Ana içeriğe atla

İsrail ile normalleşme anlaşmasında en kötü senaryolar neler?

Türkiye ile İsrail arasında normalleşme anlaşması en nihayetinde imzalandı. Altı yıl boyunca ikili ilişkileri zehirleyen bu dönem artık geride kaldı diyebiliriz. Bu süreç sonucunda anlaşılan maddeler kadar değişen ilişkiler de dikkat çekiyor. 
Henüz birkaç hafta önce Mavi Marmara'nın yıl dönümünde, IHH'nın gerçekleştirdiği gövde gösterisi, İsrail ile yapılacak anlaşmanın akıbetini sorgulatmıştı. "Katil İsrail" sloganları ile inleyen Taksim'in görüntülerinin masa başında altı yıldır, iki ülke liderine rağmen, ilişkileri yeniden rayına oturtmak için uğraşan diplomatları nasıl etkilediği bilinmez ancak anlaşma sonrası Başbakan Binali Yıldırım'ın "kim ne derse desin" çıkışı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Türkiye'den böyle bir insani yardımı götürmek için dönemin başbakanına mı sordunuz?" demesi gerçek anlamda beklenilmez bir gelişmeydi.
Tarihsel olarak Türkiye ile İsrail'in ilişkileri hep üçüncü tarafların etkisinde kaldı. Her ne kadar Türkiye, İsrail kurulmadan önce Filistin'de süregelen Arap-Yahudi çatışmasına ve İsrail kurulduktan sonra Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki savaşa taraf olmaktan kaçınmış olsa da, İsrail'i tanımasının gecikmesinde Arap tepkisinden çekinmesi kadar, Sovyetlerin bu yeni ülkeyi Orta Doğu'da komünizmi yaymak için kullanacağı kuşkusu da vardı. Günümüzde adeta bir barış anlaşması gibi sunulan İsrail ile normalleşme anlaşması ise maddeleri ile ikili ilişkileri yeniden Gazze ve Hamas'a endekslemiş durumda. 


En kötü senaryoları düşünelim. İsrail, Mavi Marmara kurbanlarının ailelerine verilecek tazminatı bir kerede Türk hükümetinin kullanımında olacak bir fona yatıracak. Ancak buradan yapılacak ödemelerde bir aksama veya sorunda muhtemelen İsrail suçlanacak. Bir başka senaryo; Türkiye inşaat malzemesi yollayacak. Gazze'ye ulaşan bu yardımlar Hamas tarafından konut inşaası yerine İsrail'e saldırmak amaçlı tünel yapımında kullanılacak. Bu durumda İsrail geçişleri sıkılaştıracak, Türk projeleri aksayacak, ilişkilerde sorunlar, suçlamalar başlayacak. Bir başka senaryo; bu anlaşma ile Türkiye Gazze'nin altyapı ihtiyaçlarını karşılayacak, su arıtma tesisi, elektrik santrali yapacak, devam eden hastane ve cami inşaatlarının yanı sıra konut inşa edecek. Daha önceki tecrübelerden, Hamas'ın uluslararası kurumlara ait binaların altına mühimmat yerleştirdiğini, depo veya askeri karargah olarak kullandığını veya roket fırlatmak için bu yerleri seçtiğini biliyoruz. Diyelim ki bunlardan birini oradaki Türk yapımı binaların altına yerleştirdi. İsrail ile Hamas arasında işler yeniden kızıştığında, İsrail roket rampası olarak kullanılan o binayı vuracaktır. Zaten Gazze ile İsrail arasında bir çatışma çıktığında ikili ilişkiler doğrudan etkileniyor, bu durumda vurulan Türk yapımı bir bina olduğundan, Hamas sebebi ile ilişkiler yeniden bozulacaktır. Üstelik onca uğraşının sonunda ulaşılan normalleşme anlaşması günümüzde ekonomik ve doğalgaz sayesinde kabul görürken, ideolojik açıdan bu yakınlaşmayı uygun görmeyen kesim de bu sayede sesini yükseltme olasılığı bulabilecektir. Daha önce halka ekilen İsrail düşmanlığı yeniden filizlenecektir.
Doğalgaz ise ikili ilişkilerde uzun vadede önemli bir işbirliği vadediyor. Ancak önemli bir 'ama' var. Tıpkı IHH'nın Taksim yürüyüşünün İsrail'i rahatsız ettiği gibi, Aya Sofya'da Kuran okunması ve sabah ezanı da Yunanistan'ı oldukça rahatsız ediyor. Türkiye ile İsrail her konuda anlaşsalar bile, İsrail doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya satılmasının yolu Kıbrıs sorununun çözümünden geçiyor. Aya Sofya'nın müze statüsünden etap etap camiye geçirilmesi ise hedef, bunun ilerideki bir doğalgaz anlaşmasına da hiç yardımcı olmayacağını öngörmek hiç zor değil. 
Türkiye ile İsrail arasında imzalanan normalleşme anlaşması da Hamas'ın politikaları bir yanda, iç politikaya yönelik bu tür adımlar öte yanda, vaat ettiği işbirlikleri yerine günü kurtarmaktan öteye geçemeden kağıt üzerinde kalabilir.  
Karel Valansi T24, 9 Temmuz 2016
http://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/israil-ile-normallesme-anlasmasinda-en-kotu-senaryolar-neler,14990

