Ana içeriğe atla

Sessizliği diyalogla kırın



Görme veya işitme engelli kişilerle karşılaştığınızda ilk tepkiniz onlara acımaksa birkaç dakika durun ve yeniden düşünün bu tepkinizi. Onların yaşamlarını ve karşılaştıkları zorluklarla nasıl başa çıktıklarını ne kadar bildiğinizi sorgulayın. Çoğunuzun bu sorulara cevabı olumsuzsa bunun sebebi bu kişileri topluma kazandırmaktansa bir kenarda, evlerinde, gözden uzakta durmalarını tercih etmemizden ileri geldiği gerçeği yüzünüze sert bir tokat gibi inebilir. Birkaç yıldan beri Gayrettepe Metro İstasyonu’nda süren Karanlıkta Diyalog sergisine Şubat ayı itibariyle Sessizlikte Diyalog da ekleniyor. Onların dünyasına onların rehberliğinde girin. Kızacak, üzülecek, zorlanacak, hayatta kalacak ama en sonunda içinizde bir şeyler değişecek

Babamın bir sözü vardır; “Hiç bir zaman bir tiyatro oyununun ilk günlerine gitmek için uğraşma, göreceğin en fazla iyi bir kostümlü prova olur. Bırak oyun otursun, oyuncular rollerine tam girsinler, teknik aksaklıklar halledilsin.” Babamın bu sözü hep aklımdayken, üstelik ona hak verirken bir ön gösterime gitme şansı elde edince ne olur? Hiç düşünmeden gidilir. Sessizlikte Diyalog’u 29 Ocak’taki açılışından önce gezme fırsatını böylece kaçırmadım. 
Deneyimsel bir sergi olan Sessizlikte Diyalog sizin aktif katılımınızı bekliyor. Açılış öncesi olduğundan hala bazı düzenlemeler yapılıyordu ben gittiğimde. Ama bu küçük sorunlar benim sergiden keyif almama hiç engel olmadı. Halen süren ve görme engellilerin dünyasına girebilmemizi sağlayan Karanlıkta Diyalog’un devamı olan bu proje ile bu sefer işitme engellilerin dünyasına giriş yapabiliyorsunuz.
Hayatta kalabilmek
Bu sergilerde konu sadece karanlıkta veya sessizlikte nasıl ‘hayatta kalınabileceğini’ deneyimlemek değil. Günlük yaşamda görme veya işitme engellilerin ne zorluklar yaşadıklarını görüp onlara acımak hiç değil. Burada amaç bir farkındalık yaratmak. Karşındakinin yerine kendini koyarak, hiç bir zaman tam olarak anlayamayacak olsak da empati oluşturmak, bu konudaki eksikliklerin giderilmesi için topluma duyarlı bir kişi daha eklemek. Böylece onların hayat kalitesinde önemli bir iyileştirmeye gidilmesinin kapısını aralarken, bu konulardaki vurdumduymazlığa göz yummayacak bireyler artacak.

Üstelik dikkatle etrafınıza bakarsanız bu projeler en başta bu kişilere iş imkanı sağlıyor. Sergilerin gerçekleştiği Gayrettepe Metro İstasyonu civarında hiç görmediğim kadar çok görme engelli kişiye rastlıyorum, işitme engelli kişilerin sohbetlerine tanık oluyorum. Buradalar, toplumun içindeler, yeter ki onların yaşam alanlarını daha fazla daraltmayalım.
Bu sergi sırasında herkes eşit ama engelliler daha eşit.
Tanımadığınız bir ortama girdiğinizde rehberiniz sizin eliniz, gözünüz, kulağınız olur. Burada rehberler görme veya işitme engelli. Rol değişimi diye de adlandırabilirsiniz. Bu sefer onlar katılımcılara yol gösteriyorlar, bu dünyada dezavantajlı duruma düşen ise bizler, yani çoğunluk. Önyargılarsa böylesi bir ihtiyaç anında ister istemez ve hemen kalkıyor. Sınırlar yok olduğunda güven, bu ilişkinin en önemli unsuru haline geliyor. Onlar, karanlık veya sessiz dünyalarında bize yol gösteriyor, düşmememizi, sıkıntımızı anlatabilmemizi sağlıyorlar. Bu deneyimler sonucunda, çok basit değişikliklerle, standart bir kişiyi düşünerek yapılmış şehrimizde onların nasıl daha kaliteli bir yaşam sürebileceklerine şaşırıp üzülebilirsiniz, buna da hazırlıklı olun. Ama en iyisi siz de bu farkındalığı deneyimledikten sonra dünyaya bambaşka gözlüklerle bakmayı tercih edenlerden olun.
Sessizlik bazen sözlerden daha etkili
Karanlıkta Diyalog adından anlaşıldığı gibi zifiri karanlıkta gerçekleşiyor. Sessizlikte Diyalog ise ses yalıtımlı bir alanda derin bir sessizlik içinde geçiyor. Girişte taktığınız kulaklıklarla dış sesleri engelliyorsunuz. Bir düğmenin sesi, bir öksürük veya bir ayakkabı gıcırtısı bu sessizliği arada bir bozabilse de burada önemli olan sesin, müziğin, gürültünün olmadığı bu dünyada diğer duyuları harekete geçirmek ve bu sosyal laboratuvarda iletişimde kalabilmek. Konuşmak yok, işaret dili bu konudaki ana kurtarıcı. Bu dile ilk giriş dersini de kuş, kalp, teşekkür ederim, güzel kelimelerini öğrenerek fark etmeden alıyorsunuz. Sesin olmadığı bir yerde işaretlerle kendinizi anlatmaya çalışmak, bazı işaretlerin anlamını çözmeye çalışmak oldukça eğlenceli bir hal alıyor. Fark ettim ki sergi sırasında sessizce gülmeyi de başarabilmişim.
Bir diyalog müzesine dönüştürülmek istenen bu alanda bir sonraki proje Zamanda Diyalog. Hazır olun yaşınız kaç olursa olsun yaşlılık deneyimi yaşayacaksınız yakında.
 “Diyalog varsa karanlık veya sessizlik yoktur”
Bu sergi sırasında rehberim doğuştan işitme engelli Cem. İşitme engelli bir anne-babanın oğlu. Eğitimini normal bir lisede devam ettirmiş ve çok zorluk çektiğini anlatıyor. Bazen öğretmenler yazmadığı sadece anlattığı için dersleri takip edememiş, herkesten daha çok kitap okuyarak onlara yetişmeye çalışmış. Hayali ise hukuk fakültesine gidip hakim olmak. Ancak yasalara göre işitme engelli birinin hakim veya savcı olmasına izin verilmiyor. Bu hayalinin peşinde halen. Hukuk kitapları okuyor ve bu mesleği yapabileceğine inanıyor. Üniversitenin Felsefe bölümüne girmiş ama bitirmemiş. İşitme engelli eşi ile İstanbul’da yaşıyor. İşaret dili eğitimi veriyor ve Sessizlikte Diyalog’da rehber olarak çalışıyor. Karşılaştığı en büyük sorunu eğitim ve iş imkanı olarak tanımlıyor. Daha çok kişinin işaret dilini öğrenmesini arzuluyor.
Son yıllarda ülkemizde birçok kurs açıldı bu konuda, üniversiteler de destek oluyor. İşitme engelliler iletişim kurabiliyorlar kendi aralarında. Sizinle de kurmaya hazırlar. Sadece sizden bu dili öğrenme gayretini bekliyorlar.

