Ana içeriğe atla

Geri sayım başlamışken

Avrupa Birliği’ne giden yol kolay olmadı. AB, art arda gelen iki yıkıcı dünya savaşının korkunç gerçekliği altında, Avrupa ülkelerinin bir üçüncüsünü engelleme ideali üzerine kuruldu. Bir barış projesi olarak. Tarihten çıkarılan bu büyük ders ile Avrupa ülkelerinin birbirleriyle rekabet etmek yerine ortak hareket etmesini sağlamak amaç edinildi. Ekonomi, politika, sosyal alanlarda yapılan gelişmelerle Avrupalılık bilinci öne çıkarılırken, aynı zamanda bir değerler topluluğu oluşturmak önemsendi. Amaç hem güçlerini birleştirmek, hem de aralarındaki farkları azaltarak tüm üye ülkeleri refah içinde yaşatmak, gurur duyacakları bir birliğin parçası olmalarını sağlamaktı.
Zor bir dönemeçten geçmekte olan AB belli ki her sorunun çözümü olamıyor. Ve ne yazık ki her soruna da bir çözüm geliştiremiyor. Ekonomik krizler, göçmen korkusu, üye ülkeler içindeki ayrılıkçı hareketler, popülist liderler, bozulan transatlantik ilişkileri, Orta Doğu, NATO, Rusya, Çin, Trump derken liste uzuyor. Ancak AB’nin içinde bulunduğu sorunların en can acıtanı Brexit olmalı.
Örnek gösterilen bir kurumdan İngiltere gibi güçlü bir ülkenin ayrılmak istemesi düşünülebilecek en son şeydi, ama oldu. 2016’da başlayan bu süreç en başta İngiltere’ye zarar veriyor. Siyasi bir kaosun içine sürüklenen demokrasinin beşiği İngiltere’nin iki başbakanını onlarca bakanını yiyen Brexit, İngiltere’yi uzun süre yöneten Muhafazakâr Parti’yi de içten içe bitiriyor.
Brexit için kararlaştırılmış tarih olan 31 Ekim için ise süre azalıyor. Yaz sonrası göreve başlayan parlamento, Başbakan Boris Johnson’ın tahmin edemeyeceği bir şekilde ajandayı ele geçirdi. Anlaşmasız Brexit’in önüne set çeken parlamento, aynı zamanda 31 Ekim öncesi bir erken seçimin de önüne taş koydu. Johnson’un 17-18 Ekim’deki AB Liderler Zirvesi öncesinde elindeki seçenekler çok az. Öte yandan böylesi kritik bir zamanda, protestolar eşliğinde Parlamento 14 Ekim’e kadar zoraki tatil edildi.
İngiltere kendi politik çalkantıları ile uğraşırken, AB’nin de Brexit konusundaki sabrı taşmak üzere. Brexit tartışmaları başladığında AB, İngiltere’nin birlikten ayrılmasını istemediğini ama İngiliz halkının verdiği karara saygı duyduğunu belirtmişti. Referandum sonucunun ardından yeni bir referandum beklentisi yüksekti. Ancak aradan geçen zamanda AB ilk şoku atlattı ve beğenmese de alışmak zorunda olduğu bu fikirle barıştı. Ve hazırlıklar yaptı. 12 Nisan’da, olası bir anlaşmasız Brexit durumunda ulaşım, sağlık, enerji, gıda gibi alanlarda yapılabilecekleri belirten tek taraflı geçici bir plan hazırladı. AB ayrıca, anlaşmasız Brexit’in olumsuz etkileri karşısında kullanılmak üzere 780 milyar Euro ayırdı.
Bugün AB’nin isteyeceği son şey bitmek bilmeyen pazarlıklar ve tarih ertelemeleri ile bu belirsizlik durumunun sürmesi. AB artık Brexit’in gerçekleşmesini bekliyor. Anlaşmalı bir Brexit’i tercih eden AB, birlikten ayrıldığında İngiltere ile özellikle güvenlik ilişkilerini iyi tutmak istiyor.
AB Brexit hazırlıklarını yaparken, araştırmalar referandumdan beri Brexit’in yarattığı belirsizliğin İngiltere’ye haftada 600 milyon Pounda mâl olduğunu söylüyor. Brexit sonrasında ise Poundun değer kaybı, İngiliz şirketlerinin iş kaybı, Londra’nın küresel finans merkezi olma özelliğini zamanla kaybetme olasılığı mümkün.
AB’nin kendi çıkarlarını gözetmek için İngiltere ile iyi ilişkilerini devam ettirmek istediği muhakkak. Ancak aynı zamanda içten içe Brexit’in başarısız olmasını istiyor. Birlikten ayrılan bir ülkenin AB’ye üye olduğu dönemden daha iyi bir duruma geldiğini görmek istemiyor. AB’den ayrıldığı için pişman olduğunu duymaya ihtiyacı var. Brexit sonrası zorluklarla boğuşan bir İngiltere, AB’den ayrılmayı düşünenleri durduracak ve AB projesine güveni onaylatacak bir örnek olur.
Birlik düşüncesini sağlamlaştıracak bir diğer önemli konu ise İrlanda. AB hem adada yeni bir şiddet dalgası başlamasını istemiyor, hem de ortak pazarı korumak istiyor. Ama en çok birlik üyelerinin yalnız olmadığını, AB’nin arkalarında durduğunu göstermek istiyor. Yani Brexit anlaşmasındaki en önemli pürüzlerden olan İrlanda konusu sadece İrlanda’nın kendisi ile sınırlı değil. Bu aynı zamanda Trump gibi bir liderin Danimarka’dan Grönland’ı istemesinin de önünü kesecek bir güvence olacak.
31 Ekim’e doğru geri sayım başlamışken, AB’den ayrılmaya karar veren İngiltere, bunu ana önceliği yapmış bir başbakan ve durumu kontrolü altına almak isteyen bir muhalefet var. İngiltere’deki siyasi çalkantı kolay kolay sona ermeyeceğe benzer. Ancak İngiltere hazır olmasa da AB Brexit’e hazır. AB her soruna çözüm olamadığını İngiltere’nin Brexit kararı ile açıkça anladı. Brexit’in her sorunun çözümü olmadığını ise İngiltere zor yoldan öğrenecek gibi duruyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ke vamos a mirar en la karantina?

