Ana içeriğe atla

11 adımda sosyal medyada nefretle mücadele

Andre Oboler ve Karel Valansi

Limmud dahil bir dizi konuşma yapmak için İstanbul’a gelen, online nefret söylemi uzmanı Andre Oboler ile sosyal medyadaki Yahudi ve Müslüman karşıtlığını, kullanıcı olarak nefret söylemine karşı neler yapılabileceğini konuştuk.











1   Sosyal medya neden önemli?
Bugünkü iletişimin büyük bölümü sosyal medya aracılığıyla gerçekleşiyor. İnsanlar bu şekilde haberleşiyor, bilgi paylaşıyorlar. Ayrıca bu platformlar kişinin sosyal çevresini de kullanıyor. Arkadaşlarınızın beğendiğini, paylaştığını veya önemli bulduğunu da gösteriyor. Bu da paylaşıma bir güven oluşturuyor.
2  Bir paylaşımın nefret söylemi içerdiğine hangi noktalara bakarak karar veriyorsunuz?
Farklı nefret söylemleri için farklı tanımlamalarımız var. Bunun genel tanımı toplum içindeki bir grubun veya kişinin hedef alınması. Bu bir kişiyi intihara sürüklemek şeklinde de olabilir, bir grubu şeytan olarak tanımlamak, bu gruba saldırılmasını teşvik etmek, bu kişilerin topluma ait olmadıklarını söyleyip onları toplum dışına itmeye yönelik olabilir. Mesela Helal gıda yasağı ile ilgili kampanyanın bir nefret söylemi olduğunu düşünüyoruz çünkü Müslümanların o şehirde veya mahallede yaşamasını zorlaştırmayı amaçlıyor.

