Ana içeriğe atla

Yeni Ortadoğu’da eski Türkiye yetmez

Son 13 yıldır kesintisiz, tek parti olarak iktidar olmuşsanız ve son seçimlerde oy oranınızı arttırarak yüzde 50’ye yakın bir destekle yeniden seçilmişseniz, normal şartlarda ajandanızda büyük değişikliklere gitmezsiniz. Ancak, içte her konu politize olmuşsa, halk arasında yoğun bir kutuplaşma yaşanıyorsa, sınırlarınızın hemen ötesinde ise yeni bir Ortadoğu inşa ediliyorsa bunu sürdürebilmeniz pek olası değil. İç politikada başta Kürt konusu olmak üzere tüm halkı kapsayıcı adımlar gerekirken, dış politikayı sil baştan ele almak gerekiyor.
Dış politikada değişimin sinyalleri aslında seçimlerden önce verilmeye başlandı. Fiilen dışişleri bakanı gibi çalışan Feridun Sinirlioğlu’na bu görevin resmen verilmesi değişimin önemli bir göstergesiydi. Bölgedeki son gelişmeler Türkiye’yi Batı ittifakına yeniden yakınlaştırdı. Ankara’nın İncirlik Üssünün kullanım iznini vermesi de bu değişimin ana sembolü oldu. Tek parti iktidarının verdiği hareket rahatlığı, zayıf muhalefet, yakın zamanda bir seçim stresinin olmaması, dış politikada birçok önemli adımın rahatça atılabilmesini sağlayacak. İlişkilerin hasar aldığı ülkelere de yeniden yaklaşmayı gerektirecek.

Avrupa
Mülteci sorunu ve IŞ(İD) tehlikesi karşısında AB’nin Türkiye’ye ihtiyaç duyması Ankara’nın vize gibi konulardaki taleplerini bastırabilmesinin önünü açtı. Seçim öncesinde Merkel’in ziyareti Erdoğan’a ve AK Parti’ye destek olarak hâlâ ülkesinde eleştirilse de, büyüyen mülteci sorununa çözüm bulmanın çaresizliğini de yansıtıyordu. AKP’ye destek veriyor görünmek bunun bir bedeli, belki de istenilen sonucuydu.
AB kendi çıkarları için prensiplerinden vazgeçti diye de düşünülebilir. Ancak mülteci konusundaki işbirlikleri AB’nin kapılarını Türkiye’ye açtığı anlamına gelmiyor. Türkiye’de dikkat çeken otoriterleşme, demokratik değerlerden uzaklaşma görüntüsü, ifade özgürlüğü sorunları ve basın üzerindeki baskı, Türkiye’yi birliğe girme şansından uzaklaştırıyor. Demokrasi, insan hakları ve ifade özgürlüğü AB’nin olmazsa olmaz değerleri olarak yerini koruyor. Öte yandan Kıbrıs konusundaki gelişmeler takibe değer.
ABD
Tek parti yönetimi altında istikrarı sağlamak birçoklarının düşündüğünden daha zor olabilir. PKK’nın eylemsizlik kararını kaldırması, Suriye’de meydana gelecek her gelişme, kimlik politikasından uzak, hızlı ve pragmatik bir yaklaşım geliştirmeyi gerektiriyor. Kürtlerin yükselişi ve IŞ(İD) tehdidi Türkiye’yi yeniden Batı yörüngesine sokarken, ABD Ankara’nın Kürt hassasiyetini “Artık YPG’ye silah vermeyeceğiz” tarzı açıklamalarla gidermeye çalışıyor. Ancak her ne kadar Türkiye ABD için vazgeçilmez bir müttefikse bile, IŞ(İD)’e karşı kimse savaşmak istemezken adeta ABD’nin bölgedeki kara kuvvetleri haline gelen YPG’den de vazgeçmez. Üstelik Ankara ile Suriye konusundaki hedefleri farklıyken...
Rusya
Türkiye’nin açıkça Batı eksenine kayması en çok Rusya’yı rahatsız ediyordur. Rusya’nın Suriye’deki savaşa aktif olarak katılması ve Esad’ı desteklemesi iki ülkeyi karşı saflara itti. Ancak iki ülkenin stratejik işbirliğinden çok ekonomik ilişkileri olduğunu düşününce, öncelikle enerji konusundaki çıkarlarını riske atmayacak şekilde dikkatli adımlar atacakları düşünülebilir.
İsrail
AK Parti’nin seçim kampanyaları sırasında dikkatinizi çekmişse İsrail’in adı pek anılmadı. Bu yeni bir şey de değil. İsrail seçimleri sırasında Netanyahu’nun sarf ettiği “Benim başbakanlığımda Filistin Devleti kurulmayacak” sözünün de üstüne gidilmemişti. Oysa iç politikada değerlendirilebilecek bir açıklamaydı. İsrail de çok uzun süredir Türkiye ile ilgili herhangi bir açıklama veya yorumda bulunmuyor. Ankara’nın sessizliğin sebebi artık İsrail düşmanlığının Türkiye’de oy kazandırmıyor olması mı? Sanmam.
Haziran ayında Roma’da dönemin Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Sinirlioğlu, İsrail Dışişleri Direktörü Dore Gold ile görüştü. Bu toplantıda neler konuşulduğunu halen bilmiyoruz. Dönemin Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu da hemen ardından İsrail ile görüşmelerin hiç kesilmediğini açıklamıştı. Süregelen bu sessizlik, bu mesajlar iki ülke ilişkilerinde diplomatik bir normalleşmenin ön hazırlıkları olarak değerlendirilebilir mi? Bence mümkün. Ancak, Türkiye-İsrail ilişkilerinin ana belirleyicisinin Filistin olduğunu unutmamak gerekir. Bıçaklı intifada devam ederken böyle bir adım atılmaz.
Mitvim’in yaptığı araştırmaya göre İsrail halkının yüzde 77’si Türkiye ile ilişkilerin düzelmesinden yana. Sebepleri ise Suriye’deki gelişmeler ve IŞ(İD) tehdidi, Filistinlilerle barış görüşmelerinde arabulucu olma olasılığı, doğalgaz boru hattı ve turizm. Bu şaşırtıcı derecedeki yüksek orana karşılık benzer bir araştırma Türkiye’de yapılsa bu oranın yarısına bile yaklaşılacağını sanmam. AK Parti’nin İsrail konusundaki sessizliği bu konudaki hazırlık aşamasına bağlanabilir.
Bildiğimiz anlamda bir Ortadoğu artık yok. Bu da yeni bir dış politika yaklaşımını gerektiriyor. Elindeki kartları iyi değerlendirmek, bunca becerikli cambazın tek bir ipte dans ettiği bölgede Türkiye’nin geç kalmadan kullanması gereken en büyük kozu ve kazancı olacak.

