Ana içeriğe atla

MLYA 6 - Buluşma

Bir mekan üzerinden onun yarattığı duyguları, içinde yaşattığı insanları, kokuları, yemekleri anlat. İstanbul olur, Şişli olur...
Bir semt veya şehri bildiğim şekilde gayet güzel anlatabilirdim. Ama kendimi zorlamak istedim. Bir hikayenin arka fonuna Nişantaşı'nı koydum. Mario bey'in söylediğinin tersine bu sefer kendimi değil kurguladığım iki karakteri kullandım. Karakterleri yartamakla uğraşırken hikaye biraz eksik kaldı. Mario bey yazıdaki sürprizlerimi ve espri anlayışımı kaybetmememi söyledi. Yazdığım 1700 kelimeye rağmen hikayenin tamamlanması lazım. Bu hikayeden bir bölümü koyuyorum sadece şimdilik. İki eski lise arkadaşı yıllar sonra sokakta buluşuyor ve okul anılarını anlatıyor. Duvar lekesi ilhamı için Gamze'ye teşekkürler:) İşte o bölüm...
Ne komik bir gündü gerçekten! Sıkıcı bir edebiyat dersiydi. Ben duvarın kalkmış boyasından arta kalan izin Kaliforniya eyaletinin haritasına mı, çok şık topuklu bir ayakkabıya mı, yoksa öne doğru eğilmiş sevimli bir köpeğin gölgesine mi benzediğine kafa yorarken birden ayağıma gelen topla irkilmiş, istemsizce ağzımdan çıkan sesle tüm sınıfın dikkatini çekmiştim. Neyse ki bana doğrulan gözler arasında özellikle kendininkileri kocaman açarak beni uyaran arkadaşımı fark etmiş ve hemen olayı toparlamıştım.
“Özür dilerim ayağıma ani bir kramp girdi” deyip öğretmeni ciddiyetle dinlemeye başlamış, ayağımın altındaki topu sabitleyip hınzırca gülümseyerek oyuna benim de katılacağımı belli etmiştim. Öğretmenimizin bu özrüme inandığına çok da emin değildim ama şüphe uyandıracak bir şey görmeyince derse kaldığı yerden devam etmişti. İlgimi çekmeyen bir konu, monoton bir ses tonu ile birleşince uykumun gelmemesi mümkün değil normalde. Ama bu sefer önümde kalan 28 dakikayı eğlenceli kılmak için bir yol vardı; sıra altı futbol turnuvası! Oyunun kuralı çok basit; herkes ayağına gelen topa vuracak ancak top ne yerde duran çantalara ne de sıraların ayağına çarpacak. En önemli kuralsa topun kara tahtaya gitmesini engellemek ve öğretmene fark ettirmeden tüm ders boyunca devam ettirebilmek. Gerçekten de ilk beş dakika çok iyi gidiyorduk. Top üçüncü ve son sırada oturanlar arasında gidip geliyordu. Ta ki ikinci sıradan bir kız da oyuna katılmak isteyip yanlışlıkla topun hâkimiyetini kaybedene kadar.
Okulun ilk günü derse geldiğinde genç bir öğretmen olduğu için ne kadar şanslı olduğumuzu defalarca tekrarlayarak bize kendini tanıtan edebiyat öğretmenimizin çıldırması için tek bir topu görmesinin yeterli olduğunu bu olayla öğrenmiş olduk. Sakince ders anlatan o öğretmen bir anda gitmiş, gözünden alevler fışkıran bir kadın ile yer değiştirmişti sanki. Çizgi filmde olsak kafasından duman tüttüğüne, vücudunun kan kırmızıya dönüşüp hızla şişerek patlamaya hazır bir el bombasına dönüştüğüne yemin edebilirdim. Kızgınlığı doğru cümleler kurmasını, düzgün konuşmasını engellemiş olsa da, yüksek sesle söylemeye çalıştığı anlaşılmaz laf karmaşası arasında açık ve net bir şekilde bizim şımarık sosyete çocukları olduğumuzu söylemişti. Tüm sınıf sus pus olmuş, gözlerimiz öne eğik, hiç beklemediğimiz bu fırtınanın bir an önce dinmesini beklerken gürültüyü duyarak sınıfa gelen müdür yardımcısı, işe yeni aldığı saygılı ve mütevazı öğretmeni açık pencere önünde bir bacağı pervazda avazı çıktığı kadar bağırıp elinde tuttuğu topu hırsla Teşvikiye Caddesi’ne fırlatırken buldu. O an yerinde olmak isteyebileceğim son kişi öğretmenimizdi. Bir an donakalan Figen Hanım, müdür yardımcısını görünce önce boş eline, sonra da havada asılı gibi duran bacağına baktıktan sonra çıktığı çılgın yolculuktan sınıfa geri dönmüştü. Bacağını indirip eteğini düzelttikten sonra sakince pencereyi kapatıp boşta kalan eliyle gömleğini düzelterek yerine geçmişti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Democratya!* İsrail’de Kırmızılı Kadınların Direnişi

