Ana içeriğe atla

7 Haziran seçimlerine doğru, halk ne düşünüyor?

Ali Çarkoğlu
Koç Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ali Çarkoğlu liderliğinde yapılan seçmen eğilimleri araştırması, Türk halkının demokrasi, Kürt konusu ve seçim süreci hakkındaki düşünce ve eğilimlerini göstermesi bakımından oldukça önemli


Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Çarkoğlu, Açık Toplum Vakfı, Koç ve Ohio State Üniversitesi desteği ile yürüttüğü ‘Haziran 2015 Seçimlerine Giderken Kamuoyu Dinamikleri’ saha araştırmasının sonuçlarını paylaştı.
49 ilde 2201 katılımcı ile gerçekleştiren araştırmanın katılımcıları, rastgele örneklem ile Türkiye genelini yansıtacak şekilde seçildi. 19 Mart-26 Nisan arasında gerçekleştirilen araştırmanın 26 Nisan sonrası değişimi yansıtmadığını göz önünde tutmak gerekiyor. Katılımcı kararlarının nasıl değiştiğini incelemek üzere seçimin hemen sonrasında tekrar sahaya inecek olan araştırmacılar, aynı kişilere yeniden sorular yönelterek düşüncelerinin ne yönde değiştiğini saptamaya çalışacak.
Araştırma sonuçları içinde katılımcıların hangi partiye oy vereceklerinin cevabı da var. Ancak Çarkoğlu bu bilgiyi paylaşmamayı haklı olarak tercih ediyor. Çünkü araştırmadaki amaç ortaya bir yüzde tahmini koymak değil, halkın düşüncesini, önceliklerini ve eğilimlerini ortaya çıkarmak.
Ekonomi daha önceki yıllarda olduğu gibi sorunların en başında gösteriliyor. En önemli sorun işsizlik, geçim sıkıntısı, yoksulluk. Kürt konusu da önemli sorunlardan biri. Bunun yanında dış politika katılımcılar için öncelikli değil; IŞİD, Suriye sorunu sadece yüzde 2 oranında dile getirilmiş. Rüşvet ve yolsuzluk da yüzde 2 oranında önemli görülüyor. Bu tablodaki en çarpıcı eksiklik kadın sorunlarının hiç dile getirilmemiş olması. Onca kadın cinayetine rağmen kadın sorunları kendi başına bir başlık oluşturamamış.

Ülkedeki sorunları AK Parti’nin çözebileceği inancı hayli yüksek. CHP ve MHP’de bu konuda bir yükseliş var ancak hala AK Parti’nin oldukça altındalar. CHP’nin özellikle Kürt konusunda zayıf olduğu, dikkati çeken bir veri. Türk halkı demokrasi ile yönetilmek istiyor. Ancak demokrasinin işleyişinden memnun değil. Önümüzdeki beş yıl içinde de bu konuda bir gelişme olacağı beklenmiyor. Bu konuda oldukça karamsar bir tablo mevcut. Başkanlık sistemine destekte bir yükselme yaşanmış olsa dahi, parlamenter sistem çoğunluğun tercih ettiği yönetim biçimi. Araştırmaya göre Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var. İktidar ile muhalefetin üzerinde anlaştığı yeni bir anayasa katılımcıların tercihi. Türk halkı kendini sağ muhafazakâr olarak tanımlıyor. Henüz büyük bir grup oluşturmasalar da kendini solda tanımlayanların sayısı gittikçe artmakta.
Kürt konusunda anadil başlıca sorun. Anadilde eğitim hakkı prensipte kabul görürken konu Türkiye olduğunda eğitimin Türkçe yapılması isteniyor. Kürtlerin -söylemlerinin aksine- nihai hedeflerinin bağımsız bir devlet kurmak olduğuna inanılıyor. Farklı parti seçmeni bu konuda hemfikir. HDP de bu konuda bölünmüş durumda. Kürt sorununun çözümünde yerel yönetimlere daha fazla yetki tanınması fikri destek görmüyor. Merkezi yönetime alışmış kamuoyunun değer yargıları ile ilgili olan bu tercih, ‘devlet yapsın’ mantığının bir devamı olarak da değerlendirilebilir.
Araştırmanın en çarpıcı sonucu ise seçim sürecine olan güvensizlik. “Seçimler adil olacak mı?” sorusuna “olmayacak” cevabını verenler 2007’de yüzde 28 iken, 2015’te yüzde 43’e yükselmiş durumda. Parti bazında bakıldığında kutuplaşma daha belirgin bir hal alıyor. AK Parti seçmeninin çoğunluğu seçimlerin adil olacağını düşünürken muhalefet seçmeni tam tersini belirtiyor. Benzer bir sonuç “Oy sayımları doğru yapılacak mı?” sorusuna verilen cevaplarda da gözlemleniyor.
Toplantı sonrasında aklımda kalan Türkiye tablosu, halkta birbirine karşı güven eksikliği, genel memnuniyetsizlik ve geleceğe karşı umutsuzluk oldu. 7 Haziran seçimleri önemli bir dönüm noktası olacak Türkiye için. Ülke içindeki kutuplaşma oy pusulalarına nasıl yansırsa yansısın, 8 Haziran sabahı bizi bilinmezlerle dolu zor bir yeni dönem bekliyor olacak. Ya HDP barajı aşarsa? Ya HDP barajı aşamazsa?

