Ana içeriğe atla

İEU'dan sevgili Ralfi'nin benimle yaptığı röportaj

Özrün Perde Arkası

Mavi Marmara olayının üzerinden 3 yıl geçti. İsrail’in Türkiye’den özür dilemesiyle başka bir boyut kazanan olayları Şalom Gazetesi yazarı Karel Valansi’ye sorduk.Mavi Marmara gemisinde 31 Mayıs 2010 tarihinde İsrail askerlerinin operasyonu sonucu 9 Türk vatandaşı hayatını kaybetti. İsrail Türkiye’nin istediği gibi özür diledi mi? Bundan sonra Türkiye-İsrail ilişkileri nasıl şekillenecek? 2003 yılından itibaren Şalom Gazetesi’nde dış siyaset ağırlıklı olmak üzere birçok araştırma yazısı ve haber hazırlayan Karel Valansi’yle İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi ve bu olayın perde arkasında kalanlarını konuştuk.

İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Özür olumlu ve doğru bir adım. İsrail’in özür dilemesi gerekiyordu. İsrail operasyon kaynaklı hatalardan dolayı özür diledi. Ama Türkiye’nin Mavi Marmara olayı olduğu zaman istediği özür, operasyondan kaynaklı hatalardan değil bütün olay içindi.
Aradaki fark nedir?
Aradaki fark şu, İsrail’in gelişmiş teknolojisine, kendilerini ABD’den sonraki bir numaralı askeri güç olarak tanımlamasına ve istihbaratta çok kuvvetliyiz demesine rağmen, Mavi Marmara gemisinin içinde kimler olduğunu iyi araştırmadı. Yetersiz istihbaratla bu operasyonu gerçekleştirdi. İsrail, elindeki bilgilerle Mavi Marmara gemisini durdurabilir, dokuz kişinin hayatını kaybetmesini önleyebilirdi. İşte İsrail’in özrü bunları karşılıyor.
İsrail Türkiye’nin barışmak için istediği üç koşulu da yerine getirdi mi?
Tazminat konusunda İsrail hiçbir zaman tazminat vermeyeceğim demedi. Tazminat zaten en kolay kalemdi. Her zaman vereceğini belirtti. Türkiye’nin sonradan eklediği Gazze ablukasının kaldırılması koşulu Türkiye- İsrail ilişkilerini bire bir ilgilendiren bir konu değil. Bu İsrail’in güvenliğini ilgilendiren bir konu. İsrail ablukayı Gazze’den roketler gelirken  kendi egemenliğini kurtarmak için yapıyor. Doğru/yanlış ya da başka türlüsü yapılabilirdi. O ayrı bir tartışma konusu ama sonuçta bu abluka var ve kaldırılmadı. Fakat Türkiye şu üç maddesinden birini geri çekti de diyemeyeceğim. Çünkü abluka zayıflatıldı. Ancak Türkiye istedi diye zayıflatılmadı. Bir süredir o sınır zaten sakin. Sınır sakin olunca da geçişler rahatlatıldı. İnşaat malzemelerin geçişlerine daha rahat izin verildi. İnsani yardım her zaman geçiriliyordu. Biraz daha rahatlatıldı. En büyük jest de İsrail’in Türkiye’nin Gazze’de hastane kurmasına izin vermesi oldu.
Peki Türkiye daha önce kabul etmediği İsrail’in operasyonel hatalardan özür dilemesini şimdi niye kabul etti?
Kabul etmesinin iki sebebi var. Birincisi, Suriye olayı. Hepimizin bildiği gibi Suriye çok ciddi bir krizin içinde. Suriye’deki olay, kimyasal silahlar rolüyle çok önemli. O kimyasal silahlar, Esad zayıfladıkça Esad’ın elinden terörist gruplara geçebilir. Böyle olunca da ilk hedef İsrail’dir. Türkiye de tam sınırında kimyasal silahlar istemeyecektir. Bu nedenle, Suriye dışında bu silahlar, Suriye hakkındaki en önemli konu dolayısıyla Esad rejimi Türkiye ve İsrail’i de aynı şekilde etkiliyor. İran konusu da her ne kadar daha çok İsrail’ i ilgilendiriyor olarak düşünülse de Türkiye’yi de rahatsız eden bir konu. Onun dışında Suriye kadar önemli