Ana içeriğe atla

Seçimlerin gölgesinde kalanlar

İran’ın nükleer çalışmaları tüm yıl boyunca öncelikli gündem maddesiydi. Üstelik İsrail’in İran’a saldırmasına kesin gözüyle bakılıp artık sadece tarihi tartışılıyordu. İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun denetlemelerine izin vermemesi ve hazırlanan nükleer gelişme raporları, çalışmaların barışçıl olmadığına dair algıyı daha da güçlendirdi. Ancak tüm bunlara rağmen askeri operasyon uluslararası toplum tarafından tercih edilmeyen bir seçenek olarak kaldı.
ABD ve Avrupa Birliği ekonomik yaptırımlara ağırlık verirken, İran’da yüzde 30’lara yükselen enflasyon ve Riyal’in yılın başına oranla dolar karşısında yüzde 80 değer kaybetmesi, yaptırımların sonucu olarak algılandı. Yaptırımların İran’ı nükleer hırsından vazgeçirmeye yetmediğini savunan İsrailli liderler ise, son gelişmeler sonrasında fikir değiştirerek İran halkının bu gidişle rejimi bile değiştirebileceğini savunur oldular.
Birleşmiş Milletler’deki konuşması ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran konusunun aciliyetini bu sene içinde ikinci defa erteledi. Bu güne kadar tüm demeçlerinde İran’ın dünya barışına olan tehlikesine değinen Netanyahu, mayıs ayında Kadima ile yaptığı kısa süreli koalisyon için dört öncelik sıralamış ama bunların arasına İran’ı eklememişti. Şimdi de İran’ın nükleer silaha sahip olmasına aylar kaldı demesine rağmen, uluslararası çabaları takip edeceğini ve ilkbahar 2013’te durumu tekrar değerlendirmeye alacağını açıkladı.
İsrail başbakanının bu kararının ardında erken seçim düşüncesinin yattığını anlamak çok güç değil. Seçime hazırlanan İsrail’de yapılan son kamuoyu araştırmalarına göre İran tehlikesini çözebilecek en doğru kişi olduğu düşünülen Netanyahu birinci sırada gözüküyor. Ona ciddi rakip olarak tanımlanabilecek bir isim ise henüz çıkmış değil.
ABD seçim tarihinin yaklaşmış olması ise bir diğer etken. İsrail İran konusunda kiminle ortak çalışacağını bilmek istiyor. Obama ile yıldızı pek barışmayan Netanyahu, Cumhuriyetçi adayın reklam filminde oynayarak ve ABD hükümetini eleştirerek desteğini alışılagelmemiş bir biçimde belli etti. Mitt Romney her ne kadar İsrail’in kaygısını paylaştığını dile getirse de, CNN’e verdiği son demeçte yaptırımların İran’ı fikrinden caydırmak için yeterli olacağını umduğunu söyledi ve ABD’yi ikinci bir Irak veya Afganistan macerasına çıkarmaya taraftar olmadığını belli etti. NATO ve AB’nin de sıcak bakmadığı askeri operasyon seçeneğine, BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi Çin ve Rusya’nın da izin vermeyeceği tahmin edilebilir. Dış destek eksikliğinin önemli bir nedeni ise, İsrail’in bu konudaki ısrarının nükleer İran’ın dünyanın sorunu yerine sadece İsrail’in sorunu olarak algılanmasına yol açmış olması. Hatta bir kesim Netanyahu’yu İran’ı gündemden düşürmeyerek Filistin meselesinin üstünü örtmekle suçluyor.
Uluslararası toplumdan yeterince destek alamayan İsrail’in tek başına İran’a karşı bir operasyon düzenlemesi ise ne İsrail halkı, ne de ordu tarafından destekleniyor. İran’a operasyon konusunda başbakanla hemfikir olan Savunma Bakanı Ehud Barak’ın New York’ta gizlice Kadima eski Lideri Tzipi Livni ile görüşmesi ve askeri bir operasyonun İran’ın nükleer silaha sahip olmasını sadece birkaç yıl erteleyebileceğini açıklaması ise Netanyahu’nun önemli bir destekçisini kaybettiğini gösteriyor.
İç dinamikler de İran konusunun ertelenmesinde rol oynadı. Bir türlü oluşturulamayan 2013 bütçesi erken seçime gidilmesinin bir nedeniyken, en büyük kalem olan savunma harcamaları 2011 sosyal protestolarından beri ertelenmekte. Üstelik şimdiye kadar iyi yönetilmiş olsa bile küresel ekonomik krizin İsrail’i de etkisi altına alma olasılığı mevcut. Tüm bunların üstüne İsrail’in sonu belli olmayan bir savaşa girmesi şimdilik mümkün görünmüyor.
İran’ın nükleer tehlikesi hala dünya barışını tehdit ediyor. Konu ciddi, seçenekler sınırlı. Hassas bir seçim dönemine giren İsrail ve ABD’nin bu konudaki tavrı ise ancak seçimler sona erdikten sonra anlaşılabilecek.

