Ana içeriğe atla

Tarihin yankıları

2005 yılında BM kararı ile Auschwitz Kampı’nın kurtuluş günü olan 27 Kasım, ‘Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma Günü’ olarak belirlendi. Nazi katliamında hayatını kaybeden Yahudiler, bu tarihte Türkiye dâhil birçok ülkede bir kez daha anıldı.
Ancak Viyana’da aynı gün düzenlenen ‘Nazi Balosu’ insanlık tarihinin bu büyük utancı için yapılan törenlere ve altı milyon kurbana karşı büyük bir saygısızlık göstergesi oldu. Avrupa’da uzun zamandır yükselmekte olan aşırı sağın Avusturya’daki temsilcisi Özgürlük Partisi, üyesi olan antisemit ve ırkçılardan oluşan bir toplulukla gerçekleştirdiği yıllık toplantısını bu güne denk getirdi. Fransa’nın aşırı sağcı Ulusal Cephe Partisi’nin lideri Marine Le Pen de böyle bir günde kutlama yapar gibi eğlenen bu topluluğa katılarak babasının kızı olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Bu olay geçen sene Almanya’da gösterime girmesi için yine bu tarihi seçen ancak duyarlı kişiler tarafından engellenen ‘Kurtlar Vadisi- Filistin’ filmini de hatırlattı tekrar.


Bu sene ‘Holokost Kurbanlarını Anma Günü’ kapsamında, TRT Belgesel kanalında bölümler halinde yayınlanmaya başlanan Fransız Yönetmen Claude Lanzmann’ın ‘Şoa’ filmi, Holokost dehşetini anlatan bir başyapıt. Belgeselin alt yazıları Yahudi ve Müslümanlar arasında anlayışı geliştirmeye çalışan ve Holokost inkârına karşı savaşan ‘Aladdin Projesi’ tarafından hazırlandı. İran’a uydu üzerinden geçen sene yapılan yayını saymazsak, ilk defa bu Holokost belgeseli Müslüman bir ülkede, hem de devlet televizyonunda yayınlanmış oluyor. Türkiye, Schindler’in Listesi, Hayat Treni, Piyanist, Hayat Güzeldir gibi birçok filmin gösterildiği, Holokost’un tanındığı bir ülke. Özellikle diğer Müslüman ülkelere örnek olması amacıyla ‘Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma’ etkinliğine katılması ve belgeseli yayınlaması oldukça önemli.
Küreselleşme ile sınırlar kalkarken, mesafeler azalırken insan ilişkilerinde yabancılaşmayı, ötekileştirmeyi de beraberinde getiriyor. Farklı kültürler birbirlerine gittikçe yakınlaşırken her zaman anlaşmayı ve beraber yaşamayı kolaylaştırmıyor.
Holokost inkârı Avrupa’da belli bir kesim içinde kalmışken, özellikle Müslüman ülkelerde yükselişte. Yapılan birçok araştırma da bu durumu açıkça gösteriyor. Demokrasi ve sosyal adalet için düzene karşı ayaklanan Arap halkları özgürlük için savaşırken, Arap Baharı ile nefret söyleminin ve antisemitizmin arttığı gözlemleniyor. Ayaklanmalar Yahudi komplosu olarak adlandırılırken, muhalifler Mossad ajanı, liderler İsrail kuklası olmakla suçlanıyorlar. Antisemitizmin yükselişte olduğu bu coğrafyada İsrail’in kuruluşunu Holokost’a bağlayan düşünce de, Holokost’u bir efsane, abartılmış bir hikâye olarak sunuyor halka. Holokost’u ve Yahudilerin acı çektiğini kabul etmek İsrail’e destek ve ‘Filistin Davası’na ihanet olarak algılanırken, politik çıkarlarını ön planda tutan kişiler tarafından da bu yanlış düşünce destekleniyor, körükleniyor.
Oysa Holokost tüm insanlığın ders alması gereken ortak bir tarihtir. Dünyada bu kadar nefret varken Holokost hâlâ geçerliliğini ve önemini koruyan güçlü bir nefret örneği. Holokost’u anlamak için II. Dünya Savaşı’nı incelemek kadar, Nazi öncesi Almanya’da artan antisemitizmin nedenleri ve Nazi Partisi’nin yükselişi hakkında da bilgi sahibi olmak gerekir. Böylece günümüzdeki yabancı düşmanlığı, nefret, ırkçılık, hedef gösterme ve ötekileştirmenin tehlikelerini açıkça görebilir, beslendiği güvensizlik, önyargı, umursamazlık ve klişeler karşısında sessiz kalmaz, savaşabiliriz. Bir Holokost eğitim sitesinde dendiği gibi “Ancak tarihin yankıları günümüzü ışığı ile aydınlatabilir.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ke vamos a mirar en la karantina?

Kon el fin del verano i el retorno de la karantina, estamos mas tiempo en las kazas. Les kero propozar tres serias de TV echos en Israel. El primer es "Tehran". Es una seria de espionaje muy enteresante. Una espion del Mossad viaja en sekreto a la kapital de Iran. Tehran es su lugar de nasimiento tambien. La hacker de komputadora tiene el objektivo de dezaktivar el reaktor nuklear. Esta misyon tendra implikasyones para el Medio Oriente i el mundo entero. La seria es en ebreo i perso. Es una sezon i tiene ocho episodios, kada uno 50 minutos. Mi segunda propozisyon es una seria romantika i komika. Lehiyot Ita (Estar Kon Eya) es una seria de 2013, ma muy simpatika. Izieron tambien la version Amerikana ke se yama “La beyeza i el panadero”. La seria konta la istorya de amor entre una supermodela internasyonal muy famoza i muy rika, i un simple panadero ke no tuvo la shans de ir a la eskola artistika por razones finansiales. La seria es dos sezones, 18 episodios en total i kada uno...

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different cou...

Bu çocuğa dikkat! Adını çok duyacaksınız

Ralfi Kanyas ile tanıştırmak istiyorum sizleri. Çok özel bir genç. 22 yaşında hem medya iletişim üçüncü sınıfta okuyor hem de Hürriyet Ege’de muhabir olarak çalışıyor. 16 yaşında karşıdan karşıya geçerken bir arabanın çarpmasıyla hayatı değişiyor. Tekerlekli iskemleye bağlı kalmanın tüm zorluklarına rağmen hayata daha da sıkı tutunuyor. Başta zorluk çekse de önce ailesi sonra da arkadaşları ona güç veriyor ve engel tanımaz oluyor. Şimdi hem katıldığı gönüllü çalışmalarla, hem de gazete yazılarıyla engellilerin hayatında bir fark yaratmaya çalışıyor. Geleceğin başarılı gazetecisini şimdiden tanıyın istedim. Karel Valansi