Ana içeriğe atla

Nice 30 yıllara Mario Levi!

Yazarlıkta 30. yılını kutlayan Türk edebiyatının önemli ismi Mario Levi için, ders verdiği Yeditepe Üniversitesi’nde bir sempozyum düzenlendi. Yazar, eleştirmen, akademisyen ve çevirmenlerin Mario Levi’nin yazarlığını ve eserlerini anlattığı toplantı sonrasında, Mario Levi’den duygularını bizlerle paylaşmasını rica ettim.


Yazarlar için yazmak ve okumak birbirinin içine geçmiş, hayatlarının büyük bölümünü kapsayan, bazen dünyadan soyutlanıp o romanın geçtiği zaman ve mekâna takılı kaldıkları, bazen de gerçek dostları yerine yarattıkları kurgu karakterlerle gündüz ve gecelerini geçirdikleri, her şeyi bir yana bırakıp adeta evlilik bağı gibi bir bağla sıkıca bağlandıkları bir yaşam biçimi.
İstanbul aşığı, yemek tutkunu, Türk edebiyatına bu coğrafyada yaşayan azınlıkların özellikle de Yahudilerin sesini, ezberlenmiş klişelerin ötesinde tanıtmış bir yazar Mario Levi. Levi, yazarlığının 30. yılını, yeşil mürekkepli dolmakalemi ile başladığı serüvenindeki inci yıldönümünü kutluyor bu hafta. Hem de her yazara nasip olmayacak bir şekilde.


Öğretim görevlisi olduğu Yeditepe Üniversitesi’nde adına bir sempozyum düzenlenen ve adeta bir edebiyat şölenine dönüşen toplantıda Doğan Hızlan, Selim İleri, Buket Uzuner, Ece Erdoğuş ve Ayfer Tunç Mario Levi’nin yazarlığını ve yapıtlarını konuştular. Akademisyenler Mario Levi’nin eserleri üzerine hazırladıkları çalışmalarını sundular, Almanca ve İspanyolca çevirmeni ile editörü ise onlarca dile çevrilen kitaplarının yurtdışı maceralarını dinleyicilerle paylaştılar.
Doğan Hızlan, Mario Levi’nin eserlerini anlamak için ‘İstanbul Bir Masaldı’ kitabının mutlaka okunması gerektiğini belirtirken, İstanbul’un kozmopolit kimliğini ancak bu kültürün içinden birinin anlatabileceğini söyledi. Selim İleri ise Mario Levi’yi 19 yaşında heyecanla kendisine ilk hikâyelerini gösterdiği haliyle hatırladığını anlattı ve daha o zaman, ileride büyük bir edebiyatçı olacağını hissettiğini vurguladı güzel konuşmasında.
Daha sonra söz alan Mario Levi, esprili bir dille başladı konuşmasına. 12 yaşında kendini savunmak için bir karate kursuna yazıldığını ancak daha ilk sınavda ayak parmağını kırınca bundan vazgeçip kendini kitap okumaya verdiğini ve böylece yazarlık yolunun açıldığını anlattı. 14 yaşında ilk romanını yazmaya başladığını fakat on beşinci sayfadan sonra devam edemediğini söyleyen Levi konuşmasında tutkuya çok inandığını ifade etti. Yazarlığı hep tutkuyla yaptığını, bütün yazdıklarını tutkuyla yazdığını belirten Levi, konuşmasının sonunda günümüzün edebiyata eskisinden daha çok ihtiyaç duyduğunu, çünkü edebiyatın günümüzdeki sıradanlaşmaya verilen bir cevap olduğunu dile getirdi.  
Sempozyum sonrası konuştuğum Mario Levi’ye duygularını sorduğumda çok mutlu ve heyecanlıydı. “Salon sonuna kadar doluydu. Gazeteciler, öğrenciler, okurlar, dostlar herkes geldi. Çok iyiydi. Tuhaf da bir duygu yaşıyor insan, hakkında güzel bildiriler sunulunca, konuşulunca. Bundan sonra sözleştik inşallah 50. yılda bir daha yapacağız” diyerek duygularını paylaştı.
Bilmeyenleriniz olabilir Mario Levi’nin yayınlanmış ilk yazısı 1984 yılında Şalom Gazetesi’nde yer aldı. Bu nedenle yazarlığının başlangıç tarihi olarak 1984 yılını, ilk eseri olarak da Kafka’nın Dönüşüm’ü üzerine Şalom için yazdığı yazıyı kabul ediyor. Nice 30 yıllara Mario Levi!

Karel Valansi 
Şalom Gazetesi 29 Ekim 2014
http://www.salom.com.tr/haber-92787-nice_30_yillara_mario_levi.html

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different countri

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Her yaşam bir roman - Panama´daki Türk Yahudileri

Panama´da hızla büyüyen bir Yahudi yaşamı var. Café con Teclas kitabının yazarı gazeteci Sarita Esses´in yanı sıra Antakyalı Eli Cemal, Mersinli Musa İlarslan, Trakya kökenli Julia Kohen de Ovadia ve kuzeni İstanbullu Çela Alkabes de Eskinazi ile göç hikayelerini ve Panama´daki yaşamlarını konuştuğumuz keyifli bir sohbet sizleri bekliyor. Julia Kohen de Ovadia İstanbul doğumluyum. Babam Çanakkaleli Aron Kohen, annem ise Çorlulu Suzi Bahar.  Seneler evvel büyükbabamın eltisi Meksikalı Sultana genç yaşta çocuksuz dul kalınca küçük teyzem Donna’yı yollamasını istedi anneannemden. Donna da Sultana teyzesiyle yaşamak için Meksika’ya gitti. Orada eniştem Moises Mizrachi ile tanıştı ve evlenerek Panama’ya taşındı. Büyükbabam Nessim Bahar vefat edince anneannem Coya, ablam Malka ile iki aylığına kızını görmeye Panama’ya gitti. Ancak orada ablam eniştemle tanıştı, evlendi ve hayatını Panama’da kurdu. Dört çocuğu ve on torunu var. Ablamın düğünü için Panama’ya geldiğimizde ben Saint Pulcherie’de