Ana içeriğe atla

Şarm El-Şeyh, Akabe, Sde Boker

Orta Doğu geçtiğimiz hafta ardı ardına tarihi zirvelere ev sahipliği yaptı. Çatışma ve savaş ile anılan bölgede alışık olmadığımız bir şekilde diplomatik çabalar ve diyalog ön plana çıkmış durumda. Ülke liderleri birbirleriyle görüşmeye olumlu yaklaşırken, anlaşılan o ki, uluslararası sistemde kurulmakta olan yeni düzene Orta Doğu ülkeleri bölgesel işbirliklerini güçlendirerek hazırlanıyor. 

İlk zirve Mısır'ın Şarm El-Şeyh kentinde gerçekleşti. Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah El Sisi'nin İsrail Başbakanı Naftali Bennett ve Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid Al Nahyan ile bir araya gelmesi bölgesel bir savunma paktı oluşturma çabaları olarak yorumlandı. Ana tehdit unsuru ise tahmin edilebildiği üzere İran'ın bölgesel aktiviteleri ve nükleer programıydı. Ortak endişeleri ise ABD'nin nükleer anlaşmaya dönme karşılığında İran Devrim Muhafızlarını terör örgütleri listesinden çıkarması olasılığıydı. BAE'nin Suriye'yi Arap Birliğine geri alma isteği böylece İran'ın etkisini azaltma düşüncesi de bölgenin ağır topu Mısır ile konuşulmuş olmalı. Bennett'in Ukrayna Savaşı ile ilgili arabuluculuk çabaları konusunda bilgi verdiği ve bayram öncesi gerginliğin çıkmaması için Filistinlilere yönelik açılımları ve bu konuda Ürdün ile ortak istişarelerini de anlattığını söylemek mümkün. Mesela İsrail ilk kez Gazze'deki Filistinlilere yönelik 20 bin çalışma izni çıkardı. 

Bu zirve Mısır-İsrail ilişkileri için de oldukça önemliydi. Ukrayna Savaşı nedeniyle ekonomisinin önemli bir kalemi olan turizm etkilenen Mısır hemen zirve öncesi Tel Aviv -Şarm El-Şeyh arası direkt uçuşları başlatmıştı. İran destekli Husilerin saldırıları sonrası yeterince Amerikan desteği görmediğinden rahatsız olan BAE ve Suudi Arabistan ile ABD arasındaki buzları kırma görevini de üstlenmiş gözüküyor Mısır ve İsrail. Bu sırada gözlerden kaçmasın, 20 yılın ardından ilk defa İsrailli bir lider bir Arap ülkesinde geceyi geçirdi. Bir diğer dikkat çeken ayrıntı Sisi'nin Bennett'i uçağına kadar yolcu etmesiydi. Doğu Akdeniz'de gelişen işbirliklerinin bir çok alana yayıldığını söylemek yanlış olmaz. 

İkinci zirve Ürdün'ün Akabe şehrinde gerçekleşti. Ev sahibi Kral Abdullah ülkesinde Mısır Devlet Başkanı, Abu Dabi veliaht prensinin yanı sıra Irak Başbakanı Mustafa El Kazimi'yi ağırladı. Suudi Arabistan Devlet Bakanı Prens Turki bin Muhammed bin Fehdise kısmen toplantılara katıldı. Toplantı ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in İsrail, Batı Şeria, Fas ve Cezayir'i içeren ziyaretinden tam bir gün önce gerçekleşti. Bu toplantının amacı görüş alışverişi olarak açıklanmış olsa da, ana konunun Ukrayna savaşı sonrası ABD ile Rusya arasında bir denge bulma çabası olarak tanımlanabilir. ABD'nin müttefikleri olan bu ülkeler aynı zamanda Rusya ile de yakın ilişkileri ve işbirlikleri var. 

Hemen ardından İsrail bugüne kadar benzeri gerçekleştirilememiş bir zirveye ev sahipliği yaptı. Blinken'ın Orta Doğu ziyaretini kesinleştirmesinin hemen ardından İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid Arap dışişleri bakanlarını aradı ve çok hızlı bir şekilde pazar günü Negev'de İsrail'in kurucu lideri Ben Gurion ile anılan Sde Boker'de bir araya geldiler. ABD'nin de katıldığı zirve, İran'a karşı bir birlik mesajı ve ABD'nin bölgedeki müttefiklerin yanında olduğunu göstermesi olarak tanımlanabilir. İran nükleer anlaşması, Devrim Muhafızları konusundaki rahatsızlıklarının yanı sıra nükleer anlaşma ile uluslararası sisteme yeniden dönecek ve meşruluk kazanacak bir İran'ın yaratacağı tehlike ve BAE, Suudi Arabistan ve Erbil'e yönelik İran destekli saldırılar ana gündemi oluşturuyordu.  

