Ana içeriğe atla

BiRLiKte kalmalı mı?

İngiltere iki hafta sonra, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan ilişkilerini de yakından ilgilendiren bir referanduma gidiyor. Brexit (Britanya’nın Br’si ve İngilizce ‘çıkış’ anlamına gelen exit’in birleşimi) tartışmaları 23 Haziran’da İngiltere’de gerçekleşecek referandum tarihi yaklaştıkça hız kazanıyor. Yapılan son araştırmalara (Guardian/ICM) göre şu an ağırlık 52’ye 48 ayrılma yanlılarından yana.
İkinci Dünya Savaşı sonrası ekonomik bir birlik olarak tasarlanan Birleşik Avrupa fikri, ticaretin sınırlarını ortadan kaldırmayı amaçlıyordu. Asıl hedef ise Avrupa ülkelerinin birbirleriyle savaşmasını engelleyecek bir birlik kurmaktı. Günümüzde Avrupa Birliği ortak parlamento, ortak bayrak ve ortak para birimi ile amaçladığı siyasi yapıya ulaştı.
İngiltere’nin AB serüveni ise daha farklı. İlk başka ilgi göstermediği Birlik’e, Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle’un vetosu nedeniyle ancak 1973’te, üçüncü başvurusunda kabul edilen İngiltere, AB’ye her zaman şüphe ile yaklaştı. Öyle ki, o dönemki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu’na katılmasından sadece iki yıl sonra üyeliğinin devamı ile ilgili bir referanduma gitti.

O günlerden bugüne değişen pek fazla bir şey yok. AB’nin sorunlu çocuğu durumundaki İngiltere, vazgeçilmezliğinin, daha doğrusu kolay harcanabilir olmadığının bilinci ve özgüveniyle Brüksel’e verdiği bazı yetkileri bağımsızlığı adına geri istiyor. Başbakan David Cameron son seçimlerde “AB üyeliğini referanduma sokacağım” vaadiyle iktidara gelirken, bugün İngiltere’nin AB’de kalması gerektiğini savunuyor. Hali hazırda Schengen ve Euro bölgesi dışında kalma ayrıcalığını elinde tutan İngiltere, kendisine iş saatlerinden güvenlik hukukuna, ceza kanunundan sosyal yardımlara kadar geniş bir yelpazede ayrıcalık tanınmasını veya AB’nin bu konudaki kanunlarını değiştirmesini talep ediyor. İngiltere, siyasi bir birlik hedefinin dışında tutulmak isteğini açıkça belirtirken, AB’nin bu talepleri kabul etmesi, başarı olarak gördüğü ortak politikalardan geri adım atması demek. İngiltere bu talepleri ile özellikle mültecilerin sosyal güvenlik sistemi üzerinde oluşturduğu yükü azaltmak amacında. Bunu da AB kanunları ile gerçekleştiremiyor.
Ekonomik kriz, ekonomik büyümenin yavaşlaması, terör tehdidi, aşırı sağın yükselişi, Avrupa’nın birçok ülkesinde gerçekleşecek seçimlerin oluşturduğu risk, bir de mülteci krizi eklenince albenisi bir hayli bozulan bir AB var günümüzde. AB’ye giriş mümkün. Ancak bu hayalin kimileri için bir kabusa dönüşebileceği ve çıkmak isteyebilecek ülkeler olabileceği hesaba katılmamış. Bu nedenle eğer referandumdan ‘AB’den çıkalım’ kararı çıkarsa İngiltere önemli bir ilk olacak. Bunun ilişkileri tamamen sıfırlamak anlamına gelmediğini de belirtmek gerek. Karşılıklı anlaşarak boşanmaya karar verecek olan AB ile İngiltere’nin ticari bağlarını koruyacakları rahatlıkla söylenebilir. Diğer bağların ne kadarının tutulacağı ise asıl tartışma konusu.
Öte yandan ekonomistler, Brexit’i ihtimali düşük olsa dahi gerçekleştiği takdirde küresel piyasalarda ciddi bir kaosa neden olabilecek en belirgin ‘siyah kuğu’ olarak tanımlıyor. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s İngiliz sterlininin uluslararası rezerv para birimi olma özelliğinin riske girebileceği uyarısında bulunurken, The Observer’ın 600 ekonomistle yaptığı araştırmaya göre, Grexit durumunda İngiliz ekonomisi önümüzdeki beş yıl boyunca oldukça zorlanacak, gelir düzeyi düşecek, işsizlik artacak.
AB’nin karşısında iki olasılık var. İngiltere’yi içerde tutmak için tavizler vermesi durumunda AB, bölgesel bütünleşmeden iyice uzaklaşır. Ayrıca diğer üye ülkeler de İngiltere’yi örnek alıp farklı taleplerle AB’nin kapısını çalabilir. İngiltere ise AB’de kalırsa önemli bir avantajı elinde tutmaya devam eder; alınan kararlarda söz sahibi olmaya devam eder.
İngiltere’nin AB’den ayrılması durumunda, Norveç, İzlanda ve İsviçre’ye benzer bir şekilde üye olmadan AB ile yakın ticari ilişkilerde bulunarak ayrıcalıklı bir konuma gelebilir. Ancak İngiltere’nin çekilmesiyle AB, ekonomik ve siyasi açıdan güç kaybeder, ABD başta olmak üzere diğer ülkelerle ilişkilerini yeniden raya oturtması gerekir. İngiltere’siz bir AB’nin eski ihtişamlı günlerini arayacağı da rahatlıkla söylenebilir.
Öte yandan İngiltere örneği Türkiye açısından önemli bir avantajı da içinde barındırıyor. İngiltere için hayata geçirilecek modüler bir üyelik sistemi, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde yeni bir dönemi açabilir. Önü tıkanan tam üyelik seçeneği yerine İngiltere için kurgulanacak yeni siyasi model üzerinden gidilerek Türkiye, belli konularda yükümlülüğü bulunan bir üye olabilir. Bunun da tıpkı İngiltere’nin hedeflediği gibi ticari ve ekonomik işbirliği üzerinden kurulacağı öngörülebilir. Böylece Türkiye ile AB arasındaki ilişkiler mülteci geri alımı karşılığında vizesiz seyahat hakkı gibi dar bir çerçeveden kurtulur, yeni ve taze bir başlangıç yapabilir. Bu nedenle 23 Haziran, İngiltere için olduğu kadar Türkiye’nin AB ilişkileri için de önemli bir dönüm noktasını işaret ediyor.

