Ana içeriğe atla

Rovaniemi Masal dünyasına yolculuk


Hiç yakından iglo gördünüz mü ya da buzdan bir ev? Peki kutup ışıklarının büyüleyici etkisiyle karşılaştınız mı? Noel Baba’nın başrolde olduğu bir dünya ile tanıştınız mı? Rovaniemi tüm bunları ve çok daha fazlasını ziyaretçilerine sunuyor

Aralık ayında İstanbul’da kar yağarken tatile çıkmayı planlayanlar genelde sıcak iklimli ülkeleri tercih ederler. Bu nedenle arkadaşlarıma Finlandiya’ya gidiyoruz dediğimde oldukça şaşırdılar ve nereden aklımıza geldiğini sordular. Ardında da en can alıcı soru geldi, “Şu an kaç derece orası?” En kolay cevabı en başta veriyorum: Biz oradayken -22 dereceyi gördük… Ne görmesi o soğuğu yaşadık!
Eşim ve ben ilginç, hiç görmediğimiz bir yere gitmeye karar verdik. Venedik, Sevilla derken ‘Neden Kuzey Kutbu’na gitmeyelim?’ dedik ve Avrupa’nın en kuzeyindeki şehirleri incelemeye başladık. Finlandiya’nın en kuzey şehri İvalo ilgimizi çekti ama sadece 5 bin kişinin yaşadığını öğrenince biraz daha güneye Laponya bölgesinin idari başkenti Rovaniemi’de karar kıldık. Valizimize kayak kıyafetlerimizi koyduk ve Helsinki’de aktarma yaparak akşam saatlerinde Rovaniemi’ye vardık.
HER TARAF BEMBEYAZ  MÜKEMMEL!
Karın uçsuz bucaksız beyazlığı bana huzur verir. Rovaniemi’nin küçük havaalanına inince gördüğüm büyüleyici ‘beyaz’ manzara beni gülümsetirken çocuk gibi karlarda yuvarlanmamak için kendimi zor tuttum. Rovaniemi’de gerçekten de çocuklaşıyor insan. Uçaktan indiğimiz anda körüklerin arasına yerleştirilmiş bir Noel Baba heykeli bizi selamlıyor. Ne kadar güzel demeye kalmadan havaalanının içinin de ne kadar özenle süslendiğini görüp şaşırıyoruz. Valizlerimizi almak için beklerken tavana yerleştirilmiş Noel Baba kızağı ve geyikleri ile gelenlere hoş geldin dermişçesine el sallıyor. Bagaj bandı ise kutup ayıları, geyik ve kızaklarla süslenmiş.
Finlandiya’nın sevimli maskotu Muumi, Finnair’e bindiğimizden beri tüm dergilerde, çizgi filmlerde, kitaplarda, hediyelik eşyalarda karşımıza çıkıyordu. Şimdi bu sevimli hayvancığa Laponya’nın maskotu ren geyiği de eklendi. Sanki tüm şehir kışlık masalsı bir Disneyland olmak için hazırlanmış gibi.
NOEL BABA’NIN OFİSİ
Rovaniemi Kuzey Kutup çizgisinin üzerinde bulunan şehirlerden bir tanesi. Tam Kuzey Kutbu’nun geçtiği noktaya Noel Baba’nın Ofisi’ni kurmuşlar. Dünya çocuklarının Noel Baba’nın Kuzey Kutbu’nda yaşadığına inanması inanılmaz bir turizm teması oluşturmuş bu şehir için. Noel Baba’nın Ofisi’ne gittiğinizde dev bir zaman makinesi sizi karşılıyor. Böylece Noel Baba’nın aynı gecede nasıl dünyadaki her çocuğun evine hediye dağıtmak için gidebildiği ‘bilimsel’ olarak izah ediliyor. Girişte çocuklara kesinlikle gösterilmeyen bir mektup sayesinde bir hediye satın alıp nöbetçi Noel Baba ile resim çektirdiğinizde çocuğunuzu sevindirebiliyorsunuz. Noel Baba’nın Posta Ofisi’nden sevdiklerinize kart atabilirsiniz.  Hediyelik eşya dükkânları ve lokantalar dışında buz kaydırağı, Eskimo evi, kısa geyik gezisi de yapılabiliyor burada.
