Ana içeriğe atla

Suriye’de yeni perde

Cumartesi sabahı yeni bir Suriye gerçeğine uyandık. IŞİD’in askeri olarak yenilmesi ile paralel, Suriye savaşının da bitmeye yakın olabileceği düşüncesi oluşmuştu. Ancak tüm farklı tarafları tek bir hedefe kitlemiş gibi gözüken IŞİD tehdidi azalınca, ‘mış’ gibi yapmalar da sona erdi ve herkes kendi kartlarını oynamaya başladı. Hiçbir taraf kendi isteğini dikte edecek kadar güçlü veya vazgeçilmez olamayınca, çıkarı için bir başkasının kuyusunu kazmaya ise çekinmiyor. Klasik ittifaklarsa çok gerilerde kaldı. Bir kere Pandora’nın Kutusu açılınca, Esad ve karşıtları diye başlayan, devlet dışı aktörlerle devam eden Suriye savaşı, vekâlet savaşları meydanından bizzat devletleri aracısız karşı karşıya getirir hale geldi. Türkiye ile ABD ilişkileri malum. Cumartesi günkü episod ise İsrail, Suriye ve İran’ı karşı karşıya getirdi. Suriye’de en çok söz sahibi görünen Rusya ise arkalarından etrafı toparlamaya çabalıyor.
Olaylar şu şekilde gelişti. İsrail, hava sahasına giren İran’a ait bir İHA’yı (insansız hava aracı, dron) Suriye semalarında düşürdü. İsrail, İHA’nın Suriye’de bulunan komuta kontrol merkezine hava saldırısı düzenledi. Suriye’nin hava savunma sistemi devreye girerek dönüş yolundaki İsrail’in F16’sını vurdu. Pilotlar yaralı olarak kurtuldular. İsrail Suriye’deki hava savunma sistemleri dâhil 12 farklı hedefi vurdu. Putin’in tarafları sakinleştirmeye yönelik görüşme maratonu işe yaramış olmalı ki olaylar şimdilik duruldu.
Bu olay iki açıdan çok önemli. Birincisi, İran İsrail’in hava sahasına bir İHA yollayarak mesaj verdi. Bu, İsrail uçaklarını Suriye’ye çekmek için bir tuzak mıydı? İsrail’in tüm teknolojik gelişmelerine, askeri gücüne rağmen “biz de bu oyundayız” diyen bir gözdağı mıydı? Yoksa İsrail’e “bak ne kadar kolay hava sahana girip çıkabiliyorum” diyen bir meydan okuma mıydı? İsrail, İran’ın Suriye’de gelişmiş İHA’lara sahip olduğundan haberdardı ve bu konudaki endişelerini dile getiriyordu. İran ve Hizbullah’ın Suriye’de kalıcı olmaması önceliğiydi. Bu sebeple istihbaratını geliştirdiği ve Suriye’de olup biteni avucunun içi gibi bildiği, hedefleri zaman kaybetmeden belirleyip etkisiz hale getirmesinden görülüyor.
İkincisi ise Suriye hava savunmasının İsrail uçağını düşürmesi. Bu beklenmeyen bir cevaptı. Bir başarıya ihtiyaç duyan ve güçlendikçe daha bağımsız hareket edebilen Suriye rejiminin herhangi bir ülkenin değil de İsrail’in uçağını düşürmesi başlı başına bir sevinç kaynağı haline geldi. Ne de olsa İsrail her zaman Ortadoğu coğrafyasında kitleleri birleştiren ortak düşman özelliğini koruyor. Üstelik düşürülen uçak ülkemizde olduğu gibi dünyada da en çok tercih edilen yüksek teknoloji ürünü ve Amerikan yapımı savaş uçağı F16 ‘Savaşan Şahin’, düşüren ise 1960’ların teknolojisine sahip Rus yapımı S200 füzeler.
Buradaki asıl konu, Suriye’deki savunma sisteminin hiç beklenmedik bir şekilde devreye girmiş olması. İsrail uzun zamandır İran’dan Hizbullah’a silah ulaşmasını, tehdit oluşturabilecek şekilde kapasitesini geliştirmesini ve İsrail’e yeni cephe açmasını engelleyecek şekilde hava operasyonları düzenliyordu. Rusya’nın, Suriye’nin karşılık vermemesi için arabuluculuk yaptığı, Bilimsel Araştırmalar Merkezi örneğinde basına yansımıştı. Demek ki bir eşik daha aşılmış ki Suriye bu adımı atabildi.