 Sosyal medyadaki nefret söylemi ile mücadele etmek için bir kullanıcı ne yapabilir?
Kullanıcılardan iki şey istiyoruz. Biri kullandığı sosyal medya şirketine  -Facebook, Twitter, YouTube... -paylaşımı şikâyet etmeleri. Diğeri bizim geliştirdiğimiz programı içeren fightagainsthate.com sitesine şikâyet etmeleri. Bunu yaptıklarında şikâyet konusu hakkında bilgi bize geliyor ve bu şirketlerin sizin şikâyetlerinizi nasıl yanıtladıklarını takip edebiliyoruz. Bu çok önemli çünkü bu şirketlere sadece nefretin nerede olduğunu belirtmiş olmuyorsunuz. Aynı zamanda bu konuyu düzeltmek için neler yaptıklarının da takip edildiğini bildirmiş oluyorsunuz.
 İfade özgürlüğü ne zaman biter, nefret söylemi ne zaman başlar?
İfade özgürlüğü nefret söylemine dönüştüğü anda sona erer. Her şeyi yapabilirsin kanunla yasaklanmadığı sürece. İfade özgürlüğü de kanuna aykırı olmadığı sürece var ancak. Mesela birinin ölmesini önermeye izin yok. Nefret söylemine de izin verilmemesi gerekiyor. Birçok ülkede bu konuda kanunlar var. Sosyal medya şirketlerinin de belirli kuralları var. Ancak bunu nefret söylemini de içerecek şekilde yapılandırmalılar.
 Sosyal medyada karar verici şirketler için hangi durumlarda bulunduğu ülkenin kanunları şirket kurallarının önüne geçebiliyor?
Evet, sosyal medyada şirketler karar vericiler. Neyin kaldırılacağına onlar karar veriyor. Ancak eğer devlet ‘bu içerik uygun değil’ diyorsa şirketlerin buna uyması gerekiyor. Mesela Holokost inkârı ile ilgili içerikler, Holokost inkârının suç olduğu ülkelerde kaldırıldı. İçeriklerin istense kaldırılabileceği Holokost inkârı ile ortaya çıktı. Bu paylaşımların kanuna aykırı olduğu uyarısı üzerine sosyal medya şirketleri bu paylaşımları kaldırdı. Daha önceleri bazı ülkelerde ‘bu içerikleri kaldıramıyoruz’ derken kaldırabildikleri bu şekilde ortaya çıktı.
 Twitter ve Facebook kullanıcısıyım ve karşılaştığım sorunlara bakarak nefret söylemi ile ilgili yeterli hassasiyetin olmadığını düşünüyorum...
Şikâyetleri takip edenlerin hepsi eğitimden geçiyor ancak sorun bu eğitimin yeteli olmaması. Hazırladığımız brifinglerle şirketlerin bu konudaki eksikliklerini tamamlamaya çalışıyoruz, sorunları anlatıyoruz. Ancak bu konuda sınıfta kalıyorlar, şikâyet karşısında cevap oranları çok düşük. Bu konuda ilerleme sağlamak için şeffaflık lazım. Hesap verme zorunluluğu sağlayabilecek araçları geliştirmeye çalışıyoruz. Sorunun ne kadar önemli olduğunu anlatmak öncelik olmalı. Facebook mesela Holokost inkârı konusunda en başarılı şirket bu konudaki paylaşımların yarısı indirildi. Youtube’da ise bu oran sadece yüzde yedi.
 Günümüzde yeni antisemitizmden bahsediliyor. Yeni antisemitizmi nasıl tanımlarsınız?
Yeni antisemitizm İsrail ile bağlantılı olan antisemitizm. İsrail, daha önce toplumlarda Yahudilerin görüldüğü gibi görülüyor. Klasik antisemitizmde Yahudiler toplumun bir parçası olarak kabul edilmezlerdi. Özel kuralların uygulandığı bir grup olarak görülürlerdi. Bugün uluslararası toplumda İsrail de bu şekilde görülüyor; farklı, öteki, herkesle aynı haklara sahip değil. Bu konuda Natan Sharansky’nin 3D antisemitizm testi var. Bu test çifte standartlarla ilgili. Örneğin, İsrail ile ilgili bir söylemi alıp İsrail yerine başka bir ülke koyduğunda - mesela İsveç - bu söylem hâlâ kabul edilebilir oluyor mu?  Eğer garip ve problemli gözüküyorsa o zaman çifte standart var, sorun var. İsrail’in var olma hakkını tanımama ve İsrail’i gayri meşrulaştırma çalışmaları, birlikte bu üçlü testin bölümlerini oluşturuyor. Burada da BDS’nin (Boycott, Divestment and Sanctions – Boykot, Tecrit ve Yaptırım Hareketi) çalışmalarından bahsedebiliriz. BDS, İsrail’i meşru bir ülke değilmiş gibi göstermeye çalışıyor.
 Neden İslamofobi yerine Müslüman karşıtı terimini tercih ediyorsunuz?
İslamofobinin iki tanımı var. Birincisi Müslüman olan kişileri hedefleyen, Müslüman karşıtı duygu ve nefret. İkincisi ise İslam’ın kötülenmesi. Hz. Muhammed karikatürlerinin yasaklanması bu bölüme giriyor.
İslamofobiden İslam’ın karalanması anlaşılıyor ancak Müslümanların güvenliği veya topluma kaynaşmasını içermiyor. İslamofobi kişilerle ilgili değil fikirlerle ilgili. Bunun uluslararası kanunlarla korunması gerektiğine inanmıyorum. Fikirler eleştirilebilir, kişilerin korunması gerekir.
9  Müslüman karşıtlarının en çok kullandığı argüman ne?
“Tüm Müslümanlar teröristtir” söylemi çok yaygın. Helal karşıtı gruplar da çok güçlü. Sosyal medya sayesinde bir araya gelmiş birçok Müslüman karşıtı grup görüyoruz. Artık sokaklarda gösteriler düzenliyorlar. Politik parti oluşturma yolundalar. Tüm bunlar sosyal medya ile oluyor.
10  Sohbetimiz sırasında antisemitizm üzerine Müslüman karşıtlığına nazaran daha çok araştırma olduğunu söylemiştiniz. Bunun sebebini neye bağlıyorsunuz?
Müslüman karşıtlığı daha yeni olması sebeplerden biri. Tüm bu araştırmaların üst çatısı insan hakları. İnsan hakları çalışmaları, BM’nin insan hakları beyannamesi ve diğer BM anlaşmaları Holokost’un sonucunda oluştu. Dünyanın Holokost’a cevabı, insan hakları düzenlemeleri ile oldu. Antisemitizm ile mücadele, insan haklarının merkezini oluşturuyor. 
11 Antisemitizm sosyal medya aracılığıyla normalleştiriliyor mu?
Sosyal medyadaki antisemitizm toplumda antisemitizmi normalleştirebilir ve kabul edilir hale getirebilir. Bu durumu son Gazze savaşında gördük. Holokost ile Gazze’nin karşılaştırılması konusunda insan hakları savunucuları şöyle bir argüman geliştirdiler: “Normalde Holokost’u karşılaştırmamamız gerekiyor, doğru bir şey değil ama burada durumun vahametini anlatmak için bir istisna yapabiliriz ve antisemit içerik paylaşabiliriz.” Bu nefret söyleminin normalleştirilmesi ancak insan haklarının temelinde istisnalar yoktur. 
İsrail güvenliği için ne yapması gerekiyorsa, politikası ne yöndeyse onu yapmalı. İsrail çok kötü bir şey yapsa dahi antisemitizme izin vermemelisin. Antisemitizm İsrail’in ya da Yahudilerin sorunu değil. Antisemitizm o ülkedeki hükümetin sorunu. Çünkü bir kere antisemitizme izin verdiğinde başka gruplara karşı nefret söylemine de izin vermiş olursun. Toplumun kendisine sorması gereken içindeki bir grubun saldırıya uğramasına izin verecek mi? Önyargı, ve ötekileştirmeye izin verecek mi?