Kuzey kutup çizgisini (Fince; Napapiiri) geçtiğinizde sizi özel bir sertifika ile onurlandırıyorlar. Aynı şekilde geyik gezisi sonrası geyik ehliyetine sahip olabiliyorsunuz tabi parası karşılığında. Şehrin biraz uzağındaki Santa Park ise tamamen bu temadan yola çıkarak kurulmuş dev bir eğlence parkı. Noel Baba Ofisi, parkı, oteli, lokantası ile tam bir hâkimiyet kurmuş şehirde. Çocuklarla gidiyorsanız Arktikum Müzesi ve Ranua Hayvanat Bahçesi mutlaka gezilmeli. Arktikum Müzesi’nde Laponya tarihi, yerli halk, Fin saunası dışında kuzey kutbunda yaşamla ilgili ilginç bilgiler var.
KUTUP IŞIKLARI
Rovaniemi’ye gitmek için en önemli sebep bence büyüleyici kutup ışıklarını (Aurora Borealis ) görebilmek. Şubat-mart ayları bu mucizeye tanık olmak için daha şanslı olabileceğiniz bir dönem. Kış gecelerinde, şehirden uzaklaşıp beyaz bir sessizlikte bu dans eden ışıkları beklemeye başlıyorsunuz. Bu ışıkların görülebileceği Kuzey Avrupa ve Kuzey Amerika’da birçok farklı şehir mevcut.
Tur rehberi ile konuştuğumuzda bize bu ışıkları görmenin gökkuşağını görmek gibi bir his olduğunu söyledi; “İlk gördüğünüzde büyülenirsiniz ancak daha sonraları alışır dönüp bakmazsınız bile.” Her akşam oturup turistlerle bu ışıkları beklediği için olsa gerek bu sözleri. Ben hâlâ bir gökkuşağı gördüğümde heyecanlanır, dikkatle inceler, nasıl bu kadar güzel bir şeyin oluşabildiğine şaşırırım.
GÜNEŞSİZ BİR YAŞAM
Alanya’nın kardeş şehri ilan edilen Rovaniemi’de 8 mevsim var deniyor.  Bizim bildiğimiz mevsimlerle kıyaslarsak kısacık bir yazları, bir de sekiz aylık uzun kışları var. Yaz aylarında iki ay boyunca güneş hiç batmıyor. Kışın ise dört saat güneş dik olarak gelmese de kendini gösteriyor. Havaya bakıp saati tahmin etmek mümkün değil. Saat 9 gibi hava yavaş yavaş aydınlanıyor. İstanbul’un çok sisli bir günündeki kadar bir güneş ışığıyla birkaç saat geçirdikten sonra güneş yavaş yavaş batıyor ve 4 gibi gece karanlığı oluyor. Güneşin ve verdiği enerjinin eksikliğini hissetmemek mümkün değil. Bir de soğuk var tabii. Kışın ortalama sıcaklık gündüz -12oC, gece -28 oC civarı iken yazın en yüksek sıcaklık 19oC.
Dağ tatilini bilenler hazırlıklı gelirken, diğer turistlerin safari turlarında dağıtılan kalın kar tulumlarını giydikleri gözden kaçmıyor. Bir de şehir halkı var ki şaşırtıyor sizi. Eldiven ve şapkaları olmasa sanki serin bir bahar günü İstanbul’da geziniyorlar. “Ne işiniz var sokakta, dönün sıcak evlerinize” demek geliyor içinizden. Bunca soğuğa ve karanlığa rağmen şehir halkı günlük hayatlarına devam ediyorlar; bebeklerini, köpeklerini gezdiriyorlar, bisiklete biniyorlar, kızakla çocuklarını gezdiriyorlar.
Finlandiya Hükümeti kuzey şehirlerinin boşalmasını engellemek için Laponya başta olmak üzere vergi indirimi, ucuz toplu taşıma gibi özel teşvikler veriyor. Halk ise ıssız şehirlerde yaşarken eğlenebilmek için ilginç dünya şampiyonaları yaratmışlar; cep telefonu fırlatma, eşini taşıma, sinek avlama, lastik çizme fırlatma, buzda yüzme, gitar çalma taklidi yapma turnuvaları gibi.