Karel Valansi OBJEKTİF Şalom Gazetesi 8 Haziran 2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ke vamos a mirar en la karantina?

Kon el fin del verano i el retorno de la karantina, estamos mas tiempo en las kazas. Les kero propozar tres serias de TV echos en Israel. El primer es "Tehran". Es una seria de espionaje muy enteresante. Una espion del Mossad viaja en sekreto a la kapital de Iran. Tehran es su lugar de nasimiento tambien. La hacker de komputadora tiene el objektivo de dezaktivar el reaktor nuklear. Esta misyon tendra implikasyones para el Medio Oriente i el mundo entero. La seria es en ebreo i perso. Es una sezon i tiene ocho episodios, kada uno 50 minutos. Mi segunda propozisyon es una seria romantika i komika. Lehiyot Ita (Estar Kon Eya) es una seria de 2013, ma muy simpatika. Izieron tambien la version Amerikana ke se yama “La beyeza i el panadero”. La seria konta la istorya de amor entre una supermodela internasyonal muy famoza i muy rika, i un simple panadero ke no tuvo la shans de ir a la eskola artistika por razones finansiales. La seria es dos sezones, 18 episodios en total i kada uno...

Siz sevgilinizle nasıl yürüyorsunuz?

Bir kafenin kaldırım masalarından birinde oturan İtalyan düşünür ve yazar Umberto Eco çevresinden geçenleri gözlemlediğinde bir şey fark etmiş; artık çiftler eskisi gibi kol kola değil el ele yürüyorlar! Bu yeni keşif sonrasında sokaktakileri daha da dikkatle incelediğinde el ele yürüyenlerin genellikle 30 yaş üstü, burjuva sınıfına ait olduklarını fark etmiş. Umberto Eco bu gözlemini yaptığında şöyle sormuş kendine, “Eskiden çiftler kol kola yürürdü. Şimdilerde ise el ele tutuşmak neredeyse zorunlu. Çocuklu erişkinlere ve gay’lere özgü duran el ele tutuşma onları cinsel ilgiyle ödüllendiren tek kişiyi kaybetmeme yolu mu? Bozulmayacak ilişkiye boyun eğmek, kadere teslim olmak mı? Yoksa yaşlılığın karşı konulmaz ilerlemesi ve yetersiz gelir seviyesini dengeleyen bir şefkat göstergesi mi?” Günlük hayatın bu belki önemsiz ancak ilginç detayı Eco’nun dikkatini çektiği gibi Tempo Dergisi’nin kasım sayısındaki konuyla ilgili makalesini okuduğumdan beri benim de ilgimi çekiyor. Ne k...

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different cou...