Ana içeriğe atla

Suriye’ye arka kapıdan giriş

Ne oldu da Netanyahu, gündem maddesi bile pek olmayan Golan’da egemenliğinin tanınması için çabalarını arttırmaya başladı?

ABD Başkanı Donald Trump, daha önce Twitter aracılığıyla duyurduğu, Golan Tepeleri üzerinde İsrail'in egemenliğini resmen tanıdığını ilan eden başkanlık kararnamesini imzaladı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun yeniden seçilmesini istediğini açık açık söyleyen Trump, seçim öncesine denk getirdiği bu açıklamasıyla Netanyahu’ya en büyük desteği vermiş oldu.
Trump Golan kararını bir tweet ile duyurmuş olabilir ancak bu son dakikada alınmış bir karar değil. Basına yansıyan görüşmelerden bu konunun Şubat 2017 ve Mayıs 2018’de ABD-İsrail arasında tartışıldığı biliyoruz. Ekim 2018’deki Netanyahu-Putin görüşmesinde de bu konunun açıldığını yine basından biliyoruz. Peki, ne oldu da henüz yakın bir tarihte “Geçmişte Esad yönetimiyle tek bir sorunumuz yoktu, 40 yıl boyunca Golan Tepeleri’nde tek bir mermi bile ateşlenmedi” diyen Netanyahu, gündem maddesi bile pek olmayan Golan’da egemenliğinin tanınması için çabalarını arttırmaya başladı?
Suriye’deki asıl sorunun İran ve Hizbullah olduğunu Suriye savaşının başından beri vurgulayan İsrail, sıcak savaşa girmiyor, buna karşın İran’ın Suriye’de artan varlığına karşı Rusya’nın da oluruyla silah depoları ve konvoylarına yönelik hava operasyonları düzenliyordu. İsrail bu sayede İran’ın sınırına yaklaşmasını ve Hizbullah’a silah temin etmesini engelliyordu. Bu amaçla Rusya ile bir çok görüşme yapan Netanyahu, bir ara Moskova’yı ikinci adresi haline getirmişti.
Ancak Mayıs 2018’de Suriye savaşında pek olmayan bir şey oldu. İran, Golan’a bir füze saldırısı gerçekleştirdi. İsrail aynı gece Suriye’de İran’a ait askeri mevzilere karşı saldırıda bulundu. Denilen o ki 2011’den beri İsrail'in Suriye topraklarına yönelik düzenlediği en ağır saldırı oldu. Temmuz 2018’de ise Suriye tarafından Golan Tepelerine insansız bir hava aracı (dron) sızdı. Etkisiz hale getirilen bu dron bir ilk değildi. Önceki sene ekim ayında yine Suriye’den yollanan bir dron, Golan’a ulaşamadan sınırdaki askerden arındırılmış bölgede İsrail tarafından düşürülmüştü. Suriye’den Golan’a yönelik saldırılar arttıkça, İsrail’in bu konudaki ısrarı da artmaya başladı.
Eylül 2018’e geldiğimizde, Rus Ordusu ile İsrail’in arası, Rus askeri keşif uçağının Suriye tarafından düşürülmesiyle açıldı. Bu olayın hemen ardından Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Golan’ın İsrail için önemini anladıklarını ancak uluslararası toplum onaylamadıkça İsrail’in Golan Tepelerindeki hakimiyetini kabul etmeyeceklerini duyurdu. 
Rusya’nın aksine, ABD’nin Golan konusuna tepkisi daha farklı oldu. Texas Senatörü Ted Cruz Golan Tepeleri konusunu takip etti, çalışmalar yaptı. Yapılan ilk çalışmaların amacı İran’ın bölgede güçlenmesini ve genişlemesini durdurmaktı. Geçtiğimiz aralık ayında Cruz’un raporu Amerikan Senatosu’na kadar taşındı.
ABD’nin Golan konusundaki tutumu artık değişmeye başlamıştı. Kasım 2018’de BM’nin İsrail’in Golan Tepelerindeki varlığını kınayan bağlayıcı olmayan kararına ABD ilk kez çekimser yerine ret oyu kullandı. Ardından ABD Dışişleri Bakanlığı İnsan Hakları Raporu’nda Golan artık ‘İsrail işgali’ yerine ‘İsrail kontrolü’ altında olarak tanımlanmaya başlandı. Ve ardından Trump’ın malum tweet’i geldi.
Suriye’de süren İran-İsrail vekalet savaşı Golan’ı da kapsıyor. Suriye bu kadar zayıf, İran bu kadar işin içinde olunca, İsrail etrafındaki güvenlik çemberini güçlendirmek için elindeki her türlü seçeneği değerlendiriyor.
ABD sayesinde kısmi bir meşruiyet kazanmak isteyen İsrail’in Golan’a bakışı her zaman bugünkü gibi değildi. Golan, ‘toprak karşılığı barış’ formülü gereği Suriye ile gerçekleşecek bir barış anlaşmasında, tıpkı Mısır örneğinde olduğu gibi, geri verilecek bir bölge olarak tanımlanıyordu. Bu amaçla Netanyahu dahil bir çok İsrailli lider Suriye ile masaya oturmuştu. O dönem ‘toprak karşılığı barış’ formülüne güveniliyordu. Böylece İsrail tanınacak ve güvenlik sağlanacaktı. Ancak İsrail’in 2005’te tek taraflı olarak Gazze’den çekilmesi ve ardından yaşananlar bu formüle olan inancı azaltmıştı.
Suriye’nin Arap isyanları ile başlayan süreçte geldiği kırılgan durum, IŞİD’in bu topraklarda bu kadar güçlenebilmiş olması, İran ve Hizbullah’ın askeri varlığı, Golan’ı İsrail’in güvenliği için çok daha vazgeçilmez hale getirdi. Güvenlik dışında bölge su kaynakları ve petrol bakımından da oldukça önemli. Verimli tarım arazisine sahip Golan’ın İsrail için dini ve tarihi önemini de eklemek gerek.
Trump’ın bu kararı bölgede fazla bir şey değiştirmeyecek. Sadece ABD’nin tanıması tam bir meşruiyet kazandırmayacak İsrail’e. İran Suriye’yi arka bahçesi olarak kullanmaya devam edecek. İsrail ise İran’a yönelik operasyonlarında Moskova’nın oluruna bakacak. ‘Yüzyılın Anlaşması’na da pek bir faydası yok. İki taraf da barış masasına oturmaya zaten niyetli değil. Bir de ABD, İsrail’e Kudüs gibi reddedemeyeceği hediyeler sunarak Filistinliler nezdinde tarafsız arabulucu özelliğini kaybetmiş durumda. Bir de şu var. Netanyahu’nun yere göğe sığdıramadığı Trump 9 Nisan seçimlerinden sonra İsrail’e dönüp “Filistin tarafını başka türlü masaya oturtamıyorum artık özveri sırası sizde” derse şaşırır mısınız?
Ve son olarak, Golan kararı Netanyahu’yu seçimlerde destekleyen iç politikaya yönelik bir karardı ama bir şeyi daha gösterdi. O da çekileceğim derken ABD’nin bu sefer de Golan’dan Suriye’ye yeniden girmiş olduğu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