Andre Oboler  kimdir?
Sosyal medyada nefret söylemi konusunda önde gelen uluslararası bir uzman olan Oboler, Online Hate Prevention Institute’un (OHPI) CEO’su, Online Antisemitizm Çalışma Grubu’nun eş başkanı, International Holocaust Remembrance Alliance (IHRA) çalışma grubu üyesi. Lancaster Üniversitesi  Bilgisayar Bölümünden doktora derecesi ve Monash Üniversitesinden hukuk derecesine sahip olan Oboler, OHPI’nin kullandığı bilgisayar programını da geliştiren isim.

OHPI TAM OLARAK  NE YAPIYOR?
OHPI, kâr gütmeyen Avustralyalı bir yardım kuruluşu. Amacı nefreti, gerçek dünyada olduğu gibi, online olarak da kabul edilemez hale getirmek. Bir nefret söyleminin, sokaktaki dev billboard’da olması nasıl kabul edilemezse, aynı şekilde Facebook, Twitter, Instagram, YouTube’da da olması kabul edilemez.
Antisemitizm, Müslüman karşıtı nefret, kadın düşmanlığı, sanal zorbalık gibi nefret türleri ile ilgilenmekte. Bunun için raporlar ve brifingler hazırlıyoruz. Örneklere bakıyoruz. Bir Facebook sayfası, bir YouTube videosunu veya bir Twitter hesabını inceliyoruz. Ve destekçilerimize -şu an 19 bin kişi var- bu sayfayı veya videoyu sebebini de belirterek şikayet etmelerini istiyoruz. Bazı durumlarda bu raporları sosyal medya şirketine de yolluyoruz ve bu paylaşımın neden sakıncalı olduğunu anlatıp bu konuda bir şey yapılması gerektiğini söylüyoruz.
Ayrıca teknik öneriler getirerek şirketlerin nasıl çalışma şekillerini değiştirmeleri gerektiğini raporluyoruz, nefretin internette yayılmasını zorlaştırmak ve kaldırılmasını kolaylaştıracak software’leri öneriyoruz.
Antisemitizm ve Müslüman nefreti konularında yardımcı rehberimiz var. Kişilere adım adım, resimlerle anlatarak bir nefret söylemini, farklı içerikleri farklı platformlarda nasıl şikayet edebileceklerini anlatıyoruz.
Kampanyalar yürütüyoruz. Amacımız kişilerin nefret söylemi içeriklerini şikayet etmelerini sağlamak. Bu sayede rapor hazırlayacak istatistiklere de ulaşabiliyoruz. Ocak-Şubat’ta antisemitizm üzerine bir kampanya yaptık, Ekim-Kasım’da ise Müslüman karşıtlığı konusunda bir kampanya yaptık.
Geliştirdiğim software sayesinde tüm bilgileri toplayabiliyor ve ihtiyacı olan kişi veya kurumlara nefret söylemi ile ilgili data sunabiliyoruz. Üniversiteler, araştırmacılar, sivil toplum kuruluşları, devlet kurumları bu datanın kullanıcıları olabilir. Mesela Türkiye bu software’in Almanca olarak çalışmasını talep etti. Böylece Müslüman karşıtlığı ve Türk karşıtlığı ile ilgili Almanya’da Almanca yapılan nefret söylemini izleyebilecek.

