Çela Alkabes de Eskinazi ile göç hikayelerini ve Panama´daki yaşamlarını konuştuğumuz keyifli bir sohbet sizleri bekliyor. Julia Kohen de Ovadia İstanbul doğumluyum. Babam Çanakkaleli Aron Kohen, annem ise Çorlulu Suzi Bahar.  Seneler evvel büyükbabamın eltisi Meksikalı Sultana genç yaşta çocuksuz dul kalınca küçük teyzem Donna’yı yollamasını istedi anneannemden. Donna da Sultana teyzesiyle yaşamak için Meksika’ya gitti. Orada eniştem Moises Mizrachi ile tanıştı ve evlenerek Panama’ya taşındı. Büyükbabam Nessim Bahar vefat edince anneannem Coya, ablam Malka ile iki aylığına kızını görmeye Panama’ya gitti. Ancak orada ablam eniştemle tanıştı, evlendi ve hayatını Panama’da kurdu. Dört çocuğu ve on torunu var. Ablamın düğünü için Panama’ya geldiğimizde ben Saint Pulcherie’de