Ana içeriğe atla

Ukrayna savaşının öğrettikleri

Tüm sorunların 'sınır' anlamına gelen isminde saklı olduğu söylendi. Ukrayna hep güçlü ülkelerin sınırında yer aldı. Büyük güçler onu hep etki alanlarına almak için çabaladı. Ukrayna'nın bölünmüş bir ülke olduğu söylendi. En önemli özelliği ya da talihsizliği buydu. 

Tarih boyunca imparatorluklar arasında bölünmüştü; Polonya, Avusturya-Macaristan, Rusya. Ukrayna'nın din (Katolik, Ortodoks), Kiev ve Moskova patrikhanesi, Ukrayna dili ve Rusça, Ukraynalı ve Rus, Batı yanlısı ya da Rus yanlısı olarak bölünmüş bir nüfusa sahip olduğunu okuduk kitaplardan. Bu durumun coğrafi ayırımı da getirdiğini öğrendik. Politik tercih, etnik köken veya dile göre hazırlanmış haritalar bu ayırımı çok net gösteriyordu. Hatta seçim sonuçları da bu düşünceyi destekliyordu. Ta ki Rusya Ukrayna'ya saldırana kadar. Meğer ön kabul ile doğru olarak kabul etiklerimiz ne kadar hatalıymış. 

Emekli Büyükelçi Şafak Göktürk'ün Diplomasi Koridoru'nda çıkan yazısında belirttiği gibi; "Bir şehir efsanesi de sona eriyor. Demek ki, Dinyeper'in doğusu Rusya'ya yakın değilmiş. Demek ki, ülke 'Ukraynalı' ve 'Rus kökenli' olmak üzerinden iki ayrı bilince ayrılmıyormuş. Uzmanlığın ilk koşulu, diğer her alanda olduğu gibi, sorgulayıcılıktır. Basmakalıp jeopolitik buyurganlık kimsenin zihin açısını daraltmamalı."

Putin'in savaş emri Ukrayna'dan tek millet, tek vücut yarattı. Bir ay geçti, vatan sevgisi ile kenetlenen halk, bir ulus-ordu oluşturdu. Bu direniş Rusların hesaplarını darmaduman ederken, Ukraynalıları birbirine kenetledi, bir bütün haline getirdi. Ülkede gerginliği körükleyen kutuplaşma savaş karşısında sönmüş durumda. Ukraynalı mültecilerle yapılan röportajlar da ülkelerinden çok uzaklara gitmek istemediklerini, savaş bittikten sonra ülkelerine dönmeyi beklediklerini gösteriyor. 

Putin ise hedeflerinin çok gerisinde. Birkaç cephede sürdürdüğü savaşta işgal ile toprak kazanmaya çalışmanın meşruluğunun olmadığını, ordusunun yetersiz kaldığını, uluslararası toplumdan destek bulmakta zorlandığı gözüküyor. Ukrayna'nın egemenliğini tanımıyor, artık klasikleşmiş Rus argümanını burada da kullanıyor; "Rus ve Rusça konuşan halkların güvenliği bizim garantimiz altındadır." Oysa bu saldırıyla o ayrım büyük ölçüde ortadan kalktı. Kullandığı "Ukrayna'yı Neo-Nazilerden arındırma" söylemiyle ise ancak Rusya hayranlarını ikna edebiliyor. 

Rus ordusunun yetersizliği ortaya çıktıkça Moskova daha çok hata yapıyor. Rusların kitle imha silahlarını, biyolojik, kimyasal, nükleer silah kullanabileceklerinden endişe ediliyor. Sivil hedeflere saldırılarını da arttırabilirler. Ruslar, oyunu kendilerinin kurduğunu ve yönettiğini sanırken, Ukraynalıların direnişi karşısında şaşırıyorlar. Moskova, kendi kurduğu gerçeklikten kendini çekip alamıyor. Soğuk Savaş döneminin büyük gücü olmadığını, Batı ile benzer bir gerginliği bir kırk yıl daha sürdürecek kapasiteye, ekonomik güce sahip olmadığını kabul etmiyor. 

Ukrayna savaşı bir de kahraman yarattı. Rusya'nın işgali öncesi destek puanları düşüşte olan, ülkenin devlet başkanı Vladimir Zelensky'nin tüm ülkenin kenetlenmesinde önemli bir rolü var. Kimilerince hor görülen eski komedyen-aktör, halkın gönlünü idealist ve yolsuzluğu karşı duran bir öğretmenken bir anda devlet başkanı olan bir karakterin anlatıldığı 'Halkın Hizmetkârı' dizisiyle kazanmıştı. Oynadığı bu rol 2019 seçimlerinde gerçeğe dönüştü. Ancak asıl liderliğini Rusya'ya karşı duruşuyla gösterdi. Savunma konularını orduya teslim eden Zelensky, elindeki cep telefonuyla iletişim konusunda ve uluslararası destek almada mucizeler yaratıyor. 