Araştırmanın sonuçlarına ilişkin grafiklere ulaşmak için lütfen tıklayınız

Karel Valansi Şalom Gazetesi 27 Mayıs 2015

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Her yaşam bir roman - Panama´daki Türk Yahudileri

Panama´da hızla büyüyen bir Yahudi yaşamı var. Café con Teclas kitabının yazarı gazeteci Sarita Esses´in yanı sıra Antakyalı Eli Cemal, Mersinli Musa İlarslan, Trakya kökenli Julia Kohen de Ovadia ve kuzeni İstanbullu Çela Alkabes de Eskinazi ile göç hikayelerini ve Panama´daki yaşamlarını konuştuğumuz keyifli bir sohbet sizleri bekliyor. Julia Kohen de Ovadia İstanbul doğumluyum. Babam Çanakkaleli Aron Kohen, annem ise Çorlulu Suzi Bahar.  Seneler evvel büyükbabamın eltisi Meksikalı Sultana genç yaşta çocuksuz dul kalınca küçük teyzem Donna’yı yollamasını istedi anneannemden. Donna da Sultana teyzesiyle yaşamak için Meksika’ya gitti. Orada eniştem Moises Mizrachi ile tanıştı ve evlenerek Panama’ya taşındı. Büyükbabam Nessim Bahar vefat edince anneannem Coya, ablam Malka ile iki aylığına kızını görmeye Panama’ya gitti. Ancak orada ablam eniştemle tanıştı, evlendi ve hayatını Panama’da kurdu. Dört çocuğu ve on torunu var. Ablamın düğünü için Panama’ya geldiğimizde ben Saint Pulcherie’de

Karel´den Mario´ya veda…

Kelimeler acı veriyor be Mario! Zormuş senin hakkında bir veda yazısı yazmaya oturmak. Biliyorum, seçmeye çalıştığım hiçbir kelime yaşadığım üzüntüyü aktarmaya yetmeyeceği gibi, seni anlatmaya da yetmeyecek. Bir de şu var. Bu yazıyı bitirip yolladığımda ve basılıp gazetede okuduğumda senin gitmiş olduğun kesinleşecek, oysa daha çok erken! Şu an ne isterdim biliyor musun, veda yazısı yerine senin başarılarını, yeni kitaplarını, söyleşilerini yazmak, seninle yine bir röportaj yapmak. Sevgili hocam, sevgili dostum, öykülerimi ilk okuyanım, edebi yönümü en çok destekleyenim, hiç tanımadığım yazarların hiç duymadığım kitaplarıyla beni tanıştıran.  İzlediği ilginç filmleri benimle paylaşan, tartışan… “Merhaba” diye başlarsın yaratıcı yazarlık derslerine, sonra eklersin “merhaba demek benden sana zarar gelmez demektir,” diye. Koca kalbinle kimseyi üzecek, kıracak bir söz dahi etmediğinden eminim. Günlerdir seni anıyorum. “Twitter’da olmalısın” deyip sana hesap açışımızı, özene bezene seçtiğin