Ana içeriğe atla

Oh Jerusalem!

Israel and Turkey signed a normalization deal after six years of diplomatic impasse and exchanged ambassadors during the second half of 2016. Since then, major steps are taken to restore diplomatic relations between the two countries. Two sides agreed to exchange visits by government ministers as well as business, academic and cultural delegations. Both parties reaffirmed the importance of improved Turkish-Israeli relations for the stability and security of the Middle East. Recently, I had the chance to discuss Turkish-Israeli energy negotiations with Shaul Meridor, Director-General of Israeli Ministry of Energy and Ron Adam, Special Envoy on Energy of Israeli Foreign Ministry during the 8th Atlantic Council summit held in Istanbul. They were both very positive about the ongoing negotiations and said that an agreement to strike a deal for the energy trade between the two countries was expected soon, in a matter of 3-4 months. So it looked like both sides had the determination and will to fully restore their relationship.

However, with the recent Jerusalem dispute, we are returned to square one. This is an unexpected but not surprising development. Sparring Israel was a useful tool to gain and increase domestic support in the past. However, the Turkish- Israeli reconciliation remains a bold and strategic decision taken in defiance of popular sentiment.
There is still distrust between the two parties and it looks like the flawless progress achieved in the last couple of months was a dream too good to be true.
There is a lot of conferences and exhibitions going on in Turkey about Jerusalem these days. This maybe the result of the approaching Yom Yerushalayim (Jerusalem day), the 50th anniversary of the unification of Jerusalem following the 1967 War which will be celebrated on May 24th in Israel.
President Erdogan’s speech during the Awqaf Week and International Forum on Al-Quds Waqfs held in Istanbul with the participation of the the Prime Minister of Palestinian Authority Rami el-Hamdallah were his harshest words against Israel since the reconciliation agreement. He criticized the Judaization of Jerusalem and the Muezzin bill which will prevent the use of loudspeakers during the early morning prayers. Prime Minister Binali Yildirim and AK Party Istanbul deputy Burhan Kuzu, criticized severely Israel as well.

The Israel Foreign Ministry responded to Erdogan's comments with a strongly-worded statement. For now, the affair has ended without escalating further, following a telephone conversation held between Israel’s Foreign Ministry Director General Yuval Rotem and Turkish ambassador to Israel Kemal Okem. It looks like there is no desire to continue the confrontation. However, both sides are ready to retaliate if the tension continues.

Karel Valansi, May 9, 2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Her yaşam bir roman - Panama´daki Türk Yahudileri

Panama´da hızla büyüyen bir Yahudi yaşamı var. Café con Teclas kitabının yazarı gazeteci Sarita Esses´in yanı sıra Antakyalı Eli Cemal, Mersinli Musa İlarslan, Trakya kökenli Julia Kohen de Ovadia ve kuzeni İstanbullu Çela Alkabes de Eskinazi ile göç hikayelerini ve Panama´daki yaşamlarını konuştuğumuz keyifli bir sohbet sizleri bekliyor. Julia Kohen de Ovadia İstanbul doğumluyum. Babam Çanakkaleli Aron Kohen, annem ise Çorlulu Suzi Bahar.  Seneler evvel büyükbabamın eltisi Meksikalı Sultana genç yaşta çocuksuz dul kalınca küçük teyzem Donna’yı yollamasını istedi anneannemden. Donna da Sultana teyzesiyle yaşamak için Meksika’ya gitti. Orada eniştem Moises Mizrachi ile tanıştı ve evlenerek Panama’ya taşındı. Büyükbabam Nessim Bahar vefat edince anneannem Coya, ablam Malka ile iki aylığına kızını görmeye Panama’ya gitti. Ancak orada ablam eniştemle tanıştı, evlendi ve hayatını Panama’da kurdu. Dört çocuğu ve on torunu var. Ablamın düğünü için Panama’ya geldiğimizde ben Saint Pulcherie’de

Karel´den Mario´ya veda…

Kelimeler acı veriyor be Mario! Zormuş senin hakkında bir veda yazısı yazmaya oturmak. Biliyorum, seçmeye çalıştığım hiçbir kelime yaşadığım üzüntüyü aktarmaya yetmeyeceği gibi, seni anlatmaya da yetmeyecek. Bir de şu var. Bu yazıyı bitirip yolladığımda ve basılıp gazetede okuduğumda senin gitmiş olduğun kesinleşecek, oysa daha çok erken! Şu an ne isterdim biliyor musun, veda yazısı yerine senin başarılarını, yeni kitaplarını, söyleşilerini yazmak, seninle yine bir röportaj yapmak. Sevgili hocam, sevgili dostum, öykülerimi ilk okuyanım, edebi yönümü en çok destekleyenim, hiç tanımadığım yazarların hiç duymadığım kitaplarıyla beni tanıştıran.  İzlediği ilginç filmleri benimle paylaşan, tartışan… “Merhaba” diye başlarsın yaratıcı yazarlık derslerine, sonra eklersin “merhaba demek benden sana zarar gelmez demektir,” diye. Koca kalbinle kimseyi üzecek, kıracak bir söz dahi etmediğinden eminim. Günlerdir seni anıyorum. “Twitter’da olmalısın” deyip sana hesap açışımızı, özene bezene seçtiğin