Ana içeriğe atla

“Korkmak başka, bilinçli olmak başka”

Mart ayı itibariyle tüm dünya, gözle görülmeyen bir düşmanla, COVID-19 adında bir belayla ne olacağı belli olmayan bir savaşın içinde debeleniyor. Haliyle her birimiz de kısmen veya direkt olarak bu virüsten nasibimizi aldık ve maalesef almaya da devam ediyoruz. Cemaatimiz içinde de bu hastalığa oldukça ağır biçimde maruz kalanlar oldu. Örnek olması, rehavete düşmememiz ve bu işi hafife almamamız açısından kendilerinden ve yakınlarından yaşadıklarını paylaşmalarını rica ettik. (Sibel Konfino röportaj)

COVID-19 illetiyle yeni tanıştığımız, ne ile karşı karşıya olduğumuzdan haberimiz olmadığı bir bilinmezlik döneminde eşi oldukça sıkıntılı bir süreç yaşayan Karel Valansi de hasta yakını olarak yaşadıklarını paylaşıyor:

COVID-19 ile biz aile olarak çok erken bir tarihte tanıştık. ABD’de yaşayan eniştem 14 Mart’ta bu nedenle hayatını kaybetti. Henüz ülkede COVID-19’a bağlı ölümler açıklanmadığı için resmi olarak bu, ölüm nedeni olarak açıklanmadı. Ancak İtalya’dan yeni dönmüş olması ve daha sonra yakından tanık olduğumuz semptomları yaşamış olması, bu konudaki şüphelerimizin doğru olduğuna gösterdi. O dönem ablamın yanında olamamak, en büyük üzüntüm oldu.

Yakın bir arkadaşım İtalya’da yaşadığı için gün ve gün ondan oradaki gelişmeleri takip ediyordum. Hem Avrupa hem de İran bu durumdayken Türkiye’nin ancak 10 Mart’ta açıkladığı tek vakanın hızla çoğalacağını ve tıpkı İtalya gibi İstanbul’un da yakın bir zamanda kapanmaya gideceğini tahmin ettiğim için en acil şeyleri evde depolamaya başladım. Bu durum daha o zamandan bende büyük bir endişeye yol açıyordu. Bu sırada eşimde hafif bir ateş ve ciddi bir yorgunluk baş gösterdi. Yaptırdığımız testin negatif çıkmasına rağmen bir şeylerin yolunda gitmediğini hissederek eşim yarı sıkı bir karantinaya geçti. Testin negatif çıkması bize iki önemli hafta kaybettirdi. Ve en nihayetinde ayakta duramayacak hale geldiğinde hastaneye gitti. Altı koca hafta, üç hastane sonrasında zayıf, yorgun ama iyileşmiş olarak aramıza döndü.

Bu süreçte refakatçi olmanın ne kadar zor olduğunu yakından yaşadım. Normal bir zamanda hastanede bir hastanız olduğunda, yanında olur tüm sürecin kontrolü elinizde olur. Doktor ve hemşirelerle tanışır, gelişmeleri takip eder ve gerektiğinde müdahale edersiniz. Bizim durumumuzda hastaneye yatırma işlemi dışında gidemedik, onu göremedik. Bırakın hastaneye gitmeyi, evden çıkamadığımız günlerdi. Hastanın uzağında ve sürecin bu kadar dışında kalmak büyük bir mutsuzluk, yetersizlik hissettirdi ve yardım edememe duygusunu çok yoğun yaşattı. Telefonla, mesajla, mail ile doktorlara, hemşirelere, kat görevlilerine hatta gerektiğinde başhekime ulaşmak için elimizden geleni yapmaya çalıştık. Aynı dönemde büyük teyzemiz COVID-19’a yakalandı ve virüsü yenmesine rağmen kısa bir sürede hastaneden çıkamadan hayatını kaybetti. Gidemediğim bir cenaze daha bu süreci benim ve ailem için daha da zor hale getirdi.

İki oğlumla evde tek başımıza kaldık. Annemler ve kayınvalidemler yaşları gereği kendi evlerindeydi. Arkadaşlarım telefonla beni yalnız bırakmasalar da dönem gereği herkes evindeydi ve bilinmeyen bir belaya karşı beklemedeydik. O dönem çok zor geçti. Çocuklarımın tüm sorumluluğunun üstümde olması, onlara bakabilmem için ‘bana bir şey olmamalı’ endişesi en ön sıradaydı. Bu nedenle hiç evden çıkmadım. Çocukların online okul rutinine kendimi adapte ettim. Elimden geldiğince evi dezenfekte ettim. Onun dışında her gün bir diğerinin aynısıydı; sabah oluyor ve yeniden akşam oluyordu. Aklımız, kalbimiz hep eşimde, hastanedeydi. Karantina sırasında spor yapmak, yeni yemek denemeleri yapmak, kitap okumak, dizi izlemek bana oldukça uzak zaman geçirme yöntemleriydi. Sadece durdum ve iyi haberleri bekledim. O dönemde gazeteye hiç yazamadım. Benim için çok değerli olan doktora öğrenimimi de bu süreçte dondurdum.