2022 yılı sonunda göreve başlayan, Binyamin Netanyahu liderliğindeki yeni hükümet, İsrail tarihinin en aşırı sağcı ve dindar partilerinden oluşuyor. Bu koalisyon, kuruluşundan bu yana kendini Orta Doğu ’ nun tek demokrasisi olarak tanımlayan İsrail’in geleceği ve demokratik yapısı için büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu tehditler bir çok farklı koldan ilerliyor.    Netanyahu ’ nun uzun süredir basını kontrol altına alma çabası demokrasinin ifade özgürlüğü ilkesini tehdit ediyor. Filistinliler dahil azınlık gruplarının, LGBTQ+ toplumunun ve kadınların kanun önünde eşitliğini ihlal edecek yasa tasarıları , demokrasinin bir diğer önemli prensibi olan eşit haklar ilkesini tehdit ediyor. İsrail ’ de yürütme ve yasama erkleri her zaman hükümet tarafından kontrol edilmekte. Yüksek Mahkeme, iktidar partilerinin gücünü kontrol eden ve anayasa görevini yerine getiren Temel Yasaların uygulanmasını güvence altına alan tek  kurumdur. Ancak yeni hükümet yasama üzerinde sınırsız güç sahibi olmak için Y

Yahudi Cesaret Ödülü üzerine

24 Haziran 2018 seçiminde CHP’den Cumhurbaşkanı adayı olan Muharrem İnce, 16 Ağustos’taki Twitter paylaşımlarıyla isim kullanmadan hükümete yönelik eleştirilerini sıraladı. Bu eleştirilerinin arasında “Siz, yaptığınız hizmetlerle Yahudi Cesaret Ödülüne lâyık görülen ve bu ödülü kendine lâyık görenlersiniz” ifadesine de yer verdi.  İnce’nin bu paylaşımı bu konudaki ilk çıkışı değildi. Geçtiğimiz yılın Aralık ayında, partisinin Yalova Merkez İlçe 10. Olağan Kongresi’ndeki konuşmasında da “Dünyada ‘Yahudi Cesaret Ödülü’ ya da diğer adıyla ‘Davut Yıldız’ı alan tek Müslüman, Recep Tayyip Erdoğan’dır,” demişti.  İnce, 2013 yılında yaptığı bir başka konuşmada ise bu sefer Türkiye’nin Rum vatandaşlarını kızdırmıştı. “Atatürk olmasaydı, (…) adınız Ahmet, Hasan, Hüseyin olmazdı, Dimitri, Yorgo olurdu. Bunları doğru bilmeleri lazım” demiş, gelen tepkilerin ardından Twitter hesabından “Benim gibi askerlik yapan, vergi veren, Cumhuriyet’e inanan, vatandaşımız olan Yorgo ve Dimitri’leri kastetm