Ana içeriğe atla

İlk öğrencilerimizden: Karel Franco Valansi ’98

Üniversitemizin ilk öğrencilerinden Karel Franco Valansi’98 ‘En Huzurlu An’ adlı öyküsü ile Ankara Altındağ Belediyesi tarafından düzenlenen 10. Öykü Yarışmasında birinci oldu. Aldığı ödül sonrası biraraya geldiğimiz Karel ile gazetecilik kariyeri, edebiyata ilgisi ve Koç Üniversitesi’nin ilk günleri hakkında konuştuk. 
Merhaba Karel, kendini mezunlarımıza tanıtır mısın?
Merhaba, adım Karel Valansi. Şalom ve T24 köşe yazarıyım. Üniversiteden sınıf arkadaşım Viko ile evliyim, iki oğlumuz var. Hala okuyorum:) Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora öğrencisiyim.
Koç Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra neler yaptın?
İşletme mezunuyum. Mezun olduktan hemen sonra uluslararası bir denetim firmasında işe başladım. Daha sonra aile şirketinde ithalat-ihracat ile ilgilendim. Şirkette çalışmaya devam ederken Şalom gazetesi için çeviriler yapmaya başladım. Politik konularda idi genelde bu çeviriler. Özellikle Orta Doğu ağırlıklı. Aslında politikaya ve bölgeye ilgim de bu şekilde başladı. İkinci oğlumun doğumundan sonra işten tamamen ayrılıp okumaya, araştırmaya, yazmaya adadım kendimi. Önce Uluslararası İlişkiler bölümünde master yaptım, şimdi de doktora programındayım.
Üniversitemizin ilk öğrencilerindensin. Bize biraz o günleri anlatır mısın?
Okula giren ilk öğrencilerdenim 1993 yılında. Yanlış hatırlamıyorsam toplamda 200 kişiydi okul. Her şey yeni, her şey kompakttı. Kalabalık bir grup gibi dolaşırdık her yerde. Okulda yaşıyorduk diyebilirim. Suzy’s Cafe’nin yeri ise bambaşka. İlk olduğumuz için kobay misali birçok deneme bizim üzerimizde yapıldı eminim ama ilk olmanın ayrıcalıkları da çok fazlaydı. Birçok şeyin ilkini gerçekleştirdik okulda. San Remo Festivali düzenledik, Rüküşler yarışması yapalım dedik yaptık. Spring Fest’te bahçeye elli metrelik bungee jumping kurdurduk daha ne olsun! Koç’ta çok iyi arkadaşlıklar kurdum ve halen görüşmeye devam ediyoruz birçoğuyla. Hayatımın en güzel yıllarıydı diyebilirim. Tek üzüntüm okulumun yerinde artık bir süpermarketin olması. Sarıyer kampüsünde hiç okumadım, hiçbir anım yok orada. İstinye’de okulun önünden geçtiğimde hep bir burukluk yaşıyorum. Hele mavi ve bej oditoryumların yerinde sebze reyonu olduğunu gördüğümde…
Üniversite ile ilişkilerin sürüyor mu? İlk günler ve bugün arasında ne gibi farklar görüyorsun?
İlk zamanlar her ayın bir günü mezunlar buluşuyorduk. Bunu devam ettiremedik. Hocalardan Dinleyelim konuşmalarını takip ediyorum, bazı panellere katılmak için üniversiteyi ziyaret ediyorum. Dediğim gibi Sarıyer kampüsünün beni çeken duygusal bir yönü yok. İstinye’ye her gidişimde eski günleri market rafları eşliğinde yad ediyorum.
Dış politikaya ilgin ve gazetecilik serüveni nasıl başladı?
Kendimi belli bir yaşa kadar apolitik olarak tanımlayabilirim. Tarihe ve sosyolojiye ilgim vardı. Çeviri ile başladı gazetecilik serüvenim. O dönem İsrail güvenlik duvarı inşa ediyordu. İran nükleer tehdidi, Lübnan’da Hariri suikastı derken kendimi bu konuların içinde buldum. Okudukça daha çok merak ettim. Kendimi bildim bileli okumaya ve yazmaya meraklıydım. Tüm bunları gazetecilikte birleştirebildim.
Geçtiğimiz günlerde bir öykü yarışmasında birincilik ödülü aldın. Bu ödülden ve öykü yazarlığından biraz söz eder misin?
İyi bir edebiyat okuruyumdur. Mario Levi ile Yaratıcı Yazarlık atölyesine de devam etmiştim. Dönem dönem kendim için öyküler yazıyorum. Bazen yan masada duyduğum bir cümle veya bir arkadaşımın anlattığı bir olay beni masa başına oturtabiliyor. Ödül alan bu öyküyü de geçen yaz bir gün, çok eskiden izlediğim ama aklımda yer etmiş bir film sahnesinden esinlenerek yazdım. Filmi bulup izlemedim hayal gücümü etkilemesin diye ve yazıp diğer öykülerim gibi bir kenara koydum. 8 Mart Kadınlar Günü için “Söyleyecek Sözüm Var” konulu bir öykü yarışması düzenlendiğini duyduğumda, çalışan kadınların her sabah bebeklerini geride bırakmaktan dolayı yaşadıkları vicdan azabını anlatan bu öykümü yarışmaya yolladım. Ve bir sabah “finalistler arasındasınız” diyen bir telefon aldığımda mutluluktan havalara uçtum!
Mezunlarımız ödüllü bu öykünü nasıl okuyabilirler?
Dereceye giren diğer öykülerle birlikte kitap olarak basılacak yakında.
Bundan sonrası için planların neler?
Önce doktorayı bitirmek, başka bir önceliğim yok şimdilik. Karşımda yeterlik sınavı var, gayet ürkütücü. Bakalım, hayırlısıyla tez aşamasına geçiyim o zaman yeniden kocaman hayaller kurmaya başlarım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Democratya!* İsrail’de Kırmızılı Kadınların Direnişi

