Ana içeriğe atla

İsrail - Hizbullah savaşının rövanşı yaşanır mı?

Suudi Arabistan’daki hareketlilik ve Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin istifası, hiç durulmayan Orta Doğu’da bilinmezliklere gebe yeni bir döneme geçtiğimizi gösteriyor. ABD’nin önceliği olan IŞİD ile askeri mücadele sona yaklaşırken, bölgede dengeler yeniden değişiyor olsa da sorunlar yerli yerinde duruyor. IŞİD ortak hedef olduğunda, bölgedeki temel sorunları ötelemeyi ve/ya gizlemeyi başarmıştı. Ancak IŞİD, bölgedeki sorunların bir yansıması, güç boşluğunun bir sonucuydu, hiçbir zaman ana sorun kaynağı değildi. Bölgede hala mezhepçilik, kutuplaşma, eşitsizlik, kanunsuzluk, yolsuzluk mevcut. Tüm bunlara ek olarak kimsenin elini sürmek istemediği bir yeniden yapılanma süreci, ekonomilerin yeniden işler hale getirilmesi ve mülteciler konusu var.
IŞİD sorunu askeri anlamda çözüldüğünde tüm bu ötelenmiş sorunlar bir bir yüzeye çıkacak ve bundan başı ağrıyacakların başında İsrail olacak. Çünkü bölge ülkeleri kendi başlarından büyük sorunlarla uğraşırken öncelikleri ne İsrail ne de Filistin olmuştu.
IŞİD kaybettikçe kazananın İran olduğu açık bir şekilde görülmeye başlandı. İran; Irak, Suriye ve Lübnan’a uzanan bir kara koridoruna sahip olmuşken, mezhep savaşlarında yeni cephe Lübnan’a doğru kayıyor. Bu nedenle İsrail sınırlarında yeni bir çatışma daha olası gözüküyor. 

Hariri’nin istifası dahil, gelişmeler karşısında İsrail’in sessizliği dikkatinizi çekmiş olabilir. Bunun bir sebebi Hariri’nin istifasının İsrail için de sürpriz olması, bir diğeri ise İran tehdidine karşı işbirliği içinde olduğu Suudi Arabistan’daki bu değişimi anlamaya çalışmaları. İsrail bir yandan Suudilerin bu oyunu nasıl oynayacağını ve bunun nasıl sonuçlanacağını hesaplarken, diğer yandan İsrail’in en yetkili isimleri, tarafını belli edercesine, Suudi Arabistan ile istihbarat paylaşacakları ve Tahran’a karşı Suudilerle birlikte hareket ettikleri bilgisini bu hafta basınla paylaştı.
Suudi Arabistan’daki bu değişim Trump’ın dikkatini IŞİD’den İran’a çevirmesi ile aynı zamana denk geldi. Trump İran nükleer anlaşmasını eleştirerek geri çevirmeye yönelik adımlar atarken, aslında İran’ın tüm bu süreçten kazanımlarını azaltmak ve Tahran’ı çevrelemek çabasında. Bu da başta bölgedeki müttefikleri Suudi Arabistan ve İsrail’i hoşnut edecek bir adım şüphesiz. Öte yandan İsrail’in ise son iki yıldır dikkatini İran’ın nükleer tehdidinden Suriye’deki rolüne odakladığını hatırlamak gerekir.
Lübnan’da İsrail-Hizbullah savaşının bir rövanşı yaşanır mı, gelişmeler sonrası akla gelen ilk soru. İsrail’in Suriye’de savaş başladığından beri sürdürdüğü politikaya baktığımızda, amacının çatışmadan uzak durmak olduğu, ancak ne sınırlarında yeni bir cephe açılmasına ne de Hizbullah’a silah gönderilmesine izin vermeyeceği açıkça görülüyor. Bu hedefinde büyük oranda başarıya ulaştığını da söylemek mümkün. İsrail savaşın içine çekilmedi, Hizbullah’a silah transferini ve Golan’da yeni bir cephe açılmasını büyük ölçüde engelledi. Bu stratejisine Lübnan’da da devam edeceğini söylemek mümkün.
Hem İsrail ve Hizbullah arasındaki gerilim yeni değil. Ancak bazı şeyler değişti. Her iki taraf da 2006 Lübnan savaşından çok şey öğrendi. İsrail özellikle istihbaratını güçlendirdi. Bunu Hizbullah’a giden silah konvoylarının güzergahını takip etmesinden anlıyoruz. İsrail ayrıca 2015’te Golan’da yeni cephe açılmasını engellemek için İran ve Hizbullah liderlerinin bulunduğu konvoyun bilgisine erişip vurmuştu.  
Hizbullah ise İsrail’e karşı savaşan bir milis güçken Lübnan’da güçlü politik bir aktöre de dönüştü. Orta Doğu’da gelişen ve çoğunlukla İsrail ile ilgisi bulunmayan çatışmalarda rol alan Hizbullah, hem askeri tecrübesini arttırdı, hem de İran’ın etkisini ve gücünü yaymaya yönelik en önemli araçlardan biri haline dönüştü.
Her iki tarafın da son 11 yıldır İsrail-Lübnan sınırında süregelen çatışmasızlığı korumak ve bu yıkıcı savaşı ertelemek isteyeceğini düşünüyorum. Ancak her iki tarafın da savaşmak istememesi, savaşın çıkmayacağı anlamına gelmiyor. İsrail’in geniş çaplı askeri tatbikatı da bu olasılığa yönelik. Çünkü İsrail’in içine çekilmeye çalışıldığı savaş sadece Hizbullah’a yönelik değil, İran’a karşı da olacak.
Suudilerin maddi kaynakları olabilir ancak bir çok analiste göre Yemen örneğinde görüldüğü üzere askeri kapasitesi sınırlı. Bu nedenle Suudiler İran ve Hizbullah’a karşı İsrail’den medet umuyor gibi gözüküyor. Ancak İsrail’in ne Lübnan’da bir rejim değişikliği iddiası var, ne de süregelen çatışmalara doğrudan karışmaya niyeti. Rusya ve ABD ile kurduğu hassas dengeyi, Suudilerle kurduğu ittifakı tehlikeye atmamakta kararlı gözüküyor. Üstelik İsrail söz konusu olduğunda, tüm itilaflı ülkeleri kendisine karşı birleştiren olumsuz bir çekim gücü de var. Bu nedenle tüm ülkeyi roket saldırısına maruz bırakacak sonu bilinmeyen bir savaşı başlatan taraf olmayacaktır.
Orta Doğu’da bu kadar farklı ve güçlü aktör işin içindeyken ve her şey bu kadar çabuk değişirken, hiçbir şeyin sonucunu önceden kestirebilmek mümkün değil. Bu da uzun vadeli, sağlam bir dış politika planı yapmaya çalışan hiçbir ülkenin bulaşmak istemeyeceği bir kumar. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları ...

