Ana içeriğe atla

Suriye’nin üç dostu

Arap Baharı’nın en kanlı bilançosu Suriye’de yaşanıyor. Yaklaşık bir yıldır devam eden isyanlar Esad hükümeti tarafından güç kullanılarak bastırılmaya çalışılıyor. Gelen haberler ülkede bir katliam yapıldığı iddialarını güçlendirirken, Şam yönetimi kırk yıllık olağanüstü hali kaldırarak, çok partili seçimin yolunu açarak ve yeni bir anayasa ile ilgili referandum yaparak halkın demokrasi ve özgürlük talebini yerine getirmeye çalışıyor. Arap Ligi, Türkiye, ABD ve Avrupa ülkeleri tarafından geç kalınmış tavizler olarak yorumlanan bu adımlar ise ülkenin sürüklendiği iç savaş durumunu etkilemiyor.
Uluslararası toplumun desteğini arkasına alan Suriye Ulusal Konseyi, bu ülkelerden silah ithal etmesine izin verilmesini talep ederken, ABD Başkanı Obama’nın Esad için söylediği “Suriye’yi yönetmeyi hak etmiyor” sözü Suriye Ulusal Konseyi’nin Suriyelilerin meşru temsilcisi olarak tanınması tartışmalarına da hareket kazandırdı.
Esad yönetimi ise huzursuzluk yaratarak ülkeyi bölmeye çalışan ve Suriye halkına karşı kanlı eylemlerde bulunan silahlı teröristlere karşı bir savaş verildiğini savunuyor. Şam yönetimi aynı zamanda kendilerine karşı medyada acımasız bir karalama kampanyası yürütüldüğünü iddia ediyor.
Suriye’deki bu durum hemen akıllara Libya’yı getiriyor.
Koltuğunu bırakmak istemeyen Kaddafi de halkına karşı askeri güç kullanarak onları sindirmek istemiş, ancak Fransa’nın liderliğinde Batılı güçler Arap Birliği’nin de desteğiyle Libya’ya karşı kapsamlı bir operasyon düzenlemişti. Muhalif güçler Libya halkının tek temsilcisi olarak tanınmış, Libya uçuşa yasak bölge ilan edilmişti.
Ancak Suriye’deki gelişmeler oldukça farklı. BM güvenlik Konseyi’nin hazırladığı Suriye Barış Planı Çin ve Rusya’nın vetosu ile rafa kalkarken, Fransa önderliğinde düzenlenen Suriye Halkı’nın Dostları Konferansı’na yine bu iki ülke katılmadı. Rusya, BM tasarısını ‘Suriye’nin egemenliğine müdahale, iç savaşta taraf tutma’ olarak nitelendirirken, muhalefetin şiddet eylemlerine karşı Şam ordusundan geri çekilmesini istemenin gerçek dışı bir talep olduğunu söyledi. Yabancı ülkelerin içişlerine karışmama prensibi ile hareket eden Çin ise iki tarafın diyalog yolunun kapatılmaması gerektiğini savunarak tasarıyı veto ettiklerini açıkladı.
Suriye’nin bir diğer destekçisi ise nükleer faaliyetleriyle tüm dünyayı karşısına almaktan çekinmeyen İran. Devrim Muhafızları’nın Suriye’de bulundukları uzun süredir bilinen bir gerçek. Ancak İran, Suriye’ye ekonomik ve silah yardımı dışında yolladığı danışmanlarla da destek veriyor. İran son olarak Suriye’ye eğitim amaçlı dediği iki savaş gemisi yolladı. İran için Suriye, Lübnan’daki Hizbullah’a ve Gazze’deki Hamas’a ulaşma yolu. Silah ve savaş eğitimi ile terörü desteklediği bu bölgelerle bağlantısını koruması için İran’ın Suriye’deki konumunun hayati önemi var. İsrail’e göre, bu bölgelerde 200 bin misil ve roket bulunuyor.
İran’ın Suriye’deki çıkarı global terörizm ağının yok olmasını engellemek olarak özetlenebilir. Ancak Çin ve özellikle Rusya’nın neden Suriye konusunda bu şekilde karar aldıklarını incelemek gerekir.
Suriye’nin Rusya’nın yedinci en büyük silah ithalatçısı olması, Çin’in ise Suriye’nin bir numaralı tedarikçisi olması ve Suriye petrol endüstrisindeki yatırım ve ortaklıkları veto kararlarında etkili olmuştur muhakkak.
Rusya, 'iç savaşta taraf tutulmaması gerektiğini' söylerken aynı zamanda Libya’nın günümüzdeki kaotik durumuna da gönderme yapıyor.
Libya’da hiç kayıp vermeyen Batı güçlerinin Suriye’ye karşı olası bir askeri operasyonu geniş çaplı bir savaşa yol açabilir. Muhalifleri silahlandırmanın ve eğitmenin daha yıkıcı sonuçlar doğuracağını düşünen Moskova, yine Libya örneğinden yola çıkarak, ülkedeki silahların yanlış kişilerin eline geçeceğine ve şiddetin artacağına dikkat çekiyor.
Arap halklarının uyanışı olarak da adlandırılan Arap Baharı’nın bir yıl sonunda kat ettiği yola bakılacak olursa, halkın talebi olan demokrasinin yerine İslamileşmenin arttığı açıkça görülebilir. Mısır ve Tunus örneğinde olduğu gibi, laik diktatörler devrilirken, yerlerini alan İslami partiler yapılan seçimlerde başarı kazandılar.
Rusya’nın bir diğer endişesi ise Batı’nın Suriye’ye ilgisinin Suriye halkına insani yardım ulaştırmaktan çok, Suriye-İran ilişkisini koparmak, İran’ı bölgede izole etmek ve bölgedeki karmaşadan kendi yararına çıkar sağlamak istemesi.
Batı’nın Arap Baharı’nı desteklemesinin altında yatan sebep bölgeye demokrasi getirmekten çok, sömürgecilik geleneği ile bölgeden ve kaynaklarından yararlanmak ise, Arap Baharı yaşayan ülkelerin bugün ne durumda oldukları, ne kazanıp ne kaybettiklerine ve nasıl yönetildiklerine bakıp, Rusya’yı Suriye'deki şiddeti engellememekle suçlamak yerine, çözüm için önerilerini daha dikkatli incelemek ve anlamak gerekir.