Negev zirvesine katılanların ana hedefi ABD'nin İran nükleer anlaşmasına yönelik kararlarını değiştirmek değildi. Bunu yapamayacaklarını biliyorlar. Ancak İran'a karşı oluşturulan blokta ABD'nin desteğini görmek istiyorlar. Bu yüzden bakış açılarını Blinken'a aktarmak önemliydi. ABD de fiyatları etkileyecek, petrol üretimini arttırma gibi taleplerini yenilemiştir tahminimce. İsrail ise İran nükleer anlaşmasına karşı olduğunu açıkça belirtiyor. Axios'un haberine göre Blinken, ikili görüşmelerinde Bennett'ten alternatif bir nükleer anlaşma taslağı hazırlamasını istedi. 

Bu zirve İran'dan çok daha fazlasıydı. Bir araya gelen Mısır, BAE, Bahreyn ve Fas'ın dışişleri bakanları ABD'nin Orta Doğu politikasından duydukları rahatsızlığı ve önümüzdeki dönemde Washington'un nasıl bir dış politika izleyeceği hakkında konuşmak istediler kanımca. Bu zirve ikili ilişkilerini yoluna koyan bu ülkelerin bir arada, bölgesel işbirliği yapabileceğini ve İbrahim Anlaşmalarının devam ettiğini gösteriyor. Ve artık eskisi gibi gizli saklı değil ilişkiler. Birlikte bir çok fotoğraf veriliyor, işbirlikleri açıkta yaşanıyor. Bu zirveden çıkan en önemli sonuç ise bu buluşmaların tekrarlanmasına karar verilmiş olması. 

Zirveye Mısır'ın katılması ve İbrahim anlaşması ülkelerine eklenmesi bir hayli önemli. Mısır, Orta Doğu'nun en önemli ideolojilerinin ve akımlarının doğduğu yer. Yeni kurulan İsrail'e karşı savaşları organize eden de, ilk barış adımını atan da Mısır. İsrail ile Filistinliler konusundaki ana arabuluculardan biri de Mısır. Ancak Ukrayna savaşından gıda ve enerji güvenliği açısından en çok etkilenen ülke de Mısır. Bu nedenle hem ABD hem de İsrail ile ilişkileri daha da önem kazandı. 

Bir de davetli olup katılmayan Ürdün var. Kral Abdullah ve dışişleri bakanı aynı tarihte Ramallah'taydı. Bunun ana sebebi nüfusunun büyük çoğunluğu Filistin kökenli olan Ürdün'de Filistin sorununun -bölgesel gündemin aksine- en ön sıralarda yer alıyor ve Ürdün'ün dış politikasını doğrudan etkiliyor olması. Ancak, Ürdün'ün katılmamış olmasından çok büyük anlamlar çıkarmamak gerek. Netanyahu döneminin aksine İsrail ile Ürdün arasındaki ilişkiler yolunda. Daha yeni İsrail Savunma Bakanı Gantz ve Devlet Başkanı Herzog oradaydı ve üst düzey bir protokolle karşılandılar. Ana konuları ise Ramazan, Pesah, Paskalya dönemini gerginlikten uzak geçirebilmek için işbirliklerini arttırmak. 

"Yeni Orta Doğu" diye tanımlayacağımız bu diyalog ve işbirliği çabalarına İsrail'de 11 kişinin hayatını kaybetmesi ile sonuçlanan, IŞİD'den esinlenen terör saldırıları leke sürdü. Zirveye katılanlar ve Türkiye dahil dünya liderlerinden gelen kınama mesajları ise teröre karşı işbirliğini güçlendirdi. Ancak bu terör saldırıları hem İsrail halkının güvenlik duygusunu yaralıyor hem de Bennett'in hassas koalisyonu için önemli bir test oluşturuyor. 