Karel Valansi OBJEKTİF
Şalom Gazetesi 17 Ekim 2012
http://www.salom.com.tr/newsdetails.asp?id=84464

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ke vamos a mirar en la karantina?

Kon el fin del verano i el retorno de la karantina, estamos mas tiempo en las kazas. Les kero propozar tres serias de TV echos en Israel. El primer es "Tehran". Es una seria de espionaje muy enteresante. Una espion del Mossad viaja en sekreto a la kapital de Iran. Tehran es su lugar de nasimiento tambien. La hacker de komputadora tiene el objektivo de dezaktivar el reaktor nuklear. Esta misyon tendra implikasyones para el Medio Oriente i el mundo entero. La seria es en ebreo i perso. Es una sezon i tiene ocho episodios, kada uno 50 minutos. Mi segunda propozisyon es una seria romantika i komika. Lehiyot Ita (Estar Kon Eya) es una seria de 2013, ma muy simpatika. Izieron tambien la version Amerikana ke se yama “La beyeza i el panadero”. La seria konta la istorya de amor entre una supermodela internasyonal muy famoza i muy rika, i un simple panadero ke no tuvo la shans de ir a la eskola artistika por razones finansiales. La seria es dos sezones, 18 episodios en total i kada uno...

The Concept of Middle Power and Türkiye’s Foreign Policy

Ongoing conflicts and crises across various regions continue to underscore the intensifying power rivalries that define today’s international relations. The erosion of the post-1945 international order—and the weakening of the institutions that underpin it—has been further accelerated by the United States’ growing reluctance to maintain its traditional leadership role. As a result, uncertainty has become a defining feature of the current global landscape, marking a turbulent and complex period of transition.  Amid this shifting order, middle powers have begun to occupy a broader space in global affairs. These states, often positioned between global hegemons and smaller, less influential nations, act as stabilizers within the international system. Through mediation efforts, regional diplomacy, and strategic initiatives—sometimes beyond their material capabilities—they contribute meaningfully to international stability and governance. In times of heightened uncertainty, such states o...

Savaşin yarattiği yeni yildiz: El Cezire televizyonu

Tüm dünya evinde rahat koltuğunda oturarak naklen savaşı takip etmeyi ilk kez 1991 yılında CNN`in Körfez Savaşı yayınlarını izleyerek başladı. Devam etmekte olan Irak savaşı için seçilen kanal ise Usame bin Ladin röportajları, tutuklu askerleri ve rehineleri göstermesi gibi eleştirilen yayınları ile Arap kanalı El Cezire oldu Hakkında en çok haber yapılan haber kanalı El Cezire’nin doğuşu Arap dünyasında olağan olmayan bir olayla, Katar emirinin 1995 Kasımında İsviçre’de tatilde olduğu sırada, oğlu tarafından tahttan indirilmesi ile başlar. 1950 başkent Doha doğumlu yeni Emir Şeyh Hamad Bin Khalifa Al Thani, İngiltere’de Royal Military Academy Sandhurst’te eğitim görmüş liberal ve yenilikçi yeni bir kuşağı temsil eder. Kansız bir darbe ile dünyanın en zengin 11. ülkesinin yönetimini devralan Emir Hamad, emirliğin hazinesini Katar’ın modernleştirilmesi için kullanmaya başlar, yeni bir anayasa hazırlatır, kadına seçme ve seçilme hakkı verir. Emir Hamad ‘ın en dikkat çekici kararı ise...