Haziran başında eşim eve döndüğünde, biz de yavaş yavaş yeni normale ayak uydurmaya başladık. Okulların bitmesiyle de kendimizi Büyükada’nın daha korunaklı ve sağlıklı ortamına bıraktık. Bu hafta İstanbul’a geri döndük. Halen gerekmedikçe evden çıkmıyorum. Zorunlu olmadıkça kalabalık ortamlarda bulunmuyorum. Üniversiteye geri döndüm ama tüm çalışmalarımı zoom üzerinden yapmaya devam ediyorum. Dünyayı takip ettikçe bu ilettin daha bitmediğine inanıyor ve devlet yasaklar koymamış olsa da ben İstanbul’da hayatımı daha kontrollü, korunaklı, normalde olduğumdan daha asosyal sürdürmeye devam ediyorum.

Şalom Gazetesi 28 Ekim 2020 https://www.salom.com.tr/haber-116308-korkmak_baska_bilincli_olmak_baska.html

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ke vamos a mirar en la karantina?

Kon el fin del verano i el retorno de la karantina, estamos mas tiempo en las kazas. Les kero propozar tres serias de TV echos en Israel. El primer es "Tehran". Es una seria de espionaje muy enteresante. Una espion del Mossad viaja en sekreto a la kapital de Iran. Tehran es su lugar de nasimiento tambien. La hacker de komputadora tiene el objektivo de dezaktivar el reaktor nuklear. Esta misyon tendra implikasyones para el Medio Oriente i el mundo entero. La seria es en ebreo i perso. Es una sezon i tiene ocho episodios, kada uno 50 minutos. Mi segunda propozisyon es una seria romantika i komika. Lehiyot Ita (Estar Kon Eya) es una seria de 2013, ma muy simpatika. Izieron tambien la version Amerikana ke se yama “La beyeza i el panadero”. La seria konta la istorya de amor entre una supermodela internasyonal muy famoza i muy rika, i un simple panadero ke no tuvo la shans de ir a la eskola artistika por razones finansiales. La seria es dos sezones, 18 episodios en total i kada uno...

Orta Büyüklükte Bir Güç Olarak Türkiye’nin Dış Politikası

Farklı bölgelerde devam eden savaş ve krizler, uluslararası ilişkilerde güç rekabetini öne çıkarıyor. Buna ABD’nin büyük güç olarak alışılmış rolünü yerine getirmekteki isteksizliği de eklendiğinde, 1945’ten bu yana kurulan uluslararası düzen ve yapı taşı olan kurumlar yıpranıyor. Bunun sonucu olarak belirsizlik artıyor ve mevcut küresel sistem bir geçiş döneminin sancılarını yaşıyor. Öte yandan bu durum, orta güç olarak tanımlanan ülkelere daha geniş bir hareket alanı da sağlıyor. Bu sayede orta güçteki ülkeler, sistemde dengeyi gözeten, arabuluculuk yapabilen, bölgesinin istikrarına katkı sağlayabilen, hatta zaman zaman kapasitesinin üzerinde sorumluluk ve inisiyatif alabilen, küresel düzeyde etkili roller oynayabilen aktörler haline geliyor. Özellikle belirsizlik dönemlerinde bu ülkeler çok yönlü diplomasi, proaktif dış politika, esnek ittifak arayışları ile öne çıkabiliyor. Türkiye, bu bağlamda, orta güçte bir devlet olarak dikkat çeken bir örnek teşkil ediyor. Jeostratejik konumu,...

The Concept of Middle Power and Türkiye’s Foreign Policy

Ongoing conflicts and crises across various regions continue to underscore the intensifying power rivalries that define today’s international relations. The erosion of the post-1945 international order—and the weakening of the institutions that underpin it—has been further accelerated by the United States’ growing reluctance to maintain its traditional leadership role. As a result, uncertainty has become a defining feature of the current global landscape, marking a turbulent and complex period of transition.  Amid this shifting order, middle powers have begun to occupy a broader space in global affairs. These states, often positioned between global hegemons and smaller, less influential nations, act as stabilizers within the international system. Through mediation efforts, regional diplomacy, and strategic initiatives—sometimes beyond their material capabilities—they contribute meaningfully to international stability and governance. In times of heightened uncertainty, such states o...