Ana içeriğe atla

‘Türk Pasaportu’ New York’ta

Türk diplomatlarının üstün çabaları ile aldıkları Türkiye Cumhuriyeti pasaportları sayesinde Nazi zulmünden kurtulan Yahudileri anlatan ‘Türk Pasaportu’ filmi, Türk Konsolosluğu ve Türk-Amerikan derneklerinin çabaları ile New York’ta gösterime girdi


21 Nisan Pazar günü, New York’un Upper East Side bölgesindeki Kehilath Jeshurun Sinagogu’nda ‘Türk Pasaportu’ adlı film gösterildi. İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa’nın farklı ülkelerindeki Türk diplomatlarının nüfuzlarını kullanarak onlarca Yahudi’ye Türk pasaportu sağlayarak Nazi soykırımından kurtarmasını konu eden film, bu döneme tanıklık eden diplomat ve kurtulan Yahudilerin kendi anlatımları, yazılı ve görsel tarihi belgelerle destekleniyor.
Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu (TADF) Danışmanı ve American Friends of Turkish Jewry (Türk Yahudilerinin Amerikalı Dostları) Derneği üyesi Mark Meirowitz’in ev sahipliğinde gerçekleşen film gösterimi New York Başkonsolosu Levent Bilgen, İsrail'in New York Başkonsolosu Büyükelçi İdo Aharoni, New York Başkonsolos Yardımcısı Ayten Eler, TADF Başkanı Ali Çınar, ABD’deki en köklü Türk derneği olan HARS Birliği Danışmanı İbrahim Kurtuluş, Harvard Üniversitesi Kıdemli İleri Liderlik Akademisi Üyesi Nusret Cömert ve çoğunluğu Yahudi Amerikalıların oluşturduğu çok sayıda davetlinin katılımı ile gerçekleştirildi. Türk Konsolosluğunun sponsorluğunda gerçekleşen etkinlikle ilgili konuşan Meirowitz, Türk diplomatlarının Yahudileri kurtarmasını anlatan ‘Türk Pasaportu’ filminin New York’taki birçok sinagogda gösterileceğini belirterek, Türk Amerikan toplumunun birçok grup ile kültürel ve sosyal alanlarda ilişkileri geliştirmek için çaba sarfettiğini belirtti. Türk ve İsrail Başkonsoloslarının da konuşma yaptığı günde, dostluk, beraberlik ve barış dilekleri dile getirildi.

Karel Valansi
Şalom Gazetesi 3 Mayıs 2013
http://www.salom.com.tr/newsdetails.asp?id=86902

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ke vamos a mirar en la karantina?

Kon el fin del verano i el retorno de la karantina, estamos mas tiempo en las kazas. Les kero propozar tres serias de TV echos en Israel. El primer es "Tehran". Es una seria de espionaje muy enteresante. Una espion del Mossad viaja en sekreto a la kapital de Iran. Tehran es su lugar de nasimiento tambien. La hacker de komputadora tiene el objektivo de dezaktivar el reaktor nuklear. Esta misyon tendra implikasyones para el Medio Oriente i el mundo entero. La seria es en ebreo i perso. Es una sezon i tiene ocho episodios, kada uno 50 minutos. Mi segunda propozisyon es una seria romantika i komika. Lehiyot Ita (Estar Kon Eya) es una seria de 2013, ma muy simpatika. Izieron tambien la version Amerikana ke se yama “La beyeza i el panadero”. La seria konta la istorya de amor entre una supermodela internasyonal muy famoza i muy rika, i un simple panadero ke no tuvo la shans de ir a la eskola artistika por razones finansiales. La seria es dos sezones, 18 episodios en total i kada uno...

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different cou...

Orta Büyüklükte Bir Güç Olarak Türkiye’nin Dış Politikası

Farklı bölgelerde devam eden savaş ve krizler, uluslararası ilişkilerde güç rekabetini öne çıkarıyor. Buna ABD’nin büyük güç olarak alışılmış rolünü yerine getirmekteki isteksizliği de eklendiğinde, 1945’ten bu yana kurulan uluslararası düzen ve yapı taşı olan kurumlar yıpranıyor. Bunun sonucu olarak belirsizlik artıyor ve mevcut küresel sistem bir geçiş döneminin sancılarını yaşıyor. Öte yandan bu durum, orta güç olarak tanımlanan ülkelere daha geniş bir hareket alanı da sağlıyor. Bu sayede orta güçteki ülkeler, sistemde dengeyi gözeten, arabuluculuk yapabilen, bölgesinin istikrarına katkı sağlayabilen, hatta zaman zaman kapasitesinin üzerinde sorumluluk ve inisiyatif alabilen, küresel düzeyde etkili roller oynayabilen aktörler haline geliyor. Özellikle belirsizlik dönemlerinde bu ülkeler çok yönlü diplomasi, proaktif dış politika, esnek ittifak arayışları ile öne çıkabiliyor. Türkiye, bu bağlamda, orta güçte bir devlet olarak dikkat çeken bir örnek teşkil ediyor. Jeostratejik konumu,...