olan ikinci olay da, Doğu Akdeniz’de bulunan doğalgaz yatakları. Geçen hafta Tamar’dan ilk doğalgaz çıktı. Çıkan doğalgaz İsrail’in 40-50 yıllık doğalgaz ihtiyacını karşılayacak. Bu sayede, İsrail’in dışa bağımlılığı azalacak. Çünkü doğalgaz İsrail’e Mısır’dan boru hattıyla geliyordu. O hat sürekli bombalanıyordu. Dolayısıyla bu İsrail’in içini bir süre rahatlatacak bir gelişme. Kıbrıs ile İsrail arasındaki ikinci ve çok büyük bir yatak olan Levanten yatağı da bütün bölgenin kaderini değiştirecek. İsrail’in bu gazı satabilmesi için, denizden Kıbrıs üzerinden Yunanistan’a bir boru hattı çekmesi veya doğalgazı direkt Türkiye’ye verip, olan hatlarla Türkiye’den Avrupa’ya ulaştırması lazım. Kendi ülkesinde de bir tesis kurabilir ve onu daha taşınabilir hale getirip o şekilde taşıyabilir. Fakat Türkiye dışındaki diğer seçeneklerin hepsinin pahalı olması, Türkiye’yle barışıp bu işi yapmasını sağlayabilir.
Türkiye’nin bu doğalgaza ihtiyacı var mı ?
Var, çünkü Türkiye, doğalgazda ve petrolde Rusya’ya ve İran’a bağlı. Bu sayede Türkiye de çeşidini arttıracak. Doğalgaz Türkiye’den geçtiği için Türkiye’de de doğalgaz ucuzlayacak. Bu da Türkiye’yi rahatlatacak bir konudur.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve Başbakan Erdoğan “istediğimizi aldık” dedi. Ne dersiniz, aldılar mı?
Hayır istediklerini alamadılar. Sonuçta İsrail’e özür dilettirdiler fakat İsrail, Türkiye’den böyle bir özür dilemeyi kabul etmişti. Ama Türkiye kabul etmemişti. ‘Üzgünüz mü özür mü diliyoruz’ bu konu çok tartışıldı. Sonuçta İsrail operasyonel hatalardan dolayı özür diledi. İsrail istediği şekilde özür dilemiş oldu. Türkiye de kabul etti. Birkaç sene önce Pakistan’da böyle bir olay olmuştu. Amerikan uçakları sivilleri öldürmüştü. O zamanki ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Pakistan’ın Dışişleri Bakanı’nı telefonla arayıp, “Kayıplarınız için üzgünüm” demişti. Dolayısıyla bu kalıbın Türkiye- İsrail olayında da kullanılması düşünüldü fakat Türkiye kesinlikle kabul etmedi.
Türkiye-İsrail ilişkileri bundan sonra nasıl olacak?
Şimdi tazminatı görüşmek için buluşacaklar. Türkiye, Gazze ablukasını takip edeceğini söylüyor. Şuan bazı şeyler kesinlik kazanmış değil. Diplomatik ilişkiler büyük ihtimalle eski haline dönecek. Büyükelçiler atanacak. Mavi Marmara davası devam ediyor. İsrail tarafı davanın düşmesini Ankara’nın kabul ettiğini söyledi ama Ankara’dan daha cevap çıkmadı. Dolayısıyla bunlar adım adım ilerleyecek. Burada önemli olan insani ilişkilerin nasıl olacağı. Diplomatik ilişkiler için bir büyükelçi atarsın ama ilişkiler yine soğuk olabilir.
Özür Türkiye’yle İsrail arasındaki ticareti geliştirecek mi?
Şu an zaten Türkiye-İsrail ilişkilerinde yürüyen tek şey ticaret. Ticarette hiçbir bozulma olmadı. Hatta şu an artarak 3.2 milyar dolarlık bir ticaret oluştu, fakat turizm baltalandı. İsraillilerin çoğu Antalya’ya geri gelmeyi düşünüyor.
Bu iki ülke ilişkileri nasıl eskisi gibi olabilir?
İnsanlar arasında sevgiyi artırmak için kültürel faaliyetleri arttırmak gerekir. Turizmin tekrar başlaması ilişkiler için önemli. Şuan aralarında buzdan bir duvar var ve onu kırmak lazım. Bir de Türkiye’de İsrail’e karşı olumsuz bir duygu yerleşmiş. Aynı şekilde de İsrail’de Türkiye’ye karşı bir çekinme var. Bunların aşılması lazım.


