Ana içeriğe atla

Neden şimdi?

ABD Başkanı Donald Trump yine yapacağını yaptı. Tek bir tweet’le, yılların Amerikan dış politikasını değiştirdi. Golan Tepelerinin egemenliğin İsrail’e ait olduğunu tanımanın vakti geldiğini belirten tweet’iyle bu değişimi başlattı. Oysa bugüne kadar ABD ilhak edilen toprakların (1981) tek taraflı olarak değil, resmi anlaşmalarla karara bağlanmasını savunuyordu.
Bu adımının uluslararası hukuka aykırı olmasını da pek önemsemiyor. Ne de olsa 1945’ten sonra kurulan düzenin sorumluluk ve maliyetini artık sahiplenmek istemeyen, bozulmaz sanılan transatlantik ittifakını yeri gelince hiçe sayan, günümüz dünya düzeninin belkemiğini oluşturan NATO dahil çok taraflı kurumları eleştiren ve anlaşmalardan tek taraflı çekilen bir ABD var artık.
Şu ana kadar İsrail’e ardı ardına reddedemeyeceği hediyeler sunan Trump’ın bir iş adamı gibi kar-zarar hesabı ile ülkeyi yönettiğini düşününce, bugün İsrail’e kaşıkla verdiklerini gün gelir kepçeyle de geri alabilir.
ABD’nin Golan kararındaki kilit soru zamanlama. Neden şimdi?
Basına yansıyan görüşmelerden konunun Şubat 2017 ve Mayıs 2018’de ABD-İsrail arasında tartışıldığını biliyoruz. Ancak Trump bu kararı aldığında, Golan konusunda İsrail’e yönelik uluslararası bir baskı yoktu. Evet, İran Suriye’de halen aktif ama İsrail’in Golan’daki varlığını tehlikeye sokan büyük bir gelişme yakın bir zamanda yaşanmadı. İsrail’in sessiz sayılabilecek bu sınırı pek fazla gündem bile olmuyordu aslında. Üstelik böylesi bir açıklama yapmadan da ABD’nin İsrail’i Golan konusunda desteklediği biliniyordu.
Peki, neden bu açıklamayı 9 Nisan’da gerçekleşecek kritik İsrail seçimlerinden sonraya bırakmadı?
Çünkü görünen köy kılavuz istemiyor. Golan kararı, oldukça çekişmeli geçmekte olan seçim yarışında, hakkındaki yolsuzluk, rüşvet ve görevi kötüye kullanma suçlamalarıyla hazırlanan iddianameler kabul edilmiş olan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu desteklemek, İsrail seçimlerine Amerikan ağırlığını eklemek demek. Golan kararı ardından, denizaltılar konusunda köşeye sıkışmış olan Netanyahu’nun daha rahat nefes alabildiğini de söylemek mümkün. Seçimlere 20 gün kala gelen bu açıklamanın ardından Netanyahu’nun rakibi, merkez sağdan eski Genelkurmay Başkanı Benny Gantz’ın yapabileceği pek fazla bir şey yok.
Netanyahu günümüzde Obama’ya Kongre’de kafa tutabilen, Trump ile kurduğu yakınlık sayesinde İsrail-ABD ilişkilerini hiç olmadığı kadar iyi bir düzeye getiren başbakan olarak anılıyor. Siyasetin sihirbazı olarak tanımlanan Netanyahu ülkeyi hem güvenlik hem de ekonomik anlamda ileriye götüren lider olarak algılanıyor. İki devletli çözüm ise hem kendisinin, hem ülkenin genelinin, hem de dünya gündeminin alt sıralarında. Ayrıca, bu seçimleri de kazanırsa İsrail’de en uzun süre görevde kalan başbakan payesini İsrail’in kurucusu David Ben Gurion’un elinden almış olacak.
Trump açısından bakıldığında ise, İsrail ABD seçim kampanyalarının ana konularından biri. Dolayısıyla Trump İsrail dostu başkan olarak 2020 seçim kampanyasına şimdiden başlamış durumda. Trump’ın Golan kararı bu nedenle hem ABD hem de İsrail için öncelikle iç politikaya yönelik bir adım. Nihayetinde ABD’nin İsrail’in Golan’daki varlığını tanıması İsrail’e ancak kısıtlı bir meşruiyet sağlayabilir. İran’ın Suriye’deki mevcudiyeti ise iki ülkenin ana sorunu.
Golan Tepeleri ABD’nin İsrail’e dolayısıyla Netanyahu liderliğine verdiği yegâne hediye değil. Elçiliğini taşıyıp Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasının yanı sıra, “Netanyahu, farklı bir ligde” yazan ve Trump-Netanyahu ikilisinin fotoğraflarıyla süslenen billboard’lar Netanyahu’nun seçim kampanyasının bir parçası. Üstelik Trump kendi Twitter hesabından da bu posterleri paylaşmıştı. Önceki ABD başkanları da kendi çıkarlarına uygun gördükleri başbakan adaylarını farklı şekillerde desteklemişlerdi. Ama Trump kadar açık seçik yapanı olmamıştı bugüne kadar.
ABD’nin İsrail’e reddedemeyeceği hediyeler verdiğini söyledim. Kendini milliyetçi, vatansever olarak tanımlayan hiçbir İsraillinin geri çeviremeyeceği, dudak bükemeyeceği kararlar bunlar. Ancak bu hediyeler aynı zamanda İsrail’in eline saatli bir bomba tutuşturmakla eş değer. Bu hediyelerin nerede ve nasıl bir tepki yaratacağını önceden bilmek imkânsız. Nitekim Trump’ın İsrail’e verdiği 70. yaş hediyesi olan elçiliğin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınması, Gazze sınırında aylarca süren ve gittikçe şiddetini çoğaltan yürüyüşlere sebep olmuştu. Türkiye-İsrail ilişkileri ise yokuş aşağı giderken hızını arttırmıştı.
Golan kararı ise Gazze’den atılan füzelerle karşılık buldu. Golan, Filistinlileri doğrudan ilgilendiren bir konu değil. İsrail ile Suriye sınırında seyrek nüfuslu, ağırlıkla Dürzilerin yaşadığı yüksek bir bölge. Ancak ABD’nin aldığı kararlar bazı fitilleri otomatik ateşleyebiliyor. Gazze’den atılan ve bir eve isabet eden füze, ikisi bebek yedi kişinin yaralanmasıyla sonuçlandı.
Bu satırları yazdığım dakikalarda Trump, ABD’nin Golan Tepeleri üzerinde İsrail’in egemenliğini resmen tanıdığını ilan eden başkanlık kararnamesini imzalayıp Netanyahu ile ortak basın toplantısına giriyordu. Ardından Netanyahu AIPAC konuşmasını iptal ederek ülkesine dönecek. IDF füze saldırısının ardından Gazze’ye yönelik operasyona başladığını duyurdu. Hizbullah ile Hamas liderleri ise koordinasyon görüşmelerine başladılar.
Trump aldığı kararlarla kuralları çiğnemeye ve oyunu yeniden kurgulamaya kararlı. Şaşırmamak gerek. Konu Ortadoğu olunca ne demişti? “Sorunları geçmişin başarısız varsayımlarını, stratejilerini yineleyerek aşamayız.”
Karel Valansi, OBJEKTİF, Şalom Gazetesi, 27 Mart 2019 http://www.salom.com.tr/koseyazisi-110118-_neden_simdi.html