ŞEHİR MERKEZİ
Rovaniemi halkı geçinmek için ormancılık, madencilik, soğuk ve kış teknolojileri üretimi ve turizm ile uğraşıyor. Avrupa’nın en büyük şehirlerinden olan Rovaniemi’nin büyük bölümü ormanlarla kaplı ve 60 binlik nüfusunun iki katından fazla geyiğe ev sahipliği yapıyor. Ancak her geyiğin bir sahibi olduğundan avlanmak yasak. Her geyiğin kulağındaki renkli etiketler o geyiğin sahibinin kim olduğu gösteriyor. Yeni doğan her geyik de annesinin sahibinin sürüsüne ekleniyor. Yaz aylarında bölgede bulunan sineklerden rahatsız olan geyikler daire biçiminde birleşerek kendilerini korumaya alıyorlar. Bu durum geyik sahiplerinin sayım yapmasını kolaylaştırıyor. Sayımda sonra geyikler tekrar doğaya bırakılıyorlar.
Bölgede Finli sarışınlar bekliyorsanız biraz hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Sami diye adlandırılan yerli halk çekik gözleri ve koyu renkleri ile Eskimoları andırıyorlar. Onların da Türkler gibi Orta Asya’dan geldikleri ve Finlerden çok önce Laponya bölgesine yerleştiklerini öğreniyoruz.
SPOR MALZEMESİ CENNETİ
Küçük meydanı, erken kapanan dükkânları, birkaç lokanta ve oteli, genelde de boş olan sokakları ile Rovaniemi bir şehirden çok bir kasabayı andırıyor. Ancak meydanda kurulan pazar, buz heykeller, her daim çalan klasik müzik ile nehrin ve köprülerin büyüleyici manzarası sizi kendisine çekiyor.
Şehir merkezinde üç tane alışveriş merkezi bulunuyor. En büyükleri ise Revontuli. Genelde yerli markaların satıldığı Rovaniemi dükkânlarında günlük kıyafetlerde pek zevkli olmasa da burası kar ve spor alışverişi yapmak için bir cennet. Birçok dünyaca ünlü spor markasının yanı sıra Kuzey Avrupa’nın önemli markaları ulaşılabilir fiyatlara bulunabiliyor.
GELENEKSEL LOKANTALAR
Her şeyin buzdan yapıldığı Snowland iglo restoranında yemek yemenizi veya en azından bir içki almak için uğramanızı tavsiye ederim. Geleneksel yemekler yemek için ise Nili ve Monte Rosa ideal. Geyik eti bu bölgenin ana yemeği. Hava soğuk olunca çorba gerçekten büyük kurtarıcı oluyor. Arktium Müzesi’nin kafesinde yediğimiz brokoli çorbası, Meksika lokantası Comico’da yediğimiz somon çorbası ve Monte Rosa’nın “Kudüs’ün enginar çorbası” çok lezzetli. Tüm lokantalara önceden rezervasyon yapmanız önemli. Dünyanın en kuzeyinde bulunan McDonalds’ı görmek isterseniz o da bu şehirde bulunuyor. İlk gün keşfettiğimiz Marmaris Büfe ve sahibi Yavuz ise bizim için güzel bir sürpriz oluyor. Antalya’da çalışırken tanıştığı Finli arkadaşlarının peşinden bu ülkeye yerleşen Üsküdarlı Yavuz’un yerinde pizza ve döner servisi var.
SAFARİ ZAMANI
Rovaniemi’nin keyfini çıkarmak için organize olmanız gerekiyor. Tur ile gitmiyorsanız seyahat öncesi safari denilen gezilere yer ayırtmanız çok önemli. Biz Wild North firmasından tüm safarilerimizi ayarladık.
Benim için kaçırılmayacak ilk safari Husky gezisi. Husky çifliğinde başlayan bu safaride hem bu ilginç köpekler hakkında bilgi ediniyorsunuz hem de yerli halk gibi karla kaplı orman yolları arasında huskylerin çektiği kızakları sürüyorsunuz. Geyik gezisi ise bir geyik çiftliğinde başlıyor ve iki geyiğin çektiği kızakların içinde post ve battaniyelere sıkıca sarılmış şekilde yavaşça geziyorsunuz. Husky’den sonra daha az heyecan verici bulduğum bu gezi için kısa bir tur yeterli. Kar motosikleti ile orman içinde veya buz tutmuş gölün üzerinde hız yapılan safari oldukça eğlenceli. Bunlar dışında Rovaniemi’de buzda balık tutabilirsiniz, yürüyüş turlarına katılabilirsiniz, cross country kayak öğrenebilirsiniz, buzda yüzebilirsiniz, İglo veya Snow Hotel’de konaklayabilirsiniz, buzkıran ile kuzey denizinde gezebilirsiniz.
