Ana içeriğe atla

İsrail seçimlerindeki sihirli değnek

Tekrarlanan İstanbul seçimlerinin ardından Türkiye uzun bir süre daha seçim konuşmayacak gibi gözüküyor. Ancak sonbaharın yaklaşmasıyla birlikte birçok ülke seçimlere hazırlanıyor. Bunlardan biri de İsrail. Hatırlarsanız İsrail’de 9 Nisan’da genel seçimler olmuş ancak hükümeti kurma görevi verilen Binyamin Netanyahu belirlenen süre zarfında hükümeti kuramadığı için parlamento kendini feshederek yeniden seçim kararı almıştı. Seçmeni şaşkına çeviren bu gelişmenin ardından İsrail, 17 Eylül’de yeniden sandık başına gidecek.
O dönemde kaleme aldığım seçim analizinde Netanyahu’nun kurmaya çalıştığı hükümetin kırılganlığını belirterek, “İki seneye kalmaz yeni bir seçim olur” demiştim. Ancak açıkçası hükümetin hiç kurulamayacak olmasını öngörememiştim. Bu durum bildiğim kadarıyla İsrail için de bir ilk.
Tekrar ve daha güçlü bir şekilde kazanma sözü veren Netanyahu için bu seçim bir ölüm-kalım meselesi dersek abartmış olmayız. Hakkında açılan soruşturmalar nedeniyle zor günler geçirmekte olan Netanyahu, hapis cezası ile sonuçlanabilecek bu soruşturmalardan yakasını kurtarabilmek için bu seçimi kazanmak ve rakiplerine alacağı sandalye sayısıyla fark atmak zorunda. Koalisyon pazarlıklarına güçlü bir şekilde başlamak isteyen Netanyahu bu sayede hem dokunulmazlık elde etmeye çalışacak, hem de kazanması durumunda koalisyonu kuracağı partilere fazla taviz vermek zorunda kalmayacak.
Ancak burada seçim sonuçlarından bağımsız iki soru karşımıza çıkıyor. Birincisi, hakkında soruşturma yürütülen bir siyasi lider ile koalisyon kurmaya, bunun siyasi sonuçlarını göze almaya kaç parti hazır? İkincisi, Netanyahu’nun siyasi sermayesi İsrail’deki hukuk sistemini ve demokrasi normlarını aşmaya yeter mi?
Nisan ayındaki seçimler Netanyahu için bir referandum niteliğindeydi, hâlâ öyle. Seçimlerin ana tartışması da yine Netanyahu’nun siyasi geleceği ve tercihleri üzerine kurulu. Seçim gününe üç hafta kala, Netanyahu’nun ana rakibi Mavi Bayaz ittifak ve lideri Benny Gantz ilk seçimlerdeki enerjisinden uzak bir görüntü sergilerken, net bir slogan ortaya koyamadı. Solcular ve Netanyahu’nun gitmesini isteyenler için en güçlü tercih olan Gantz, kimilerine göre ise ‘kötünün en iyisi’ ancak. Netanyahu ise başarılı bir seçim kampanyasının başrolünde.
Netanyahu nisan seçimlerinde İsrail için vazgeçilmez lider iddiasını, dış politika başarılarını öne çıkararak ve ‘süper diplomat’ imajını destekleyerek sürdürmüştü. Bu seçimlerde ise önceliği sağ oyları garantilemekte.
Plajda geçen ve sosyal medyada da sıklıkla paylaşılan seçim filminde açıkça “Sağda kalın sağ daha güvenli” diyen Netanyahu iyi bir oyunculuk sergiliyor. İsrail’in tehlike altında olduğunu ve sadece kendisinin oluşabilecek her tür senaryoya karşı hazırlıklı olduğunu vurgulayan Netanyahu, ultra Ortodoksları da kızdırmak istememiş olacak ki filmde tek bir kadın bile oynatılmamış. Sağ ve dindar oyları kazanmak için Netanyahu’nun üstünde durduğu bir diğer başlık da yerleşimler. Seçim kampanyası süresince yerleşimlere birçok ziyarette bulunarak desteklerini istedi.
Netanyahu güvenlik konusundaki tecrübesini seçim kampanyası boyunca öne çıkarırken, ana önceliğini ABD Başkanı Donald Trump’ın da desteğini aldığı İran olarak seçmişe benziyor. Suriye savaşının başından beri İran’ın ilerlemesini ve kendi sınırlarına yaklaşmasını engellemek için hava operasyonları ile gölge savaşını devam ettiren İsrail, son günlerde mevziisini Suriye’den Irak’a genişletmiş gözüküyor. Seçim arifesindeki bu tehlikeli gelişmeye Gazze’den fırlatılan roketler de eklendiğinde, İsrail halkına Netanyahu’nun tasvir ettiği ‘her tarafımız tehlikelerle dolu’ mesajının verildiği açık.
Siyasi sihirbaz olarak adlandırılan Netanyahu ile rakibi Benny Gantz, Kan Tv’nin yayınladığı kamuoyu araştırmasına göre başa baş yarışı tamamlayacak, ancak doğal ittifakları ile birlikte hükümeti kurmak için gereken 61 sandalyenin altında kalacaklar. Bu durumda da asıl sihirli değnek, oyunu arttırmış gözüken seküler milliyetçi Avigdor Lieberman’ın elinde olmuş olacak.
Karel Valansi, Şalom Gazetesi OBJEKTİF 28 Ağustos 2019 http://www.salom.com.tr/koseyazisi-111607-Israil_secimlerindeki_sihirli_degnek.html

