Ana içeriğe atla

Geçmişten günümüze Türkiye-İsrail ilişkileri

8 Ekim 2018 pazartesi günü Kadir Has Üniversitesinde düzenlenecek söyleşide, yazarımız Karel Valansi’nin yeni kitabı “The Crescent Moon and the Magen David, Turkish-Israeli Relations Through the Lens of the Turkish Public” tanıtılacak

Kadir Has Üniversitesi Türkiye Çalışmaları Merkezi, 8 Ekim Pazartesi günü,  11.00-12.30 saatleri arasında Kadir Has Kampüsünde bulunan D-104 numaralı salonda ‘Geçmişten Günümüze Türkiye-İsrail İlişkileri’ başlıklı bir söyleşi düzenliyor.
Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Salih Bıçakcı ile Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü doktora öğrencisi ve Şalom köşe yazarı Karel Valansi’nin konuşmacı olacakları söyleşide Türkiye-İsrail ilişkilerinin tarihsel arka planı ve mevcut durumu, Karel Valansi’nin ‘The Crescent Moon and the Magen David, Turkish-Israeli Relations Through the Lens of the Turkish Public’ başlıklı kitabı üzerinden tartışılacak. Hamilton Books New York tarafından yakın zamanda yayımlanan kitap, İsrail Devleti’nin kuruluşu ve Türkiye’nin İsrail’i tanıma kararına Türk halkının tepkisini inceliyor. 1936-1958 yılları arasına odaklanan araştırma, Türkiye-İsrail ilişkilerini tarih kitaplarının soğuk çerçevesinden çıkararak, sözlü tarihe, yaşanmışlıklara ve tanıklıklara ağırlık vererek, iki ülke arasında alınan kararların ve yapılan anlaşmaların Türk halkına olan yansımalarını, etkilerini ve bu süreçte toplumda yaşanan değişimleri ortaya koymaya öncelik veriyor.
İkili ilişkilerin tarihsel perspektifinin yanı sıra günümüze olan yansımalarının da tartışılacağı söyleşide Türkiye-İsrail ilişkilerinin geleceğine ilişkin senaryolar ile, paylaşılan ortak coğrafyada işbirliği ve çatışma alanlarının da masaya yatırılması öngörülüyor. Türkçe gerçekleşecek etkinliğe katılmak isteyenlerin ctrs@khas.edu.tr adresine başvuruda bulunabiliceği ifade edildi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different countri

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

The one question people asked me when I got home from Turkey - Tami Sussman

If I had been handed a hundred dollars for every Australian Jew who asked me if I was worried about travelling to Turkey in July due to antisemitism, I would have been able to fly business class. Qantas business class. Add another hundred for every Jew who asked me how I could justify supporting the Turkish economy in the current climate and I could have made it a return flight.  Instead, I found myself wedged between my screaming children in economy with separate  Bluey theme songs blasting through unsynced iPads, reassessing every life choice that had brought me to this point. Reproducing with their half-Turkish Sephardi father Yosi “because he is very good looking” suddenly seemed like a questionable decision made by a naive 30-year-old who didn’t consider the inevitable trip we’d have to make in order for the children to meet their great grandmother, aunts, uncles and cousins who don’t travel further than Madrid.  The honest truth is yes, I was worried about antisemitism. I had rea