Ana içeriğe atla

10. yılında Hamas'ın Gazze'si

Yıl 2006. ABD Başkanı George W. Bush’un Ortadoğu’ya demokrasi ihraç ettiği dönemler. Yolsuzluk iddialarına rağmen, laik ve İsrail ile görüşme masasına oturan El Fetih’i destekliyor. Ancak yapılan seçimlerde kazanan ABD ve İsrail’in terör listesinde bulunan Hamas oluyor. Hemen ardından El Fetih ile kanlı çatışmalar yaşanıyor ve Hamas, Gazze’nin tek hakimi haline geliyor. Bush seçimin hemen ertesinde İsrail’i yok etmeyi hedefleyen Hamas ile görüşmeyeceğini ilan ediyor ve El Fetih’e uyarıda bulunuyordu; “Halk yöneticilerden memnun değil, değişim istiyor, dürüst bir hükümet istiyor, hizmet istiyor. Bu bir alarm zilidir.”
Aradan tam on yıl geçti. Bush’un Ortadoğu rüyasına hiç uymayan Hamas halen Gazze’yi yönetiyor. Bu on yılda, El Fetih ile Hamas arasında süregelen ezeli rekabet, bir uzlaşı hükümeti kurulmasını engelledi. Yeni bir seçim de yapılmadı. Kimsenin siyasi ajandasında yeni bir seçim de yok zaten. Ne Abbas koltuğunu kaybetmek ne de ABD ve İsrail Abbas sonrası belirsizliğe geçit vermek istiyor. En yakın tahminlerse pek tercih edilmeyen ve İsrail hapishanesinde bulunan Mervan Barguti.
Filistin Özerk Yönetimi fiziki olduğu kadar ideolojik olarak da ikiye bölünmüş durumda; Batı Şeria’da El Fetih, Gazze’de Hamas. El Fetih İsrail ile doğrudan görüşmeleri desteklerken -en azından ABD’den bu konuda gelen taleplere onay verirken- Hamas İsrail’in varlığını ve daha önce imzalanmış anlaşmaları tanımayı reddediyor. Birçok başarısız barış görüşmesinin sonunda, ortada bir barış planı bile yok. Fransa başlatmayı öneriyor ama şimdilik pek bir alıcısı yok.



İsrail statükoyu korumayı tercih ederken, barış masasına otursa bile alınacak kararların tüm Filistinlileri bağlayacağından emin değil. El Fetih, İsrail’in güvenlik ve istihbarat desteğiyle Batı Şeria’yı kontrolü altında tutabiliyor ve Hamas’ın burada da güçlenmesini engellemeye çalışıyor. Öte yandan Abbas, İsrail ile doğrudan görüşmeler yerine BM aracılığıyla tek taraflı diplomatik adımlarla ‘Filistin Devleti’ni kurmaya çalışıyor.
Hamas ise sırtını dayadığı Müslüman Kardeşler’in gücünü kaybetmesi ve Suriye savaşı ile birlikte İran desteğinden de mahrum kalmanın acısını çekiyor. Bir tarafında koca Akdeniz, diğer tarafında Mısır ve İsrail ile çevrili iken de, hareket kabiliyeti oldukça kısıtlanmış durumda. Gazze’de yükselen İslami Cihad ve IŞİD gibi örgütlere karşı kendi otoritesini korumaya çalışırken, 2014 yazındaki Gazze Savaşı’nın ardından askeri gücünü toplamaya çalışıyor, İsrail ile ateşkesi, ‘sessizliğe karşı sessizliği’ korumaya çalışıyor. Öte yandan Hamas’ın önemli yapısal sorunları da var. Liderleri farklı ülkelere dağılmışken, iletişim ve kontrol eksikliği, yeni liderlerin güç kazanmasına yol açabiliyor. Mesela Türkiye’den Batı Şeria’daki Hamas hücrelerini yöneten ve üç İsrailli çocuğu kaçırtıp öldürten Arouri, o dönem pek de tercih edilmeyen yeni bir savaşa sebebiyet vermişti. Ve en önemlisi Arap Baharı’nın ardından bir yangın yerine dönüşen Ortadoğu’da Filistin sorunu önceliğini yitirirken, yükselen İran tehdidi karşısında bölge ülkelerini bağlayan İsrail düşmanlığı yerini İsrail ile işbirliğine bıraktı.
Bugünün Gazze’sine baktığımızda, Mısır sınır kapısı çoğunlukla kapalı, kaçakçılık tünelleri yıkıldı. Ateşkes sürdükçe İsrail kurallarını gevşetiyor. Balıkçılık için erişimi 9 mile çıkarması dışında, Kerem Şalom sınır kapısından önemli bir inşaat malzemesi ve yardım girişi var. Ancak savaşın etkileri hâlâ Gazze’nin belli bölgelerinde tüm vahameti ile sürüyor. Gazze Savaşı’ndan sonra bölgeye 3,5 milyar dolarlık yeniden imar ve kalkınma yardımı yapmayı taahhüt eden donör ülkelerin toplamda bu miktarın yarısını bile teslim etmemiş olmaları en önemli eksikliklerden biri. Geçtiğimiz haftalarda Hamas’ın Gazze’ye konut inşası için yollanan inşaat malzemesi ile terör tünelleri inşa ettiği ortaya çıkmasıyla birlikte İsrail, uluslararası projeler dışında çimento girişine yasak getirdi. Gazze’nin tek elektrik santrali ise, El Fetih ile yaşanan vergi sıkıntısı nedeniyle yakıtsızlıktan çalışmıyor.
10. yılında, Hamas yönetimindeki Gazze’de sorunlar büyüyor. Batı Şeria’da bıçaklı intifada sürerken Gazze neden sessiz diye aklınıza gelebilir. Aman dikkat! Bir yanda Gazze halkının artan huzursuzluğu, bir yandan yeni bir savaşa son sürat hazırlanan Hamas. Tanık olduğumuz bu sessizlik oldukça tehlikeli gözüküyor.
Ne demişti Bush?
“Bu bir alarm zilidir.”