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ke vamos a mirar en la karantina?

Kon el fin del verano i el retorno de la karantina, estamos mas tiempo en las kazas. Les kero propozar tres serias de TV echos en Israel. El primer es "Tehran". Es una seria de espionaje muy enteresante. Una espion del Mossad viaja en sekreto a la kapital de Iran. Tehran es su lugar de nasimiento tambien. La hacker de komputadora tiene el objektivo de dezaktivar el reaktor nuklear. Esta misyon tendra implikasyones para el Medio Oriente i el mundo entero. La seria es en ebreo i perso. Es una sezon i tiene ocho episodios, kada uno 50 minutos. Mi segunda propozisyon es una seria romantika i komika. Lehiyot Ita (Estar Kon Eya) es una seria de 2013, ma muy simpatika. Izieron tambien la version Amerikana ke se yama “La beyeza i el panadero”. La seria konta la istorya de amor entre una supermodela internasyonal muy famoza i muy rika, i un simple panadero ke no tuvo la shans de ir a la eskola artistika por razones finansiales. La seria es dos sezones, 18 episodios en total i kada uno...

Siz sevgilinizle nasıl yürüyorsunuz?

Bir kafenin kaldırım masalarından birinde oturan İtalyan düşünür ve yazar Umberto Eco çevresinden geçenleri gözlemlediğinde bir şey fark etmiş; artık çiftler eskisi gibi kol kola değil el ele yürüyorlar! Bu yeni keşif sonrasında sokaktakileri daha da dikkatle incelediğinde el ele yürüyenlerin genellikle 30 yaş üstü, burjuva sınıfına ait olduklarını fark etmiş. Umberto Eco bu gözlemini yaptığında şöyle sormuş kendine, “Eskiden çiftler kol kola yürürdü. Şimdilerde ise el ele tutuşmak neredeyse zorunlu. Çocuklu erişkinlere ve gay’lere özgü duran el ele tutuşma onları cinsel ilgiyle ödüllendiren tek kişiyi kaybetmeme yolu mu? Bozulmayacak ilişkiye boyun eğmek, kadere teslim olmak mı? Yoksa yaşlılığın karşı konulmaz ilerlemesi ve yetersiz gelir seviyesini dengeleyen bir şefkat göstergesi mi?” Günlük hayatın bu belki önemsiz ancak ilginç detayı Eco’nun dikkatini çektiği gibi Tempo Dergisi’nin kasım sayısındaki konuyla ilgili makalesini okuduğumdan beri benim de ilgimi çekiyor. Ne k...

Her yaşam bir roman - Panama´daki Türk Yahudileri

Panama´da hızla büyüyen bir Yahudi yaşamı var. Café con Teclas kitabının yazarı gazeteci Sarita Esses´in yanı sıra Antakyalı Eli Cemal, Mersinli Musa İlarslan, Trakya kökenli Julia Kohen de Ovadia ve kuzeni İstanbullu Çela Alkabes de Eskinazi ile göç hikayelerini ve Panama´daki yaşamlarını konuştuğumuz keyifli bir sohbet sizleri bekliyor. Julia Kohen de Ovadia İstanbul doğumluyum. Babam Çanakkaleli Aron Kohen, annem ise Çorlulu Suzi Bahar.  Seneler evvel büyükbabamın eltisi Meksikalı Sultana genç yaşta çocuksuz dul kalınca küçük teyzem Donna’yı yollamasını istedi anneannemden. Donna da Sultana teyzesiyle yaşamak için Meksika’ya gitti. Orada eniştem Moises Mizrachi ile tanıştı ve evlenerek Panama’ya taşındı. Büyükbabam Nessim Bahar vefat edince anneannem Coya, ablam Malka ile iki aylığına kızını görmeye Panama’ya gitti. Ancak orada ablam eniştemle tanıştı, evlendi ve hayatını Panama’da kurdu. Dört çocuğu ve on torunu var. Ablamın düğünü için Panama’ya geldiğimizde ben Saint Pulcheri...