Ana içeriğe atla

Amerika’nın kurduğu dünya

ABD’nin süper güç olarak düşüşte olduğunun dile getirildiği bir zamanda Obama ilk yurtdışı ziyaretini İsrail’e yaparak bir önceki dönemden farklı bir dış politika tercih edeceğini zaten belli etmişti. Obama’nın nasıl düşündüğünü anlayabilmek için en doğru ipucu ise seçim döneminde yanından ayırmadığı, ABD Kongresi’nde yaptığı Birliğin Durumu Konuşması’nda referans olarak kullandığı kitapta gizli. ‘The World America Made’in yazarının Obama’nın rakibi Romney’in dış politika danışmanlığını yapan tarihçi Robert Kagan olması ise kitabı daha da ilginç kılıyor

Obama ikinci başkanlık dönemi ile Ortadoğu’ya yeniden ve güçlü bir şekilde geri döndü. Kilit bakanlıklarda yeni isimlerle ilk döneminde başarısızlığa uğrayan Ortadoğu politikası konusunda hızlı bir start alan Obama, İsrail ile Filistinliler arasında barış görüşmelerini, sonuca ulaşamasa bile, başlatmaya kararlı. Beklentinin düşüklüğü göz önüne alındığında, iki tarafı sadece masaya oturtmaya ikna etse bile bir başarı sayılacak.
ABD’nin bölgede nüfuzunu devam ettiremediğinin düşünüldüğü bir dönemde geldi bu atak. Sadece İsrail-Filistin sorununa göz attığımızda Obama’nın karşı çıkmasına rağmen İsrail’in yerleşim inşaatlarına devam ettiğini, Abbas’ın tek taraflı olarak ‘üye olmayan gözlemci devlet’ statüsü için BM’ye başvurduğunu ve BM’nin de bu başvuruyu kabul ettiğini görüyoruz.
Bugüne baktığımızda Obama sayesinde Türkiye ile İsrail, ilişkileri normalleştirme yolunda ilk adımları atarken, Ankara’ya yeniden arabulucu rolü biçiliyor. İsrail ile Filistinliler arasındaki barışın önceliği olduğunu söyleyen ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin çok kısa aralıklarla İsrail, Batı Şeria ve Türkiye arasında mekik dokuması ise zorluklara rağmen, ABD’nin iki devletli çözümü diriltme çabası içinde olduğunu gösteriyor.
ABD’nin süper güç olarak düşüşte olduğunun dile getirildiği bir zamanda Obama ilk yurtdışı ziyaretini İsrail’e yaparak bir önceki dönemden farklı bir dış politika tercih edeceğini zaten belli etmişti. Obama’nın nasıl düşündüğünü anlayabilmek için en doğru ipucu ise seçim döneminde yanından ayırmadığı, ABD Kongresi’nde yaptığı Birliğin Durumu Konuşması’nda referans olarak kullandığı kitapta gizli. ‘The World America Made’in yazarının Obama’nın rakibi Romney’in dış politika danışmanlığını yapan tarihçi Robert Kagan olması ise kitabı daha da ilginç kılıyor.
Kagan, II. Dünya Savaşı sonrasında yaşanan dönemi altın çağ olarak nitelendiriyor. ABD’nin tek güç olmasıyla Amerikan değerlerinin tüm dünyayı etkilediğini söylüyor. ABD sayesinde bu dönemde demokrasinin yayıldığını, emsalsiz refahın görüldüğünü, büyük güçler arasında savaşın yaşanmadığını, başta denizler olmak üzere ABD’nin askeri varlığının dünya güvenliğini sağladığını ileri sürüyor. ABD’nin dünyanın bugünkü düzenini kurduğunu iddia eden Kagan, doğal olarak süper güç Amerika’nın düşüşte olduğunu da kabul etmiyor. Bugünkü dünya düzenini oluşturan NATO gibi kurumların, insan hakları gibi normların ve serbest piyasa ekonomisinin ABD’nin düşüşüyle yara alacağını belirtiyor. ABD’nin yerine gelebilecek Çin veya Rusya ile dünyanın tehlikeli bir yer olacağını ve şiddetin artacağını belirtiyor. Diğer güçlerin ABD’nin liderliğini özellikle coğrafi uzaklığından dolayı tercih ettiğini belirten Kagan, ABD’nin desteklenen bir süper güç olduğunu söylüyor. ABD’nin genelde tek başına savaşa girmediğini ve ancak demokrasi ve düzen adına katıldığını, yayılmayı amaçlamadığından dolayı da operasyon düzenlenen ülkelere girdiği anda çıkmanın planlarını yaptığını belirtiyor.
Genellemelerle dolu bu kitap birçok tezini detaylıca açıklamakta eksik kalıyor. Ancak Amerikalıların kendilerini nasıl gördüklerini ve hegemonik güç olarak dünya düzenini kontrol etmekten memnuniyetlerini açıkça gösteriyor. Gelen gideni aratır diyerek insanlık için en yararlı süper gücün Amerika olduğunu söylerken, kontrolsüz tek güç olmasının olumsuz sonuçlarından hiç bahsetmiyor. Demokrasinin tanımını yapmadığı gibi refahın ölçümü de göreceli. III. Dünya Savaşı’nın çıkmamış olması ise dünyanın daha huzurlu ve barış içinde yaşadığının kanıtı değil. Üstelik çevremizde yaşananlar şiddetin hiç de küçümsenmeyecek şekilde arttığını gösteriyor. Kagan, Amerikalılara iyi insanlar olduklarını, ABD’nin doğru hedefler için uğraşan yardımsever bir ülke ve sevilen bir süper güç olduğunun güvencesini veriyor. Bu da Obama’nın üstünde durduğu en önemli nokta. Üstelik Kagan’ın tezi ile ABD’nin süper güç olmaya devam ettiğini tüm dünyaya kanıtlamış oluyor. Amerikalılar dünyanın onların liderliği olmaksızın ortaçağ karanlığına düşeceğine inandıkları müddetçe dünya meselelerinde aktif rol almaya devam edecekler. Geri kalan ülkelere ise sadece ‘God Bless America’ demek düşüyor sanırım.