Karel Valansi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ke vamos a mirar en la karantina?

Kon el fin del verano i el retorno de la karantina, estamos mas tiempo en las kazas. Les kero propozar tres serias de TV echos en Israel. El primer es "Tehran". Es una seria de espionaje muy enteresante. Una espion del Mossad viaja en sekreto a la kapital de Iran. Tehran es su lugar de nasimiento tambien. La hacker de komputadora tiene el objektivo de dezaktivar el reaktor nuklear. Esta misyon tendra implikasyones para el Medio Oriente i el mundo entero. La seria es en ebreo i perso. Es una sezon i tiene ocho episodios, kada uno 50 minutos. Mi segunda propozisyon es una seria romantika i komika. Lehiyot Ita (Estar Kon Eya) es una seria de 2013, ma muy simpatika. Izieron tambien la version Amerikana ke se yama “La beyeza i el panadero”. La seria konta la istorya de amor entre una supermodela internasyonal muy famoza i muy rika, i un simple panadero ke no tuvo la shans de ir a la eskola artistika por razones finansiales. La seria es dos sezones, 18 episodios en total i kada uno...

The Concept of Middle Power and Türkiye’s Foreign Policy

Ongoing conflicts and crises across various regions continue to underscore the intensifying power rivalries that define today’s international relations. The erosion of the post-1945 international order—and the weakening of the institutions that underpin it—has been further accelerated by the United States’ growing reluctance to maintain its traditional leadership role. As a result, uncertainty has become a defining feature of the current global landscape, marking a turbulent and complex period of transition.  Amid this shifting order, middle powers have begun to occupy a broader space in global affairs. These states, often positioned between global hegemons and smaller, less influential nations, act as stabilizers within the international system. Through mediation efforts, regional diplomacy, and strategic initiatives—sometimes beyond their material capabilities—they contribute meaningfully to international stability and governance. In times of heightened uncertainty, such states o...

Savaşin yarattiği yeni yildiz: El Cezire televizyonu

Tüm dünya evinde rahat koltuğunda oturarak naklen savaşı takip etmeyi ilk kez 1991 yılında CNN`in Körfez Savaşı yayınlarını izleyerek başladı. Devam etmekte olan Irak savaşı için seçilen kanal ise Usame bin Ladin röportajları, tutuklu askerleri ve rehineleri göstermesi gibi eleştirilen yayınları ile Arap kanalı El Cezire oldu Hakkında en çok haber yapılan haber kanalı El Cezire’nin doğuşu Arap dünyasında olağan olmayan bir olayla, Katar emirinin 1995 Kasımında İsviçre’de tatilde olduğu sırada, oğlu tarafından tahttan indirilmesi ile başlar. 1950 başkent Doha doğumlu yeni Emir Şeyh Hamad Bin Khalifa Al Thani, İngiltere’de Royal Military Academy Sandhurst’te eğitim görmüş liberal ve yenilikçi yeni bir kuşağı temsil eder. Kansız bir darbe ile dünyanın en zengin 11. ülkesinin yönetimini devralan Emir Hamad, emirliğin hazinesini Katar’ın modernleştirilmesi için kullanmaya başlar, yeni bir anayasa hazırlatır, kadına seçme ve seçilme hakkı verir. Emir Hamad ‘ın en dikkat çekici kararı ise...