Peki Ukrayna'yı işgale karar verirken, şimdiye kadar var olduğunu kabul ettiğimiz Rusya'nın devlet aklı nerede kaldı? Prof. Dr. Serhat Güvenç'in Medyascope'taki yazısında belirttiği gibi "Bir karar verici olarak Putin akılcılığı ile öne çıkan bir liderdi. Ama görünen o ki, Putin'in bir devlet mekanizmasının, aklının ürünü olduğu düşünülürken; Rus devleti de Putin'in aklının bir ürününe dönüşmüş. Bu kadar denetimsiz bir iktidar, kendi inşa ettiği hakikatin parametrelerine göre karar verdiğinde gerçeklik denetimi (reality check) muharebe sahasında geliyor."

Rusya küresel bir rekabet olduğunu varsayıyor ve büyük güç olarak kabul görmek istiyor. Avrupa Birliği ve Rusya arasında tampon bölge olarak kabul gören ve tüm Rus doğalgazı ve petrolünün Avrupa'ya geçiş noktası olan Ukrayna'nın Batı'nın bir parçası olma olasılığı ise Rusya'nın eski yaralarını ortaya çıkarıyor. Putin, savaşın ilk günlerinde, Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle birlikte ülkesinin soyulduğunu söylemişti. Anlaşılan o ki revizyonist bir güç olarak bu "yanlışı" düzeltmeyi kafasına koymuş durumda ve bu konuda uluslararası hukuku hiçe saymayı göze alıyor. 

Ukrayna savaşının bir diğer tarafı olan Batı ülkeleri ise, tereddütlü bir başlangıç yapmış olmalarına rağmen, uzun zamandır rastlamadığımız bir şekilde birlik oldu ve müşterek adımlar attılar. Batı, hızlı ve kararlı bir şekilde Rusya'ya yönelik yaptırımları hayata geçirmeye başladı. Yaptırımlar ana gücünü mali ve ekonomik kısıtlamalar oluşturuyor. Bu yaptırımların zaten sıkıntıda olan Rus ekonomisini daraltacağı, savaşı yürütebilmesini imkansızlaştıracağı ve bu savaştan vazgeçireceği umuluyor. Ancak birinci ayını dolduran savaşta Batı'nın ateşkes ve barışa ulaşılabilmesi için Moskova ile diyaloğunu koparmaması, her iki ülke ile konuşabilen Türkiye ve İsrail'in bu çabasını desteklemesi, Çin'in konuya angaje olması için zorlaması, sürekli sopa yerine zaman zaman havuç da göstererek Rusya'ya uyguladığı baskıda gerektiğinde ince ayarlar yapması gerekiyor.

Karel Valansi, T24, 29 Mart 2022 https://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/ukrayna-savasinin-ogrettikleri,34761

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Democratya!* İsrail’de Kırmızılı Kadınların Direnişi

2022 yılı sonunda göreve başlayan, Binyamin Netanyahu liderliğindeki yeni hükümet, İsrail tarihinin en aşırı sağcı ve dindar partilerinden oluşuyor. Bu koalisyon, kuruluşundan bu yana kendini Orta Doğu ’ nun tek demokrasisi olarak tanımlayan İsrail’in geleceği ve demokratik yapısı için büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu tehditler bir çok farklı koldan ilerliyor.    Netanyahu ’ nun uzun süredir basını kontrol altına alma çabası demokrasinin ifade özgürlüğü ilkesini tehdit ediyor. Filistinliler dahil azınlık gruplarının, LGBTQ+ toplumunun ve kadınların kanun önünde eşitliğini ihlal edecek yasa tasarıları , demokrasinin bir diğer önemli prensibi olan eşit haklar ilkesini tehdit ediyor. İsrail ’ de yürütme ve yasama erkleri her zaman hükümet tarafından kontrol edilmekte. Yüksek Mahkeme, iktidar partilerinin gücünü kontrol eden ve anayasa görevini yerine getiren Temel Yasaların uygulanmasını güvence altına alan tek  kurumdur. Ancak yeni hükümet yasama üzerinde sınırsız güç sahibi olmak için Y

Yahudi Cesaret Ödülü üzerine

24 Haziran 2018 seçiminde CHP’den Cumhurbaşkanı adayı olan Muharrem İnce, 16 Ağustos’taki Twitter paylaşımlarıyla isim kullanmadan hükümete yönelik eleştirilerini sıraladı. Bu eleştirilerinin arasında “Siz, yaptığınız hizmetlerle Yahudi Cesaret Ödülüne lâyık görülen ve bu ödülü kendine lâyık görenlersiniz” ifadesine de yer verdi.  İnce’nin bu paylaşımı bu konudaki ilk çıkışı değildi. Geçtiğimiz yılın Aralık ayında, partisinin Yalova Merkez İlçe 10. Olağan Kongresi’ndeki konuşmasında da “Dünyada ‘Yahudi Cesaret Ödülü’ ya da diğer adıyla ‘Davut Yıldız’ı alan tek Müslüman, Recep Tayyip Erdoğan’dır,” demişti.  İnce, 2013 yılında yaptığı bir başka konuşmada ise bu sefer Türkiye’nin Rum vatandaşlarını kızdırmıştı. “Atatürk olmasaydı, (…) adınız Ahmet, Hasan, Hüseyin olmazdı, Dimitri, Yorgo olurdu. Bunları doğru bilmeleri lazım” demiş, gelen tepkilerin ardından Twitter hesabından “Benim gibi askerlik yapan, vergi veren, Cumhuriyet’e inanan, vatandaşımız olan Yorgo ve Dimitri’leri kastetm