Karel Valansi Şalom Gazetesi 2 Aralık 2015

Yorumlar

emre dedi ki…
Emeğinize sağlık...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Her yaşam bir roman - Panama´daki Türk Yahudileri

Panama´da hızla büyüyen bir Yahudi yaşamı var. Café con Teclas kitabının yazarı gazeteci Sarita Esses´in yanı sıra Antakyalı Eli Cemal, Mersinli Musa İlarslan, Trakya kökenli Julia Kohen de Ovadia ve kuzeni İstanbullu Çela Alkabes de Eskinazi ile göç hikayelerini ve Panama´daki yaşamlarını konuştuğumuz keyifli bir sohbet sizleri bekliyor. Julia Kohen de Ovadia İstanbul doğumluyum. Babam Çanakkaleli Aron Kohen, annem ise Çorlulu Suzi Bahar.  Seneler evvel büyükbabamın eltisi Meksikalı Sultana genç yaşta çocuksuz dul kalınca küçük teyzem Donna’yı yollamasını istedi anneannemden. Donna da Sultana teyzesiyle yaşamak için Meksika’ya gitti. Orada eniştem Moises Mizrachi ile tanıştı ve evlenerek Panama’ya taşındı. Büyükbabam Nessim Bahar vefat edince anneannem Coya, ablam Malka ile iki aylığına kızını görmeye Panama’ya gitti. Ancak orada ablam eniştemle tanıştı, evlendi ve hayatını Panama’da kurdu. Dört çocuğu ve on torunu var. Ablamın düğünü için Panama’ya geldiğimizde ben Saint Pulcherie’de

Bu yılki Elküs Marküs ödüllerine Şalom damgasını vurdu

İki yılda bir düzenlenen ancak pandemi nedeniyle 2020 yılında gerçekleştirilemeyen Elküs Marküs Erdem ve Hayırseverlik Ödül Töreni 30 Mart akşamı çevirim içi olarak gerçekleştirildi. Bir çok dalda ödüllerin dağıtıldığı gecede Şalom Dergi ve Şalom yazarlarına da ödüller yağdı. Fakirleri Koruma Derneği’nin Elküs Marküs Erdem ve Hayırseverlik Ödül Töreni 30 Mart Çarşamba akşamı Zoom üzerinden gerçekleştirildi. İki yılda bir düzenlenen ödül töreni pandemi nedeniyle planlandığı gibi Mart 2020 yılında gerçekleştirilememişti. Ödül töreni dört yıllık zorunlu bir aradan sonra çevirim içi bir törenle sahiplerine teslim edildi, başarıları ödüllendirildi.  Türk Yahudi Toplumunun yegane ödül veren kurumu olan Fakirleri Koruma Derneği, bu ödülü 1916 yılında, dönemin ABD İstanbul Büyükelçisi Abraham Elküs ve Gertrude Elküs’ün henüz 16 yaşındayken hayatını kaybeden kızları Jane Selma Elküs’ün anısını yaşatmak için vermeye başlamıştı. Davranışlarıyla hayranlık uyandıran kişileri onurlandırmak ve bu kiş