Bu seyahatimizde kutup ışıklarını görememek tek düş kırıklığı yaratan olaydı. Ancak bu konudaki inadımızı sürdüreceğiz. Bu sihirli ışıkların peşinde bir sonraki tatilimizi Kanada’nın Yellowknife’ında, ABD’nin Fairbanks’ında, Grönland’ın Kangerlussuaq’ında, İzlanda’nın Rejkjavik’inde, İsveç’in Tornedalen’inde, veya Tromso’sunda, İskoçya’nın Nairn’inde geçirebiliriz.
YARARLI BİLGİLER
İstanbul- Helsinki uçuşu 4 saat, Helsinki- Rovaniemi ise 1 saat sürüyor. Havaalanında Airport Express adlı shuttle bus’larla kişi başı 7€’ya otelinize gidebilirsiniz. Taksi ise 25€ civarı tutuyor. Şehrin içinden Napapiiri’ye gitmek için 8 numaralı otobüse binmek yeterli. 15 dakikalık bu otobüs yolculuğu kişi başı 3,60€. Napapiiri’den Santa Park’a ise kişi başı 3€. Safariler genelde 100-200€ arası. Buzkıran gemisiyle gezi veya igloda konaklama ise 350€ civarı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Her yaşam bir roman - Panama´daki Türk Yahudileri

Panama´da hızla büyüyen bir Yahudi yaşamı var. Café con Teclas kitabının yazarı gazeteci Sarita Esses´in yanı sıra Antakyalı Eli Cemal, Mersinli Musa İlarslan, Trakya kökenli Julia Kohen de Ovadia ve kuzeni İstanbullu Çela Alkabes de Eskinazi ile göç hikayelerini ve Panama´daki yaşamlarını konuştuğumuz keyifli bir sohbet sizleri bekliyor. Julia Kohen de Ovadia İstanbul doğumluyum. Babam Çanakkaleli Aron Kohen, annem ise Çorlulu Suzi Bahar.  Seneler evvel büyükbabamın eltisi Meksikalı Sultana genç yaşta çocuksuz dul kalınca küçük teyzem Donna’yı yollamasını istedi anneannemden. Donna da Sultana teyzesiyle yaşamak için Meksika’ya gitti. Orada eniştem Moises Mizrachi ile tanıştı ve evlenerek Panama’ya taşındı. Büyükbabam Nessim Bahar vefat edince anneannem Coya, ablam Malka ile iki aylığına kızını görmeye Panama’ya gitti. Ancak orada ablam eniştemle tanıştı, evlendi ve hayatını Panama’da kurdu. Dört çocuğu ve on torunu var. Ablamın düğünü için Panama’ya geldiğimizde ben Saint Pulcherie’de

Karel´den Mario´ya veda…

Kelimeler acı veriyor be Mario! Zormuş senin hakkında bir veda yazısı yazmaya oturmak. Biliyorum, seçmeye çalıştığım hiçbir kelime yaşadığım üzüntüyü aktarmaya yetmeyeceği gibi, seni anlatmaya da yetmeyecek. Bir de şu var. Bu yazıyı bitirip yolladığımda ve basılıp gazetede okuduğumda senin gitmiş olduğun kesinleşecek, oysa daha çok erken! Şu an ne isterdim biliyor musun, veda yazısı yerine senin başarılarını, yeni kitaplarını, söyleşilerini yazmak, seninle yine bir röportaj yapmak. Sevgili hocam, sevgili dostum, öykülerimi ilk okuyanım, edebi yönümü en çok destekleyenim, hiç tanımadığım yazarların hiç duymadığım kitaplarıyla beni tanıştıran.  İzlediği ilginç filmleri benimle paylaşan, tartışan… “Merhaba” diye başlarsın yaratıcı yazarlık derslerine, sonra eklersin “merhaba demek benden sana zarar gelmez demektir,” diye. Koca kalbinle kimseyi üzecek, kıracak bir söz dahi etmediğinden eminim. Günlerdir seni anıyorum. “Twitter’da olmalısın” deyip sana hesap açışımızı, özene bezene seçtiğin