Ana içeriğe atla

Apolitik gençlerin kırılma noktası

27 Mayıs ve 12 Eylül darbesini yaşayan ailelerin siyasetten uzak tutulmuş, kişisel çabaların sistemin içinde kaybolacağına inandırılmış, demokrasinin bu kadarı ile yetinmesi öğretilmiş çocukları, ‘birkaç ağaç’ için hayatlarında ilk defa ayağa kalktı. Tetikleyen, Gezi Parkı’nda ağaçların sökülmemesi ve şehre yeni bir alışveriş merkezinin yapılmaması için oturma eylemi yapan gençlere uyudukları sırada polisin tazyikli su ve biber gazıyla müdahale etmesi olsa da, uzun bir dönemde biriken kızgınlıktı aslında patlak veren.

Bir kırılma noktası yaşandı bu hafta. Güvenlik içinde, televizyon karşısında büyütülmüş apartman çocuklarını bilgisayar başından kaldıran, aslında hayat tarzlarına müdahale, önem verilen birçok değerin önemsizleştirilmesi, soruların cevapsız, açıklamaların yetersiz kalması, birçok kararın oldubittiye getirilmesi ve her önemli konunun ardından gündem değiştirici şok edici açıklamaların yapılması oldu. ‘Ben tek başıma ne yapabilirim ki, ne değişir ki’ diyenler, hiç de yalnız olmadıklarını gördüler ve silahsız, demokratik yolla, barışçıl gösteri de yapılabileceğine inandılar.
İlk biber gazını cuma akşamı yedim. Taksim’de de değildim henüz. Tek yaptığım Nişantaşı’nda pencereyi açmaktı. Gözlerimin yaşarması bir yana, genzim fena halde yandı ve uzun süre geçmedi. Bu ilki yaşadıktan sonra o kadar da korkulacak bir şey olmadığını düşündüm ve ertesi gün Gezi Parkı’na gittim. Cumartesi günü Nişantaşı’ndan Taksim’e yürüdüğümde yayalara terk edilen yollarda, bir önceki gece sabaha kadar Halk TV’den izlediğim çatışmanın izlerini gördüm. Her yerde grafittiler, yarım limonlar, maskeler, pet şişelerde Talcid’li sular. Trafiğe kapatılmış bu sokakta sakince yürüyen bir kalabalıktı Harbiye’dekiler. Kimi Taksim’e kimi Nişantaşı’na doğru ilerleyen her yaştan Türk bayraklı kişilerdi. Arada bir sloganlar atılsa da, yol kenarındaki yeşilliklerde oturmuş etrafı seyredenler, sohbet edenler, resim çekenler çoğunluktaydı. Taksim’e yaklaştıkça kalabalık artarken, çöp bidonları ve kasalardan oluşmuş ilk barikatı gördük. İnanılması güç bir kalabalık Taksim’de toplanmış, Gezi Parkı’nı polis az önce terk etmişti. Parkta sanki bir müzik festivalinde yeşilliklerde oturmuş iyi giyimli, modern gençlerdi gördüklerim. Hiçbir taşkınlık, sataşma, küfür yoktu. Ellerine yeni ulaşan su ve simidi dağıtırken, limon, Talcid ve maskeleri torbalıyorlardı. Bir bölüm bayraklarla etrafımızdan geçiyor, bir başka köşede Onuncu Yıl Marşı hep bir ağızdan söyleniyordu. Hyatt’ın önündeki camı kırılmış otobüsler, yerlere saçılmış ayakkabı ve kıyafetler ise önceki gece yaşanan olayların şiddetini tüm çıplaklığı ile anlatmaya yetti. Nişantaşı’nda ise etraftaki neredeyse herkesin ayağında lastik ayakkabı, boynunda eşarp, ellerinde maske ve yüzücü gözlüğü olmasının ne kadar normal karşılandığını ama aslında ne kadar sıra dışı olduğunu fark ettim. Eve dönebilme çabası içinde önce Akaretler daha sonra Fulya’da çok daha kuvvetli olan, görmeyi ve nefes almayı ciddi şekilde zorlaştıran biber gazıyla tanıştık. 
Tüm bu tecrübe yalnız olmadığımı, bir birey olduğumu, her kesimden insanın kenetlenip bir bütün olabileceğini görmenin huzurunu yaşattı.
Karel Valansi 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Yahudi Kültürü Avrupa Günü: İris ile Eran temsili düğün töreni ile yeniden evlendi

Yahudi Kültürü Avrupa Günü etkinlikleri kapsamında bu sene Neve Şalom Sinagogu’nda temsili bir Yahudi düğünü düzenlendi. İris ve Eran’ın düğünü açıklamalar eşliğinde gerçekleşirken, gazetemizin fotoğraf editörü Alberto Modiano’nun ‘Zaman ve Mekân içinde Musevilik’ adlı sergisi de yer aldı 26 Ekim Pazar günü Neve Şalom Sinagogu’nu dolduran farklı kesimlerden misafirler, on beş gün önce evlenen İris ve Eran’ın temsili düğün törenini izlemek için bir araya geldiler. Sinagogun girişinde Şalom Gazetesi Fotoğraf Editörü Alberto Modiano’nun ‘Zaman ve Mekân İçinde Musevilik’ adlı sergisi gelenleri karşıladı. İlgi ile gezilen sergide sanatçı, İstanbul Yahudi Cemaati’nin dini ritüellerini fotoğraflar aracılığıyla anlatıyor. Yahudilerin günümüz Türkiye’sinde örf ve adetlerini tanıtan fotoğraflar, Sefarad, Aşkenaz ve İtalyan Yahudilerinin dini yaşam döngüsünü konu alıyor. Gerçek bir düğün törenini öncesinde olduğu gibi genç kızlar gelenleri şeker dolu bonboniyerlerle karşıladılar ve anı

Holokost farklı etkinliklerle anıldı

Yom Aşoa, 12 Nisan akşamı Sivil ve Ekolojik Haklar Derneği (SEHAK) ile Avlaremoz’un Grand Pera’da düzenlediği bir anma etkinliğiyle anıldı.  Bu gün ayrıca Varşova Gettosundan 750 kadar Yahudi direnişçinin bir aya yakın bir süre dönemin en gelişmiş silahlarına sahip Nazilere karşı kahramanca direnişinin 75. yıldönümüydü. Anma etkinliğinde, Amsterdam’da saklandığı çatı katında yaşadıklarını ve duygularını günlüğüne geçirerek geleceğe taşıyan Anne Frank’ı ve II. Dünya Savaşı’nı anlatan ‘Günümüz İçin Bir Tarih – Anne Frank’ sergisi ziyaretçilerin ilgisine sunuldu. Sergi sırasında Anne Frank’ın yaşam öyküsünü ele alan belgesel de gösterildi. Sergi sırasında Ravit Haleva keman ve Karel Bensusan gitar ile Yahudi ezgilerinden oluşan etkileyici bir müzik dinletisi sundular. Anma çerçevesinde düzenlenen panelde Şalom yazarları Karel Valansi ve Umut Uzer ile, Avlaremoz yazarı Serdar Korucu konuşmacı olarak katıldı. Moderatörlüğünü ise Avlaremoz editörü Betsy Penso üstlendi. İstanbul Tekni