Kon el fin del verano i el retorno de la karantina, estamos mas tiempo en las kazas. Les kero propozar tres serias de TV echos en Israel. El primer es "Tehran". Es una seria de espionaje muy enteresante. Una espion del Mossad viaja en sekreto a la kapital de Iran. Tehran es su lugar de nasimiento tambien. La hacker de komputadora tiene el objektivo de dezaktivar el reaktor nuklear. Esta misyon tendra implikasyones para el Medio Oriente i el mundo entero. La seria es en ebreo i perso. Es una sezon i tiene ocho episodios, kada uno 50 minutos. Mi segunda propozisyon es una seria romantika i komika. Lehiyot Ita (Estar Kon Eya) es una seria de 2013, ma muy simpatika. Izieron tambien la version Amerikana ke se yama “La beyeza i el panadero”. La seria konta la istorya de amor entre una supermodela internasyonal muy famoza i muy rika, i un simple panadero ke no tuvo la shans de ir a la eskola artistika por razones finansiales. La seria es dos sezones, 18 episodios en total i kada uno...

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different cou...

Orta Büyüklükte Bir Güç Olarak Türkiye’nin Dış Politikası

Farklı bölgelerde devam eden savaş ve krizler, uluslararası ilişkilerde güç rekabetini öne çıkarıyor. Buna ABD’nin büyük güç olarak alışılmış rolünü yerine getirmekteki isteksizliği de eklendiğinde, 1945’ten bu yana kurulan uluslararası düzen ve yapı taşı olan kurumlar yıpranıyor. Bunun sonucu olarak belirsizlik artıyor ve mevcut küresel sistem bir geçiş döneminin sancılarını yaşıyor. Öte yandan bu durum, orta güç olarak tanımlanan ülkelere daha geniş bir hareket alanı da sağlıyor. Bu sayede orta güçteki ülkeler, sistemde dengeyi gözeten, arabuluculuk yapabilen, bölgesinin istikrarına katkı sağlayabilen, hatta zaman zaman kapasitesinin üzerinde sorumluluk ve inisiyatif alabilen, küresel düzeyde etkili roller oynayabilen aktörler haline geliyor. Özellikle belirsizlik dönemlerinde bu ülkeler çok yönlü diplomasi, proaktif dış politika, esnek ittifak arayışları ile öne çıkabiliyor. Türkiye, bu bağlamda, orta güçte bir devlet olarak dikkat çeken bir örnek teşkil ediyor. Jeostratejik konumu,...