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ke vamos a mirar en la karantina?

Kon el fin del verano i el retorno de la karantina, estamos mas tiempo en las kazas. Les kero propozar tres serias de TV echos en Israel. El primer es "Tehran". Es una seria de espionaje muy enteresante. Una espion del Mossad viaja en sekreto a la kapital de Iran. Tehran es su lugar de nasimiento tambien. La hacker de komputadora tiene el objektivo de dezaktivar el reaktor nuklear. Esta misyon tendra implikasyones para el Medio Oriente i el mundo entero. La seria es en ebreo i perso. Es una sezon i tiene ocho episodios, kada uno 50 minutos. Mi segunda propozisyon es una seria romantika i komika. Lehiyot Ita (Estar Kon Eya) es una seria de 2013, ma muy simpatika. Izieron tambien la version Amerikana ke se yama “La beyeza i el panadero”. La seria konta la istorya de amor entre una supermodela internasyonal muy famoza i muy rika, i un simple panadero ke no tuvo la shans de ir a la eskola artistika por razones finansiales. La seria es dos sezones, 18 episodios en total i kada uno...

Ahmet Han: “Türkiye ile İsrail kadar stratejik çıkarları bu kadar örtüşen iki ülke daha yok”

Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Kasım Han ile İsrail’de üç çocuğun kaçırılmasının ardından başlayan süreci, son Gazze operasyonunun hem İsrail-Filistin ilişkilerinin geleceğine hem de dünyada artan antisemitizme etkisini konuştuk. Ayrıca yaşanan tüm bu olayların Türkiye’deki yansımaları ve Türkiye-İsrail ilişkilerinin geleceğini tartıştık. Dökme Kurşun Operasyonu’ndan sonra İsrail ile Hamas arasında sükûnete karşı sükûnet anlayışı hâkimdi. Ne değişti? İsrailli üç çocuğun kaçırılıp öldürülmesi ile mi işler değişti yoksa daha önceden bunun sinyalleri var mıydı? Tarafların ikisinin de birbirleri ile ilgili bir algıları var. Kim kimin neyi ne kadar stokladığını biliyor. Bu bakımdan herkesin bir müdahale eşiğinin olduğunu düşünüyorum. Yüksek sesle çok söylenmiyor ama pişe pişe bir noktaya geldiği zaman taraflar biliyor ki artık orada mutfağa girmek, müdahale etmek lazım. Bu İsrail için Hamas’ın silahlanması ve altyapısını geliştirmesi ile ...

Türkiye-Çin İlişkilerinde Yeni Dönem: Çok Kutupluluk, Ticaret ve Jeostrateji

Küresel düzen ciddi bir değişim yaşarken dünya, çok katmanlı krizler, jeopolitik sarsıntılar ve belirsizliklerle şekillenen bir döneme girdi. Soğuk Savaş sonrası ABD merkezli tek kutuplu düzen geride kalırken, yerine çok kutuplu ancak öngörülemez bir sistem şekilleniyor. Bu belirsizlik, Türkiye–Çin ilişkilerini hem fırsatları hem de çelişkileriyle öne çıkaran bir sahneye dönüştürüyor. Ankara ve Pekin söylem düzeyinde kolayca yan yana gelebiliyor. Türkiye’nin “Dünya beşten büyüktür” çıkışı ile Çin’in “çok kutuplu dünya” vurgusu, Batı merkezli düzeni sorgulayan ortak bir dil yaratıyor. Ancak bu söylemsel yakınlaşma, Türkiye’nin NATO üyeliği ve Batı ile kurumsal bağları düşünüldüğünde, stratejik sınırlarla karşılaşıyor. İlişkilerin gerçek boyutu, ticaretteki asimetri, Kuşak ve Yol yatırımlarındaki bağımlılık riski, savunma sanayii işbirliği, Uygur meselesinin ikili ilişkiler üzerindeki gölgesi ve ABD–Çin rekabetinin baskılarıyla şekilleniyor. Panorama Soruyor  bu ay, Türkiye-Çin ilişk...