Ralfi Rafael Kanyas 27 Mayıs 2013
İzmir Ekonomi Üniversitesi Ünivers Gazetesi
http://iletisim.ieu.edu.tr/univers/?p=18465

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Yahudi Kültürü Avrupa Günü: İris ile Eran temsili düğün töreni ile yeniden evlendi

Yahudi Kültürü Avrupa Günü etkinlikleri kapsamında bu sene Neve Şalom Sinagogu’nda temsili bir Yahudi düğünü düzenlendi. İris ve Eran’ın düğünü açıklamalar eşliğinde gerçekleşirken, gazetemizin fotoğraf editörü Alberto Modiano’nun ‘Zaman ve Mekân içinde Musevilik’ adlı sergisi de yer aldı 26 Ekim Pazar günü Neve Şalom Sinagogu’nu dolduran farklı kesimlerden misafirler, on beş gün önce evlenen İris ve Eran’ın temsili düğün törenini izlemek için bir araya geldiler. Sinagogun girişinde Şalom Gazetesi Fotoğraf Editörü Alberto Modiano’nun ‘Zaman ve Mekân İçinde Musevilik’ adlı sergisi gelenleri karşıladı. İlgi ile gezilen sergide sanatçı, İstanbul Yahudi Cemaati’nin dini ritüellerini fotoğraflar aracılığıyla anlatıyor. Yahudilerin günümüz Türkiye’sinde örf ve adetlerini tanıtan fotoğraflar, Sefarad, Aşkenaz ve İtalyan Yahudilerinin dini yaşam döngüsünü konu alıyor. Gerçek bir düğün törenini öncesinde olduğu gibi genç kızlar gelenleri şeker dolu bonboniyerlerle karşıladılar ve anı

1986 Neve Şalom Kurbanları Anıldı / Acılarımız hep aynı

6 Eylül 1986’da Neve Şalom Sinagoguna düzenlenen korkunç saldırıda hayatını kaybeden 22 kişi düzenlenen bir törenle anıldı. Terör kurbanlarının anısına yakınlarının yaktıkları mumlarla başlayan tören Türkiye Hahambaşılığı Vakfı Danışmanı Beri Koronyo’nun anlamlı konuşmasıyla sürdü. Hayatını kaybedenler için okunan duaların ardından Aşkenaz Mezarlığında bulunan anıt mezar ziyaret edildi. 6 Eylül 1986 Cumartesi sabahı saat 09.17’de Neve Şalom Sinagogu acımasız bir terör saldırısına uğradı. Sinagogu basan teröristler, ellerindeki makineli tüfeklerle Şabat ibadetlerini yerine getirmekte olan kişilere saldırdılar, birkaç dakika süren silahlı saldırıda 22 Yahudi hayatını kaybetti. Şabat duasını kana bulayan bu korkunç katliamın 33. yıldönümünde hayatını kaybeden Aşer Ergün, Avram Eskenazi, Bensiyon Levi, Binyamin Ereskenazi, Daniel Daryo Baruh, Davit Behar, Eliyezer Hara, İbrahim Ergün, İsak Barokas, İsak Gerşon, Jozef Alhalel, Leon Levi Musaoğlu, Mirza Ağajan Babazadeh, Moiz Levi, Dr. Mo