İran ve Suriye bu olayla İsrail’in hava gücünün yenilmez olmadığını göstererek özgüven kazandılar. Bundan sonraki adımlarını nasıl atacakları kadar, Rusya’nın bu olaydan sonra nasıl bir strateji geliştireceği, dengeyi nasıl koruyacağı da önemli. Türkiye’yi de yakından ilgilendiren, Suriye’deki sonraki adımı öngörebilmek için temel bir sorunun cevabını öğrenmemiz gerekiyor; Suriye hava savunma sistemini Rusya’nın bilgisi dâhilinde mi kullandı yoksa Suriye hava savunma sistemlerini Rusya’dan bağımsız olarak kullanabiliyor mu artık? Bu sorunun cevabı birçok şeyi değiştirecek güce sahip.
Karel Valansi, OBJEKTİF, Şalom Gazetesi 14 Şubat 2018 http://www.salom.com.tr/haber-105876-suriyede_yeni_perde.html

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Yahudi Kültürü Avrupa Günü: İris ile Eran temsili düğün töreni ile yeniden evlendi

Yahudi Kültürü Avrupa Günü etkinlikleri kapsamında bu sene Neve Şalom Sinagogu’nda temsili bir Yahudi düğünü düzenlendi. İris ve Eran’ın düğünü açıklamalar eşliğinde gerçekleşirken, gazetemizin fotoğraf editörü Alberto Modiano’nun ‘Zaman ve Mekân içinde Musevilik’ adlı sergisi de yer aldı 26 Ekim Pazar günü Neve Şalom Sinagogu’nu dolduran farklı kesimlerden misafirler, on beş gün önce evlenen İris ve Eran’ın temsili düğün törenini izlemek için bir araya geldiler. Sinagogun girişinde Şalom Gazetesi Fotoğraf Editörü Alberto Modiano’nun ‘Zaman ve Mekân İçinde Musevilik’ adlı sergisi gelenleri karşıladı. İlgi ile gezilen sergide sanatçı, İstanbul Yahudi Cemaati’nin dini ritüellerini fotoğraflar aracılığıyla anlatıyor. Yahudilerin günümüz Türkiye’sinde örf ve adetlerini tanıtan fotoğraflar, Sefarad, Aşkenaz ve İtalyan Yahudilerinin dini yaşam döngüsünü konu alıyor. Gerçek bir düğün törenini öncesinde olduğu gibi genç kızlar gelenleri şeker dolu bonboniyerlerle karşıladılar ve anı

Holokost farklı etkinliklerle anıldı

Yom Aşoa, 12 Nisan akşamı Sivil ve Ekolojik Haklar Derneği (SEHAK) ile Avlaremoz’un Grand Pera’da düzenlediği bir anma etkinliğiyle anıldı.  Bu gün ayrıca Varşova Gettosundan 750 kadar Yahudi direnişçinin bir aya yakın bir süre dönemin en gelişmiş silahlarına sahip Nazilere karşı kahramanca direnişinin 75. yıldönümüydü. Anma etkinliğinde, Amsterdam’da saklandığı çatı katında yaşadıklarını ve duygularını günlüğüne geçirerek geleceğe taşıyan Anne Frank’ı ve II. Dünya Savaşı’nı anlatan ‘Günümüz İçin Bir Tarih – Anne Frank’ sergisi ziyaretçilerin ilgisine sunuldu. Sergi sırasında Anne Frank’ın yaşam öyküsünü ele alan belgesel de gösterildi. Sergi sırasında Ravit Haleva keman ve Karel Bensusan gitar ile Yahudi ezgilerinden oluşan etkileyici bir müzik dinletisi sundular. Anma çerçevesinde düzenlenen panelde Şalom yazarları Karel Valansi ve Umut Uzer ile, Avlaremoz yazarı Serdar Korucu konuşmacı olarak katıldı. Moderatörlüğünü ise Avlaremoz editörü Betsy Penso üstlendi. İstanbul Tekni