Not: Görme engelli bir tanıdığım “Bana engelli, özürlü deme olduğum şeyi söyle körüm ben, kör de,” demişti. Bu şekilde her kullandığımdaysa ‘çok duyarlı’ kişilerden “terbiyesizlik yapma” uyarısı almışlığım var. Ancak bu sergide engelli terimi kullanılıyor

Karel Valansi Şalom Dergi Şubat 2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

Yahudi Kültürü Avrupa Günü: İris ile Eran temsili düğün töreni ile yeniden evlendi

Yahudi Kültürü Avrupa Günü etkinlikleri kapsamında bu sene Neve Şalom Sinagogu’nda temsili bir Yahudi düğünü düzenlendi. İris ve Eran’ın düğünü açıklamalar eşliğinde gerçekleşirken, gazetemizin fotoğraf editörü Alberto Modiano’nun ‘Zaman ve Mekân içinde Musevilik’ adlı sergisi de yer aldı 26 Ekim Pazar günü Neve Şalom Sinagogu’nu dolduran farklı kesimlerden misafirler, on beş gün önce evlenen İris ve Eran’ın temsili düğün törenini izlemek için bir araya geldiler. Sinagogun girişinde Şalom Gazetesi Fotoğraf Editörü Alberto Modiano’nun ‘Zaman ve Mekân İçinde Musevilik’ adlı sergisi gelenleri karşıladı. İlgi ile gezilen sergide sanatçı, İstanbul Yahudi Cemaati’nin dini ritüellerini fotoğraflar aracılığıyla anlatıyor. Yahudilerin günümüz Türkiye’sinde örf ve adetlerini tanıtan fotoğraflar, Sefarad, Aşkenaz ve İtalyan Yahudilerinin dini yaşam döngüsünü konu alıyor. Gerçek bir düğün törenini öncesinde olduğu gibi genç kızlar gelenleri şeker dolu bonboniyerlerle karşıladılar ve anı

1986 Neve Şalom Kurbanları Anıldı / Acılarımız hep aynı

6 Eylül 1986’da Neve Şalom Sinagoguna düzenlenen korkunç saldırıda hayatını kaybeden 22 kişi düzenlenen bir törenle anıldı. Terör kurbanlarının anısına yakınlarının yaktıkları mumlarla başlayan tören Türkiye Hahambaşılığı Vakfı Danışmanı Beri Koronyo’nun anlamlı konuşmasıyla sürdü. Hayatını kaybedenler için okunan duaların ardından Aşkenaz Mezarlığında bulunan anıt mezar ziyaret edildi. 6 Eylül 1986 Cumartesi sabahı saat 09.17’de Neve Şalom Sinagogu acımasız bir terör saldırısına uğradı. Sinagogu basan teröristler, ellerindeki makineli tüfeklerle Şabat ibadetlerini yerine getirmekte olan kişilere saldırdılar, birkaç dakika süren silahlı saldırıda 22 Yahudi hayatını kaybetti. Şabat duasını kana bulayan bu korkunç katliamın 33. yıldönümünde hayatını kaybeden Aşer Ergün, Avram Eskenazi, Bensiyon Levi, Binyamin Ereskenazi, Daniel Daryo Baruh, Davit Behar, Eliyezer Hara, İbrahim Ergün, İsak Barokas, İsak Gerşon, Jozef Alhalel, Leon Levi Musaoğlu, Mirza Ağajan Babazadeh, Moiz Levi, Dr. Mo