Ana içeriğe atla

Ukrayna’nın yumuşak gücü

Ukrayna savaşı bir kahraman yarattı. Rusya’nın işgali öncesi destek puanları düşüşte olan, ülkenin devlet başkanı Vladimir Zelensky’nin tüm ülkenin kenetlenmesinde önemli bir payı var. Kimilerince hor görülen eski komedyen-aktör, halkın gönlünü idealist ve yolsuzluğu karşı duran bir öğretmenken bir anda devlet başkanı olan bir karakterin anlatıldığı ‘Halkın Hizmetkârı’ dizisiyle kazanmıştı. Oynadığı bu rol 2019 seçimlerinde gerçeğe dönüştü. Ancak asıl liderliğini Rusya’ya karşı güçlü duruşu, cesur başkaldırısıyla gösterdi. 

Savunma konularını orduya teslim eden Zelensky, elindeki cep telefonuyla iletişim konusunda ve uluslararası destek almada mucizeler yaratıyor. İşi kolay değil. Karşısında Ukrayna’nın tamamını işgal etmeye hazırlanan Putin ve Rusya’nın acımasız ordusuyla karşı karşıya. 

İlk önce Kiev’in meydanlarında kendi cep telefonuyla çektiği kısa videolar ile halkına direnme gücü verdi. Mesajları kısa, net, hedefe yönelik. Süslü kelimelerden arındırılmış. Kameraya ve izleyenlerin tam gözünün içine bakıp “Burdayım, silah bırakmayacağız” diyor. ABD’nin onu ülkeden çıkarma teklifini ise anında reddediyor; “Sizden kendim için bir çıkış yolu değil, savaşmak için silah istiyorum,” diye cevap veriyor. 

Bu selfie-videolar dakikalar içinde milyonlarca kez izleniyor, paylaşılıyor hatta taklit ediliyor. Rusya’nın saldırısına karşılık moral üstünlüğünü Ukrayna kazanıyor. Zelensky’nin anlatımı Putin’inkiyle karşılaştırınca daha gerçekçi, daha inanılır. Putin, “Ukrayna diye bir ülke yok, Ukrayna bir Amerikan kolonisi, halk kukla liderler altında acı çekiyor, Rus ve Rusça konuşan halkların güvenliği bizim güvencemizde, Ukrayna’yı Neo-Nazilerden arındıracağız,” derken, Zelensky sade haki bir t-shirt, tıraşsız ve yorgun yüzü ile kendi videosunu çekiyor. Her gün halka sesleniyor, Rusya’ya karşı halk direnişini güçlendiriyor. PR savaşında Zelensky açık ara önde giderken, Rusya-Ukrayna savaşının yeni meydanı sosyal medya platformları oluyor.

Zelensky’nin videoları ve sosyal medya paylaşımları sadece kendi halkını kenetlemekle kalmıyor, aynı zamanda bir çok farklı ülke için Ukrayna savaşını daha kişisel, daha elle tutulur hale getiriyor, Ukrayna’nın uluslararası kamuoyundaki desteğini arttırıyor. Bu da hükümetlerin Ukrayna’nın direnişine destek vermesini arttırıyor ve hızlandırıyor. 

Zelensky, izleyicilerle doğrudan bir bağ kuruyor. Yapay bir stüdyoda hazırlanmış bir metni okumuyor. Başkentin sokaklarında, meydanlarında kısa ve net bir şekilde konuşuyor. Ve her seferinde söylediklerinin aciliyetini, fazla zaman kalmadığı hissini hissettiriyor dinleyicilerine. Ve güven veriyor bakışlarıyla, “ben burdayım” demesiyle. Hem kendi halkına direniş için gereken gücü aşılıyor, hem de Ukrayna’yı unutturmuyor. Ukrayna burada, Avrupa’nın ortasında savaş ve işgal altındayız diye haykırıyor. 

Savaşın ilk gününden beri Zelensky, cep telefonuyla bir çok dünya lideriyle görüştü. Rusya’nın haksız işgalini anlattı, destek istedi. Bununla da yetinmedi dünya parlamentolarında konuştu. Yine kısa ve öz, yine tıraşsız yüzü ve haki tshirt’üyle.

Zelensky gerçeklik ötesi (post-truth) bir dönemde adeta bir bilgi savaşını yönetiyor. Her konuştuğu parlamentoda hayranlık kazanıyor. Konuşuyor. Ama çok uzun değil. Ve geldiği gibi bir anda kayboluyor. Çünkü ülkesinde savaş var. Kaybedecek fazla vakti yok. Tek bir tema öne çıkıyor; “Rusya’nın saldırısına karşı uluslararası desteğe ihtiyacım var,” diyor. 

Konuştuğu her parlamentoda o ülkenin tarihinden ulusal olay ve travmaları kullanıyor. Bu ABD’de 11 Eylül terör saldırısı ve Pearl Harbor, Almanya’da Berlin duvarının yıkılışı olabiliyor. Fransa’da “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” derken, İsrail’de ise Holokost’u hatırlatıyor. 