1986 Neve Şalom Kurbanları Anıldı / Acılarımız hep aynı

6 Eylül 1986’da Neve Şalom Sinagoguna düzenlenen korkunç saldırıda hayatını kaybeden 22 kişi düzenlenen bir törenle anıldı. Terör kurbanlarının anısına yakınlarının yaktıkları mumlarla başlayan tören Türkiye Hahambaşılığı Vakfı Danışmanı Beri Koronyo’nun anlamlı konuşmasıyla sürdü. Hayatını kaybedenler için okunan duaların ardından Aşkenaz Mezarlığında bulunan anıt mezar ziyaret edildi. 6 Eylül 1986 Cumartesi sabahı saat 09.17’de Neve Şalom Sinagogu acımasız bir terör saldırısına uğradı. Sinagogu basan teröristler, ellerindeki makineli tüfeklerle Şabat ibadetlerini yerine getirmekte olan kişilere saldırdılar, birkaç dakika süren silahlı saldırıda 22 Yahudi hayatını kaybetti. Şabat duasını kana bulayan bu korkunç katliamın 33. yıldönümünde hayatını kaybeden Aşer Ergün, Avram Eskenazi, Bensiyon Levi, Binyamin Ereskenazi, Daniel Daryo Baruh, Davit Behar, Eliyezer Hara, İbrahim Ergün, İsak Barokas, İsak Gerşon, Jozef Alhalel, Leon Levi Musaoğlu, Mirza Ağajan Babazadeh, Moiz Levi, Dr. Mo

Yahudi Cesaret Ödülü üzerine

24 Haziran 2018 seçiminde CHP’den Cumhurbaşkanı adayı olan Muharrem İnce, 16 Ağustos’taki Twitter paylaşımlarıyla isim kullanmadan hükümete yönelik eleştirilerini sıraladı. Bu eleştirilerinin arasında “Siz, yaptığınız hizmetlerle Yahudi Cesaret Ödülüne lâyık görülen ve bu ödülü kendine lâyık görenlersiniz” ifadesine de yer verdi.  İnce’nin bu paylaşımı bu konudaki ilk çıkışı değildi. Geçtiğimiz yılın Aralık ayında, partisinin Yalova Merkez İlçe 10. Olağan Kongresi’ndeki konuşmasında da “Dünyada ‘Yahudi Cesaret Ödülü’ ya da diğer adıyla ‘Davut Yıldız’ı alan tek Müslüman, Recep Tayyip Erdoğan’dır,” demişti.  İnce, 2013 yılında yaptığı bir başka konuşmada ise bu sefer Türkiye’nin Rum vatandaşlarını kızdırmıştı. “Atatürk olmasaydı, (…) adınız Ahmet, Hasan, Hüseyin olmazdı, Dimitri, Yorgo olurdu. Bunları doğru bilmeleri lazım” demiş, gelen tepkilerin ardından Twitter hesabından “Benim gibi askerlik yapan, vergi veren, Cumhuriyet’e inanan, vatandaşımız olan Yorgo ve Dimitri’leri kastetm