Ana içeriğe atla

Yalnızlık senfonisi

Kadir Has Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Merkezi, Türk dış politikasına yönelik halkın bakış açısını ortaya koyan ‘Türk Dış Politikası Kamuoyu Algıları Araştırması’nın sonuçlarını yayımladı. Türk kamuoyunun düşüncelerini anlamak için önemli olduğunu düşündüğüm ve her sene yakından takip ettiğim bu araştırmada ilk baktığım soru Türk halkının dost ve tehdit algısının ne olduğu oluyor her zaman.
Sonuçlar pek değişmemiş. Dostumuz olarak görülen ülke açık arayla yıllardır Azerbaycan. Bu sene, önceki senelere göre bir değişiklik yapılmış; Türki Cumhuriyetler veya AB ülkeleri demek yerine ülkeler ayrı ayrı sıralanmış. Ancak sonuç pek değişmemiş. Açık ara ilk sırada Azerbaycan, KKTC ile birlikte Türki ülkeler sıralanıyor. Ekonomik, askeri ilişkilerimiz olan birçok ülke için ise yüksek oranda ‘dost değil’ deniyor. Batı ülkelerine yönelik tarihsel güvensizliğin hâlâ aşılamadığıysa çok açık; Fransa yüzde 83,3, İngiltere yüzde 80,8, Almanya yüzde 77,8 ile ‘dost değil’ deniyor. ABD içinse bu oran yüzde 87,9.
‘Yalnız kurt’ ya da ‘Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur’ düşüncesi ise halen yerini koruyor. 2018’de yüzde 22,5 “Türkiye’nin dostu yoktur” cevabını vermiş. 2019 yılı için de bu oranın pek değiştiğini düşünmüyorum. “Türkiye dış politikasını tek başına yürütmelidir” diyenlerin yüzde 15,6 olması da bu güvensizliği gösteriyor.   
“Hangi ülkeler Türkiye’ye tehdit oluşturuyor?” dendiğinde ilk iki sırayı her yıl olduğu gibi ABD ve İsrail paylaşıyor. Daha sonra Batı ülkeleri ile Ermenistan, Suriye, Irak geliyor. Türkiye’nin fazla bir muhabbeti olmayan Hindistan’ın bile yüzde 34 ile tehdit olarak görüldüğü bu ortamda, Türkiye’nin her tarafının düşmanlarla çevrili olduğu paranoyası yaşadığı yalnızlık senfonisiyle birleşiyor.
ABD’ye yönelik olumsuz algının arkasında Washington’un PYD’ye verdiği destek ve Ortadoğu’daki Kürt politikası öne çıkıyor. S-400 tartışmaları gölgesinde Rusya’ya yönelik yüzde 67,1’lik “dost değil” cevabı ise halkın Rusya ile ilişkilere temkinli yaklaştığını gösteriyor. İlişkilerin düşmanca olmasının sebebi ‘iki ülke arasındaki tarihsel rekabet ve düşmanlık’ ile (yüzde 53,2) anlatılıyor. “Türkiye Rusya’dan S-400 alsın mı?” sorusuna verilen cevap ise yüzde 44 ile olumlu. Bu da her iki taraf da düşman olarak algılanırken halkın S-400 konusunda daha az düşman gördüğünü seçtiğini gösteriyor. Ancak bir diğer ikilem, Türkiye’nin NATO üyeliğinin devam etmesi gerektiğini düşünenlerin yüzde 70 ile geçen seneye göre artmasıyla kendini gösteriyor.
‘Türk dış politikasındaki en önemli mesele’ olarak ABD ile ilişkiler, Suriye ve terör ile mücadele görülüyor, ardından İsrail ile ilişkiler geliyor. İsrail’e yönelik yaklaşım oldukça ilginç. Araştırmadan gidersek, tehdit sıralamasında bazı yıllar birinciliğe kadar çıksa da, ikincilikten aşağıya hiç düşmüyor. Türk dış politikasında önemli mesele nedir dendiğinde ise, büyükelçimiz bulunmayan, iki ülke liderlerinin de söz düelloları bir süredir kesildiği için ikili ilişkiler açısından fazla gündeme gelmeyen bu dönemde dahi İsrail ilk beşteki yerini koruyor. Öte yandan İsrail’in Ortadoğu’daki stratejik önemi teslim ediliyor ve ‘Arap Baharı sonrası bölgeyi etkileyen en önemli ülke’ olarak ABD, Rusya’dan sonra İsrail sayılıyor. “Türkiye dış politikasında hangi ülkelerle iş birliği yapmalı” sorusunda ise İsrail cevabı bu sene bir sıçrama yapıyor ve yüzde 0,3’ten yüzde 1,8’e yükseliyor.