Zelensky’nin konuşmasında Holokost’u kullanması eleştirildi. Normal şartlarda haklı olabilecek bu eleştirinin ülkesi işgal altında olan, varoluşsal bir tehdit ile karşı karşıya kalmış, üstelik Yahudi bir lidere yöneltilmesi kanımca talihsizlik olmuş. Zelensky her konuşmasında o ülkenin sinir uçlarına bastı. Tek amacı ülkesinin savunması için destek istemek. İsrail’den ise beklediği desteği alamadı. Stratejik hesaplar İsrail’in elini kolunu bağlarken, Zelensky, İsrail’in taraf seçmemek için geliştirdiği arabuluculuk çabasını eleştirdi; “ülkeler arasında arabuluculuk yapabilirsiniz, kötü ile iyi arasında yapamazsınız,” diyerek neden Demir Kubbe alamadıklarını, neden Rusya'ya karşı yaptırımlara katılmadığını sorguladı. Rusya gibi bir dev karşısında ülkesini var gücüyle savunmaya çalışan ve daha sonra sözlerini yumuşatan bir liderin tek kusuru bu olsun. 

Zelensky, bazen Churchill, bazen Martin Luther King, bazen Shakespeare’den alıntı yapıyor. Ve her seferinde alt metin olarak -kendi geçmişinizi hatırlayın ve bizlere destek verin- diyor bu hatırlatmalarıyla. Konuşmalarında, “yaptıklarınız için müteşekkirim ancak ülkemin kurtulması için daha fazlasına ihtiyacım var”, dediğini duyar gibi oluyorsunuz. 

Ülkelerin kendi tarihlerini hatırlatırken, kahramanlarını öne çıkarırken hem utanma ve hem de dayanışma duygularını ortaya çıkarmaya çalışıyor. Her seferinde Ukrayna dilinde konuşuyor ve bir bakıma Putin’in elinden gündemi oluşturma gücünü alıyor. Rusya’nın gelişmiş ordusuna karşı, Zelensky’nin yumuşak gücü ve uluslararası ajandayı etkileme gücü var.  

Sayılara bakıldığında Rus ordusu karşısında Ukrayna ordusu oldukça zayıf. Ancak bu eksikliği savaşta gereken liderlikle, kendi vatandaşlarını pes etmemeleri, direnişe devam etmeleri için motive ederek, ulus-ordunun kurulmasını sağlayarak, uluslararası kamuoyunun ilgisini canlı tutarak, dünya liderleri ve parlamentolara konunun aciliyetini ve desteklerinin önemini sürekli hatırlatarak, yumuşak gücünü kullanarak, savaşın uzamasıyla Rusya’nın ödeyeceği ekonomik ve politik bedeli arttırarak, Putin’in kendi şartlarında bir zafer elde edemeyeceğini göstererek gidermeye çalışıyor. Halkının direnişi ve uluslararası toplumun desteği Ukrayna’nın elindeki en önemli güç. 


Karel Valansi, OBJEKTİF, Şalom Gazetesi 30 Mart 2022 https://www.salom.com.tr/koseyazisi/121726/ukraynanin-yumusak-gucu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Yahudi Kültürü Avrupa Günü: İris ile Eran temsili düğün töreni ile yeniden evlendi

Yahudi Kültürü Avrupa Günü etkinlikleri kapsamında bu sene Neve Şalom Sinagogu’nda temsili bir Yahudi düğünü düzenlendi. İris ve Eran’ın düğünü açıklamalar eşliğinde gerçekleşirken, gazetemizin fotoğraf editörü Alberto Modiano’nun ‘Zaman ve Mekân içinde Musevilik’ adlı sergisi de yer aldı 26 Ekim Pazar günü Neve Şalom Sinagogu’nu dolduran farklı kesimlerden misafirler, on beş gün önce evlenen İris ve Eran’ın temsili düğün törenini izlemek için bir araya geldiler. Sinagogun girişinde Şalom Gazetesi Fotoğraf Editörü Alberto Modiano’nun ‘Zaman ve Mekân İçinde Musevilik’ adlı sergisi gelenleri karşıladı. İlgi ile gezilen sergide sanatçı, İstanbul Yahudi Cemaati’nin dini ritüellerini fotoğraflar aracılığıyla anlatıyor. Yahudilerin günümüz Türkiye’sinde örf ve adetlerini tanıtan fotoğraflar, Sefarad, Aşkenaz ve İtalyan Yahudilerinin dini yaşam döngüsünü konu alıyor. Gerçek bir düğün törenini öncesinde olduğu gibi genç kızlar gelenleri şeker dolu bonboniyerlerle karşıladılar ve anı

1986 Neve Şalom Kurbanları Anıldı / Acılarımız hep aynı

6 Eylül 1986’da Neve Şalom Sinagoguna düzenlenen korkunç saldırıda hayatını kaybeden 22 kişi düzenlenen bir törenle anıldı. Terör kurbanlarının anısına yakınlarının yaktıkları mumlarla başlayan tören Türkiye Hahambaşılığı Vakfı Danışmanı Beri Koronyo’nun anlamlı konuşmasıyla sürdü. Hayatını kaybedenler için okunan duaların ardından Aşkenaz Mezarlığında bulunan anıt mezar ziyaret edildi. 6 Eylül 1986 Cumartesi sabahı saat 09.17’de Neve Şalom Sinagogu acımasız bir terör saldırısına uğradı. Sinagogu basan teröristler, ellerindeki makineli tüfeklerle Şabat ibadetlerini yerine getirmekte olan kişilere saldırdılar, birkaç dakika süren silahlı saldırıda 22 Yahudi hayatını kaybetti. Şabat duasını kana bulayan bu korkunç katliamın 33. yıldönümünde hayatını kaybeden Aşer Ergün, Avram Eskenazi, Bensiyon Levi, Binyamin Ereskenazi, Daniel Daryo Baruh, Davit Behar, Eliyezer Hara, İbrahim Ergün, İsak Barokas, İsak Gerşon, Jozef Alhalel, Leon Levi Musaoğlu, Mirza Ağajan Babazadeh, Moiz Levi, Dr. Mo