Bu üç zirve, bölge ülkelerinin artık kendi dış politikalarını oluşturmaya çalıştıklarını ve bölgesel işbirliğine açık olduklarını gösteriyor. Bu durum dış politikasında bir değişime giden bölgenin önemli bir gücü olan Türkiye'nin en önemli avantajı. Abu Dabi veliaht prensi basın toplantısında iş ortağı ve dost olarak tanımladığı İsrail'i yeni tanımaya çalıştıklarını ve bu konuda Mısır'ı 43 yıl geriden takip ettiklerini belirtti. Oysa örnek aranıyorsa, henüz 1949 yılında "Orta Doğu'nun bir gerçeği" diyerek İsrail'i resmen tanıyan, 1958'de ilişkilerini müttefiklik düzeyine çıkaran, bunun açık tezahürünü 1990'larda yaşadığımız ve 14 yıllık bir kayıptan sonra bugün ilişkilerini yeniden yola koymaya çalışan Türkiye de olabilir.

Karel Valansi, T24, 6 Nisan 2022, https://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/sarm-el-seyh-akabe-sde-boker,34844

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ke vamos a mirar en la karantina?

Kon el fin del verano i el retorno de la karantina, estamos mas tiempo en las kazas. Les kero propozar tres serias de TV echos en Israel. El primer es "Tehran". Es una seria de espionaje muy enteresante. Una espion del Mossad viaja en sekreto a la kapital de Iran. Tehran es su lugar de nasimiento tambien. La hacker de komputadora tiene el objektivo de dezaktivar el reaktor nuklear. Esta misyon tendra implikasyones para el Medio Oriente i el mundo entero. La seria es en ebreo i perso. Es una sezon i tiene ocho episodios, kada uno 50 minutos. Mi segunda propozisyon es una seria romantika i komika. Lehiyot Ita (Estar Kon Eya) es una seria de 2013, ma muy simpatika. Izieron tambien la version Amerikana ke se yama “La beyeza i el panadero”. La seria konta la istorya de amor entre una supermodela internasyonal muy famoza i muy rika, i un simple panadero ke no tuvo la shans de ir a la eskola artistika por razones finansiales. La seria es dos sezones, 18 episodios en total i kada uno...

Savaşin yarattiği yeni yildiz: El Cezire televizyonu

Tüm dünya evinde rahat koltuğunda oturarak naklen savaşı takip etmeyi ilk kez 1991 yılında CNN`in Körfez Savaşı yayınlarını izleyerek başladı. Devam etmekte olan Irak savaşı için seçilen kanal ise Usame bin Ladin röportajları, tutuklu askerleri ve rehineleri göstermesi gibi eleştirilen yayınları ile Arap kanalı El Cezire oldu Hakkında en çok haber yapılan haber kanalı El Cezire’nin doğuşu Arap dünyasında olağan olmayan bir olayla, Katar emirinin 1995 Kasımında İsviçre’de tatilde olduğu sırada, oğlu tarafından tahttan indirilmesi ile başlar. 1950 başkent Doha doğumlu yeni Emir Şeyh Hamad Bin Khalifa Al Thani, İngiltere’de Royal Military Academy Sandhurst’te eğitim görmüş liberal ve yenilikçi yeni bir kuşağı temsil eder. Kansız bir darbe ile dünyanın en zengin 11. ülkesinin yönetimini devralan Emir Hamad, emirliğin hazinesini Katar’ın modernleştirilmesi için kullanmaya başlar, yeni bir anayasa hazırlatır, kadına seçme ve seçilme hakkı verir. Emir Hamad ‘ın en dikkat çekici kararı ise...

The Concept of Middle Power and Türkiye’s Foreign Policy

Ongoing conflicts and crises across various regions continue to underscore the intensifying power rivalries that define today’s international relations. The erosion of the post-1945 international order—and the weakening of the institutions that underpin it—has been further accelerated by the United States’ growing reluctance to maintain its traditional leadership role. As a result, uncertainty has become a defining feature of the current global landscape, marking a turbulent and complex period of transition.  Amid this shifting order, middle powers have begun to occupy a broader space in global affairs. These states, often positioned between global hegemons and smaller, less influential nations, act as stabilizers within the international system. Through mediation efforts, regional diplomacy, and strategic initiatives—sometimes beyond their material capabilities—they contribute meaningfully to international stability and governance. In times of heightened uncertainty, such states o...