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different countri

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Her yaşam bir roman - Panama´daki Türk Yahudileri

Panama´da hızla büyüyen bir Yahudi yaşamı var. Café con Teclas kitabının yazarı gazeteci Sarita Esses´in yanı sıra Antakyalı Eli Cemal, Mersinli Musa İlarslan, Trakya kökenli Julia Kohen de Ovadia ve kuzeni İstanbullu Çela Alkabes de Eskinazi ile göç hikayelerini ve Panama´daki yaşamlarını konuştuğumuz keyifli bir sohbet sizleri bekliyor. Julia Kohen de Ovadia İstanbul doğumluyum. Babam Çanakkaleli Aron Kohen, annem ise Çorlulu Suzi Bahar.  Seneler evvel büyükbabamın eltisi Meksikalı Sultana genç yaşta çocuksuz dul kalınca küçük teyzem Donna’yı yollamasını istedi anneannemden. Donna da Sultana teyzesiyle yaşamak için Meksika’ya gitti. Orada eniştem Moises Mizrachi ile tanıştı ve evlenerek Panama’ya taşındı. Büyükbabam Nessim Bahar vefat edince anneannem Coya, ablam Malka ile iki aylığına kızını görmeye Panama’ya gitti. Ancak orada ablam eniştemle tanıştı, evlendi ve hayatını Panama’da kurdu. Dört çocuğu ve on torunu var. Ablamın düğünü için Panama’ya geldiğimizde ben Saint Pulcherie’de