Karel Valansi OBJEKTİF
Şalom Gazetesi 10 Nisan 2013
http://www.salom.com.tr/newsdetails.asp?id=86596

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları ...

Kimdir bu Yahudi komşum?

500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi tarafından düzenlenen Yahudi Kültürü Avrupa Günü geçtiğimiz pazar günü yüksek bir katılımla gerçekleştirildi.  ‘Kaybolan Diller’ teması ile gerçekleşen güne katılan katılımcılar birçok etkinlikle Türk Yahudi kültürüne ait gelenekleri, şarkıları, düğün ve diğer merasimlerine birebir tanık olarak tanıdılar.  Yahudilerin kültürel ve tarihi mirasını tanıtmak amacıyla, 27 Kasım Pazar günü, Avrupa’nın otuza yakın ülkesinde düzenlenen Yahudi Kültürü Avrupa Günü kentimizde de yoğun ve keyifli bir programla kutlandı. ‘Kimdir bu Yahudi komşum?’ etkinliği, Yahudi Kültürü Avrupa Günü Uluslararası oluşumu çerçevesinde 500.Yıl Vakfı tarafından Türk Musevileri Müzesinde düzenlendi. 1999 yılından beri Avrupa’nın birçok şehrinde, 2001 yılından beri de Türkiye’de her yıl düzenlenen Yahudi Kültürü Avrupa Günü’nün bu seneki teması ‘Kaybolan Lisanlar’ idi. Saat 11’de kapılarını ziyaretçilerine açan Neve Şalom Sinagogu ve Türk Musevileri Müzesi gün boyunca ...

Riva Hayim'den güzel bir sürpriz :)

Kelebek 
Korse’nin 
duvarındaki
 delik 
ve 
pazar 
günkü
 tezgahtar Pazar günü Beyoğlu’ndaki Kelebek Korse Mağazasında, satış elemanı olarak Türk Musevi Cemaat Başkanı İshak İbrahimzadeh vardı. İbrahimzadeh’nin tezgahın arkasına geçmesi, cemaati temsilen değil, kişisel aldığı bir karardı; bunu belirtelim.  Çoğu kişi okumuştur; Kelebek Korse ile ilgili çok sayıda röportaj yapıldı. Uzun süredir gazetelerde haber olan bir durum. Özetle, ‘10 yıl yasasıyla’ birlikte esnaf yavaş yavaş Beyoğlu’nu terk ediyor. Kelebek Korse’nin sahibi İlya Avramoğlu’nun durumunda ise, 3000 TL olan bir kira bedeli bu yasayla birlikte yaklaşık 30 bin TL oldu.  Özetle hukuken mülk sahibi hak sahibi. Yani mülk sahibi dilediğine mülkünü kiralar, dilediğinde de kiracısından 10 katı kira ister. Hatta bu süreçte kiracıyla muhatap bile olmak zorunda değil. Hukuken bir yasa var çünkü. Merhametli falan olmak zorunda değil. Karşı taraf da başka bir azınlığın temsiliyetini yapıyor. Kaldı ki yan taraftaki z...