Türkiye-İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesini destekleyenler yüzde 23,2’de kalırken, yüzde 50,2 ile desteklemiyor. Arap-İsrail sorununda ise araştırma sonuçlarına göre zararsız bir rol olan tarafsız arabuluculuk (yüzde 40,5) ilk sırada olsa da, Türkiye’nin İsrail ile konuşmazken böylesi bir konuda tarafsız arabulucu olabilmesi gerçeklikten oldukça uzak. Ankara’nın Doğu Akdeniz dahil yeniden kurması gereken bir çok köprü var. Arap-İsrail sorununa Türkiye’nin hiç karışmasını istemeyenlerin oranı ise ikinci sırada (yüzde 37,4).
İsrail ile başlamışken Ortadoğu ile devam edelim. Halkın bir bölümü Türkiye’nin bir model ülke olarak gösterildiği zamanların uzaklarda kaldığını kabul etmiyor gözüküyor. Yüzde 66,5 “Bölge ülkelerine rol model olabiliriz” diyor. Türkiye ayrıca ABD’den sonra Ortadoğu’yu etkileyen ikinci ülke olarak görülüyor. “Bölgesel güçtür” diyenlerse yüzde 48,1.
Ortadoğu’ya yönelik dış politika geçen senelere göre daha az başarılı bulunuyor. Suriye özelinde de düşüş devam ediyor. Araştırmaya göre halk Ortadoğu’dan uzak durmak, suya sabuna dokunmak istemiyor. Türkiye Suriye’den uzak durmalı, karışmamalı diyenlerin oranı yüzde 42,1. Türkiye’nin diğer ülkelerle siyasi ilişkilerini kuvvetlendirmesi gerektiğini düşünenler yüzde 62 ile listenin en üstüne çıkıyor. Yani diplomasinin öne çıkarılması istenirken kavgacı tutumun terk edilmesi bekleniyor.
Ortadoğu’da daha aktif bir politika izlenmesi gerektiğini düşünenlerin oranı bu sene düşerken, Avrupa ile ilişkilerin geliştirilmesi gerektiğini düşünenler artmış durumda. Ancak Avrupa ülkelerini tehdit olarak görürken ilişkilerin geliştirilmek istenmesi kendi içinde bir ikilemi de beraberinde taşıyor. AB üyeliğine destek ise geçen yıllara göre (yüzde 61,1) artmış olmasına rağmen bunun gerçekleşmesinin bir hayal olduğunu düşünenler (yüzde 68) hâlâ çoğunlukta. 
Türk halkının hemfikir olduğu konu ise Suriyeli sığınmacılar oluyor. Suriyeliler istenilmiyor ve sığınmacı alımına son verilmesi (yüzde 57,6) yüksek bir oranla talep ediliyor. Bu oran 2017 ve 2018’de yüzde 46,7 civarındaydı.
Türkiye’nin farklı şehirlerinde ikamet eden 18 yaş üzeri 1000 kişi ile yüz yüze görüşülerek gerçekleştirilen araştırmada kendisini siyasi açıdan dindar ve muhafazakar olarak tanımlayanların oranı geçen senelere göre düşmüş durumda. 2018’de yüzde 44,4 olan bu oran bu sene yüzde 37,4’e gerilemiş. Buna karşılık kendini muhafazakâr olarak tanımlayan kesim yüzde 23,5’e yükselmiş. Türk dış politikasıyla ilgili gelişmeler halen en çok televizyon aracılığıyla takip ediliyor (yüzde 87,4) ancak internet (sosyal ağlar yüzde 45,7 ve haber portalları yüzde 44,8) TV’ye yetişmiş gözüküyor.
Bu araştırma kamuoyunun iktidarın gündeminden ve yaşanan siyasi tartışmalardan oldukça etkilendiğini ve bu konulardaki yaklaşımına ve algısına etki ettiğini gösteriyor. Ancak Türk dış politikasından duyulan memnuniyetsizlik artarken, hükümetin kavgacı tutumunu bir kenara bırakıp diplomasiye ve diğer ülkelerle ilişkilerini geliştirmeye yönelmesi talebi bu araştırmanın en önemli sonuçlarını oluşturuyor.
Karel Valansi, Şalom Gazetesi OBJEKTİF 7 Temmuz 2019 http://www.salom.com.tr/koseyazisi-111152-yalnizlik_senfonisi.html