2022 yılı sonunda göreve başlayan, Binyamin Netanyahu liderliğindeki yeni hükümet, İsrail tarihinin en aşırı sağcı ve dindar partilerinden oluşuyor. Bu koalisyon, kuruluşundan bu yana kendini Orta Doğu ’ nun tek demokrasisi olarak tanımlayan İsrail’in geleceği ve demokratik yapısı için büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu tehditler bir çok farklı koldan ilerliyor.    Netanyahu ’ nun uzun süredir basını kontrol altına alma çabası demokrasinin ifade özgürlüğü ilkesini tehdit ediyor. Filistinliler dahil azınlık gruplarının, LGBTQ+ toplumunun ve kadınların kanun önünde eşitliğini ihlal edecek yasa tasarıları , demokrasinin bir diğer önemli prensibi olan eşit haklar ilkesini tehdit ediyor. İsrail ’ de yürütme ve yasama erkleri her zaman hükümet tarafından kontrol edilmekte. Yüksek Mahkeme, iktidar partilerinin gücünü kontrol eden ve anayasa görevini yerine getiren Temel Yasaların uygulanmasını güvence altına alan tek  kurumdur. Ancak yeni hükümet yasama üzerinde sınırsız güç sahibi olmak için Y

Yahudi Cesaret Ödülü üzerine

24 Haziran 2018 seçiminde CHP’den Cumhurbaşkanı adayı olan Muharrem İnce, 16 Ağustos’taki Twitter paylaşımlarıyla isim kullanmadan hükümete yönelik eleştirilerini sıraladı. Bu eleştirilerinin arasında “Siz, yaptığınız hizmetlerle Yahudi Cesaret Ödülüne lâyık görülen ve bu ödülü kendine lâyık görenlersiniz” ifadesine de yer verdi.  İnce’nin bu paylaşımı bu konudaki ilk çıkışı değildi. Geçtiğimiz yılın Aralık ayında, partisinin Yalova Merkez İlçe 10. Olağan Kongresi’ndeki konuşmasında da “Dünyada ‘Yahudi Cesaret Ödülü’ ya da diğer adıyla ‘Davut Yıldız’ı alan tek Müslüman, Recep Tayyip Erdoğan’dır,” demişti.  İnce, 2013 yılında yaptığı bir başka konuşmada ise bu sefer Türkiye’nin Rum vatandaşlarını kızdırmıştı. “Atatürk olmasaydı, (…) adınız Ahmet, Hasan, Hüseyin olmazdı, Dimitri, Yorgo olurdu. Bunları doğru bilmeleri lazım” demiş, gelen tepkilerin ardından Twitter hesabından “Benim gibi askerlik yapan, vergi veren, Cumhuriyet’e inanan, vatandaşımız olan Yorgo ve Dimitri’leri kastetm