Karel Valansi OBJEKTİF Şalom Gazetesi 11 Kasım 2015

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Bu çocuğa dikkat! Adını çok duyacaksınız

Ralfi Kanyas ile tanıştırmak istiyorum sizleri. Çok özel bir genç. 22 yaşında hem medya iletişim üçüncü sınıfta okuyor hem de Hürriyet Ege’de muhabir olarak çalışıyor. 16 yaşında karşıdan karşıya geçerken bir arabanın çarpmasıyla hayatı değişiyor. Tekerlekli iskemleye bağlı kalmanın tüm zorluklarına rağmen hayata daha da sıkı tutunuyor. Başta zorluk çekse de önce ailesi sonra da arkadaşları ona güç veriyor ve engel tanımaz oluyor. Şimdi hem katıldığı gönüllü çalışmalarla, hem de gazete yazılarıyla engellilerin hayatında bir fark yaratmaya çalışıyor. Geleceğin başarılı gazetecisini şimdiden tanıyın istedim. Karel Valansi

Shai Cohen: “Israel is more than willing to facilitate the life of the civil population in the Gaza strip”

Since the press leak during the Zurick meeting we are discussing the Turkish-Israeli reconciliation. I wanted to ask Shai Cohen, the Consul General of Israel in Istanbul, about the latest developments in the region as well as the reasons and outcomes of these negotiations. I want to thank him especially as I know he does not talk to any journalists right now and accepted my request Karel Valansi Since the press leak during the Zurich meeting, we are discussing the reasons and possible outcomes of Turkish-Israeli reconciliation. In what stage are the negotiations? The Zurich meeting has anchored three Turkish conditions which are the apology, the compensation and the Gaza issue. According to some reports in the media, which I cannot confirm, there are Israeli conditions which is the condition of withdrawal of lawsuits that have to do with the Mavi Marmara incident. The condition that is already met by Israel more than two years ago is the apology. Regarding the compensatio