Karel Valansi OBJEKTİF Şalom Gazetesi 27 Nisan 2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ke vamos a mirar en la karantina?

Kon el fin del verano i el retorno de la karantina, estamos mas tiempo en las kazas. Les kero propozar tres serias de TV echos en Israel. El primer es "Tehran". Es una seria de espionaje muy enteresante. Una espion del Mossad viaja en sekreto a la kapital de Iran. Tehran es su lugar de nasimiento tambien. La hacker de komputadora tiene el objektivo de dezaktivar el reaktor nuklear. Esta misyon tendra implikasyones para el Medio Oriente i el mundo entero. La seria es en ebreo i perso. Es una sezon i tiene ocho episodios, kada uno 50 minutos. Mi segunda propozisyon es una seria romantika i komika. Lehiyot Ita (Estar Kon Eya) es una seria de 2013, ma muy simpatika. Izieron tambien la version Amerikana ke se yama “La beyeza i el panadero”. La seria konta la istorya de amor entre una supermodela internasyonal muy famoza i muy rika, i un simple panadero ke no tuvo la shans de ir a la eskola artistika por razones finansiales. La seria es dos sezones, 18 episodios en total i kada uno...

Türkiye-Çin İlişkilerinde Yeni Dönem: Çok Kutupluluk, Ticaret ve Jeostrateji

Küresel düzen ciddi bir değişim yaşarken dünya, çok katmanlı krizler, jeopolitik sarsıntılar ve belirsizliklerle şekillenen bir döneme girdi. Soğuk Savaş sonrası ABD merkezli tek kutuplu düzen geride kalırken, yerine çok kutuplu ancak öngörülemez bir sistem şekilleniyor. Bu belirsizlik, Türkiye–Çin ilişkilerini hem fırsatları hem de çelişkileriyle öne çıkaran bir sahneye dönüştürüyor. Ankara ve Pekin söylem düzeyinde kolayca yan yana gelebiliyor. Türkiye’nin “Dünya beşten büyüktür” çıkışı ile Çin’in “çok kutuplu dünya” vurgusu, Batı merkezli düzeni sorgulayan ortak bir dil yaratıyor. Ancak bu söylemsel yakınlaşma, Türkiye’nin NATO üyeliği ve Batı ile kurumsal bağları düşünüldüğünde, stratejik sınırlarla karşılaşıyor. İlişkilerin gerçek boyutu, ticaretteki asimetri, Kuşak ve Yol yatırımlarındaki bağımlılık riski, savunma sanayii işbirliği, Uygur meselesinin ikili ilişkiler üzerindeki gölgesi ve ABD–Çin rekabetinin baskılarıyla şekilleniyor. Panorama Soruyor  bu ay, Türkiye-Çin ilişk...

The Concept of Middle Power and Türkiye’s Foreign Policy

Ongoing conflicts and crises across various regions continue to underscore the intensifying power rivalries that define today’s international relations. The erosion of the post-1945 international order—and the weakening of the institutions that underpin it—has been further accelerated by the United States’ growing reluctance to maintain its traditional leadership role. As a result, uncertainty has become a defining feature of the current global landscape, marking a turbulent and complex period of transition.  Amid this shifting order, middle powers have begun to occupy a broader space in global affairs. These states, often positioned between global hegemons and smaller, less influential nations, act as stabilizers within the international system. Through mediation efforts, regional diplomacy, and strategic initiatives—sometimes beyond their material capabilities—they contribute meaningfully to international stability and governance. In times of heightened uncertainty, such states o...