Ana içeriğe atla

Tehlikeli ilişkiler (1)

Nisan ve mayıs aylarında Pew Araştırma Merkezi tarafından bir araştırma düzenlendi. Türkiye dâhil Müslüman nüfusun çoğunluğu oluşturduğu on dört ülkede gerçekleştirilen ve 14 bini aşkın kişinin katıldığı araştırma, Orta Doğu’da artan İslamcı militanlığa karşı duyulan korku ve tepkinin geçen seneye kıyasla büyük oranda arttığını gösteriyor.
Ankete katılanlara El Kaide, Taliban, Boko Haram gibi eylemleri dünya çapında bilinen militan örgütler hakkındaki görüşleri soruldu. Genel olarak tüm ülkelerde aşırı görüşlü örgütlerden duyulan kaygının çok yüksek olduğu ve geçen seneye nazaran ciddi oranda arttığı görülüyor.
Araştırmanın yapıldığı dönemde henüz IŞİD’in (Irak Şam İslam Devleti, yeni adıyla sadece İslam Devleti, İD) Irak’taki marifetlerinin bu kadar göz önünde olmadığını hatırlatmakta yarar var. İran’a ait verilerin araştırmada yer almaması ise bölgeyi doğru okumak adına büyük bir eksiklik oluşturuyor.
Hamas’ı nasıl bilirsiniz?

Araştırmanın ilgimi özellikle çeken bölümü ise Hamas. Lübnan’da katılımcıların yüzde 65’i, Ürdün’de yüzde 61’i, Tunus’ta yüzde 42’si Hamas hakkında olumsuz bir görüşe sahip. Mavi Marmara’ya rağmen Türkiye’de olumsuz görüş bildiren katılımcıların oranı ise gayet yüksek; yüzde 80. Bir zamanlar Hamas’ın bel bağladığı bir diğer ülke olan Mısır’da da bu oran geçen seneye oranla artarak yüzde 61 olmuş. Bu sonuçlar bize Hamas’ın kendi bölgesinde popülaritesini, ihtiyacı olan desteği yitirdiğini açıkça gösteriyor.
Filistinlilere baktığımızda bile durum Hamas için pek umut verici değil. Gazze’yi ele geçirdiği 2007 yılında Filistinliler arasında yüzde 62 oranında bir desteğe sahip olan Hamas, şu an yüzde 35 ile yetinmek zorunda. İsrail’in Arap nüfusunun yüzde 68, Batı Şeria’daki Filistinlilerin yüzde 47 oranında olumsuz düşünmesi bir yana, kendi yönettiği Gazze’de bu oranın yüzde 63 çıkması, kendi topraklarında dahi tehlike çanlarının Hamas için çoktandır çaldığının açık bir göstergesi.
Tüm bu verileri bu kadar detaylı anlatmamın sebebi Hamas’ın hem içte hem de dışta ne kadar yalnızlaştığını, aldığı desteği büyük ölçüde kaybettiğini ve bir kapana kısıldığını vurgulamak. Yönettiği Gazze’de yaşanan ekonomik sıkıntı, karaborsaya düşen temel ihtiyaç malzemeleri, her gün yaşanan elektrik kesintileri halkı bezdiriyor. Mısır ile arasının bozulmasının ardından tünellerin bir bir yıkılmasıyla kaybettiği ana gelir kapısı, artık ucuza alamadığı petrol, Refah sınır kapısının sadece belli gün ve saatlerde açılması, bir de Filistin Yönetimi’nin ödemeyi reddettiği maaşlar eklenince Hamas, Mısır-İsrail ambargosu ve kocaman bir Akdeniz ile bir başına kaldı. Gazze’den roket saldırıları arttıkça sertleşen İsrail bir yana, üç İsrailli çocuğun kaçırılıp öldürülmesinin ardından Batı Şeria’daki altyapısının çökertilmesi, Hamas’ın can havliyle bu durumdan kurtulma çabalarını arttırıyor.
Birlik hükümetinin kurulmasını Hamas’ın ‘yumuşaması’ ve El Fetih’leşmesi olarak yorumlayanlar da var. Halkın memnuniyetsizliği İslami Cihad ve açıkça kabul edilmese de İD başta olmak üzere birçok örgütün güçlenmesine olanak veriyor. Hamas’ın Gazze’deki otoritesinin de sarsıldığını düşününce, ciddi bir ölüm kalım savaşı veren bir örgüt var karşımızda. Ateşkes ile kendisine uygulanan kısıtlamaların kaldırılması gibi, durumunu iyileştirecek tavizler isteyen Hamas, bu sayede Filistin sokağında desteğini arttırmak ve başkaldırmış diğer tüm örgütlere patronun kim olduğunu göstermek istiyor. Son gelişmeler, moral üstünlüğü azalmış, Dökme Kurşun kadar geniş kapsamlı bir operasyonu tercih etmeyen, koalisyonu sarsıntıda bir İsrail sunsa da, karşısındaki Hamas’ın kafese kapatılmış vahşi bir hayvan misali çıkış yolu aradığı, bunun için her yolu deneyeceği açıkça görülüyor. 

Karel Valansi OBJEKTİF Şalom Gazetesi 9 Temmuz 2014
http://www.salom.com.tr/haber-91732-tehlikeli_iliskiler.html

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ke vamos a mirar en la karantina?

Kon el fin del verano i el retorno de la karantina, estamos mas tiempo en las kazas. Les kero propozar tres serias de TV echos en Israel. El primer es "Tehran". Es una seria de espionaje muy enteresante. Una espion del Mossad viaja en sekreto a la kapital de Iran. Tehran es su lugar de nasimiento tambien. La hacker de komputadora tiene el objektivo de dezaktivar el reaktor nuklear. Esta misyon tendra implikasyones para el Medio Oriente i el mundo entero. La seria es en ebreo i perso. Es una sezon i tiene ocho episodios, kada uno 50 minutos. Mi segunda propozisyon es una seria romantika i komika. Lehiyot Ita (Estar Kon Eya) es una seria de 2013, ma muy simpatika. Izieron tambien la version Amerikana ke se yama “La beyeza i el panadero”. La seria konta la istorya de amor entre una supermodela internasyonal muy famoza i muy rika, i un simple panadero ke no tuvo la shans de ir a la eskola artistika por razones finansiales. La seria es dos sezones, 18 episodios en total i kada uno...

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different cou...

Avrupa’nın Dron Sınavı: Caydırıcılık, Maliyet ve Yeni Güvenlik Mimarisi

Avrupa güvenliği Rusya’nın hibrit askeri stratejisinin merkezine yerleştirdiği düşük maliyetli dronlarla her zamankinden daha karmaşık ve kırılgan hale geliyor. Polonya hava sahasındaki son ihlallerden Ukrayna savaşına kadar uzanan bu yeni dönem, hem caydırıcılık doktrinlerinin sınandığı hem de Avrupa’nın hava savunma mimarisindeki yapısal açıkların görünür hale geldiği bir dönemi işaret ediyor.   Ucuz dronlarla pahalı platformları meşgul eden bu asimetrik yaklaşım, NATO’nun savunma reflekslerini ve işbirliği potansiyelini test ediyor. Çok katmanlı gözetleme, karşı-dron teknolojileri, hızlı komuta-kontrol mekanizmaları ve savunma-istihbarat entegrasyonunun eksikliği, kıtanın ortak kırılganlığına dönüşürken; Türkiye’nin hem dron hem de karşı-dron ekosistemindeki yükselişi bu güvenlik açığının kapatılmasında önemli bir aktör olarak öne çıkıyor.   Pano...