Kimdir bu Yahudi komşum?

500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi tarafından düzenlenen Yahudi Kültürü Avrupa Günü geçtiğimiz pazar günü yüksek bir katılımla gerçekleştirildi.  ‘Kaybolan Diller’ teması ile gerçekleşen güne katılan katılımcılar birçok etkinlikle Türk Yahudi kültürüne ait gelenekleri, şarkıları, düğün ve diğer merasimlerine birebir tanık olarak tanıdılar.  Yahudilerin kültürel ve tarihi mirasını tanıtmak amacıyla, 27 Kasım Pazar günü, Avrupa’nın otuza yakın ülkesinde düzenlenen Yahudi Kültürü Avrupa Günü kentimizde de yoğun ve keyifli bir programla kutlandı. ‘Kimdir bu Yahudi komşum?’ etkinliği, Yahudi Kültürü Avrupa Günü Uluslararası oluşumu çerçevesinde 500.Yıl Vakfı tarafından Türk Musevileri Müzesinde düzenlendi. 1999 yılından beri Avrupa’nın birçok şehrinde, 2001 yılından beri de Türkiye’de her yıl düzenlenen Yahudi Kültürü Avrupa Günü’nün bu seneki teması ‘Kaybolan Lisanlar’ idi. Saat 11’de kapılarını ziyaretçilerine açan Neve Şalom Sinagogu ve Türk Musevileri Müzesi gün boyunca ...

Riva Hayim'den güzel bir sürpriz :)

Kelebek 
Korse’nin 
duvarındaki
 delik 
ve 
pazar 
günkü
 tezgahtar Pazar günü Beyoğlu’ndaki Kelebek Korse Mağazasında, satış elemanı olarak Türk Musevi Cemaat Başkanı İshak İbrahimzadeh vardı. İbrahimzadeh’nin tezgahın arkasına geçmesi, cemaati temsilen değil, kişisel aldığı bir karardı; bunu belirtelim.  Çoğu kişi okumuştur; Kelebek Korse ile ilgili çok sayıda röportaj yapıldı. Uzun süredir gazetelerde haber olan bir durum. Özetle, ‘10 yıl yasasıyla’ birlikte esnaf yavaş yavaş Beyoğlu’nu terk ediyor. Kelebek Korse’nin sahibi İlya Avramoğlu’nun durumunda ise, 3000 TL olan bir kira bedeli bu yasayla birlikte yaklaşık 30 bin TL oldu.  Özetle hukuken mülk sahibi hak sahibi. Yani mülk sahibi dilediğine mülkünü kiralar, dilediğinde de kiracısından 10 katı kira ister. Hatta bu süreçte kiracıyla muhatap bile olmak zorunda değil. Hukuken bir yasa var çünkü. Merhametli falan olmak zorunda değil. Karşı taraf da başka bir azınlığın temsiliyetini yapıyor. Kaldı ki yan taraftaki z...