Ana içeriğe atla

Görüşme masasına doğru

Şubat ayında göreve geldiğinden beri, ana hedefi İsrail ile Filistinliler arasında doğrudan müzakereleri başlatmak olan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, altıncı kez bu amaçla ziyaret ettiği Ortadoğu’da nihayet müjdesini verebildi.

Her şey yolunda giderse, uzun zamandan sonra ilk kez İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Filistin Özerk Yönetimi (FÖY) Lideri Mahmud Abbas yüz yüze görüşecekler. Bu bile, hiçbir sonuç çıkmasa da, başlı başına bir ilerleme ve özellikle ABD için bir başarı sayılır.
Tarafların hangi şartlarla masaya geri dönmeye ikna oldukları konusunda pek bilgi verilmezken, İsrail’in Oslo Anlaşması öncesi tutuklanan Filistinli terörist mahkûmları iyi niyet göstergesi olarak serbest bırakacağı ve her iki tarafın da olası bir barış anlaşmasını referanduma götüreceği konuşuluyor.
Her ne kadar Kerry’nin önceliği hep bu yönde olduysa da, Ortadoğu’da Arap Baharı ile başlayan radikal değişim Filistin konusunu gündemin en üst sırasından indirdi, ülkeler kendi iç sorunlarına önem verdi. Suriye’de 100 bin kişinin ölümüne yol açan iç savaş iki yılı aşkın bir süredir devam ederken, Mısır Mübarek’i ve ardından Mursi’yi deviren halk isyanına odaklandı.
İsrail yanı başında yaşanan değişime temkinli yaklaşırken, sosyo-ekonomik sorunlarla başlayan ‘çadır hareketi’nin etkileri seçim sonuçlarına yansıdı. Seçimden ilk üç sırada çıkan partilerin iki devletli çözümü desteklemesi ufak bir umut ışığı olmuşsa da, hükümette yerleşimlerin genişlemesini onaylayan ve Batı Şeria’nın bir kısmının ilhakını öneren isimlerin olması görüşmelerin başlama olasılığını erteledi.
Batı Şeria ve Gazze arasında artan gerilim ise bölgede iki ayrı Filistin yönetimi olduğunu daha da belirgin hale getirdi. El Fetih ile Hamas bir uzlaşı hükümeti kuramazken, FÖY Başbakanı Salam Fayyad’ın yerine gelen Rami Hamdallah sadece on sekiz gün sonra istifa etti. Hamas, Abbas’ın kurduğu hükümetleri kanunsuz ilan ederken, BM’ye üyelik başvurusuna İsrail kadar sert tepki verdi. Bu dönemde İran’dan uzaklaşan Hamas, Müslüman Kardeşler’in korumasına geçti, 2012 yılı sonunda ufak çaplı bir savaşa girdiği İsrail ile ateşkes, yine Mısır aracılığıyla sağlandı. Mısır’daki son gelişmeler üzerine Hamas sessizliğini korurken, El Fetih Gazze halkını Hamas’ı devirmeye çağırdı. Filistinlilere kadar ulaşan ve meşruiyetin halkın elinde olduğunu savunan Tamarud (isyan) hareketi ise Facebook’ta kısa sürede 20 bin takipçiye ulaşmayı başardı.
Bu gerçekler ışığında, görüşmelerin nihai barışı ne kadar getirebileceği ve İsrail’in çözüm ortağının Filistin halkını ne kadar temsil ettiği soruları önemini koruyor. Gazze’nin kontrolünü elinde bulunduran Hamas’ın bu süreçte görmemezlikten gelinmesi, alınacak kararların ne kadar hükmü olduğunu sorgulatıyor. Her ne kadar askeri gücü veya dış desteği zayıflamış gözükse de İsrail’in var olma hakkını tanımayan Hamas, atılacak tüm olumlu adımları birkaç roketle bozabilir. İsrail ise AB’nin 1967 sınırları dışında kalan yerleşimlerle işbirliğini kesmesi üzerine uluslararası baskıya direnmeye çalışırken, yerleşimleri destekleyen ve barış için ödün vermeye inanmayan bir koalisyona sahip.
Büyük değişikliklerin yaşandığı bir coğrafyada, oldukça çok aktörün etkilediği köklü bir sorunda nasıl gelişmelerin yaşanacağını bugünden kestirebilmek oldukça güç. Bu durumda yapılabilecek en doğru şey, önümüzdeki haftalarda baş müzakerecileri bir araya getirecek olan Washington toplantısından gelecek haberleri beklemek ve barış için dua etmek.

Karel Valansi OBJEKTİF
Şalom Gazetesi 24 Temmuz 2013

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Her yaşam bir roman - Panama´daki Türk Yahudileri

Panama´da hızla büyüyen bir Yahudi yaşamı var. Café con Teclas kitabının yazarı gazeteci Sarita Esses´in yanı sıra Antakyalı Eli Cemal, Mersinli Musa İlarslan, Trakya kökenli Julia Kohen de Ovadia ve kuzeni İstanbullu Çela Alkabes de Eskinazi ile göç hikayelerini ve Panama´daki yaşamlarını konuştuğumuz keyifli bir sohbet sizleri bekliyor. Julia Kohen de Ovadia İstanbul doğumluyum. Babam Çanakkaleli Aron Kohen, annem ise Çorlulu Suzi Bahar.  Seneler evvel büyükbabamın eltisi Meksikalı Sultana genç yaşta çocuksuz dul kalınca küçük teyzem Donna’yı yollamasını istedi anneannemden. Donna da Sultana teyzesiyle yaşamak için Meksika’ya gitti. Orada eniştem Moises Mizrachi ile tanıştı ve evlenerek Panama’ya taşındı. Büyükbabam Nessim Bahar vefat edince anneannem Coya, ablam Malka ile iki aylığına kızını görmeye Panama’ya gitti. Ancak orada ablam eniştemle tanıştı, evlendi ve hayatını Panama’da kurdu. Dört çocuğu ve on torunu var. Ablamın düğünü için Panama’ya geldiğimizde ben Saint Pulcherie’de

Karel´den Mario´ya veda…

Kelimeler acı veriyor be Mario! Zormuş senin hakkında bir veda yazısı yazmaya oturmak. Biliyorum, seçmeye çalıştığım hiçbir kelime yaşadığım üzüntüyü aktarmaya yetmeyeceği gibi, seni anlatmaya da yetmeyecek. Bir de şu var. Bu yazıyı bitirip yolladığımda ve basılıp gazetede okuduğumda senin gitmiş olduğun kesinleşecek, oysa daha çok erken! Şu an ne isterdim biliyor musun, veda yazısı yerine senin başarılarını, yeni kitaplarını, söyleşilerini yazmak, seninle yine bir röportaj yapmak. Sevgili hocam, sevgili dostum, öykülerimi ilk okuyanım, edebi yönümü en çok destekleyenim, hiç tanımadığım yazarların hiç duymadığım kitaplarıyla beni tanıştıran.  İzlediği ilginç filmleri benimle paylaşan, tartışan… “Merhaba” diye başlarsın yaratıcı yazarlık derslerine, sonra eklersin “merhaba demek benden sana zarar gelmez demektir,” diye. Koca kalbinle kimseyi üzecek, kıracak bir söz dahi etmediğinden eminim. Günlerdir seni anıyorum. “Twitter’da olmalısın” deyip sana hesap açışımızı, özene bezene seçtiğin