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ke vamos a mirar en la karantina?

Kon el fin del verano i el retorno de la karantina, estamos mas tiempo en las kazas. Les kero propozar tres serias de TV echos en Israel. El primer es "Tehran". Es una seria de espionaje muy enteresante. Una espion del Mossad viaja en sekreto a la kapital de Iran. Tehran es su lugar de nasimiento tambien. La hacker de komputadora tiene el objektivo de dezaktivar el reaktor nuklear. Esta misyon tendra implikasyones para el Medio Oriente i el mundo entero. La seria es en ebreo i perso. Es una sezon i tiene ocho episodios, kada uno 50 minutos. Mi segunda propozisyon es una seria romantika i komika. Lehiyot Ita (Estar Kon Eya) es una seria de 2013, ma muy simpatika. Izieron tambien la version Amerikana ke se yama “La beyeza i el panadero”. La seria konta la istorya de amor entre una supermodela internasyonal muy famoza i muy rika, i un simple panadero ke no tuvo la shans de ir a la eskola artistika por razones finansiales. La seria es dos sezones, 18 episodios en total i kada uno...

Commemorating the Holocaust in Turkey (With an Attack on Israel)

The victims of the Holocaust were officially going to be commemorated in Turkey – as they would be in many other countries. This was huge. And it would happen in Ankara, the heart of Turkey! We already had a Yom HaShoah, a Holocaust memorial day. The UN’s Holocaust International Remembrance Day was first commemorated in Turkey five years ago at Neve Shalom Synagogue. Last year, the commemoration was held for the first time outside Jewish institutions, at Kadir Has University in Istanbul. This year it would be held at Bilkent University in Ankara. This year was also important because the Speaker of Parliament, Cemil Çiçek, would be attending the ceremony. It would be the first time that such a high ranking official did so.

Ontological Security and Israel’s Search for ‘Thick’ Recognition

This extended summary is prepared for the PhD thesis[1] that was successfully defended at the School of Graduate Studies, Department of International Relations, Kadir Has University, in January 2025. In the international system, states face a dual struggle encompassing both material and non-material dimensions of security. On the one hand, they must safeguard the tangible aspects of their existence, including political borders, military capabilities, human resources, and economic stability, which collectively ensure their physical survival (Waltz, 1979). On the other hand, states must address intangible needs critical for their ontological security; a sense of stability, self-consistency, and identity that allows them to navigate an uncertain international environment (Mitzen, 2006; Steele, 2008). This dissertation focuses on Israel as a case study to examine how states pursue ontological security, the role of recognition in maintaining it, and the ways in which narrative constructions...